Atatürk Kültür Merkezi Açılış Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

29.10.2021

Aziz Milletim,

Sevgili İstanbullular,

Değerli Misafirler,

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Hepinizi en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Sözlerimin hemen başında Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 98. Yıl Dönümü’nü tebrik ediyorum. Binlerce yıllık devletler silsilemizin coğrafyamızdaki en son halkısı olan Cumhuriyetimizi bize armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm milli mücadeleme kahramanlarımızı rahmet ve şükranla yâd ediyorum.

Milletimiz bir asrını tamamlamanın eşiğine geldiğimiz Cumhuriyetimizi nice asırlar boyunca yaşatacak azim ve kararlılığa sahiptir. Biz de Cumhuriyetimizi kuranlara borcumuzu 2023 hedeflerimizi ortaya koyarak ve bunları gerçekleştirmek için gece-gündüz çalışarak ödemenin gayreti içindeyiz. Hiçbir engelin, hiçbir tuzağın, hiçbir saldırın bizi Cumhuriyetimizin 100. yılı için belirlediğimiz hedeflere ulaşmaktan alıkoymasına izin vermeyeceğiz. Bir kez daha sizlerin ve tüm milletimizin Cumhuriyet Bayramını tebrik ediyorum.

Değerli Misafirler,

Cumhuriyetimizin 98. Yıl Dönümü’ne erişmenin sevincini yaşadığımız bugün, ülkemize ve İstanbul’umuza yeni bir kültür sanat eseri kazandırmanın da mutluluğu ve gururu içindeyiz. Bildiği gibi Taksim’de 75 yıl önce temeli atılan Atatürk Kültür Merkezi uzunca bir süre önce artık kullanılamaz hale gelmişti. Aslında biz İstanbul’un bu sembol yapısını yeni baştan inşa etmek için uzun yıllar önce harekete geçtik, ancak attığımız her adımda engellerle karşılaştık. Eski Türkiye’nin köhnemiş yüzünün sembolü olan, her tarafı dökülen, kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremeyen Atatürk Kültür Merkezi binasını yıktırmamak için yapılan kampanyaları hepiniz hatırlıyorsunuz. Halbuki biz en başından beri burada orasını yıktıktan sonra yerine çok daha güzelini, çok daha estetiğini, çok daha kullanışlısını yapacağımızı söylüyorduk. Buna rağmen mesele kimi çevrelerce ideolojik saplantı, kimi çevrelerce siyasi hesaplaşma, kimi çevrelerce kaos çıkarma vesilesi haline dönüştürülerek bize ve ülkeye vakit kaybettirildi.

Gezi olayları sırasında o binanın nasıl terör örgütlerinin gövde gösterisi yerine dönüştürüldüğünü unutmadık. Nihayet tüm bu sorunları birer birer aşarak gereken hazırlıkları yaptık ve 2019’da yeni binanın temelini attık. İlk Atatürk Kültür Merkezi binası gibi bu eserin de mimari müellifi Tabanlıoğlu ailesi oldu. Toplam alanı 95 bin metrekareyi bulan bu eserin inşası 2,5 yıl gibi rekor bir sürede tamamlandı. İçinde bulunduğumuz bu salon Atatürk Kültür Merkezimizin en büyük ve ana yapısıdır. Seyirci kapasitesi 2 binin üzerinde olan bu salon, her türlü kültür sanat faaliyetini icra etmeye uygun altyapıyla donatılmıştır. İkinci salonumuz da 800’ü aşan seyirci kapasitesi ve modern donanımıyla pek çok faaliyet için uygun bir altyapıya sahiptir. Biraz önce hep birlikte ziyaret ettiğimiz Kültür Sokağı ise kütüphanesi, çocuk sanat merkezi, sineması, sergi salonu, müzik platformları, kafeleri, restoranları ve tasarım dükkanlarıyla her kesime hitap etmektedir. Görüldüğü gibi yeni Atatürk Kültür Merkezi ile burada İstanbul’a ve dünyaya unutulmaz kültür sanat hizmetleri sunacak abidevi bir eser ortaya çıkarttık hamdolsun.

Uzun yıllar boyuncu Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenmesi projesine karşı çıkan, bunun için akla, hayale gelmeyen yalanlara, iftiralara başvuran kesimlerin ortaya çıkan eser karşısında bir parça da olsa mahcubiyet duyacaklarını ümit ediyorum. Açık konuşmak gerekirse, bu eser, eski Türkiye ve yeni Türkiye fotoğrafının en belirgin şekilde görüldüğü yerdir. Biz bunun benzerini biliyorsunuz Harbiye’de de yaşadık, Harbiye’de de aynı durumla karşı karşıya kaldık. Yapmayacaklar, burada sadece oyalıyorlar, bunları söylediler. Fakat biz adeta yerin dibine girercesine Harbiye’deki kongre merkezini de yaptık ve İstanbul’umuza kazandırdık. Biz her zaman ve her konuda olduğu gibi Atatürk Kültür Merkezi tartışmalarında da sözümü eserlerimizle ve hizmetlerimizle söyledik.

Biz, 1994 yılından beri bu şehir için neler yapmadık ki. Haliç’i temizleyip, yeniden halkımızın hizmetine sunduk. Tünelleri, köprüleri, metroları, otoyollarıyla güçlü bir ulaşım altyapısı kurduk, çünkü biz İstanbul’a âşıktık. Kentsel dönüşüm projeleriyle, parklarıyla, yeşil alanlarıyla şehrin çehresini değiştirdik. Tamamladığımız İstanbul Havalimanı ve inşası yolunda ilk adımları attığımız Kanal İstanbul gibi küresel düzeyde stratejik projelerle şehrimizi dünyanın kalkınma gündeminin merkezine yerleştirdik.

Üniversiteleriyle, şehir hastaneleriyle, statları ve spor salonlarıyla, modern yapılarıyla şehri cazibe merkezi haline getirecek sayısız hizmeti halkımızın istifadesine sunduk. İstanbul’un ruhunu oluşturan tarihine, kültürüne, sanatına sahip çıkacak nice eserlere imza attık, işte bugün de yeni Atatürk Kültür Merkezi’ni hep birlikte açıyoruz.

Türkiye’nin ve İstanbul’un 2023 hedeflerine uygun böyle bir eseri şehrimize kazandırmakla bizden sonraki nesillere en büyük hediyelerden birini verdiğimize inanıyorum. Burada yürütülecek her kültür sanat faaliyeti büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolunda kendi alanında atılmış bir adım olacaktır. İstanbul’un 1453’deki fethinden beri bu şehre vurduğumuz mühürlerin son halkası olarak gördüğüm Atatürk Kültür Merkezimiz, ülkemizin kültür sanat nabzının attığı yer olarak inşallah asırlar boyunca ayakta kalacaktır. Projesinden inşasına kadar her aşamasını yakından takip ettiğim bu muhteşem eserin ülkemize ve İstanbul’umuza hayırlı olmasını diliyorum.

Yeni Atatürk Kültür Merkezimizi milletimize kazandıran Kültür ve Turizm Bakanlığımızı, mimarımız Murat Tabanlıoğlu’nu ve kardeşlerini, projenin inşasını yürüten Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızı, velhasıl emeği geçen herkesi şahsım, milletim adına tebrik ediyorum.

Bu açılışla birlikte 4 Kasım tarihine kadar sürecek Beyoğlu Kültür Yolu Festivali’ni de başlatmış oluyoruz. Biraz sonra dünya prömiyerini beraberce izleyeceğimiz Koca Sinan Operası hem Atatürk Kültür Merkezimizin, hem de Beyoğlu Kültür Yolu Festivalimizin açılış programıdır.

İstanbul’un benzersiz tarihi mekânlarına ev sahipliği yapan Beyoğlu’nun sahip olduğu değerlerin önemli bir bölümü bu festivalin kapsamında yer almaktadır. Bugünden itibaren 5 gün boyunca 40’ı kapalı ve 24’ü açık olmak üzere 64 farklı noktada yürütülecek sergi,  konser, atölye çalışması, edebiyat sohbeti, video gösterisi gibi etkinliklere gençlerimiz başta olmak üzere herkesi davet ediyoruz.

İnşallah artık her yıl ilkbaharda ve sonbaharda yapılarak geleneksel hale getirilecek bu festival Atatürk Kültür Merkeziyle Galatport arasında uzanan onlarca mekanın hem kendi vatandaşlarımız, hem yabancı misafirlerimiz tarafından daha iyi tanınmasına vesile olacaktır.

Doğup büyüdüğüm, sivil toplum ve siyaset çalışmalarına ilk başladığım yer olan Beyoğlu’nun batı ve doğu kültürünün seçkin örneklerinin sergileneceği bu tarz etkinliklerle marka değerinin yükselmesinden memnuniyet duyuyoruz.

Değerli Misafirler,

Her şeyden önce böyle bir eserin meydana getirilmesinde tabii ki Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy kardeşimi özellikle kutluyorum, çünkü buraya sadece ara sıra uğramak değil, buraya gerçekten kendini vermek suretiyle yakın markajda burayı takip etmesi, ekibinin aynı şekilde bunu takip etmesi, işte bugün bu açılışı yapma elhamdülillah şanına bizi kavuşturdu.

İstanbul, dünyanın en kadim medeniyet şehirlerinden biri olmasına rağmen hâlâ hak ettiği yere ulaşamamış bir şehirdir. Tarihin bilinen en eski uygarlıklarının izlerini taşıyan Roma, Bizans, Osmanlı gibi 3 imparatorluğun başkentliğini yapan İstanbul, Cumhuriyetimizin de en kıymetli markasıdır.

Milli mücadeleyi zafere ulaştırarak, Cumhuriyetimizi kurduktan sonra yeni bir medeniyet hamlesi yapabilmek için ihtiyacımız olan gücü uzunca bir süre sonra ancak toparlayabildik. Bu sıkıntılı dönemde ülkemizin her şehri gibi İstanbul da ağır yaralar aldı. İstanbul’a Belediye Başkanı seçildiğimizde, etrafı gecekondularla çevirili, altyapısı yetersiz, insanları temel hizmetlere bile erişmeyen bir şehir devralmıştık. Uzun yılların birikimi olan sorunları çözmek için kolları sıvadık ve kısa sürede çok önemli mesafe kat ettik. Başbakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığımız döneminde de İstanbul’un her meselesiyle yakından ilgilendik, çözümü için bizzat gayret gösterdik. Elbette bu kadim şehir geri dönüşü olmayan kim tahribatlara uğradı. Ama şu gerçeği de hep birlikte kabul etmeliyiz ki, artık karşımızda çehresi değişmiş, ufku derinleşmiş, imkânları artmış, hedefleri büyümüş bir İstanbul vardır. Artık eğitimden sağlığa, ulaşımdan spora, her alanda dünyanın en gelişmiş şehirleriyle yarışan ve çoğunu da geride bırakan bir İstanbul’a sahibiz.

Atatürk Kültür Merkezi inşaatına başladığımız yıl, bu anlayışla ülkemizin kültür sanatına kalıcı iz bırakacak bir eserin hazırlanması arzumuzu da dile getirdik. Sağ olsun sanatçılarımız gece-gündüz çalıştılar ve bu milli eseri ortaya çıkardılar. Bugün işte bu eserle Hasan Uçarsu Beyefendi’nin bestelediği Koca Sinan Operasıyla Atatürk Kültür Merkezimizin resmi açılışını yapıyoruz.

Koca Sinan Operası’nın Kanuni Sultan Süleyman ile Mimar Sinan’ın dostluklarının hikâyesi eşliğinde Osmanlı’nın insanlığa kazandırdığı medeniyet değerlerini anlattığına inanıyorum. İnşa ettiği yüzlerce eser hâlâ dimdik ayakta olan, bir asırlık hayatının her anını ülkesine ve milletine hizmete adayan Mimar Sinan’ı böyle bir eserle anmamızı ecdadımıza ve tarihimize vefa borcumuzun gereği olarak görüyorum.

Mimar Sinan’ın eserleri sadece taştan, topraktan, ahşaptan ibaret yapılar değildir. Bu eserlerin asıl önemini ülkemizin önemli sanatçılarından Abidin Dino’nun ifadesiyle şu şekilde anlatmak gerekir: İstanbul’un fethi 1453’te başlamış ve Süleymaniye’nin inşasının bittiği güne kadar sürmüştür.

Sinan, Konstantiniye’yi İstanbul yaptı. İstanbul neresidir diyenlere, Sinan’ın iz bıraktığı yerdir cevabını vermek doğrudur. Kullandığı eşsiz teknikler, hâlâ hayranlıkla incelenen Mimarın Sinan’ın mühründe –burası çok önemli- el el-fakîrü'l-hakîr Sinan, -şu tevazua bak, işte Sinan’a da bu yakışır- bu ifadenin yazılı olması bu ulu sanatçının engin gönüllülüğünün işaretidir.

Sanatçılarımızdan tıpkı Sinan gibi bu toprakların hikayesini, kendi kültürümüzün, tarihimizin, kahramanlarımızın sunduğu eşsiz zenginlikler eşliğinde anlatacak eserler vermelerini bekliyoruz. Dünyadaki tüm büyük kültür sanat ürünlerine baktığımızda, hepsinin de gerisinde aynı ilham kaynağının yer aldığını görüyoruz. Yerli ve milli kalarak küresel eserler vermenin mümkün olduğunun bir örneğine biraz sonra Koca Sinan Operasıyla hep birlikte şahitlik edeceğiz.

Zaten böyle bir mimari esere de böyle bir sanat eseri yakışırdı. Koca Sinan Operası’nı ülkemizin ve dünyanın kültür sanat envanterine kazandıran metin yazarından bestecisine, orkestra şefinden icracısına kadar tüm sanatçılarımızı tebrik ediyorum.

Bir kez daha yeni Atatürk Kültür Merkezimizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenleri, başta değerli Bakanım olmak üzere tekrar tebrik ediyorum. Sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla.