Harp Okullarımızın Kıymetli Yöneticileri,
Harp Okullarımızdan Mezun Olan Sevgili Öğrencilerimiz Ve Onların Kıymetli Aileleri,
Değerli Misafirler,
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Kara, deniz ve hava harp okullarımızda eğitimlerini başarıyla tamamlayarak, bu yıl mezun olan 641 öğrencimizin her birini tebrik ediyorum. Bu öğrencilerimizin 548’i Türk vatandaşı iken, kalan 93’ü de 14 ayrı kardeş ülkeden gelen misafir öğrencilerden oluşuyor. Böylece, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yeniden yapılandırdığımız Milli Savunma Üniversitemizin mezun sayısı 19.600’e ulaşmış oluyor.
Milli Savunma Üniversitemize bağlı harp okullarımızın başarılı çalışmalarını yakından takip ediyorum. Rektörümüze, hocalarımıza ve eğitimlere katkı veren tüm subaylarımıza şükranlarımı sunuyorum. Yeni yapısıyla üniversitemizin her geçen yıl daha da güçlendiğini görmekten memnuniyet duyuyoruz. Artık bu noktadan geriye gidiş asla söz konusu değildir, olmayacaktır. Hep daha ileriye, daha iyiye, daha mükemmele doğru yürümeye devam edeceğiz. Kara, deniz ve hava kuvvetlerimizin nitelikli personel ihtiyacının karşılanması her zamankinden daha büyük önem taşıyor. Terörle mücadelemize, Akdeniz ve Ege başta olmak üzere bölgedeki hak ve menfaatlerimize yönelik tehditler de eklendi. Savunma sanayimize yaptığımız yatırımları insan kaynağıyla tahkim ederek tüm bu tehditlerle etkili bir mücadele halindeyiz.
İşte buraya Roketsan’dan geliyoruz ve Roketsan’ın üstün kabiliyetlerini yerinde görmenin hamdolsun şerefiyle müşerref olduk.
Her konuda olduğu gibi savunmada da insan olmadan tek başına teknoloji yeterli ve anlamlı değildir. Subay ve astsubay kadrolarımızı ne kadar iyi yetiştirir, ne kadar donanımlı hale getirirsek, kendimizi o derece güvende hissederiz.
Türk Silahlı Kuvvetleri 2200 yılı aşan teşkilatlanma yapısı, kurumsal kültürü ve sayısız zaferleriyle milletimizin gurur kaynağıdır. Anadolu’yu bin yıldır vatanımız yapan ve devam ettiren ruh, hamdolsun aynı dirilikte ayaktadır. Geçtiğimiz Salı ve Çarşamba günleri Ahlat ve Malazgirt’te bu ruha bizzat şahit olduk. Bugün de karşımızdaki şu manzara, mücadele azmi yanında eğitimi, donanımı, cesareti ve diğer tüm vasıflarıyla insan kaynağımızın da binlerce yıllık birikimiyle dimdik ayakta olduğunu gösteriyor. Kahraman ordumuzun karada, denizde ve havada gösterdiği başarıların gerisinde işte bu çok yönlü, hasbi ve nitelikli insan kaynağı vardır.
Ülkemizin tüm kurumları gibi Türk Silahlı Kuvvetleri’ni de içeriden çökertme girişimlerinin boşa çıkması, milletimizin ordumuzu sahiplenişi sayesinde gerçekleşmiştir. Kimi tarihçilerin dediği gibi, biz ordusu olan bir toplum değil, bizatihi kendisi ordu olan bir milletiz. Bu hakikatin idrakinde olmayan kimi gafillerin ve hainlerin ısrarla ordumuzla milletimizi ayrıştırmaya çalışması beyhude bir gayrettir. Nasıl can bedenden ayrıldığında geriye sadece bir ceset kalırsa, bu ülkenin askeriyle milleti de aynı şekilde tefrik edilemez bir bütündür. Vatan topraklarının her karışında sınırlarımızda ve sınırlarımızın ötesindeki pek çok yerde destanlar yazan kahramanlarımızı buradan tüm kalbimle selamlıyorum.
Değerli Misafirler,
Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri kendi ülkesini ve halkını korumanın yanında bölgesindeki ve dünyadaki tüm mazlumların, mağdurların, soydaşların, ümmetin umudu haline gelmiştir. Ordumuzun başarılarının gerisinde nitelikli eğitimi, örnek disiplini, üstün donanımı yanında yüzlerce milyon insandan aldığı dua da bulunuyor. Teknolojik üstünlüğümüzü yetişmiş insan kaynağımız ve manevi gücümüzle birleştirdiğimizde Allah’ın izniyle bu ülkenin önünde durabilecek hiçbir güç yoktur. Son 18 yıldır biz işte bunun için çalıştık. Önümüze konan gizli-açık nice engelleri bu inançla açtık. Son olarak 15 Temmuz’da gerçek yüzlerini gösteren hainleri bu cesaretle tepeledik. Sınırlarımız dışından kuşatılmaya çalışılan ülkemizi, milletimize biçilen kefeni, bu kararlılıkla parçalayıp attık. Karşılaştığımız ikiyüzlülükleri, alçaklıkları, hak ve hukuk tanımazlıkları, tehditleri, yaptırımları birliğimizden ve beraberliğimizden aldığımız güçle yıkıp geçtik. Maruz kaldığımız her saldırı mücadele azmimizi daha da perçinledi. Açtığımız her engel kendimize olan güvenimizi daha da güçlendirdi. Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile geldiğimiz yer, geleceğimize daha güvenle bakmamızı sağladı. Şimdi artık dün olduğundan daha gür bir sedayla, daha samimi bir inançla kendimizden daha emin bir şekilde düşmanlarımıza hodri meydan, diyoruz. Karada, denizde ve havada karşımıza çıkacak olan herkes Türkiye’nin meşruiyetini, uluslararası hukuktan alan haklarını, çıkarlarını, imkânlarını koruma hususundaki kararlılığını görmüştür. Görmeyenler de emin olun hem sahada, hem diplomasi masasında, hem uluslararası platformlarda bu gerçekle yüzleşeceklerdir.
Biz mücadeleden kaçmayız, biz bu mücadelede şehitler, gaziler vermekten çekinmeyiz. Biz istiklalimiz ve istikbalimiz için 83 milyon hep birlikte kükremiş, bir sel gibi önümüze çıkan bentleri çiğneyip geçmekten geri durmayız. Garbın afakını çelik zırhlı duvarlar sarsa bile, iman dolu göğsümüzle hepsini de yıkar geçeriz. Hakk’ın vaat ettiği günlerin işte bugünler olduğuna inanıyoruz. Asıl soru şu: Acaba şu anda Akdeniz’de ve mücavirinde karşımıza dikilenler de aynı fedakârlıkları göze alabiliyorlar mı? Yunan halkı muhteris ve kifayetsiz yöneticileri yüzünden başlarına geleceklerini kabul ediyor mu? Fransız halkı muhteris ve kifayetsiz yöneticileri yüzünden ödeyecekleri bedelleri biliyor mu? Kuzey Afrika ve Körfez’deki kimi ülkelerin kardeş halkları muhteris ve kifayetsiz yöneticileri sebebiyle kararan istikballerine razı gösteriyor mu? On binlerce kilometre öteden Türkiye’nin demokrasisine, hukuk devletine, bölgesel çıkarlarına göz diken ülkelerin vatandaşları bu sürecin dönüp kendilerine verecekleri zararın farkında mı?
Biz binlerce yıllık devlet tarihimizin ve Anadolu’daki bin yıllık varlığımızın her gününü mücadeleyle geçirmiş bir millet olarak tüm bu gerçeklerin idrakindeyiz. Her karışı şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu vatanda ödediğimiz bedelleri gayet iyi biliyoruz. Bugün de girdiğimiz yolda her türlü bedeli ödemeye kararlıyız. Aksi takdirde bizi bu topraklarda bir gün dahi barındırmayacaklarının farkındayız. Ellerinden gelse bu millete bir nefes hava, bir yudum su, bir lokma ekmek vermeyeceklerin kuşatması altında olduğumuzun bilincindeyiz. Her ne yapıyorsak onlara rağmen yaptık, yapmayı sürdüreceğiz.
Türkiye’yi büyütmeye, güçlendirmeye, kalkındırmaya, zenginleştirmeye, geliştirmeye devam edeceğiz. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sahip çıktığımız müddetçe Allah’ın yardımıyla Türkiye’nin aşamayacağı hiçbir engel olmadığına yürekten inanıyoruz.
Değerli Misafirler,
Türkiye, tarihi boyunca hiçbir zaman saldırgan bir ülke olmamıştır. Türk milleti geçmişinde sömürge lekesi olmayan nadir halklardan biridir. Elbette bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir. Ama bizim fetih anlayışımız, altındaki ve üstündeki zenginliklerle birlikte toprakların ele geçirilmesi üzerine kurulu değildir. Tam tersine, bizim fetih anlayışız önce gönüllerin fethidir. Bizim fetih anlayışımızda ayak bastığımızda her yerin mamur edilmesi vardır. Bizim fetih anlayışımız inanç, köken, meşrep ayrımı gözetmeksizin vatan toprakları üzerindeki herkesin yaşamasını ve yaşatılmasını ifade eder. Ecdattan tevarüs ettiğimiz bu anlayışla bugün de elimizin ulaştığı, ayağımızın bastığı her yerde gönüller kazanmanın, yaşatmanın, imar etmenin, eser bırakmanın gayreti içindeyiz. Siyasi ve askeri varlık gösterdiğimiz her yere yağmalamak, almak, çalmak, üzerine konmak, haraç kesmek için değil elimizdekini paylaşmak ve mümkünse birlikte kazanmak üzere gidiyoruz. Ülkemizin bu onurlu duruşu asırlık hesapların bozulmasına yol açıyor. Maruz kaldığımız saldırıların sebeplerinden biri de, işte bozulan bu hesapların acısıdır. Sırça köşklerin çatırdadığını görenler bunun hıncını ülkemizden çıkarmak için her yerde karşımıza çıkıyor. Ama korkunun ecele faydası yok. Dünya beşten büyüktür haykırışımızla, küresel bir uyanışa vesile olduğumuz bu süreç gümbür gümbür devam ediyor.
Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde yabancı düşmanlığının, İslam düşmanlığının, Türk düşmanlığının, ayrımcılığın ayyuka çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Buna rağmen her olumsuz konuda Türkiye’nin öne çıkarılıyor olması, ülkemizle ilgili bir hassasiyetin değil, zihinlerin gerisindeki faşizmin ve husumetin işaretidir. Maalesef ülkemizdeki bazı kesimler de bilerek veya bilmeyerek bu sinsi oyuna alet olmaktadır.
Batı ülkelerinin çok daha beter düzeyde yaşadığı sıkıntıları ve sorunları sanki sadece Türkiye’ye mahsus gibi gösteren kampanyaların asla iyi niyetli olmadığını düşünüyorum. Dünyada koronavirüs salgınıyla en başarılı mücadeleyi yürüten ülkelerden biri olmamıza rağmen, bu hususta bile Türkiye’yi karalamaya çalışanlar gerçek yüzlerini ve niyetlerini ortaya sermişlerdir. Güvenlikten kadın cinayetlerine kadar, her konuda benzer çarpıtmalara rastlamak mümkündür. Biz eksiklerimizi gayet iyi biliyoruz ve hepsini de düzeltmenin gayreti içindeyiz. Medeniyet ve devlet tarihlerinin derinliğinin, gücünün, genişliğinin farkında olmayanların hafızaları bir asırla sınırlı olabilir. Ama biz binlerce yıllık süreç içinde dün nerede olduğumuzu, bugün nerede durduğumuzu, yarın nereyi hedeflediğimizi gayet iyi biliyoruz. Hamdolsun milletimiz de bu vizyona sahiptir. Önce 2023 hedeflerimizi hayata geçirecek, ardından evlatlarımıza 2053 ve 2071 Türkiye’sini miras bırakacağız. Ok, yaydan fırlamıştır ve mutlaka hedefini bulacaktır.
Değerli Misafirler,
Ağustos ayı tarihimizde zaferler ayı olarak yerini almıştır. Bu ayda Malazgirt’le başlayan, Otlukbeli’yle devam eden, Çaldıran ve Mercidabık’la süren 450 yıllık bir süreçte doğumuzdaki zaferleri tarihimize armağan ettik. Batıda ise Belgrat’ın fethinden Mohaç’a kadar uzanan pek çok zaferi yine Ağustos’ta kazandık. Kıbrıs’ı da bir Ağustos ayında vatan topraklarına kattık. Anadolu’da kurduğumuz son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin en parlak zaferi olan Büyük Taarruz da Ağustos ayının milletimize bir hediyesidir. Bugün de güney sınırlarımızın güvenlik altına alınması gayretlerimizin ilk adımı olan Fırat Kalkanı Harekâtı’nı 4 yıl önce bir Ağustos ayında gerçekleştirdik.
Tarihimizdeki hiçbir zafer diğerinin alternatifi değildir. Tam tersine, her zafer bir sonrakinin habercisi, bir öncekinin tamamlayıcısıdır. İnşallah daha nice Ağustos’larda nice büyük zaferlere imza atacağız. Milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz karasıyla, deniziyle, havasıyla, tüm unsurlarıyla yeni zaferler için hazırlık yapmaktadır.
Milli Savunma Üniversitemiz de ordumuza kazandıracağı subaylar ve astsubaylarla bu mücadeledeki yerini sürekli ileriye taşıyarak güçlendirecektir.
Bugün mezun olan teğmenlerimizi bir kez daha tebrik ediyorum. Üniversitemizin yönetimine ve eğitim kadrosuna şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Dost ve kardeş ülkelerden gelerek, eğitim ve öğretimlerini tamamlayan teğmenlerimize de gittikleri yerlere en kalbi selamlarımızı götürmelerini rica ediyorum.
Bu duygularla bir kez daha sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.