Sevgili Gençler,
Elbette hep genç kalanları da unutmuyoruz. Hepinize iyi akşamlar diliyorum. Bugün Adana’mızda dolu dolu bir gün geçirdik, hem yatırımlarla, bütün bunların yanında hem teşkilatımızla, bu yoğun programımızın ardından sizlerle çok çok farklı bu güzel atmosferde, yani belki de dünyada ilk 5’in içerisinde yer alacak bir müze mekânında ve bu müzenin bahçesinde sizlerle birarada olmak bana çok çok farklı bir duygu verdi.
İnşallah ilk 2 ünitesi bitti, 3’üncü ünitesini de inşallah süratle bitireceğiz ve 3’üncü bittikten sonra bu müzemiz dünyada farklı bir yere oturacak ve burası gerçekten ziyaretçi akınına uğrayacak. Ve şu anda kısa bir içeride gezi yaptık, işte bir zamanlar Orhan Kemal’in burada bulunduğu ve Orhan Kemal’in burada çalışarak romanlarını kaleme aldığı bir müze.
Ziyaret ettiğimiz her ilde programımıza mutlaka gençlerimizle buluşmayı da ilave ediyoruz. Bu akşam hem sizlerle birarada olduk, aynı zamanda Çukurova Üniversite rektörümüz de bu akşam bizlerle beraber. Hocam, gençleri görüyorsun. Ve bazılarının bizim gençlerimizle böyle sık ve samimi muhabbet içinde olmamızdan rahatsızlık duyduklarını anlıyorum. Halbuki ben lise yıllarımdan bu yana tam 40 yıldır kesintisiz bir şekilde bu yolda gençlerle yürüdüm ve gençlerle netice aldım. Kültür, sanat faaliyetlerinden siyasetteki görevlerime kadar her ne yaptıysam gençlerle birlikte yaptım. İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olurken de gençlerleydim, siyasi yasaklıyken, partimi kurup iktidara gelirken de gençlerleydim, Başbakanlık görevini üstlendiğimde de çalışma ve siyaset arkadaşlarımın çoğu gençlerden oluşuyordu. Cumhurbaşkanı oldum, işte burada gördüğünüz gibi şimdi yine gençlerle birlikteyim.
Fakat içeri girerken tabii dinlediğimiz müzik parçası damardan. Onun bir tekrarını yapmak lazım, değil mi?
Eğer bir gün Külliyeye yolunuz düşerse oradaki ekibimizin çoğunun da gençlerden oluştuğunu göreceksiniz. Evde de torunlarım, elhamdülillah şimdilik 8 tane torunum var, bu 8 torunumla beraber hayatı sürdürüyoruz. Ve aile dostlarımız vesilesiyle çoğunlukla yine gençlerle beraberim. Sizlerin enerjisi, sizlerin hayat sevinci, sizlerin umudu, sizlerin vizyonu bize daha çok çalışma, daha çok eser ve hizmet üretme aşkı, şevki veriyor. Bunun için gençlerle aramıza girmeye kalkanlara diyoruz ki, siz kendi işinize bakın. Biz hangi kuşaktan olursa olsun gençlerimizle aramıza kimseyi sokmayız. Şimdi zaten ben yeni bir terim ortaya koydum, bizimki hangi kuşaktan? Bizimki Teknofest kuşağı; iyi değil mi?
Türkiye’de eğitimden sağlığa, spordan çalışmaya, her alanda gençlerimize en çok hizmeti getiren, onlara en çok yatırım yapan yönetim biziz. Eğitimde neler yaptığımızı biraz önce Çukurova Üniversitemizin yatırımlarının açılış töreninde ana hatlarıyla tekrar anlattım. Üniversite sayısından yurt kapasitesini artırmaya, harçların kaldırılmasından kredi ve burs imkânlarının genişletilmesine kadar sayısız eser ve hizmeti gerçekleştirdik. Ve şu anda Çukurova Üniversitesi’nde aldığım bilgide de gördüm ki yurt sorunu falan diye bir şey var mı Hocam? Yok, her şey bitmiş, kızlarımız için, erkekler için yurt sorunu diye bir şey söz konusu değil. Tüm bu gayretlerimizin tek amacı var, ülkemizde hiçbir evladımızın yükseköğretimden mahrum kalmamasını sağlamaktır.
Sevgili Gençler,
Siz hiç 45 lira burs aldınız mı? Göreve geldiğimde burs 45 liracıktı. Şimdi nerede burs? Bir de buna tabii beslenme yardımı var. Biz bir farkın iktidarıyız. Hamdolsun, bugün Türkiye toplamda 8,5 milyonu bulan yükseköğretim kapasitesiyle hedefine önemli ölçüde yaklaşmıştır, bundan sonra dikkatimizi ve imkânlarımızı kalitenin yükseltilmesine vereceğiz, yani kemmiyet değil, bundan sonra keyfiyet. Zamanla bu konuda da mesafe kat edeceğimizden şüphesiniz olmasın.
Sevgili Gençler,
Şu anda içinde bulunduğumuz bu yeni Adana Müzesi Ömer Çelik arkadaşımızın Kültür Bakanlığı döneminde restore edilmeye başlanan eski Milli Mensucat Fabrikası’dır. Geçmişi 1907’lere kadar giden bu fabrika binası, tüm çalışmalar bittiğinde ülkemizin inşallah en büyük müzesi haline gelecektir. Fabrika olduğu dönemde burada, az önce de söyledim, ünlü romancımız Orhan Kemal memur olarak görev yapmış, hatta Orhan Kemal’in Murtaza ve Cemile gibi romanlarının esin kaynağının burası olduğu söylenir. Hep söylediğimiz gibi, geçmişini bilmeyen geleceğini inşa edemez. Bunun için ısrarla maziden atiye kurduğumuz köprüyü güçlendirmenin gayreti içindeyiz.
Geçmişte milletimizin tüm fertleriyle birlikte gençlerimizi de tarihinden, kültüründen, inancından, medeniyetinden koparmak için uğraşanlar oldu. Hamdolsun, milletimiz engin ferasetiyle bu gayretleri hep boşa çıkardı.
Ülkemizde yönetimi geldiğimizden beri yaptığımız onca esere ve hizmete rağmen bize olan kin ve nefretleri sürekli artan bir kesim var. Aslında yapılan hizmetlerden en çok faydalananlar da bunlar. Peki, öyleyse niçin bize böylesine bitip tükenmez bir husumetle saldırıyorlar biliyor musunuz? Şimdi Bay Kemal İzmir milletvekili, İstanbul’dan şu anda İzmir’e arabana biniyorsun azami 3,5 saatte varıyorsun. Peki, bir teşekkürü var mı? Yok. Ya bu pırıl pırıl yollar dört dörtlük. Daha önce 6,5 saat, 7 saatte gidilen bu yol, bugün eğer 3,5 saate düşmüşse, 3 saat 15 dakikaya düşmüşse, hatta bazıları deli sürüyorlar ya o zaman tabii daha da azalıyor, burada bir teşekkür etmez mi insan ya? Yok. Çünkü bunlar bizim gençlerimizi kendi kökleriyle, kendi değerleriyle, kendi medeniyet birikimleriyle buluşturmamıza tahammül edemiyorlar.
Bakınız, biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Paris İklim Anlaşması’nı onayladık, bu kararımızla aynı zamanda sizlere bırakacağımız en önemli miras olarak gördüğümüz 2053 vizyonumuzun ilk hedefi yeşil kalkınma devrimini başlattığımızı da ilan ettik. Eğer bu adımı biz değil, bir başkası veya bir başka yönetim atmış olsaydı, emin olun ülkemizde ve dünyada onu yere göğe sığdıramazlardı. Ama biz söz konusu olduğumuz için aynı kesimler adeta sağır ve kör kesildiler. Tek tük takdir sesi yükseltenler de devamındaki ama’lı, fakat’lı ifadelerle içinde bulundukları mahalle baskısının ipuçlarını ele veriyorlar. Hamdolsun, her konuda olduğu gibi yeşil kalkınma devriminde de en büyük desteği biz gençlerimizden alıyoruz, sizden. Türkiye nasıl salgın döneminde güçlü sağlık altyapısı sayesinde kendini diğer ülkelerden ayrıştırmışsa, inşallah yeşil kalkınma devrimiyle de iklim değişikliği sürecinde aynı başarıyı elde edeceğiz. Allah’ın biz insanlara emaneti olan tabiatın dengelerini koruyarak, imkânlarından makul seviyede istifade ederek gelişmemizi, kalkınmamızı sürdüreceğiz. Kimin ne dediğine, kimin hangi hesabın içinde olduğuna değil, ülkemizin hedeflerine, milletimizin emirlerine bakarak mücadeleye devam edeceğiz.
Yarın bu 1500 yıllık medeniyet, bin yıllık vatan mücadelesi bayrağını sizler devralacaksınız. Gençlerimizden bizim milli teknoloji hamlesiyle, yeşil kalkınma devrimi ile ilk hedeflerini gösterdiğimiz 2053 vizyonu için şimdiden kafa yormalarını istiyorum. Unutmayın, her şey hayal etmekle başlar, sonra bir bakarsınız ki adım adım o hayale yaklaşmaya başlamışsınız.
Rabbim yar ve yardımcınız olsun.
NİDA YILDIZ - Sayın Cumhurbaşkanım, öncelikli sizleri Adanalı gençliğin bütün enerjisiyle burada hepimizin gözlerinden okuyabileceğiniz Türkiye için gece-gündüz demeden çalışmanın aşkıyla ve şevkiyle selamlıyorum. İyi ki geldiniz Sayın Cumhurbaşkanım, hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Efendim, ben Nida Yıldız, hukuk fakültesi öğrenciyim. Benim size Adana’da sormak istediğim soru şu: Malumunuz Adana sıcak, Adana’da çok sıcak, burada yaz aylarında sıcaklıklar gölgede bile 40 dereceyi buluyor ve böyle giderse önümüzdeki yıllarda 50 dereceyi de geçmesi bekleniyor, yani iklim değişikliğinden, küresel ısınmadan bunu anlayabiliyoruz. Bunu önleyebilmemiz mümkün mü?
Mesela yeşil kalkınma devrimi gerçekten hepimizi çok heyecanlandırıyor ve heyecanlandırmakta, bunun için size çok teşekkür ediyorum. Peki, siz dünyanın girmiş olduğu bu yeşil dönüşüm yarışında ülkemizin, Türkiye’mizin konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Teşekkür ediyorum Sayın Cumhurbaşkanım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok çok teşekkür ediyorum.
Tabii bu ay sonu itibariyle iklim değişikliğiyle alakalı Roma’da ve ardından da Glasgow’da zirveler olacak ve bu zirvelerde tabi şu anda tüm dünya gerçekten iklim değişikliği noktasında büyük bir tehdidin altında, bu sadece bizim kendi ülkemiz için değil.
Peki, bizim tedbirlerimiz neler? Şu anda bizim gayretlerimiz daha çok barajlarımızın sayısını arttırmak ve barajların sayısını arttırmaktan öte bir de yoğun bir şekilde kapalı sistemlere geçmek. Eğer açık sistem kalacak olursak, ki 20 yıl önce bu böyleydi ve devamlı biz kapalı sisteme geçme çalışmasını yoğunlaştırdık, çünkü kapalı sisteme geçmememiz halinde bizim açık sistemde buharlaşma sebebiyle yüzde 60 kaybımız var, bu yüzde 60 kayıpla da tabi ki bu tehdit artarak devam edecek. Bırakın barajı, ne yapıyor? Açık kanal veya açık kanaletler sisteminde bu sulamada kullanılan su az önce söylediğim oranda buharlaşarak gidiyor. Ama kapalı sistem olması halinde biz bundan büyük oranda kurtulmuş olacağız. Şimdi buna yönelik yatırımlarımızı daha fazla yaparak inşallah bu kapalı sistemle bunu büyük oranda kurtarmış olacağız ve başka çaremiz yok.
Sağ olun.
FATMA NUR - İsmim Fatma Nur, Osmaniye’den katılıyorum, sosyal güvenlik bölümü birinci sınıf öğrencisiyim. Size bir sorum olacaktı. Geçenlerde torununuzun kedisi Pıtpıt Şeker’le paylaşmış olduğunuz gönderiyi 1 milyon kişi beğenmiş. Köpeğiniz Leblebi’yle de özel olarak ilgileniyor musunuz? Kusura bakmayın, çok heyecanlıyım.
Sizi çok seviyorum, hayalimdi çok şükür… Pıtpıt Şeker gerçekten çok ciddi manada bir takip aldı. Leblebi’yle benden çok Hanım ilgileniyor, çünkü onu Hanım sağ olsun biliyorsunuz sakat olarak aldı ve tedavisi bir taraftan yapıldı. Ve Allah razı olsun Hanım onu takip ediyor ve bizim şu anda konutta bakılıyor, ediliyor.
Ve tabii bazı yerlerde maalesef çok acımasız insanlar var, yani bu hayvanlarımıza karşı takındıkları tavırlar affedilir cinsten değil. Hatta geçenlerde, bilmiyorum sizler de izlediniz mi, yani bir yine köpeğe protez yapılmıştı arka iki ayağına ve o haliyle gidiyordu. Yani insan bunları görünce tabii tahammül edemiyor, dayanamıyor. Benim büyük oğlumun da yine güzel bir köpeği var, o da ciddi manada yaşlandı, ama çok sevimli, yani 14 filan oldu artık yaşı. Onların da biliyorsunuz bu yaşlara geldikten sonra artık beklenti başlıyor, böyle bir durum var. Yine bizde çok farklı bu noktada, köpekler noktasında elimizde bir 14-15 tane var eğer istersen bir tane veririz yani. Sağ olsunlar gittiğimiz yerlerde boş bırakmıyorlar hediye ediyorlar ve bunların içinde de tabii çok çok farklı olan cinsler de var.
AYŞE GÜNDOĞDU - Sayın Cumhurbaşkanım hoş geldiniz, aramızda olmanız bize çok fazla mutluluk verdi. İzninizle kendimi tanıtıp, daha sonra size teşekkür de bulmak istiyorum. Ben Ayşe Gündoğdu Karabük Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü 2. sınıf öğrencisiyim. Ayancık felaketi yaşadık Ağustos ayında. Çok kötü durumdaydık ama Allah'a şükürler olsun ki sizler yanımızdaydınız, gecenizi gündüze attığınız her zaman desteğinizi sağladınız. Şehir içi ulaşım, şehir dışı ulaşım köprüler yıkıldı, hiçbir şekilde ulaşım sağlanamıyordu. 24 saat içinde şehir dışındaki ulaşım gerçekleşti. 3 gün içinde de köprülerimiz yapıldı şu anda da hâlâ çalışmalar devam ediyor. Aynı zamanda bakanlarımızda yardımcı oldu. Sayın Ulaştırma Bakanımız Adil Karaismailoğlu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Derya Yanık Hanımefendi, İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu Beyefendi ve bütün emeği geçen herkese başta siz olmak üzere Ayancık halkı adına çok teşekkür ederim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de özellikle size çok teşekkür ediyorum, Derya Hanım zaten yanınızda, Adil Bey de o da burada gerçekten oraları hiç bırakmadılar gece-gündüz demeden Süleyman Bey de ha keza öyle, hiç mi hiç ama yani olay artık tamamı ile neredeyse durma noktasına gelinceye kadar hiç bölgeden ayrılmadılar. Yani Çevre Şehircilik Bakanım olsun, ondan sonra Gıda Tarım Hayvancılık Bakanım olsun, sağ olsun Allah kendilerinden razı olsun. Hiç mi hiç 6 bakanım bir defa buraları hiç terk etmedi. Ne zaman ki artık duruma iyice hâkim olduk, tabii bir taraftan sel, bir taraftan yangın afetleri hepsi için, bir taraftan da tabi gerek uçaklar, gerek helikopterler bunları alıyoruz, ama ben hepsinden öte bir de gerek Jandarma Teşkilatıma, gerek Kara Kuvvetlerime, hepsine Silahlı Kuvvetlerime çok çok teşekkür ediyorum, şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Sizler de izlemişsinizdir o çatıya çıkmış olan benim vatandaşlarımı helikopterlerle inip o çatıdan vatandaşlarımızı kurtarmaları her türlü takdirin üstündedir. Hele hele e bir yavruyu biliyorsunuz sepete koyup helikopter sepeti, o sepetle kurtarması anı bambaşka bir olaydı. Bu da bir dünyada görür gibi bir şey değil. Ama bizim jandarmamız, bizim askerimiz bunları başardı ve elhamdülillah herhangi bir sıkıntıya da fırsat vermeden bu operasyonlar gerçekleştirildi. Tabii dediğiniz gibi bir taraftan yine Silahlı Kuvvetlerimizin bu köprüler, bu köprüler anında kuruldu. Bu kurulan köprülerden de yine vatandaşlarımızın geçişleri sağlandı. Öbür tarafta tabi Ulaştırma Bakanlığımızın yoğun bir şekilde yaptığı çalışmalarla işimiz yok mu daha? Orada işlerimiz var, ama biz inşallah gerek Bartın, gerek Sinop, gerek Kastamonu, gerek yine bölgede hepsini yollar dahil olmak üzere çözeceğiz, bitireceğiz ve benim vatandaşlarım bunlardan kurtulacak. Ama biliyorsunuz ben Rizeliyim, Rize her an heyelan ile karşı karşıyadır, burada heyelan bitmez. Artvin öyledir heyelan ile karşı karşıyadır, Trabzon'a gel öyle, Ordu öyle, Giresun öyle. Ama ne yapacağız bu topraklarda doğduk bu topraklarda yaşıyoruz dolayısıyla da bunlarla mücadelemizi vereceğiz ve vatandaşlarımıza da en ideal olanı inşallah sağlayacağız sağ olun.
ÖNDER YÜCEL - Sayın Cumhurbaşkanım, öncelikle hoş geldiniz güzel Adana’mızda sizleri ağırlamaktan onur ve şeref diyorduk. Soruma geçmeden önce kısaca kendini tanımak istiyorum sizlere. İsmim Önder Yücel, Ziraat Fakültesi 3. sınıf öğrencisiyim Adanalıyım. Şimdi geçtiğimiz haftalarda sosyal medyada içinizi ferahlatan ve basketbolla haşır neşir olan gençlerimizi aslında heyecanlandıran görüntülerle karşı karşıya kaldık, gerçekten çok mutlu olduk. Sizlerin ve yol arkadaşlarınızın basketbol oynarken kareleri gerçekten bizleri heyecanlandırdı. Ama açıkçası kendi adıma konuşmak gerekirse çok şaşırdım, çünkü hem futbola olan yeteneğiniz ve futbola olan tutkunuz sebebiyle futbola daha yatkın olduğunu düşünüyorduk. Basketbolda en az futbol kadar ilgili misiniz? Bir de biz gençlerle basketbol maçı yapar mısınız?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani niye yapmayım diyeceğim, tabii yaparız. Şimdi bu bir aynı zamanda tabii fırsat meselesi artık mevsimde değişiyor. İnşallah böyle bir imkânı böyle bir fırsatı bulduğumuz anda onu da yaparız. Ama görüyorum ki sen amatörden öte bir basketçisin galiba?
ÖNDER YÜCEL - Estağfurullah Sayın Cumhurbaşkanım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi biz tabii arkadaşlarımızla bunu oynarken yani 5-5 oynuyorduk, fakat son zamanlarda fena değilim yani iyi bir noktaya geldim. Bizim 50 sayı üzerinden oynuyoruz ama son zamanlarda 50’de 34 yapar hale geldim. Tabii benimle yarışan İbrahim Kalın Bey o benimle yarışıyor, ama beni geçemedi şu ana kadar iyiyim. Sağ olsun bizim bir Mustafa Varank’ımız var o bana ulaşmaya çalışıyor, tabii ulaşması mümkün değil. Ama işte maalesef tabi Mustafa hep nal topluyor. Böyle bazen diyor işte yetiştik, yakaladık, şöyle oldu, böyle oldu filan, üçlük atıyorum diyor filan bir şey attığı yok tabi. Sağ ol.
ECE MÜZDEN - Öncelikle hoş geldiniz Sayın Cumhurbaşkanım. Ben kendimi tanıtayım Ece Müzden, Çanakkale’den geliyorum. Şehitler diyarı Çanakkale’nin size çok selamı var.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ve aleyküm selam.
ECE MÜZDEN - Biliyorum çok yoğunsunuz, ama bu yoğunluğun arasında dizi film izleme fırsatı buluyor musunuz? Eğer yapabiliyorsanız en son hangi filmi izlediniz, en beğendiniz film hangisi, hangisini bize önerirsiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani doğrusunu konuşayım, dizi film izleme imkanım hiç yok. Ve bütün derdim ülkeme yatırımlar, hizmetler. Çünkü ben eve gelişim her gün arkadaşlarım bilir yakın mesai arkadaşlarım gece 12’lere kadar çalışırım, bazen bu 1’ide bulur ve ertesi gün mesai mi de ona göre başlatırım, onun için de tabii öyle dizi film falan bunlara vaktim yok. Ve daha çok özellikle acaba yarına hangi tür şeylerle çıkacağım. Ama az önce delikanlının ifade ettiği gibi haftada 2-3 gün baskete zaman ayırmaya çalışıyorum, onun için sabah 9-9.30 gibi baskete çıkıyoruz ve haftada 2 veya 3 gün bunu yaparsam bu benim zindeliğim için isabetli. Ve akşam da Külliyeden çıktıktan sonra 4 bin, 5 bin adımı yapmaya gayret ediyorum, onu muhakkak hallediyorum. Ama tabii sen şimdi Çanakkale'den geliyorum dediğine göre köprü ne âlemde söyle bakalım, mükemmel değil?
ECE MÜZDEN - Yani bir an önce böyle açılsın ve faaliyete geçsin.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tam bir kolye.
BİR GENÇ- Tam bir kolye kesinlikle boğazın incisi.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi 13 Kasım Çanakkale'de aynen bu programı inşallah yapacağız. Fakat tabii o köprü gerçekten dünyada bir örnek ve bu örnek köprümüzle bizi çok alacaklar. Aynen Amerika'da biliyorsunuz New York'ta Birleşmiş Milletler’in tam karşısında çaprazında Türkevi’ni yaptık. Ve Birleşmiş Milletler binasından daha yüksek 36 kat. Açılışını işte şurada birkaç hafta önce yaptık, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de misafirimizdi ve onlarla birlikte böyle bir mutluluğu yaşadık. Ben Rabbime hamt ettim, Ya Rab dedim bize böyle bir imkânı, böyle bir fırsatı verdin, 4 yılda biz orayı bitirdik. Tabii buna nokta atışı derler, tam böyle geliyorsunuz Amerika'nın göbeğinde New York’ta böyle bir binayı inşa ediyorsunuz. Ve şu anda bizim artık bütün diplomatlarımız vesaire tabi büyükelçi hariç o Washington’da. Burada misafirlerine ağırlayacaklar, biz gittiğimizde misafirlerimizi aynı şekilde orada ağırlayacağız. Bakanlarımız gittiğinde orada ağırlayacaklar. Tabii bu Türkiye'nin bir medari iftiharıdır böyle bir şeyi de orada hallettik. Ama hepsinden öte hakikaten 18 Mart Çanakkale Köprümüz o bizim için ayrı bir iftihar vesilesi.
Tabii yine Şehitler Köprüsü’nden sonra malum Fatih Sultan Köprüsü. Onun ardından Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü yapmak bize nasip oldu. Şimdi tek bir derdim daha var, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne bir de demiryolunu monte etmek. Ona bir de demiryolunu monte ettiğimizde çok daha tabi farklı olacak. Ama Osman Gazi Köprüsü'nü biliyorsunuz yaptık, Osman Gazi Köprüsü ile ayrı bir yerdeyiz. Bir diğer adım tabii Nissibi Köprüsü o da çok çok hakikaten muhteşem bir köprü oldu. Ve o köprü ile birlikte de Keban üzerinden geçiş gerçekleşti. Tabii bütün bunlarla beraber bir de tüneller Adil, Ulaştırma Bakanı orada ne yapıyor?
ECE MÜZDEN - Kömürhan Köprüsü diyor Bakanım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii şimdi bütün bilgiler onda Kömürhan Köprüsü vesaire filan hepsi A'dan Z'ye. Ama en önemli bizim tabi attığımız adımlar. Biz dağları deldik, çok dağları deldik, yani o aşılmaz-delinmez denilen dağları delerek bizler adeta Ferhat’la Şirin dizisini oynadık. Bundan daha güzeli olur mu?
ECE MÜZDEN - Olamaz, çok teşekkür ederim.
SELEN CANAN KERTE - Özür dilerim gözyaşlarıma hâkim olamayacağım. Ben Selen Canan Kerte, Selçuk Üniversitesi’nde İslami İlimler Fakültesi’nde okuyorum, aslen Nevşehirliyim. Size Nevşehir’den, Konya’dan, Adana’dan selam getirdim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ve aleyküm selam.
SELEN CANAN KERTE - Önce kendi sorumuzu sorayım; gençlik merkezlerinin, kütüphanelerin çalışma saatleri bizlerin çalışma saatleriyle pek uymuyor, bunların daha fazla açık kalması mümkün mü? Ve bir de annemin bir sorusu var Başkanım; bize yemeğe gelir mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bu akşam ne oldu biliyor musunuz? Hocam, müsaade eder misin? Meryem Hanım dedi ki, ben size bir teklifte bulunacaktım, dedi. Neydi, dedim. Annem güzel yemekler hazırladı, bizim eve yemeğe gitsek. Hocam dedim, sen de dedim şimdi iş bitti artık, biz programlara gidiyoruz, sen şimdi yemekten bahsediyorsun, dedim. Valide Hanımın da çok güzel maharetleri varmış, ama tabii onu artık inşallah bir başka gelişte. Şimdi aynen sen de valideye söyleyeceksin, inşallah…
SELEN CANAN KERTE - Nevşehir’deyiz, Nevşehir’e bekliyoruz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sen alır gelirsin.
SELEN CANAN KERTE - Olur.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ve tabii Ankara’da mesela bizim şimdi Millet Kütüphanemiz 24 saat açıktır.
SELEN CANAN KERTE - Gençlik merkezleri…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayır hayır, bizim Millet Kütüphanesi 24 saat açıktır. Gençlik merkezlerinin de bizim planımızda 24 saat açık olması kaydı vardır. Ama ben bunu döner dönmez arkadaşlarla konuşacağım, çünkü gençlik merkezlerinin de 24 saat açık olması, eğer değilseler onları da 24 saat açık hale getirmeliyiz.
SELEN CANAN KERTE - Teşekkür ederim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sağ ol.
SELEN CANAN KERTE - Son bir isteğim var, bize de dua eder misiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Rabbim gönlünüzden geçeni sizlere versin inşallah.
SELEN CANAN KERTE - Âmin. Teşekkür ederim Başkanım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sağ ol.
FATMA BEYZA OLGUN - Sayın Cumhurbaşkanım, öncelikle hoş geldiniz. Ben Konya’dan Fatma Beyza Olgun, Selçuk Üniversitesi’nde okuyorum. Müsaadenizle soruma geçmek istiyorum. Şu an Adana’dayız, Adana insanının orijinalliği sık sık gündem oluyor, bu konuda bir anınız oldu mu sizi güldüren? Teşekkür ederim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şahin en güzelini söyledi. Nedir? Ömer bizim şalgam hikayesini bir söyleyiver.
AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÖMER ÇELİK- Efendim, bugün bahsettiniz. Sayın Cumhurbaşkanımız siyasi yasaklıydı ve Adana teşrif ettiler. Adana’da İstasyon Meydanı’nda ilk konuşmasını yaparken halen yasaklıydı, henüz yasağın önü açılmamıştı. Orada bir pankart açıldı; “Seni kebaptan ve şalgamdan daha çok seviyoruz” diye. Sonra orada bir danışman arkadaşımız Sayın Cumhurbaşkanımıza dedi ki; efendim, ben ilk defa böyle bir ifade gördüm. Biz de dedik ki; efendim, Adana’da bir insanın bir başkasına duyacağı aşkın en üst ifadesi budur. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızı kebaptan ve şalgamdan daha çok sevenler ayağa kalksın ve alkışlasın.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Görüyorsunuz. Adana deyince akla ne gelir? Kebap, şalgam. Bir de tabii kebabı ve şalgamı yemeden içmeden öbür dünyaya gidenin vay haline.
AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÖMER ÇELİK- Efendim, buradaki zevat sizi kebaptan ve şalgamdan daha çok seviyor, aşkın en üst ifadesi budur Adana’da. Arz ediyoruz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sağ olun, var olun.
Çok çok teşekkür ediyorum.
FATMA BEYZA OLGUN - Cumhurbaşkanım, son bir şey söyleyecektim. Bir de, Konya’dan kucak dolusu selam ve sevgi getirdim. Konya gençliği olarak sizleri çok özledik, en kısa sürede bizimle de buluşmaya gelir misiniz lütfen, gerçekten çok özledik.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yakındır. Eyüp, bizim Konya programı ne zaman? Kasım sonu gibiymiş.
BİR GENÇ- Çok sağ olun, çok teşekkür ederim. Tekrardan hoş geldiniz, iyi ki varsınız.
ABDURRAHMAN CANAYDIN- Trabzon Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisiyim. Soruma geçmeden önce şunu arz etmek istedim. Bir sonraki buluşmanın Trabzon’da başta siz olmak üzere tüm hazirunla beraber ağırlamak isteriz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sıraya göre Genel Merkez, Gençlik Kolları Başkanımız, onlar planlamışlar. Trabzon ne zaman? Tarihi daha belli değilmiş, ama Trabzon da boşa çıkmaz.
ABDURRAHMAN CANAYDIN - Sorum şu Sayın Cumhurbaşkanım: Bu ülkeye hizmet etmek için çok bedeller ödediniz, bunlardan bir tanesi de cezaevine girmekti. Cezaevinde hiç unutamadığınız bir anınız oldu mu, o günleri bize anlatır mısınız? Teşekkür ediyorum, arz ederim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Cezaevinin içindekileri anlattığımız zaman bir daha bizi içeri mi sokacaksınız? Oranın maceraları ayrıdır. Ama en önemli benim oradaki hayatım şuydu: Tüm günümü gelen ziyaretçilerimle geçirir, gece de sabah namazına kadar bana gelen mektupların cevabını yazardım. Ve yaklaşık bu şekilde 10 bine yakın mektup yazdım. Şimdi zaman zaman gittiğim bazı yerlerde o mektuplarla karşıma çıkanlar olur. Benim yazım da fena değildir, hemen onu karşıma çıkarırlar. Bazıları çerçeveletmiş filan. Böyle bir oradaki 4 ay 10 günlük zamanımız oldu. Allah’ıma hamd ediyorum, hani derler ya medrese-i yusufiye diye, hakikaten öyle bir hayat. O tabii bize birçok şeyi öğretti, ama orada dersimi iyi çalıştım ve çıktıktan sonra da zaten fazla uzun sürmedi biliyorsunuz, kısa bir zamanda iktidar olduk. Ömer, ne kadar zamanda iktidar olduk? Ömer’in de hafızası çok sağlamdır ha.
AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÖMER ÇELİK- Efendim, ben genç arkadaşlarımızla bir anıyı paylaşmak isterim; siz cezaevindeydiniz, biz sizi ziyarete geliyorduk. Dışarıda iki gün, üç gün üst üste yaşlı bir teyzeyi gördük. Teyzeye biz, orada ne iş yapıyorsun, bir şeye ihtiyacın var mı? Cezaevinin karşısı bir arsaydı çünkü. Dedi ki, bir ilimizi söyledi, çok uzak bir yerden, Karadeniz’den kalktım geldim, ona burada dua ediyor, Tayyip’e burada dua ediyorum. Sizden bir ricam var dedi; bu çay bardağını ona verin, bununla bir çay içsin, sonra da bardağı bana getirin hatıra olarak saklayayım, diye. Sadece sizi görmeye gelmişti efendim.
Genç arkadaşlarımız şunu bilsin diye söylüyorum ki; bu büyük siyasi yürüyüşümüzün arkasında aynı zamanda bu kadar büyük bir bereket vardır, bu kadar büyük bir dua vardır. Hem gençlerin, hem 70 yaşında da olsa gönlü genç olanların bu büyük desteği vardır. Cezaevindeyken de vardı, şimdi de vardır efendim.
YUSUF ÖZDEMİR - Sayın Cumhurbaşkanım, öncelikle hoş geldiniz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden geliyorum, ben Yusuf Özdemir. Sorum şu şekilde olacak: İstanbul Gençlik Kolları Başkanı iken bugünleri hayal edebilmiş miydiniz, bu noktaya gelebileceğinizi düşünmüş müydünüz? Teşekkür ederim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olduğum zamanlarda böyle cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bu tür şeyleri düşünmekten öte bir dava adamı olarak ne yapmam gerekiyor, diye hep bunu düşünür, bununla yatar bununla kalkardım. Fakat şunu söyleyeyim ki; şimdi tabii o tür günler yok. Yani bizim o Gençlik Kolları Başkanı olduğumuz dönemlerde bizi ancak duvarlar anlatır, duvarların dili olsa da konuşsa, onlar anlatır. Şimdi ben ne söylersem o boştur. Ve biz duvarların diliyle konuştuk ve o duvarların diliyle hep geleceği şekillendirdik. Hamdolsun malik-ül mülk olan Allah’tır. Ve Rabbim ne tayin ettiyse o olur ve o oldu. Hani mevlitte Süleyman Çelebi ne diyor: “'Ol! ' dedi bir kere var oldu cihan, 'Olma! ' derse, mahv olur ol dem hemân.”
Mevla’m ne yazıyorsa o oluyor. Şairin dediği gibi, “Kaderin üstünde bir kader vardır.”