EPDK Hizmet Binası ve Yapımı Tamamlanan Enerji Santrallerinin Açılış Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

09.11.2021

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumumuzun Değerli Mensupları,

Enerji Sektörümüzün Kıymetli Temsilcileri,

Çok Değerli Misafirler,

Sizleri en kalbi duygularımla, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Bu anlamlı tören münasebetiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kuruluşundan bugüne ortaya koyduğu tablo hepimiz için gurur vesilesidir. Kurumumuz enerji piyasalarının serbestleştirilmesi ve düzenlenmesindeki uygulamalarıyla uluslararası düzeyde takip edilen bir yapıya dönüşmüştür. Kurumsal kapasitesini güçlendirerek bugünkü seviyesine ulaştırdığımız EPDK’nın en önemli eksikliği, uzun yıllar kendine layık bir hizmet binasının olmamasıydı. 2015 senesindeki 6. Dünya Enerji Düzenleme Forumu’nda bu ihtiyacın giderilmesiyle ilgili talimatları vererek çalışmaları başlattık. Kurum Başkanımız Mustafa Bey’in de yakın takibiyle hamdolsun 4 yıl gibi bir sürede içinde bulunduğumuz bu binayı ülkemize, devletimize kazandırdık. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu yeni hizmet binasının milletimize, enerji sektörümüze ve kurum çalışanlarına hayırlı olmasını diliyorum.

EPDK’nın yeni binasının ev sahipliği yaptığı kurumu en güzel şekilde temsil eden bir mimariye ve altyapıya sahip olduğunu görüyoruz. Yatay mimari anlayışıyla insan odaklı bir şekilde inşa edilen en yüksek seviyede enerji verimliliğini hedefleyen binamızın çatısının tamamı güneş enerjisi ve su ısıtma panelleriyle kaplı. Bu paneller bina içinde kullanılan enerji ve suyun önemli bir bölümünü karşılıyor. Modern çalışma alanlarının yanı sıra binamızda kreşinden mescidine, konferans salonundan fuaye ve sergi bölümüne, kütüphanesinden kapalı otoparkına kadar her türlü ihtiyaç da düşünüldü. Mimarisiyle, konumuyla, yeşil ergonomi anlayışının tezahürü olan altyapısıyla göz dolduran bir eseri daha ülkemize kazandırmanın gururunu yaşıyoruz. Bu eserin inşasına katkı veren kurumlarımıza mühendisinden mimarına, işçisine, herkese teşekkür ediyorum. EPDK’nın yeni binasında enerji sektöründe oynadığı kritik rolü çok daha başarılı bir şekilde devam ettireceğine inanıyorum.

Bugün ayrıca, özel sektörümüzün Adıyaman, Balıkesir ve Bingöl’de inşa ettiği yenilenebilir enerji santrallerinin de açılışını gerçekleştiriyoruz.

Türkiye’nin çatıda yapılan en büyük güneş enerjisi projesini, çöp gaz elektrik üretim tesisini, Avrupa’nın en büyük birleşik yenilenebilir elektrik üretim santralini bugün resmen hizmete alıyoruz. Enerji sektörümüze güç katacak Adıyaman, Balıkesir ve Bingöl’deki kardeşlerimize istihdam imkânı sunacak bu önemli yatırımların da ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Salgın şartlarına rağmen Türkiye’nin geleceğine ve potansiyeline inanan yatırımcılarımızı canı gönülden tebrik ediyorum.

Kıymetli Misafirler,

Türkiye ekonomisi son 19 yılda olağanüstü bir-iki dönem haricinde yüksek büyüme trendini sürekli devam ettirmiştir. Ülkemizin enerji talebi ekonomik büyümesine ve nüfusumuza paralel olarak artmıştır. Elektrik enerjisi tüketimimiz sadece bu yıl yüzde 8 seviyesinde artmıştır. İlgili kurumlarımızın yaptığı çalışmalar elektrik enerjisi talebimizin yılda ortalama yüzde 3,5 oranında artacağını gösteriyor. Ekonomimizin salgın şartlarına rağmen yakaladığı ivmeyi devam ettirmesi durumunda bu oranlar daha da yukarıya çıkacaktır. Hükümet olarak gerek ülkemizin artan enerji ihtiyacını, gerekse küresel ekonomik görünümü dikkate alarak çalışmalarımızı yürütüyoruz.

2017 yılında açıkladığımız milli enerji ve maden politikası bu süreçte bizlere ve enerji sektörümüze rehberlik ediyor. Daha çok yerli, daha çok yenilenebilir şiarıyla sürdürdüğümüz çalışmalarımızın hedefi, enerji ihtiyacımızı yerli ve milli imkânlarla sürekli kaliteli ve uygun fiyatlarla karşılamaktır. Bunun için yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji sepetimizdeki payını devamlı yükseltiyoruz. Rüzgâr ve güneş enerjisinde 2027 yılına kadar 10’ar bin megavatlık ek kurulu güç katkısı hedefliyoruz. Enerji havuzumuz nükleer enerjiyi de ekleyerek üretim portföyümüzü daha da çeşitlendirmeyi ve zenginleştirmeyi arzu ediyoruz. Nitekim Eylül ayındaki Mersin seyahatimizde Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ni de ziyaret ederek gelinen aşamayı bizzat yerinde gördük. Her biri 1200 megavat güce sahip dört üniteden oluşan 4 bin 800 megavat kapasiteli olarak planladığımız santralimizle ilgili çalışmalar devam ediyor. Akkuyu Nükleer Santralinin ilk ünitesini 2023 yılında devreye almayı planlıyoruz. Böylece Türkiye’yi dünyada nükleer enerjiyi işleyen ve kullanabilen sınırlı sayıdaki ülkeler arasına dâhil etmiş olacağız.

Akkuyu’nun ardından süratle ikinci, hatta üçüncü nükleer güç santralimiz için hazırlıklara başlayacağız. Her ne kadar çevrecilik adına sokakları yakıp yıkanlar attığımız her adım gibi bunu da eleştirseler de, biz nükleer enerjiyi ülkemize kazandırmakta kararlıyız. Dünyanın 32 ülkesinde 443 nükleer güç santrali halen faaliyette iken, Türkiye nükleer enerjiye sahip olmasın demek ihanet değilse gaflettir. Ülkemizin temiz nükleer enerjiye ulaşma çabalarını dile dolayanların çevre duyarlılığından ziyade başka gündemlerle hareket ettiği açıktır. Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığına, Türk milletinin refahına dair yüreğinde zerre kadar hassasiyeti olanın nükleer enerjiye karşı çıkması mümkün değildir. Burada asıl sorgulanması gereken; Türkiye’nin bu adımı neden 20-30 sene evvel atmadığıdır. Dünyanın 60 yıldan fazla süredir kullandığı bu imkâna bizim bu kadar geç kavuşuyor olmamız ülkemiz adına büyük bir kayıp. Akkuyu’nun hizmete girmesiyle hem ülkemizin bu eksikliğini giderecek, hem de iklim değişikliğiyle mücadelemize önemli bir katkı sağlamış olacağız.

Aynı şekilde yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan daha fazla istifade etmenin yollarını arıyoruz. Bu alanda son 19 yılda hamdolsun ciddi mesafe kat ettik. Kendi akarsularımızdan, rüzgârımızdan, güneşimizden, jeotermal kaynaklarımızdan elde ettiğimiz enerjinin payı bu süreçte yüzde 290 arttı. Bugün yenilenebilir enerji kurulu gücümüz 52 bin 140 megavat değeriyle toplam kurulu gücümüzün yüzde 53’lük kısmını oluşturuyor. Jeotermal enerjisi kurulu gücü bakımından 2020 yılı verilerine göre Avrupa’da 1’inci, dünyada ise 4’üncü sıradayız. Yine ülkemiz 2020 yılında toplam yenilenebilir kurulu gücünde dünyada 12’nci, Avrupa’da 5’nci sırada yer alıyor. Nereden nereye.

Geçtiğimiz yıl ürettiğimiz elektrik enerjisinin yüzde 57,4’ünü yerli, yüzde 42,5’unu yenilenebilir kaynaklardan elde ettik. Özel sektörümüzün de yatırımlarıyla yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji sepetimizdeki payını her geçen gün artırıyoruz. Allah’ın ülkemize bir lütfu olan akarsulardan, güneşten, rüzgârdan en etkin şekilde faydalanmanın gayreti içindeyiz. Bugün rüzgâr türbinleri Türkiye’nin dört bir yanını kuşatırken, rüzgârdan elektrik üretiminde ardı ardına rekor kırıyoruz. Artık vatandaşlarımızın binalarının çatılarına yerli üretim güneş panelleri kurarak, kendi enerjisini üretebildiği bir dönemi yaşıyoruz.

Ancak sermaye düşmanlığı, antiemperyalizm yerli kaynaklarımızdan yararlanma çabalarını engellemeyi çevrecilik zanneden marjinal örgütlerin burada da piyasaya sürüldüğünü görüyoruz. Dünyanın en temiz enerji kaynaklarına karşı çıkmanın çevre ile bir ilgisi olmadığı açıktır. Nasıl ağaç bahanesiyle vizyon projelerimize kastedenlere fırsat vermediysek, çevre diyerek enerji hamlemizi dinamitlemeye çalışanlara da meydanı boş bırakmayacağız. Türkiye düşmanlarına piyonluk yapanlara rağmen ülkemizin yerli ve yenilenebilir kaynaklarını azami düzeyde kullanmaya devam edeceğiz.

Değerli Arkadaşlar,

Etrafı zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarıyla çevrili bir ülke olarak son yıllarda arama ve sondaj çalışmalarında bir paradigma değişikliğine gittik, bunu sizler gayet iyi biliyorsunuz. Malumunuz ülkemizde çok uzun yıllar boyunca petrol ve doğal gaz arama çalışmaları genellikle kiralama usulüyle yapıldı. Özellikle derin deniz sondajlarında ülkemiz tamamen dışa bağımlıydı. Ciddi kaynak ayırdığımız, büyük meblağlar harcadığımız bu çalışmalardan maalesef yakın tarihe kadar olumlu bir sonuç çıkmadı. Daha önce kiralama veya benzeri yöntemlerle yürütülen bu faaliyetleri biz kendi milli imkânlarımızla sürdürmeye karar verdik. O dönemki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Berat Albayrak ile selefi Fatih Dönmez kardeşimiz alınan bu kararı titizlikle hayata geçirdiler. 3 sondaj ve 2 sismik araştırma gemimizi ülkemizin filosuna dâhil ettiler. Sahip olduğumuz filoyla 2018 yılından bu yana 14 derin deniz kuyusu açtık. Akdeniz ve Karadeniz’deki iki ve üç boyutlu sismik aramalarımızı ne yaptık, 6-7 katına çıkarttık. Karalama kampanyalarına ve gizli açık sabotajlara rağmen sabırla yürütülen bu çalışmalar neticesinde hamdolsun geçen sene Karadeniz’de tarihimizin en büyük doğal keşfine imza attık. Toplam 540 milyar metreküplük bu keşifle Türkiye artık farklı bir lige yükselmiştir.

Ülkemizi ve hükümetimizi hedef alan çirkin saldırıların sebeplerinden birisi de, kendi kaynaklarımızı milletimizin istifadesine sunma kararlılığımızdır. Tilki yetişemediği üzüme ne dermiş, koruk dermiş. Şimdi muhalefet anasıyla yavrusuyla hepsi de ne diyor, koruk. İsteseniz de, istemeseniz de sondaj gemilerini de artıracağız, sismik araştırmaları da artıracağız ve Karadeniz’de de, Akdeniz’de de nerede ne var, ne yok bunların bulup çıkartacağız. Nasıl savunma sanayi alanında yapılan hamleler Türkiye’yi Pazar olarak görenleri rahatsız ediyorsa, enerji konusunda attığımız adımlar da bazı çevreleri rahatsız etmektedir. Doğalgaz keşfimizin ardından medyada ve sosyal medyada yazılanları lütfen şöyle bir hatırlayın, kanal kanal gezerek ne dediler: Keşfettiler, ama çıkaramazlar diyen faillerden gazın ekonomik fayda sağlamayacağını iddia eden sözde ekonomistlere kadar bir sürü saçmalığa şahit olduk. Milletin mutluluğunu paylaşmak yerine, günlerce sükût orucu tutan siyasetçileri, parti genel başkanlarını gördük. Türkiye’nin başarısını yabancılar dahi takdir ederken, içimizdeki bu gafiller ağızlarını her açtıklarında keşfi önemsizleştirmek için adeta seferber oldular. İçlerindeki nefreti ortaya seren hezeyanlarla milletin sevincine gölge düşürmeye çalıştılar. Oysaki bu keşfin ülkemiz için taşıdığı anlam izahtan varestedir.

Karadeniz’deki gazın devreye girmesi Türkiye’yi rahatlatacak, doğal gaz tedarikinde elini güçlendirecek, ekonomimizdeki çarpan etkisi artacaktır. Geçen dedim, inşallah gazı çıkardığımız anda biz bu gazı kiminle paylaşacağız? Tabi ki halkımızla paylaşacağız. Varsın anası, yavrusu düşünsün, biz devlet olarak görevimizi yapacağız.

Ayrıca, ülkemizin derin denizlerde arama, sondaj ve üretim kabiliyetlerini üst bir noktaya ne yapacaktır, ulaşacaktır. Bu gemilerimiz oralarda da kiralama olarak ne yapacak, görev yapacaktır. Karadeniz gazının ilk fazının 2023 senesinde kullanıma hazır hale getirilmesi için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Çok daha güçlü, bağımsızlığını daha da perçinlemiş bir ülke olarak Cumhuriyetimizin 100. Yılı’nı kutlamayı arzu ediyoruz.

2002’den veri verdiğimiz zorlu ve kutlu mücadeleyi aziz milletimizi asırlık bir hayaline daha kavuşturarak inşallah taçlandırmak istiyoruz. Bu süreçte hükümetimiz resmi kurumlarımızla beraber özel sektörümüze de elbette ağır sorumluluklar düşüyor. Türkiye’nin her alanda olduğu, enerjide de tarihi başarılara imza atmasının gerisinde özel sektörümüzün dinamizmi ve cesareti var. Şu anda ben özel sektörümüzü zaten karşımda görüyorum. Özel sektörümüz 200 milyar doların üzerinde sabit sermaye yatırımıyla hem ülkemizin gücüne güç kattı, hem de istihdam seferberliğimiz ve arz güvenliğimizde öncü rol oynadı. Biz de özel sektörümüzü teşvik ederek, sıkıntılarını çözerek onlara gereken her türlü desteği verdik.

Koronavirüs salgını sürecinde yaşananlar, son 19 yılda atılan bu adımların ne kadar doğru, ne kadar isabetli olduğunu hepimize göstermiştir. Kaptanın hüneri dalgalı denizde belli olur. Buradan hareketle, Türkiye salgının yol açtığı zorlukları en hızlı atlatan ülkelerden biri olmuştur. Ya bu Ana Muhalefet, bu yavru, yavrular, ne diyorlar? Ya bizim yaptığımız bu şehir hastanelerinden rahatsız oluyorlar; hale bak. Eğer bu şehir hastanelerimiz, hastanelerimiz olmamış olsaydı biz bu koronavirüsle nasıl savaşacaktık, nasıl bu mücadeleyi verecektik? Şimdi bu hastanelere gidenler memnuniyetlerini ifade etmekle kalmıyorlar, şimdi yeni bir şey daha uydurdular, ne diyorlar? Hastane var da, doktor yok. Elinize, dilinize dursun be, nerede doktor yok? Hepsi de var. İnşallah dün 40 bin personel daha ilave etme kararını Kabine Toplantımızda aldık ve açıkladık. Bundan sonra da erken vakitli ve etkili tedbirler alarak proaktif bir anlayışla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Salgının olumsuz küresel etkileri sebebiyle insanımızın sırtına binen yükü hafifletirken iş dünyamıza destek olacak projeleri de hayata geçireceğiz.

Dün Kabine Toplantımız sonrasında alınan kararları ve salgın sürecinde enerji başlığında milletimize verdiğimiz desteklerin icmalini paylaştık. Türkiye’ye ve millete dair hiçbir hedefi, ideali olmayan felaket çağrıcılarına prim vermeden yolumuza hep beraber kararlılıkla devam edeceğiz. Son 19 yıldır olduğu gibi 2023’e giden süreçte de özel sektörümüzle tam bir dayanışma içerisinde hareket edeceğimize inanıyorum. Sizlerden Türkiye’ye güvenmenizi, Türkiye’nin aydınlık yarınlarına yatırım yapmayı sürdürmenizi bekliyorum. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyorum.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken bir kez daha Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu yeni hizmet binası ile enerji santrallerinin milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu eserlerin ülkemize kazandırılmasında emeği geçenleri şahsım, milletim adına tekrar tebrik ediyor, sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, kalın sağlıcakla.