Değerli Şehit Ailelerimiz,
Değerli Gazilerimiz,
Kıymetli Misafirlerimiz,
Sizleri en kalbi duygularımla hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine, bu gazi mekâna hoş geldiniz. Bu anlamlı tören münasebetiyle sizlerle bir araya gelmekten büyük bir bahtiyarlık duyuyorum.
Bugün ülkeleri için gözlerini kırpmadan ölüme yürüyen şehitlerimizin yakınları ile gazilerimize Devlet Övünç Madalyası ve Beratı takdim etmek üzere bir aradayız. Burada sadece Ankara’daki 77 şehit yakını ve gazimizin Devlet Övünç Madalyası ve Beratını veriyoruz. Diğer şehirlerimizde ikamet eden şehit yakını ve gazilerimize de bizim adımıza Devlet Övünç Madalyaları ve beratı takdim ediliyor.
Bu madalya ve beratlar elbette sizin fedakârlığınızın karşılığı olamaz. Zaten bir insanın canını ortaya koyarak yürüttüğü bir mücadeleye dünyevi olarak paha biçilmesi mümkün değildir.
Her zaman ifade ettiğim gibi, bu topraklar üzerinde yüzyıllardır hür bir şekilde yaşıyorsak, bunun sebebi şehitlerimizin kahramanlığıdır. Eğer bayrağımız 780 bin kilometrekare üzerinde özgürce dalgalanıyorsa, bu ülkenin insanı onuruyla, şerefiyle hayatını sürdürüyorsa, şüphesiz bunda en büyük pay şehit ve gazilerimizindir. Ne yaparsak yapalım, göğüslerini vatanları için, milletleri için, bayrakları için, ezanları içip siper etmiş evlatlarımıza olan minnet borcumuzu tam manasıyla ödeyemeyiz. Biz sadece bu fani dünyada şehit yakınlarımız ve gazilerimiz mağdur olmasınlar, hayatlarını belli bir standardın altında yaşamak zorunda kalmasınlar, diye gayret gösteriyoruz. Şehitlerimizin emanetine, gazilerimizin fedakârlığına layık olmak için yaptığımız hizmetlerin en yakın şahitleri sizlersiniz.
Son 18 yılda sizlerin ihtiyaçlarını gidermek, sorunlarına-sıkıntılarına çözüm bulmak amacıyla birçok kanuni düzenlemeyi hayata geçirdik. Özellikle istihdam hakkından gelir desteğine, eğitimden sağlık hizmetlerine hemen her alanda şehit yakınları ve gazilerimizin yükünü hafifletecek adımlar attık. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız ile diğer kuruluşlarımız sizlerin her türlü ihtiyacında daima yanınızdadır. Biz de şehit yakınları ve gazilerimizin meseleleriyle yakından ilgilenmeye devam edeceğiz.
Türkiye Cumhurbaşkanı olarak Devlet Övünç Madalyası ve Beratı takdim edeceğimiz tüm asker ve polis kardeşlerimize, onların ailelerine ülkemize yaptıkları hizmetler için şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle, hürmetle yad ediyor, Allah hepsinden razı olsun diyorum.
Gazilerimize, mücadeleleri, fedakârlıkları, kahramanlıkları sebebiyle teşekkürlerimi iletiyorum.
Rabbimiz Mukaddes Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de: “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz, zira onlar diridirler, ancak siz bunu bilemezsiniz” buyuruyor. Resulü Ekrem Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz ise şehitlerle ilgili şu müjdeyi veriyor: “Hiç kimse cennete girdikten sonra bütün dünya kendisine verilecek olsa bile tekrar dünyaya dönmek istemez, yalnız şehitler hariç. Onlar gördükleri izzet ve ikram nedeniyle dünyaya dönüp 10 defa şehit olmayı arzu ederler.” Şehitlerimiz Hak katında böyle bir ikramın, böyle ulvi bir payenin sahipleridir. Onlar nübüvvetten sonra en yüce makama ulaşmanın şerefini taşıyan seçilmiş insanlardır. Bunun için bizim inancımızda şehitlik ve gazilik bir nasip meselesidir.
Şu anda burada bizlerle birlikte olduklarına inandığım şehitlerimizin aziz ruhaniyetlerine seslenmek istiyorum. Şairin ifadesiyle;
Ey yurdu yaşatmak için toprağa düşen şehit; sen ki bu toprakların her karışını kanlarıyla sulayan bir ecdadın evladısın. Binlerce yıldır nice saldırılara göğüs geren ecdadın gibi sen de ismini altın harflerle tarihe yazdırdın. Sıksan şüheda fışkıracak bu topraklara ebediyen düşman ayağı basamayacağını bir kez daha ispat ettin. Senin ortaya koyduğun cesaret, mazlumların kalbine sekinet, zalimlerin kalbine korku saldı. Dünyada inancı, özgürlüğü, haysiyeti ve mensubu olduğu milletin geleceği için senin gösterdiğin fedakârlığı yapacak pek az insan bulunur. Bize bıraktığın emaneti son nefesimize kadar muhafaza edip gelecek nesillere devredeceğimizden emin ol. Senin uğruna can verdiğin mukaddes değerleri namusumuz bilecek, kutlu bir emanet gibi sonsuza kadar taşıyacağız.
İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif’in o güzel mısralarıyla söyleyecek olursak:
“Yılmam ölümden, yaradan, askerim;
Orduma, “Gazi” dedi Peygamberim.
Bir dileğim var, ölürüm isterim:
Yurduma tek düşman ayak basmasın!
Âmin! desin hep birden yiğitler,
“Allâhu ekber!” gökten şehitler
Amin amin Allahu ekber.”
Allah’ın izniyle bizler de her karışında bir yiğidin yattığı bu güzel vatana düşman ayağı bastırmayacağız. Bağımsızlığımızın timsali ay-yıldızlı ay bayrağımızı indirtmeyeceğiz. Şehadetleri dinimizin temeli olan ezanlarımızı susturmayacağız. Bedeli kanla ödenmiş bağımsızlığımıza halel getirmeyeceğiz. Milletimizin kutlu yürüyüşüne set çekilmesine müsaade etmeyeceğiz. İstikbalimizin garantisi olan ebedi ve ezeli kardeşliğimizin zedelenmesine, zayıflatılmasına asla izin vermeyeceğiz. Şehit yakınlarımızı ve gazilerimizi sahipsiz bırakmayacağız.
Kıymetli Kardeşlerim,
Değerli Misafirler,
Biz sadece şehit yakınlarımıza ve gazilerimize değil, şehitlerimizin bize gösterdiği istikamete de sımsıkı sahip çıkıyoruz. Türkiye’yi büyüterek, Türkiye’nin ekonomisini, itibarını, dayanışmasını, kardeşliğini yücelterek aziz şehitlerimizin vasiyetini yerine getiriyoruz.
Sınırlarımız içinde ve dışında milletimizin hak ve hukukunu savunma konusunda en küçük bir tereddüdümüz yoktur. Kahraman Emniyet güçlerimizin çabaları sayesinde Türkiye terörle mücadele tarihinin en başarılı dönemini yaşıyor. Yeni güvenlik konseptimiz çerçevesinde nereye saklanırsa saklansınlar, teröristleri inlerinde buluyor ve imha ediyoruz. Bölücü terör örgütü başta olmak üzere bu milletin birliğine, beraberliğine kastedenlerden döktükleri her damla kanın hesabını misliyle soruyoruz, sormaya da devam edeceğiz.
Teröristleri artık ülkemiz sınırları içinde karşılamıyor, doğrudan bataklığı kurutacak adımlar atıyoruz. Aldığımız tedbirler sayesinde hem örgüte katılanların sayısında, hem de terör örgütünün eylem kapasitesinde önemli gerilemeler yaşandı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde uzun yıllardan sonra tekrar sükûnet ve barış ortamı tesis edildi. Bir dönem teröristlerin barındığı dağlarda bugün artık elhamdülillah ceylanlar geziyor. Teröristlerin kalleş saldırıları dolayısıyla yavaş ilerleyen yatırımlar çok daha süratli bir şekilde insanımızın hizmetine sunuluyor. Dağdaki katil sürülerinin başlarını kaldırmalarına nasıl fırsat vermiyorsak, onların şehirdeki uzantılarına da müsamahakâr davranmıyoruz. Teröre bulaşan, şiddeti teşvik eden, elindeki imkânları terör baronlarının emrine veren her kim olursa olsun gözünün yaşına bakmıyoruz. Yapanın yanına kâr kaldığı, terörün ve teröristin farklı bahanelerle meşrulaştırıldığı, yazarların, aydınların, siyasetçilerin teröristlere canlı kalkan olduğu eski Türkiye artık tamamen geride kalmıştır. Sırtını millet yerine terör elebaşlarına dayayanlar, dağdaki çapulculara güvenerek devletimizi tehdit edenler boylarının ölçüsünü almıştır.
Türkiye’yi terörle esir alma girişimleri hamdolsun başarısızlığa uğramıştır. Türk milleti çukur eylemlerinde sadece şehir eşkıyalarını değil aynı zamanda bölücü hevesleri de toprağa gömmüştür. Suriye’de gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla ülkemizi güneyinden bir terör koridoruyla kuşatma girişimlerini akamete uğrattık. Irak’ın kuzeyini bölücü terör örgütü için güvenli bir liman olmaktan çıkardık. DEAŞ’tan FETÖ’suna, DHKP-C’sine kadar insanımızın canına, malına, kutsalına saldıran ne kadar alçak varsa hiçbirisine aman vermiyoruz. Doğu Akdeniz’de ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin uluslararası hukuktan doğan meşru haklarını sonuna kadar savunuyoruz.
Akdeniz’deki en uzun kıyı şeridine sahip olan ülkemizi birilerinin sahillerimize hapsetmesine izin vermeyeceğiz. Tehdit dilinin işe yaramadığı, Türkiye’nin şantaja ve haydutluğa boyun eğmeyeceği, artık konunun tüm muhatapları tarafından anlaşılmıştır. Son günlerde meselenin çözüm yeri olarak diplomasi masasının öne çıkarılması elbette ülkemizin kararlı duruşunun sonucudur. Biz de başından beri bu meselede sorunun diyalogla, müzakereyle, komşuluk hukuku içinde çözüme kavuşturulması gerektiğini savunduk. Karşı tarafın kışkırtmalarına, çocuksu davranışlarına rağmen biz hep haklı olmanın, büyük devlet olmanın vakarıyla hareket ettik. Sürecin bu aşamaya gelmesinde Türkiye’nin sağduyulu, soğukkanlı, ama bir o kadar da dirayetli tavrının önemli payı vardır. Bundan sonra da gereken olgunluğu özellikle göstermeye devam edeceğiz. Ülkemizle beraber bölgemizin de barış, huzur ve istikrarı için çalışmayı sürdüreceğiz. Türkiye’ye samimiyetle yaklaşanlar bizden daima hüsnüniyet görecekler. Türkiye’nin sabrını ve kararlılığını test edenler de her zaman hak ettikleri cevabı bizden alacaklardır. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken Devlet Övünç Madalyası ve Beratı takdim edeceğimiz şehit yakınlarımız ile gazilerimize fedakârlıkları için şükranlarımı sunuyorum. Bir kez daha tüm şehitlerimizi rahmet ile yâd ediyor, gazilerimize Mevla’dan sağlık ve afiyet diliyorum.
Rabbim birliğimizi, şu beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin. Rabbim her karışı şehit kanlarıyla sulanmış bu güzel ülkeyi korusun. Rabbim vatanımızı her türlü saldırıdan, her türlü ihanetten muhafaza buyursun.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.