TRT World Forumu’nun Kıymetli Katılımcıları,
İş, Medya ve Akademi Dünyamızın Değerli Mensupları,
Saygıdeğer Misafirler,
Sizleri en kalbi duygularımla hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. TRT World Forum 2021, dünyamız, bölgemiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Yurt içinden ve yurt dışından foruma katkı sunacak tüm bilim, medya, siyaset insanlarımıza şimdiden şükranlarımı sunuyorum. TRT Yönetimi ile bu güzel programa destek veren kurum ve kuruluşlarımızı canı gönülden tebrik ediyorum.
İnsanlık olarak bir süredir ekonomik, sosyal, siyasi, beşeri boyutları olan büyük bir sağlık kriziyle mücadele ediyoruz. Yaklaşık 2 sene önce hayatımıza giren kovid-19 salgını etkisini yitirmekle birlikte gündemimizi işgal etmeyi sürdürüyor. Salgının artçı sarsıntılarını ekonomi başta olmak üzere farklı alanlarda hissetmeye devam ediyoruz. Böylesi devasa bir krizin ardından hayatın eski normaline dönmesi elbette zaman alacaktır. Bu süreçte yaşananlar artık dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını göstermiştir.
Son iki yıla damgasını vuran bu salgın, bireylerin hem kendilerine, hem içinde bulundukları topluma, hem de küresel siyasete yaklaşımlarını kökten değiştirmiştir. Küresel sistemdeki tenakuz ve paradokslar daha önce hiç olmadığı kadar gün yüzüne çıkmıştır. Özellikle refah bakımından dünyada üst sıralarda yer alan ülkelerin sağlık ve sosyal yardım altyapılarının ne derece kırılgan olduğu görülmüştür. Tüm insanlığın geleceğini tehdit eden bu kriz karşısında dünyada barış ve adaleti sağlamakla görevli kurumlar bir kez daha sınıfta kalmıştır. Az gelişmiş ülkeler ve yoksul toplum kesimleri kaderlerine terk edilmiş, ticarette korumacılık artarken tedarik zincirlerinde kırılmalar yaşanmıştır. Ekonomik sıkıntılarla birlikte Batılı ülkelerde nefret suçları ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Sosyal devlet kavramı ağır yara alırken, gelir adaleti daha da kötüleşmiş, İslam düşmanlığı ve göçmen karşıtlığı yeniden alevlenmiştir. Nitekim buzdağının sadece görünen kısmı olsa bile istatistikler bizi, vatandaşlarımızı ve tüm insanlığı bekleyen tehditleri ortaya koyuyor.
Avrupalı siyasetçiler toplumu tıpkı bir kanser hücresi gibi saran İslam düşmanlığı ile mücadele etmek yerine bunu istismar etmenin, siyasi ranta çevirmenin, oya devşirmenin hesabını yapıyor. Uzun yıllardır bu tehditlere dikkat çeken bir siyasetçi olarak şahit olduklarımız karşısında endişelerimiz daha da artıyor. Açıkçası, küresel barış ve adaleti tesis yolunda tarihi bir fırsatın heba edildiğini görmekten üzüntü duyuyoruz.
Bize büyük bir aile olduğumuzu tekrar hatırlatan koronavirüs salgınını ne yazık ki iş birliği ve dayanışma açısından hakkıyla değerlendiremedik. Dünya genelinde beş milyona varan ölümleri virüse veya yetersiz sağlık hizmetlerine bağlamak hem kolaycı, hem de hatalı bir yaklaşım olacaktır. Bu tablonun ortaya çıkmasının en önemli sebebi, zayıf yerine güçlüyü koruyan, paylaşma yerine sömürüyü teşvik eden, kanaat yerine hırsı, bencilliği, tamahkârlığı özendiren mevcut sistemdir. Birinci Dünya Savaşı sonrası temelleri atılan, İkinci Dünya Savaşı sonrası tahkim edilen bu sistem uzun süredir adalet ve istikrar üretmiyor. İslam âleminin söz hakkının olmadığı, Afrika’nın, Latin Amerika’nın, Güney Asya’nın taleplerinin dikkate alınmadığı, sadece gücü elinde bulunduran beş ülkenin çıkarlarının gözetildiği bu sistemin hâlihazırdaki yapısıyla devam etmesi mümkün değildir. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlardaki reform ihtiyacı artık görmezden gelinemez. Türkiye olarak bu reform ihtiyacını yıllardır dünya beşten büyüktür ifadesiyle dile getirmekteyiz. Bu konudaki somut tekliflerimizi kısa süre önce “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” diyerek milletimizle ve tüm dünyayla paylaştık. Böylece sadece eleştirilmek yerine temsilde adaletin sağlandığı ve veto imtiyazının kaldırıldığı bir Birleşmiş Milletler için ilkeli, kapsamlı, stratejik ve uygulanabilir bir model sunduk. 76. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sırasında yaptığım görüşmelerde ülkemizin bu çabalarının makes bulduğunu görmekten ayrıca memnuniyet duydum. Tüm mazlum ve mağdurlar adına yürüttüğümüz bu mücadeleyi çok daha yukarılara taşımakta kararlıyız.
İnsanı merkeze alan, adaleti ve hakkaniyeti önceleyen, güçlünün haklı olduğu değil haklının güçlü olduğu küresel bir düzen kuruluna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
“Güç ve Paradoks 21. Yüzyılda Büyük Stratejiyi Anlama” teması altında TRT World Forumda yapılacak tartışmaların bizlere yeni ufuklar açacağına inanıyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, forumun başarılı geçmesini diliyor, katma veren herkese şimdiden teşekkür ediyorum.
Kalın sağlıcakla.