Türkiye Sigorta Tanıtım Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

07.09.2020

Hazine ve Maliye Bakanlığımızın Kıymetli Mensupları,

Türkiye Varlık Fonunun Değerli Yöneticileri,

Saygıdeğer Misafirler,

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Sizleri en kalbi duygularımla, saygıyla selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine hoş geldiniz.

Ekonomimiz ve sigortacılık sektörümüz için tarihi önemdeki bu program hasebiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Biliyorsunuz 2016 yılında gelecek nesillere güçlü bir ekonomi bırakma hedefiyle Türkiye Varlık Fonu’nun kuruluşunu gerçekleştirmiştik. Kuruluşundan bu yana geçen 4 yıllık sürede Varlık Fonu 8 farklı sektörden 20 şirket, iki lisans ve taşınmazlardan oluşan güçlü bir portföye ulaştı. Bugün de sigorta sektörümüze yeni bir vizyon kazandıracağına inandığım stratejik bir hamleyi hayata geçiriyoruz.

Geçen yıl açıkladığımız Yeni Ekonomi Programımızda sigortacılık ve bireysel emeklilik alanında reformları hızlandıracağımızı ilan etmiştik. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Türkiye Reasürans Anonim Şirketi’ni kurarak, bu yönde iki kritik adım attık. Kamu sermayeli sigorta şirketlerinin tek çatı altında birleştirilmesiyle bu sürecin eksik kalan yanını da tamamlamış oluyoruz.

Ziraat Sigorta, Halk Sigorta, Güneş Sigorta, Ziraat Emeklilik, Halk Emeklilik ve Vakıf Emeklilik bundan sonra yollarına Türkiye Sigorta ve Türkiye Hayat Emeklilik çatısı altında devam edecekler. Böylece 38 bölge ve 2 bin 620 çalışanla şimdilik 15 milyon müşteriye hizmet veren ülkemizin en büyük sigorta ve emeklilik şirketini tesis ediyoruz. Bu büyük birleşmeyle Türk sigortacılık sektörünü çok daha organize, çok daha rekabetçi bir yapıya kavuşturduğumuza inanıyorum.

Atılan bu adımın sadece sigortacılık sektörüne değil, finans piyasasına ve reel ekonomiye de önemli katkıları olacak. Türk sigorta ve emeklilik sektörü ne kadar yüksek düzeyde fon biriktirirse, ülkemizin büyümesine ve kalkınmasına o derece destek verecektir. Özellikle hayat sigortaları ve emeklilik sistemi uzun dönemli ve düşük maliyetli fon birikimine katkı sağlayan temel araçlardır. Devletin desteği ve teşviki ile fon tutarı 154 milyar liraya ulaşan bireysel emeklilik sisteminde yapılacak atılımlarla reel sektöre uzun vadeli ve düşük maliyetli büyük bir kaynak sağlanabilecektir.

Birbirini tamamlayan kamu sermayeli altı köklü kurumumuzun faaliyetlerinin tek çatı altında toplanması, bu şirketlerin verimliliğini arttıracak, maliyetleri düşürecek, sektöre yeni bir dinamizm kazandıracaktır.

Türk sigortacılığının en önemli sorunu; sektörün belirli branşlarda yoğunlaşması ve yeni ürün geliştirmekte yetersiz kalmasıdır. Türkiye Sigorta, yenilikçi bakış açısıyla sigortacılık hizmetlerinin daha geniş kesimlere ulaşması ve istikrarlı büyümenin devamlılığı adına önemli bir misyon üstlenecektir. Yeni yapının kâr gayesi yanında, sektör ve kamu yararını da önceleyen bir zihniyetle çalışması sistemin yenilikçilik açığını da giderecektir.

Önümüzdeki dönemde sektörden hem sigorta, hem de emeklilik tarafında önemli gelişmeler yaşanmasını bekliyoruz. Türkiye’den bölgesel bir sigorta lideri çıkarma hedefimize bir adım daha yaklaştığımıza inanıyorum. Adını gücünden alan Türkiye Sigorta’nın sigorta sektörümüzü küresel rekabette zirveye taşımasını ümit ediyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Çin’de başlayan kovid-19 hastalığı insanlığın son bir asırda karşılaştığı en ciddi sağlık krizlerinden birisidir. Şimdiye kadar 900 bine yakın insanın hayatına mal olan bu salgına gelişmiş ülkeler dahil birçok devlet maalesef hazırlıksız yakalanmıştır. Maddi zenginlik olarak bizden kat be kat üste olan devletler bu süreçte kamu güvenliğinden, temel sağlık ihtiyaçlarının teminine kadar birçok alanda ciddi sıkıntılarla karşılaştılar. Sağlık sigortası olmayan insanları ölüme terk edildiği, tedavi hizmetlerinin astronomik rakamlarla sunulduğu durumlara dünyada şahit olduk. Dünya artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yeni bir döneme girmiştir. Her ne kadar kovid-19 öncelikle sağlıkla ilgili bir kriz olsa da, sonuçları itibariyle hayatımızın her alanını derinden sarsmıştır. İş gücü piyasasından ticarete, kişisel ilişkilerden kamu güvenliğine, ekonomiden turizme kadar pek çok alanda salgının artçı şoklarını halen hissediyoruz. 2020 yılı ilk yarısında küresel ölçekte büyük üretim kayıpları, işsizlik oranlarında yükseliş ve tüketim alışkanlıklarında değişiklikler olmuştur. Salgının sarsıcı etkisinin daha iyi anlaşılmasıyla uluslararası kuruluşlar küresel büyüme tahminlerinde aşağı yönlü revizyona gitmek durumunda kalmışlardır.

Ekonomik veriler ve beklentiler Amerika, Almanya, Japonya, İngiltere gibi büyük ekonomilerin bile salgının etkisiyle sarsıldıklarını, çok ciddi ekonomik kayıplar verdiklerini gösteriyor. Ekonomide 2020 yılının ikinci çeyreğinde Japonya yüzde 10, Almanya yüzde 11.7, Fransa yüzde 19, İngiltere yüzde 21.7 ve İspanya yüzde 22.1 oranında daralmıştır. İlk çeyrekte yüzde 4.4 büyüyen Türkiye, ikinci çeyrekte yüzde 9.9’luk küçülme oranıyla bu ülkelerden ayrışmıştır. Bu tabloda salgının yayılmasına karşı aldığımız tedbirlerin ve uyguladığımız destek politikalarının çok büyük katkısı vardır.

Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketiyle vatandaşlarımızı, esnafımızı ve firmalarımızı salgının olumsuz etkilerine karşı korumaya aldık. Salgının en kritik evresinde ne sağlık sistemimizin çökmesine, ne kamu düzeninde herhangi bir aksaklık yaşanmasına, ne de ekonomimizin tümüyle durmasına izin verdik. Yine bu dönemde milletimize sürekli karamsarlık aşılayan, haritada yerini dahi bulamayacakları ülkeleri Türkiye’ye örnek gösteren muhalefetin bizi çekmek istediği tuzağa düşmedik. Türkiye gerçeklerinden kopuk, topluma maliyeti hesap edilememiş fevri kararlar almak yerine, soğukkanlı bir şekilde süreci yönettik. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getirdiği avantajları en iyi şekilde kullanarak hamdolsun ülkemizi bugünlere kadar getirdik.

Değerli Arkadaşlar,

Eskiler, “sel gider izi kalır” derler. Tüm dünyayı kasıp kavuran böyle bir salgından hasarsız çıkmak mümkün değildir. Hizmetler sektörü ve turizm başta olmak üzere kimi iş kollarında bu süreçten bizim de menfi etkilendiğimiz bir gerçektir. Ancak biz diğer ülkelere göre bu etkiyi asgari düzeyde tutmayı başardık. Tüm dünyada yatırımların durma noktasına geldiği bir dönemde biz hem kamu, hem de özel sektörümüze ve sektör yatırımlarımıza hız verdik. Dünya ile eşgüdüm içinde attığımız normalleşme adımlarıyla ekonomimizi yeniden rayına oturttuk. Ağustos ayına ilişkin göstergeler yakalanan ivmenin sürdüğüne işaret ediyor. Reel kesim güven endeksi, yılın ikinci çeyreğindeki 75,2 seviyesinden Ağustos ayında 105,2 seviyesine yükseldi. Ekonomik güven endeksi yılın ikinci çeyreğindeki 62,2 seviyesinden Ağustos’ta 85,9 seviyesine çıktı. Satın alma yöneticileri endeksi yılın ikinci çeyreğindeki 42,7 seviyesinden Ağustos ayında 54,3 seviyesine ulaştı. Son 3 aydır 50 eşik değerinin üzerinde seyreden bu endeks Temmuz ayında 2011 yılının Şubat ayından bu yana en yüksek seviyesini yakaladı. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı yılın ikinci çeyreğindeki 63,5 seviyesinden, Ağustos ayında 73 seviyesine yükseldi. Mayıs ayı ile birlikte yükselişe geçen mevsim etkilerinden arındırılmış sektörel güven endeksleri de Ağustos ayında artmaya devam etmiştir. Ağustos ayında yılın ikinci çeyreğine göre alt kalemlerden hizmet sektörü güven endeksi yüzde 38.4, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 18.3, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 40,7 artış kaydetmiştir.

Son dönemde sağladığımız finansmana erişim kolaylıkları ve uygun kredi imkânları sayesinde otomotiv ve konut satışlarında rekor kırdık. Otomobil üretiminde Temmuz ayında yılın ikinci çeyreğine göre yüzde 83,3 gibi çok büyük bir sıçrama yakaladık. Otomobil satışları ise Temmuz-Ağustos döneminde yılın ikinci çeyreğine göre yüzde 64,2 oranında yükseldi. Normalleşmeyle birlikte ihracatımızdaki toparlanmanın da sürdüğünü görüyoruz. Haziran-Ağustos döneminde ihracatımız Mart-Mayıs dönemine kıyasla yüzde 26,9 oranında artışla 40,9 milyar dolar seviyesine ulaşmış, böylece geçen yılın aynı ayının dahi üzerine çıkmıştır.

Altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı ise Ağustos ayında yüzde 82,9 oranında gerçekleşmiştir. Firmalarımızın aldığı yeni siparişlerde istihdamda ve ihracat siparişlerinde gözle görünür iyileşmeler yaşanıyor. Yeni siparişlerin son 2,5 yılın en yüksek değerine ulaştığını müşahede ediyoruz.

Ülkemize gelen turist sayısının ilk 8 ayda 10 milyon sınırına ulaşması bir diğer önemli gelişmedir. Kredi büyümesinde görülen hızlanmaya karşılık bankacılık sektörümüzün güçlü sermaye yapısı, aktif, kaliteli ve karlılık oranları ile oldukça sağlıklı bir görünme sahip olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum.

2020 yılı Temmuz ayı itibarıyla sektörün yıllıklandırılmış öz kaynak karlılığı ve aktif karlılığı sırasıyla yüzde 11,8 ve yüzde 1,6 olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde sermaye yeterlilik oranı yüzde 19,2’yle yüzde 8 olan yasal asgari seviyenin oldukça üzerindedir.

Kıymetli Dostlar,

Tarih boyunca ülkemizin bileğini diplomaside, savunmada, askeri alanda bükemeyenler, silah olarak her zaman ekonomiye sarılmışlardır. Milletin işine, aşına, boğazındaki lokmasına kastederek Türkiye’yi taviz vermeye ve iddialarından vazgeçirmeye çalışmışlardır. Türk ekonomisinin yeterince güçlü olmadığı dönemlerde maalesef netice de almışlardır. Bu hamlelerin en önemli araçları her zaman kur, faiz, enflasyon olmuştur. Ülkemiz gecelik faizlerin yüzde 7500’lere çıktığı günleri yaşamıştır. Vergi gelirlerinin faiz ödemelerini dahi karşılayamadığı dönemleri gördük. Memur maaşlarını ödeyememe tehlikesiyle karşılaştığımız zamanlar oldu. IMF kapılarında birkaç milyar dolar için avuç açtığımız günleri hatırlıyoruz. Ekonomi bürokrasisinin tamamen dışlandığı, ülkenin maliye ve hazinesinin IMF komiserlerine teslim edildiği utanç sahnelerine şahit olduk.

Kur, faiz, enflasyon sarmalına alınan ekonomimiz neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan krizlerle yıllarca patinaj yapmıştır. Türkiye’nin kalkınma yarışına beraber başladığı ülkeler mesafe alırken, ülkemiz gerçek potansiyelini bir türlü kullanamamıştır. 2002 itibaren hayata geçirdiğimiz reformlarla bu fasit daireye son vererek ekonomide kaynak ve zaman israfının da önüne geçtik.

IMF’e olan 23,5 milyar dolarlık borcumuzu ödeyerek ülkemize ekonomik bağımsızlığını yeniden biz kazandırdık biz. Bilhassa 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ekonomide yeni bir döneme girdik. Bugün aynı anda farklı cephelerde ülkemizin hak ve hukukunu korkusuzca savunabiliyorsak, bunun gerisinde son 18 yılda kazanılan özgüven vardır. Ne dediler? Kur, faiz, enflasyon; ne duruyorsunuz, gidin IMF’e, IMF’ten borç alın dediler. Biz ne dedik? O sizin meziyetinizdir, sizin şanınızdır, biz asla IMF kapısını çalan bir iktidar olmayacağız, dedik ve olmadık. Ama IMF bizim kapımızı çaldı, Başbakan olduğum dönemde bizden, evet, 5 milyar avro borç istediler. Değerli kardeşlerim; o zaman Başbakan olarak dedim ki, verin, bugün bizden borç alan yarın da talimat alır. Sonra vaz geçtiler, çünkü bunlar çılgın Türklerdir, yapar mı yapar, dediler ve vazgeçtiler.

Değerli Kardeşlerim;

Milletimizin rızkını, Türkiye’nin kaynaklarını krizden ve kaostan beslenen çevrelere yedirmemekte kararlıyız. Türkiye’yi kur, faiz, enflasyon üzerinden sıkıştırma gayretlerini boşa çıkarmayı sürdüreceğiz. IMF ile kapalı kapılar ardında pazarlığa tutuşanların bir daha Türkiye’yi eski günlerine geri döndürmesine asla izin vermeyeceğiz.

Bu süreçte kritik bir virajdan geçiyoruz. Türkiye’nin hedeflerine ulaşması, birlik ve beraberliğine sıkı sıkıyı sarılmasının yanında koronavirüs salgınıyla mücadelesini başarıyla sonuçlandırmasına bağlıdır. Dünyada dengeleri alt-üst eden bu salgın, bizim gibi üretim kapasitesi yüksek ülkelerin önünde yepyeni fırsat pencereleri de açmıştır. Coğrafi konumu, güçlü altyapısı, şoklara karşı kazançla Türkiye bu fırsatları değerlendirme noktasında en avantajlı ülkelerden birisidir. Daha önce ifade ettiğim gibi, ülkemiz inşallah bu salgın sürecinden diğer alanlarla birlikte ekonomide de güçlenerek çıkacaktır. Bunun için milletimizin tüm fertlerinin tam bir seferberlik içinde tedbirlere sarılması gerekiyor. İşte Türkiye Sigorta bunun aynı zamanda garantisi olacaktır.

Ne karamsarlığa kapılacağız, ne rehavete gireceğiz. Ne kendimizi tamamen hayattan soyutlayacağız, ne de hiçbir şey olmamış gibi davranma gafletinde bulunacağız. Milletimizi bir kez daha TMM, diye sloganlaştırdığımız temizlik, maske, mesafe kuralına uymaya davet ediyorum. Vazgeçin bu dönemde şu düğünlerden, yemekli merasimlerden, buralardan aldığımız olumsuz haberler bizleri üzüyor. Nikâh törenleriyle bu işleri bitirmek suretiyle bu dönemi gelin atlatalım. Ve özellikle şu sigara olayına da gelin bu dönemde ara verin, içmeyin, kendinize acıyın. Biz sizi seviyoruz, onun için de acıyoruz.

Ve ben bu düşüncülerle sözlerime söz verirken, Türkiye Sigorta ve Türkiye Hayat Emeklilik’in ülkemize, milletimize ve sigortacılık sektörüne hayırlı olmasını diliyorum.

Hazine ve Maliye Bakanımıza, bunun yanında Varlık Fonu Genel Müdürümüze ve gene aynı şekilde Genel Müdürümüze özellikle teşekkür ediyorum.

Bu yeni programın Türkiye Varlık Fonuyla birlikte milletimize, ekonomimize hizmet yolunda başarılar temenni ediyorum.

Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.