Diyanet İşleri Başkanlığımızın Kıymetli Mensupları,
Değerli Müftülerimiz,
Kıymetli Hoca Efendiler,
Hepinizi en kalbi duygularımla muhabbetli selamlıyorum. Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne milletin evine, bu gazi mekâna hoş geldiniz. Yılda iki defa düzenlenen ve bugün 40’ıncısı vesilesiyle bir arada olduğumuz İl Müftüleri Toplantımızın ülkemiz, milletimiz, Diyanet İşleri Teşkilatımız için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Bu toplantılarda yapılan değerlendirmelerin, paylaşılan tecrübelerin, oluşan birikimin milletimize ve tüm ümmete daha iyi hizmet verilmesini sağlamasını Rabbimden niyaz ediyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda yürütülen her görevi, ama özellikle de müftülük vazifesini herhangi bir devlet memurluğu gibi görmüyoruz. Diğer kamu görevlileri vazifelerini ihmal ettiklerinde veya yanlış yaptıklarında bunun öyle veya böyle bir telafisi vardır. Ama Diyanet mensupları, imamlarımız, müftülerimiz vazifelerini hakkıyla yerine getirmediklerinde Allah göstermesin koskoca bir milletin bu dünyası da, öteki dünyası da berbat olabilir. Dolayısıyla bu işin kıymeti ne makamla, ne mevkiiyle, ne parayla, ne şöhretle ölçülür.
İslam’ın 1443 yıllık birikimini yeni nesillere aktarma sorumluluğunu üstlenmiş kadrolar olarak zor, ama bir o kadar da şerefli bir göreviniz var. Bin yıllık vatanımız Anadolu’daki varlığımızı da inancımıza sıkı sıkıya bağlı olmamıza borçluyuz. Nice zorlu sınamalardan, nice büyük tehditlerden geçerek bugünlere gelen milletimizi hep İslam’a olan sarsılmaz bağlılığı ayakta tutmuştur. Ölürsem şehit, kalırsam gazi, anlayışıyla Viyana kapılarına kadar dayanan ecdadın Meriç’in doğusuna kadar geri çekilmesinin gerisindeki sebebi de aynı yerde aramamız gerekiyor. İşte bu noktada Osmanlı’dan Cumhuriyete Diyanet İşleri Reisliği olarak geçen teşkilatımızın önemi ortaya çıkmaktadır.
Rahmetli Menderes’in Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bugünkü yapısına kavuşturduğu teşkilatımız, kurulduğu günden beri ülkemizde din hizmetlerinin en sahih ve sağlıklı şekilde yürütülmesini sağlamaktadır. Bilindiği gibi bu kurumumuzu 2010 yılında müsteşarlık, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile de aynı konuma sahip başkanlık düzeyine yükselterek yetkilerini ve görev alanlarını genişlettik.
FETÖ ihanet şebekesiyle mücadelemizde Diyanet İşleri Başkanlığımız çok önemli bir yere sahiptir. Yüce dinimizi kendi karanlık emellerine alet etmeye kalkan herkes, artık karşısında İslam’ı ilimle, hikmetle, ferasetle, dirayetle milletimize aktaran teşkilatımızın kıymetli mensuplarını bulacaklarını bilmektedir. Salgın döneminde teşkilat mensuplarımızın büyük bir gayret ve özveriyle ifa ettikleri hizmetler takdire şayandır. Bu süreçte din görevliliğinin sadece camide verilen hizmetlerle sınırlı olmadığının, milletimizin hayatının içinde bir konuma sahip bulunduğunun herkes tarafından anlaşıldığına inanıyorum.
İl müftülerimizin 2021’deki ikinci toplantı konusunun salgın süreci toplumsal değişim ve Diyanet Hizmetleri olarak belirlenmesini bu bakımdan isabetli görüyorum. Medyada, özellikle de sosyal medyada sıkça karşılaştığımız din görevlilerimize yönelik yalan, iftira, çarpıtma, itibar suikastı amacı taşıyan kampanyaların asla moralinizi bozmamasını istiyorum. Sizlerin görevi, günlük tartışmaların, özellikle de provokatif niyetle yürütülen saldırıların çok üzerindedir. Bunun için ne olursa olsun kuşatıcı, birleştirici, gönül kazanıcı, teskin edici yaklaşımınızdan taviz vermemelisiniz. Vazifenizi aşkla, heyecanla, samimiyetle yürüttüğünüz sürece üstesinden gelemeyeceğiniz hiçbir mesele, kazanamayacağınız hiçbir kalp kalmayacağından emin olun.
Değerli Kardeşlerim,
İslam dünyası asırlardır itikadi sapkınlıkların yol açtığı derin acılarla boğuşmaktadır. Bugün de yakın coğrafyalarımız başta olmak üzere pek çok yerde benzer sancılar yaşanmaya devam ediyor. Millet olarak bu sıkıntılı süreçlerin üstesinden Allah’ın varlığına ve birliğine olan sarsılmaz inancımız ile Peygamber Efendimize Aleyhissalatu Vesselam olan derin muhabbetimiz sayesinde geldik. Her ne kadar birileri epeyce bir süre milletimizi dininden ve diyanetinden uzak tutmak için uğraşmışsa da hamdolsun başarılı olamadılar. Ülkemizin dört bir yanında asırlardır varlığını sürdüren ilim, irfan yuvalarına ilave olarak ilahiyat fakülteleriyle, imam hatip okullarıyla camilerimizde verilen hasbi hizmetlerle milletimiz inancına daima sarılmıştır.
Milletimiz bununla kalmamış, dünyanın neresinde olursa olsun her Müslümanın derdiyle dertlenmiş, İslam’a yönelik her saldırıya karşı koymuştur. Kudüs davasını en samimi ve en güçlü şekilde bizim insanımız savunmuştur. Son dönemde bilhassa Avrupa’da ortaya çıkan Peygamber Efendimize Aleyhissalatu Vesselam yönelik saygısızlıklara karşı en güçlü ve kalbi tepki yine bizim milletimizden yükselmiştir. Norveç’te Kur’an-ı Kerim yırtıldığında insanlarımız nasıl ayağa kalktıysa, Danimarka ve Fransa’da Peygamberimize Aleyhissalatu Vesselam hakaret içeren karikatürler yayınlandığında da milletimiz meydanları doldurmuştur.
Maalesef benzer bir hadise hiç arzu etmediğimiz ve beklemediğimiz bir şekilde bizim de başımıza geldi. Suriye’de kontrolümüz altında bulunan bölgelerdeki okullarda dağıtılmak üzere hazırlanan bazı kitaplarda Peygamber Efendimizin Aleyhissalatu Vesselam tasviri olarak yorumlanabilecek kimi resimlerin yer aldığı tespit edildi, bunun üzerine kitapların dağıtımı derhal durduruldu ve toplanan kitaplar imha edilmek üzere muhafaza altına alındı. Benzer tasvirlerin yer aldığı ve henüz basılmamış başka kitaplar olduğu da belirlendi. Bu kitapları hazırlayanlar ve kontrolünü ihmal ederler başta olmak üzere, yaşanan rezalette sorumluluğu bulunan herkesle ilgili gereken soruşturmalar başlatıldı. Böyle bir durumun her ne kadar doğrudan bilgim dahilinde olmasa bile müteselsil sorumluluk altında bulunduğum bir yönetimde ortaya çıkmasından dolayı ziyadesiyle üzüntülüyüm. Hiçbir mazereti, izahı olmayacak bu vahim durum konusunda gereğini inşallah hızla yerine getirecek ve sorumlulardan hesap sorulmasını bizzat takip edeceğim.
Rabbim bizleri Rabbimize ve Peygamber Efendimize Aleyhissalatu Vesselam karşı yapılan ve yapılabilecek her türlü saygısızlığa ortak olmaktan muhafaza eylesin. Böyle bir saygısızlığa ortak olarak dünyamızı da, ahiretimizi de berbat eylemekten bizleri korusun diyorum.
Değerli Kardeşlerim,
Camiler Haftası vesilesiyle yayınlandığım mesajda da ifade ettiğim gibi, Mescid-i Nebi’nin ilk mescit ve ilk karargâh olarak Medine’de inşasından bugüne camiler daima hayatımızın merkezinde yer almıştır. Müslümanlar bu mekânlarda cem olmuş, birleşmiş, bütünleşmiş, aynı safta kalplerini birbirine kenetlemiştir. Hiçbir sınıf, sınır, mesafe, renk, dil ve ırk tanımayan cihanşümul ümmet kavramı evvela camilerimizde vücut bulmuştur. Birliğimizin, dirliğimizin, Müslümanlığımızın nişanesi olan camilerimize sahip çıkmak, onları ihya ve imar etmek temel görevlerimizden biridir.
Camileri imar etmenin yolu ise buraları tekrar eğitimin, dayanışmanın, paylaşmanın, ilim ve irfanın, velhasıl hayatın merkezleri haline getirmekten geçmektedir. Yeryüzünün süsü camiler olduğu gibi, camilerin süsü de cemaattir, özellikle gençlerdir. Çocuklarımızın neşesiyle, gençlerimizin heyecanıyla, pirifanilerimizin tecrübesiyle, kadınlarımızın nezaket ve becerisiyle dolmayan bir cami mahzun ve öksüz kalmış demektir. Çocuklarımızı, bilhassa da gençlerimizi de camilerle ne kadar kucaklaştırır, onlara ne kadar şuur ve kimlik kazandırabilirsek geleceğimize o derece güvenle bakabiliriz. Aynı durum Avrupa başta olmak üzere vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı yurt dışındaki yerler için de geçerlidir. Bu bakımdan caminin sosyal hayattaki rolünü güçlendirecek çalışmalara ağırlık vermeliyiz.
Din görevlilerimizin işi sadece namaz kıldırmak, cenaze kaldırmak, mevlit okutmak değildir. Asıl sorumluluğumuz, insanların kalbini ve zihnini Allah sevgisiyle, Peygamber sevgisiyle, imanımızın esaslarıyla aydınlatmaktır, zenginleştirmektir. Peygamberlerin varisleri olarak gördüğümüz din görevlilerimizin gayretleriyle inşallah bunu başaracağımıza inanıyorum. Kimi cahil, kimi gafil, kimi hain birilerinin insanlarımızın zihnini bulandırmasına, gönlünü çelmesine, tertemiz duygularını istismar etmesine de ancak bu şekilde engel olabiliriz.
Bu duygularla hepinizi bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, Rabbim ve yardımcımız olsun, kalın sağlıcakla.