Darülaceze’nin Kıymetli Mensupları,
Değerli Misafirler,
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Geçmişi 126 yılı bulan bu güzide kurumumuz çocuklar ve yaşlılar başta olmak üzere kimsesizlerin kimsesi olması için Sultan Abdulhamid-i Sani’yenin bizzat kendisi tarafından kurulmuştur. Bu kurumun bir diğer özelliği de dil, din, ırk, cinsiyet farkı gözetmeden herkesi kucaklıyor, herkese aynı hizmeti veriyor olmasıdır. Yönetimi, çalışanları ve gönüllüleriyle bu büyük aile günümüze de, “Yaratılanı Severiz, Yaratandan Ötürü” anlayışıyla faaliyetlerini sürdürüyor.
Bugün açılışını yapmak üzere bir araya geldiğimiz yurt ve kültürel tesisleriyle Darülaceze hizmet yelpazesini daha da genişletiyor. Yurt binamız 901 öğrenci kapasitesiyle, eğitim öğretim hayatının önemli ihtiyaçlarından olan barınma sorununun çözümüne katkı sağlayacaktır. İstanbul’daki 56 üniversitemizin tamamının öğrencilerine hitap eden yurt binasının altındaki ticari alan hem bölgenin ihtiyacını karşılayacak, hem de Darülaceze’ye gelir temin edecektir. Yurt ve kültürel tesislerimizin Darülacezemize, öğrencilerimize ve İstanbul halkına hayırlı olmasını diliyorum.
Bu ödüllü projenin hayata geçmesinde katkısı olan herkesi, özellikle hayırseverlerimizi tebrik ediyorum. Tanıtım törenini gerçekleştirdiğimiz Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri ise gerçekten iftihar verici bir projedir. Arnavutköy’de 150 bin metrekarelik bir alanda inşa edilecek olan proje, mimarisinden, içindeki birimlerini kadar tüm unsurlarıyla medeniyetimizin izlerini taşıyacaktır. Bu tesis bağışçılara, sağlıklı ve yatağa bağlı bireylere, koruma altındaki çocuklara hizmet verecek 1068 yatak kapasitesi, poliklinikleri, rehabilitasyon merkezi, atölyeleri, konferans salonu ve ibadethaneleriyle misyonuna uygun bir yer olacaktır. Yatay, yavaş ve yaşanılabilir şehir anlayışıyla tasarlanan Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri’nin inşasına katkı sağlayacak herkese şimdiden şükranlarımı sunuyorum.
Her yatırım önemlidir, ama doğrudan insana, üstelik de bakıma muhtaç insanlara yapılan yatırım çok daha önemlidir. Darülaceze’ye yapılan her katkı işte bu şekilde doğrudan insana yapılan yatırım demektir. Sadece ve sadece Allah rızası gözetilerek yapılan bu yatırımın hayattaki getirisi de para veya şan, şöhret değil, hayır duadır. Bu anlayışın en güzel örneklerini dünyaya armağan etmiş bir medeniyetin mensuplarının, böyle bir ecdadın torunlarının Darülaceze’nin bu projesine de samimiyetle sahip çıkacağından şüphe duymuyorum.
Değerli Dostlar,
Milletimizin Allah devletimize zeval vermesin duasının gerisindeki en önemli saiklerden biri de ihtiyaç duyduğunda kendisine sahip çıkacak bu tür müesseselere olan güvenidir, itimadıdır. İlk gençlik yıllarımızdan beri Darülaceze’yi yakından tanıyan, her meselesiyle yakından ilgilenen birisi olarak bu kurumdan ifadesini bulan anlayışı tüm Türkiye’ye yaymak için çalıştık, uğraştık. Ben bu bölgenin çocuğuyum, bu bölgede doğdum, büyüdüm. Ve o günden bugüne de Darülaceze’yi iyi bilirim. Ve daha sonra Belediye Başkanı oldum Ayazağa Kampüsünü yaptık ve Ayazağa Kampüsüyle beraber bir sıçrama gerçekleştirdik. Cumhurbaşkanlığım döneminde de şimdi yeni heyetle inşallah Arnavutköy’deki bu devasa yere başlıyoruz.
Tabii Arnavutköy gerçekten ülkemiz için, bizler için bambaşka bir örnek olacak, her şeyiyle başka bir örnek olacak. Onun için de tabii hayırseverlerimizin oraya olan katkısı inanıyorum ki dünyada Arnavutköy’deki Darülaceze’mizi bir örnek olarak yansıtacak ve biz onunla iftihar edeceğiz. Onunla adeta Sultan Abdulhamid-i Sani gibi bizler yeni bir örneği inşa etmiş olmanın iftiharı içerisinde olacağız. Büyükşehir Belediye Başkanlığından Başbakanlığa, oradan Cumhurbaşkanlığına kadar sorumluluk üstlendiğimiz her yerde ilkemiz, insanı yaşat ki devlet yaşasın düsturuyla hareket ettik. Türkiye’nin en yaygın ve etkin sosyal destek politikalarını hayata geçirmek suretiyle bu ülkede hiç kimsenin kendisini sahipsiz hissetmeyeceği bir sistem kurduk. Sayın Başkanın özellikle yatağa bağımlı olan vatandaşlarımızla ilgili ifade ettiği o tespitler sıradan tespitler değil. Yani günde üç kez bir yatağa bağımlı olan buradaki emaneti bakacaksın, onunla ilgileneceksin, onu bir kenara bırakmayacaksın, ecdat böyle bir ecdat. Şimdi bizler de bu ecdadın varisleri olarak bu emanetlerimize sahip çıkıyorsak, onlara gereken her türlü bakımı yapıyorsak, ben Cumhurbaşkanı olarak elhamdülillah derim.
Çocuklardan yaşlılara, engellilerden kadınlara, her kesimi ve sağlıktan eğitime, konuttan istihdama her alanı kapsayan destek politikalarımızla ülkemizi bu bakımdan gıpta edilen bir yer haline getirdik. Diğer pek çok ülkeden farklı olarak biz bu destekleri insanlarımızı kendi tabii hayat alanlarının içinde tutarak aile birliğini koruyarak veriyoruz. Mesela bu anlayışla 60 yaşın üzerindeki 170 binden fazla ve 65 yaşın üstündeki 150 bine yakın büyüğümüzü aylık 865 liralık bir meblağla kendi ailesi yanında destekliyoruz.
Yaşlı destek programı ile 40 farklı ilimizdeki 67 bine yakın yaşlımıza evlerinde bakım, psikososyal destek ve kültürel faaliyet hizmeti veriyoruz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza bağlı 163 huzur evimizde 16 bin 566 yaşlımız kalıyor. Kamu ve özel sektör kapasitesi ile birlikte bu rakam 37 bini geçiyor. Engellilerin toplum ve iş hayatına aktif katılımı hususunda da en büyük atılımlar bizim dönemimizde gerçekleşti. Evde bakım uygulamasıyla ülke genelinde 536 bine yakın engellimize aylık ortalama 1798 lira destek veriyoruz.
Hayatlarını engelli kardeşlerimizin bakımına adayan aile bireylerini de unutmadık. Bu kardeşlerimizin kendilerine de zaman ayırabilmelerini temin için 76 şehrimizde 127 engelsiz gündüz bakımevini faaliyete geçirdik.
Yine engelli bireylere hizmet veren bakım merkezlerinin sayısını 104’e yükseltirken, yararlanıcı sayısını da 7 bine çıkardık. Ücretini devletin ödediği özel engelli bakımevlerinin sayısı 294’ü, yararlanıcı sayısı 24 bin bini buldu. Engellilerin kamudaki istihdamı da 60 bini aştı.
Devlet korumasındaki çocuklarımızla ilgili sistemi ise baştan sona değiştirdik. Koğuş tipi yurt ve yuvaları tamamen ortadan kaldırarak, aile ortamını sağlayan ev tipi bakım hizmetine geçtik. Hâlihazırda 13 bin 341 çocuğumuz ev tipi bakım merkezlerinde devlet korumasında bulunuyor. Daha önemlisi 139 bine yakın çocuğumuzun sağladığımız sosyal ve ekonomik destekle kendi aileleri veya yakınları yanında hayatlarını sürdürmesini temin ediyoruz.
Koruyucu aile hizmet modelini de genişleterek 8 bin 214 çocuğumuzun bu şekilde hayata hazırlanmasını sağlıyoruz. Aynı şekilde 18 binin üzerinde çocuğumuz da evlat edinilmek suretiyle bir aileye kavuştu. Devlet korumasındaki çocuklarımızın kamuda istihdamı kapsamında bugüne kadar 56 bine yakın gencimizi kamuda işe yerleştirdik. Risk grubundaki çocukların ve ailelerin izlenmesi programı çerçevesinde 67 bine yakın evladımızı yakından takip ettik.
Kadına şiddetle mücadele amacıyla faaliyete geçirdiğimiz konukevlerinde bugüne kadar 285 bine yakın kadınımıza ve beraberindeki 170 bin çocuğa hizmet verdik.
Değerli Arkadaşlar,
Sadece yaşlı, çocuk, engelli ve kadınlarla kalmıyor, her kesimi koruyan, özellikle de gözeten, destekleyen, hayata tutunmasını, geleceğine güvenle bakmasını sağlayan politikalar geliştiriyor, bunları kararlılıkla uyguluyoruz.
Türkiye'nin sosyal yardım bütçesi biz göreve geldiğimizde yıllık 2 milyar liraydı. Geçtiğimiz yıl bu rakam lütfen buna dikkat edelim, 69 milyar lirayı buldu. Son 19 yılda verdiğimiz sosyal desteklerin toplam tutarı 434 milyar liraya ulaştı. Sosyal yardımların milli gerilimize oranını yüzde 0,38 seviyesinden, yüzde 1,37 seviyesine çıkardık. Daha önce önemli bir bölümü ayni olan yardımları yüzde 96 oranında nakdiye çevirerek çok daha etkin hale getirdik. Yaklaşık 2 milyon vatandaşımız kendilerine devlet tarafından verilen sosyal yardım kartları ile ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Görüldüğü gibi ülkemizde hiç kimseyi sahipsiz bırakmayacak bir sosyal destek sistemi kurduk ve bunu işletiyoruz. Elbette gönlümüz her bir vatandaşımızın desteğe ihtiyaç duymadan hayatını sürdürebileceği, işini yapabileceği, ekmeğini kazanabileceği, eğitimini, sağlık hizmetini alabileceği seviyeye ulaşmayı istiyoruz. Ancak dünyanın hiçbir yerinde böyle bir ideal ekonomik ve sosyal hayatın olmadığı da ortadadır. Çalışmak isteyene ve çalışabilecek durumda olana iş imkânı sağlarken, bunun dışında kalan herkesi de gözetip, korumak boynumuzun borcudur.
Türkiye büyüdükçe, güçlendikçe, zenginleştikçe vatandaşlarına sağladığı refah seviyesi ona göre artmaktadır, atmayı da sürdürecektir. Akıl ve vicdan sahibi hiç kimse bugünkü Türkiye'nin demokrasiden kalkınmaya, sosyal ve ekonomik imkanlara kadar tüm alanlarda geçmişin herhangi bir döneminin fersah fersah ilerisinde olduğunu inkar edemez.
Bizim kuşağımız 1960 darbesinde çocuktu, ama darbenin yol açtığı acıların, haksızlıkların, hukuksuzların etkisini o çocuk halimizde bile hissediyorduk. Türkiye'nin karanlık dönemlerinden biri olan 1970'ler gençlik yıllarımıza denk geldi. Ülkemizin ideolojik, etnik ve mezhebi temelde nasıl bölünmeye, milletimizin nasıl birbirine düşürülmeye çalışıldığını, darbe taşlarının nasıl adım adım döşendiğini bizzat yaşadık, gördük. 1980 darbesi işte böyle bir dönemin ardından ülkemizin tekrar saf dışına itildiği, pek çok şeye adeta sıfırdan başlamak zorunda bırakıldığı bir felaketti. Darbenin ardından yeniden toparlanmaya çalışan Türkiye, bu defa da bölücü örgütün eylemleri ve koalisyonlar dönemlerinin yol açtığı patinajla karşılaştı.
Kardeşlerim, milletimiz her kriz ve kaos döneminin ardından demokratik ve ekonomik geri kalmışlığı kaderimiz haline getirmeye çalışanlara karşı istiklaline ve istikbaline sahip çıkma iradesini ortaya koymuştur. Bizim Hükümete gelişimiz de işte böyle bir iradenin tezahürüdür. Hamdolsun Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle tesis ettiğimiz istikrar ve güven iklimi sayesinde ülkemiz Cumhuriyet tarihinin tamamında gerçekleşen kat be kat fazlasıyla eser ve hizmete bu dönemde kavuştu.
Sosyal destek politikalarımız ve uygulamalarımız da bu başarının önemli bir parçasıdır. Elbette dünya değiştikçe, ülkemiz geliştikçe bilhassa gençlerimizin beklentileri ve ihtiyaçları farklılaştıkça biz de kendimizi buna göre güncelliyoruz.
Dün ki Türkiye'nin ihtiyacı kimseyi aç ve açıkta bırakmamaktı. Bugünkü Türkiye'nin ihtiyacı herkese arzu ettiği standart hayatını sürdürebileceği imkanları sağlamaktır. Artık sadece başımızı sokacak bir çatıya sahip olmanın değil, mimarisiyle, inşaat kalitesiyle, eşyasıyla, çevre düzeni ile güzel bir evde yaşamanın peşindeyiz, işte buyurun.
Bakın son günlerde üniversite öğrencileri ile alakalı maalesef çok çirkin bir kampanya sürdürülüyor. Ülkemizde iktidara geldiğimizden bu yana yurt kapasitelerini hiçbir dönemde olmadığı kadarıyla tırmandıran, neredeyse bir milyona yakın yurt kapasitesine sahip olan bir iktidarız. Ve bunu görmeden maalesef yalan yanlış, hiç ilgisi, alakası olmayan kişileri güya bankların üzerine yatırarak Türkiye'de şu anda yurt yokmuş diye bu tür böyle yalan yanlış kampanyalar sürdürülüyor. Yalan söylüyorsun, hayatınız yalan.
Bizim yurtlarımız ortada ve bütün bu yurtlarla birlikte kapasite ortada. Ve bu yurtlarımızda 2, bilemedin 3 kişilik kapasite ile biz öğrencilerimizi ağırlıyoruz. Karnını doyurabileceği ekmeğe muhtaç olmak fakirlik ölçüsü olmaktan çıktı. Artık insan gibi yaşamak dediğimiz imkanlara sahip olmayanlar kendini fakir hissediyor. Öyle ise bize düşen görev, milletimizi bu yeni standartlara göre hayatını sürdürebileceği imkanlara kavuşturmaktır. Sosyal destek programlarımızı da aynı anlayışla yeniliyor, geliştiriyoruz. Özellikle aile kurumuna büyük önem veriyoruz. Yaşlılara, çocuklara, engellilere, kadınlara verdiğimiz desteğin gerisinde aile kurumunu güçlü bir şekilde ayakta tutma hedefidir. İnşallah hep birlikte büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa ederek 84 milyonun tamamını güvenli, huzurlu, müreffeh bir ülkede yaşayan mutlu bireyler haline getireceğiz.
Değerli arkadaşlar, devletler gibi milletler de gelenekleri ile kültürleri ile bunların somutlaşmış hali olan kurumlarıyla yaşarlar. Biz binlerce yıllık kurum kültürümüzle dünyaya ilham olmuş bir ülkeyiz. Yaşadığımız coğrafyada ilk çağlarından beri hep insanlığın birikimlerine ev sahipliği yaptık. İşte bu fotoğraf içinde Darülaceze'nin özel bir yeri olduğuna inanıyorum. Şu anda işte 1000 kişi yatak kapasiteli böyle bir yurt binasına da inşallah sahip oluyoruz.
Bugün burada bu köklü kurumumuzda olmaktan tamamlanan yatırımların, başlayacak projelerin heyecanını sizlerle paylaşmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu duygularla bir kez daha açılışını yapacağımız Yurt ve Kültürel Tesislerin Darülaceze’mize, gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Aynı şekilde inşa edilecek olan animasyonda da izlediğiniz gibi Darülaceze Sosyal Hizmet Şehrinin de şimdiden ülkemize, özellikle İstanbul’umuza hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Kuruluşundan bugüne Darülaceze'nin ayakta kalmasına emeğiyle ve yardımıyla katkısı olan herkese şükranlarımı sunuyorum. İmkanı olan herkesi ülkemizin bu köklü müessesinin yaşatılmasına ve geliştirilmesine destek vermeye davet ediyorum.
Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla.