Aziz Milletim,
Sevgili Ankaralılar,
Roketsanımızın Kıymetli Mensupları,
Saygıdeğer Misafirler,
Hanımefendiler, Beyefendiler,
Sizleri en kalbi duygularımla, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Burada bulunan siz kardeşlerimin şahsında Roketsan çalışanlarımızın ve tüm milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı tebrik ediyorum. Cumhuriyetimizin banisi, Büyük Taarruzun Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal’i ve kahraman silah arkadaşlarını minnetle yad ediyor, aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
30 Ağustos, ya istiklal, ya izmihlal tercihiyle baş-başa bırakılan bir milletin bağımsızlığı ve şerefi için neleri göze alabileceğinin en açık ispatıdır. 98 yıl önce her türlü yokluk, yoksulluk, imkânsızlığa rağmen şehitlerimizin destansı mücadeleleri ve mübarek kanlarıyla kazanılan bu zaferi biz de manasına uygun şekilde kutluyoruz.
Anadolu’nun kapılarını milletimize açan Malazgirt’e nasıl sahip çıkıyorsak, bu toprakları ebedi vatanımız kılan büyük zafere de aynı samimiyetle, aynı heyecanla sahip çıkıyoruz. Malazgirt ne kadar bizimse, İstanbul’un fethi ne kadar bizimse, Çanakkale de aynı şekilde bizimdir, Dumlupınar da, Sakarya da bizimdir.
Bu zaferlerin hepsi şehitlerimizin mübarek kanlarıyla bu topraklara vurduğumuz birer mühürdür.
Cumhurbaşkanlığı Forsumuzda sembolleştirdiğimiz 2200 yılı aşkın devlet tarihimiz, Selçuklu ve Osmanlı başta olmak üzere en büyük gurur ve güven kaynağımızdır. Hepsi birbirinin devamı olan devletlerimizi her kim bir diğerinin karşısına koyuyorsa, bu milleti ve tarihini tanımıyor demektir. Ortak değerlerimiz arasında bölücülük yapanlar, tarihimizin bir bölümünün arkasına saklanarak diğerini kötüleyenler, Gazi Mustafa Kemal’in hizmetlerini anlatmak için başkalarına kin kusanlar bu ülkeyle bağını koparmış zavallılardır. 2200 yılı aşan Türk tarihi devletleriyle, zaferleriyle, mücadeleleriyle, ricatleri ve yükselişleriyle bir bütündür. 2023’te 100. Yaşını kutlayacağımız Türkiye Cumhuriyeti, bizim millet olarak bu topraklarda kurduğumuz ilk değil en son devletimizdir.
Biz hemen her konuyu istismar aracı haline getirenlerin asıl niyetlerini elbette biliyoruz. Bunların 30 Ağustos gibi, Cumhuriyet gibi, millet, memleket gibi bir dertlerinin olmadığının farkındayız. 30 Ağustos bahanesiyle tarihimize saldıranların, zaferlerimiz arasında ayrım yapanların amacı, 83 milyonun birliğine, beraberliğine, kardeşliğine kast etmektir. Allah’a hamdolsun şimdiye kadar milletimiz bu oyunlara gelmemiş, ortak değerlerinin istismar edilmesine asla fırsat vermemiştir. İnsanlarımızı birbirine düşürmek isteyenler, bu ülkenin topraklarına nifak tohumu ekenler gereken cevabı yine milletimizden alacaktır.
Değerli Arkadaşlar,
Büyük Zafer’in 98. Yıl Dönümünü savunma sanayimizin geldiği seviyeyi gösteren böyle anlamlı bir programla kutlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Açılışını yaptığımız Roketsan Uzay Sistemleri ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi ile Patlayıcı Ham Madde Üretim Tesislerinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Kardeşlerim; zaferler işte bu eserlerle kutlanır, lafla değil. Eğer zafer diye bir kararlılığınız varsa, bu eserleri dikersiniz. Biz şu anda bunlarla bile henüz mutmain değiliz. Bize çok daha ileri, çok daha ileri eserler yakışır. Bunları da yapacak mıyız? Evet, bunları da yapacağız. Bu tesislerin hizmete kazandırılmasında emeği geçen tüm kurumlarımızı ve Roketsan Yönetimini gayretleri için şahsım, milletim adına tebrik ediyorum.
Günümüzde savunma alanında güçlü ve bağımsız olamayan milletlerin istikballerine güvenle bakabilmeleri mümkün değildir. Hele hele ülkemiz gibi zorlu bir coğrafyada yer alan bütün bu gelişmelere rağmen devletlerin caydırıcı bir savunma sanayine sahip olmaları, stratejik ve milli bir zorunluluktur. Biz mazisinde güçlü, yerli ve milli savunma sanayine sahip olan böyle bir gelenekten gelen bir milletiz. Unutmayın, Fatih Sultan Mehmet Han’ın çizimlerini bizzat yaptığı Şahi topları, 18 tonu bulan ağırlıklarıyla devrinin en gelişmiş silahlarından birisidir. Osmanlı, tüfek üretiminde çok uzun yıllar boyunca dünyanın önde gelen sanayilerinden birine sahip olmuştur. II. Abdülhamit Han’ın İstanbul’da kurduğu modern barut, fişek, top fabrikaları Cumhuriyet’e miras olarak kalmıştır. Cumhuriyet döneminde Kırıkkale başta olmak üzere Anadolu içlerine yayılan silah sanayinin gerisinde de yine güçlü bir birikim vardır.
Az önce de ifade edildi; Nuri Demirağ’ın Kayseri’de kurduğu uçak fabrikası, Nuri Killigil’in İstanbul’da kurduğu silah fabrikası savunma sanayimizin öncüleri olarak halen hafızalardadır. Ancak tüm bu kritik projeler dönemin ufuksuz, vizyonsuz idarecileri tarafından sabote edilmiştir. Türkiye adeta kasıtlı ve bilinçli bir şekilde savunma sanayinde yurt dışına mahkûm bırakılmıştır.
Değerli Kardeşlerim,
Ülkemizin ilk uçak fabrikasının özellikle kapısına 1950 yılında kilit vuranlarla, bugün bizi savunma sanayinde attığımız adımlardan dolayı eleştirenler aynı sığ zihniyetin mensuplarıdır. Sakarya’daki Tank Palet Fabrikamızı diline dolayanlar, bu ülkeyi 2002’e kadar yüzde 70 oranında dışa bağımlı hale getirenlerdir. Oysa Nuri Demirağ’a, Vecihi Hürkuş’a, Nuri Killigil’e sahip çıkılsaydı, Türkiye bugün savunma sanayinde bambaşka bir konumda olurdu. Bırakın sahip çıkmayı, şayet bu projeler kasıtlı olarak engellenmeseydi bugün ülkemiz silah sanayi ve havacılıkta dünyanın en güçlüleri arasında yer alırdı. Türk savunma sanayinin dikilmiş körpe fidanlarını budayanlar, sadece kaynak ve zaman israfına sebep olmadılar, aynı zamanda bu milletin 60 senesini de çaldılar.
Kardeşlerim,
Biz işte son 18 senede hem bu kayıpları telafi etmenin, hem de ülkemizi bu alanda zirveye taşımanın mücadelesini verdik. Adeta felç olmuş savunma sanayimizi yeniden ayağa kaldırdık. Ecdadın şanlı mirasından ilham alarak ülkemiz savunma sanayinin dışa bağımlılığını yüzde 70’lerden yüzde 30’lar seviyesine düşürdük. Kendi imkânlarımızla imal edebileceğimiz hiçbir ürünü dışarıdan satın almama politikasıyla yerlilik oranlarımızı hep yükseğe taşıdık. 2002 yılında 62 savunma projesi yürütülürken, bugün ne oldu biliyor musunuz? Bugün bu sayı 700’e yaklaştı; nereden nereye. Sadece son 5 senede 350 civarında yeni proje başlattık. 2002 yılında toplamda 5,5 milyar dolar bütçeli savunma projeleri yürütülürken, bugün 60 milyar dolarlık proje hacmine ulaştık. Yine bu dönemde sektörde faaliyet gösteren firma sayımız 56’dan bin 500’e ulaştı. Sektörün 2002 senesinde 1 milyar dolar olan cirosu, 2019 yılında 11 milyar dolar rakamını yakaladı. 2002 yılında 248 milyon dolar olan savunma ve havacılık ihracatı 2019 yılı itibariyle üç milyar doları geçti. Dünyanın ilk 100 savunma şirketleri listesinde hamdolsun 7 firmamız bulunuyor.
Kara ve deniz araçlarında sadece ihtiyaçlarını karşılayan değil, kendi savaş gemisini tasarlayan, inşa eden ve idamesini gerçekleştirebilen 10 ülke arasında yer alıyoruz.
Türk savunma sanayi firmalarının dünya pazarındaki payı, sözü ve gücü her geçen gün daha da artıyor. IHA, SİHA ve TİHA üretiminde ise artık dünyanın ilk 3-4 ülkesi içindeyiz.
Meşru terörle mücadele operasyonlarında dahi birilerinin icazetini arayan bir ülke iken, şimdi kimseden izin almadan en zor sınır ötesi operasyonları bile başarıyla gerçekleştiriyoruz. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarıyla güney sınırımız boyunca kurulmak istenen terör koridorunu boşa çıkardık. DEAŞ belasını sınırlarımızdan tamamen uzaklaştırmakla kalmadık, bu örgüte en ağır darbeleri biz indirdik. Sadece sınırlarımız içinde değil Irak’ta ve Suriye’de de bölücü terör örgütüne nefes aldırmıyoruz. Nereye saklanırlarsa saklansınlar, teröristleri inlerinde buluyor ve imha ediyoruz. Suriye’den Irak’a, Libya’dan Doğu Akdeniz’e kadar bölgemizin dört bir yanında hak ve hukukumuzu kararlılıkla savunuyoruz.
Tüm bu adımları atarken şu gerçeği de asla unutmuyoruz: Başarımızı daim kılmamız çıtayı sürekli yukarıya taşımamıza bağlıdır. Savunma sanayi, ataleti kabul etmeyen, sürekli ve yüksek tempolu çalışmayı gerektiren bir sektördür.
Savunma Sanayi Başkanlığı’na, paydaşlarına ve savunma sanayi kuruluşlarına bu noktada çok önemli vazifeler düşüyor. Savunma sanayi alanında koordinasyon ve eşgüdüm eksikliğine tahammülümüz yoktur. Özellikle kendi üretebileceğimiz ürünlerin yurt dışından tedarik edilmesine asla razı değiliz. Elimizdeki sınırlı kaynağı kendi savunma sanayimizi geliştirmek ve güçlendirmek için kullanmak birinci önceliğimiz olmalıdır. Bu konuda sektörümüzden azami derecede hassasiyet bekliyorum. İş birliği ve eşgüdüm içinde çalışarak ülkemizi savunma sanayinde devler ligine taşıyacağınıza inanıyorum.
Kıymetli Dostlar,
1988 yılında merhum Özal’ın kurduğu Roketsan, ürettiği silah ve mühimmatlarla Mehmetçiğin en büyük destekçilerinden biri olmuştur. Roketsan bugün BORA KHAN, ATMACA, CIRIT, OMTAS, UMTAS, L-UMTAS füzeleri, İHA’larımızın vurucu gücü MAM-L ve MAM-C akıllı mühimmatları, SUNGUR, HİSAR ve SİPER gibi hava savunma projelerimizi de başarıyla devam ettiriyor.
Ağır sınıf torpido ve denizaltı savunma harbi roketi üzerinde çalışan Roketsan, Altay Tankı ve Leopar 2A4 tanklarımızı zırh sistemleriyle donatıyor.
Tabii burada ülkemizin ilk deniz füzesi olan Atmaca’ya ayrı bir parantez açmam gerekiyor. ATMACA, 200 kilometreden fazla menziliyle denizin sadece birkaç metre üstünden giderek düşman unsurları tarafından radarla tespit edilemiyor. Belirlenen bir hedefe gönderilen ATMACA, o hedef hareket etse dahi takip ederek imha edebiliyor. Bu özellikleriyle ATMACA, ülkemizi dünyada gemi savar füzesi üretebilen 5 ülke arasına dahil etmiştir. Ordumuzun gözbebeği olan ATMACA’yı inşallah yılsonu itibariyle Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin envanterine katacağız. Birçok ülkenin ATMACA’ya ilgi duyması, satın almak için bizimle görüşmeye başlaması da ayrıca gurur vericidir.
Şimdi mavi vatanın korunması için milli teknolojiyle geliştirilen ATMACA füzemizin kabiliyetlerini şöyle bir video ile bir dakika izleyelim.
…
Elhamdülillah. Evet, ATMACA’nın geliştirilmesinde emeği ve alın teri olan Savunma Sanayi Başkanlığımızı, Roketsan’ı tebrik ediyoruz.
Bugün açılışını yaptığımız Uzay Sistemleri ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi ile bu yönde önemli bir adım daha atacağız. Mikro uydu fırlatma projesi, merkezin yürüttüğü en kritik çalışmalar arasında yer alıyor. 2025 yılında bitmesini hedeflediğimiz, tabii ben daha kısa zamanda istiyorum, bunu da Yönetim Kurulu Başkanımıza da söyledim, daha kısa zamanda, çünkü hayırlı işte acele ediniz. Bu proje ile 100 kilogram ve altındaki mikro uydularımızı yüksekliği en az 400 kilometre olan alçak dünya yörüngesine yerleştirebileceğiz. Türkiye, dünyada sayılı ülkenin sahip olduğu uydu fırlatma test etme, üretme altyapısı ve üs kurma yeteneğine kavuşmuş olacak. Yerli uydumuz uzaya fırlatıldığında savaş ve barış zamanında ülkemize güvenli bilgi akışı temin edecek. Uydumuz, askerlerimize anlık bilgi ve koordinat sağlayarak, işlerini daha da kolaylaştıracak. Ayrıca, buradan elde edilecek imkânlar Türkiye Uzay Ajansımızca hazırlanan milli uzay programında yer alan hedeflerimize hizmet edecek. Stratejik öneme haiz bu projenin testlerini başarıyla gerçekleştirdik. Milli teknolojilerle fırlattığımız ilk yerli sonda roketimiz 130 kilometre irtifaya çıkarak, uzayın sınırı olarak kabul edilen 100 kilometre çizgisini aştı. Böylece Türkiye tamamen kendi geliştirdiği teknolojilerle uzaya ilk adımını atmış oldu. Artık yerli ve milli teknolojilerle uzay ligindeyiz.
Şimdi hep birlikte bu videoyu da izleyelim iki dakika.
…
Evet, bu roketi katı yakıt teknolojisiyle gönderirken, inşallah bundan sonra hem katı, hem sıvı yakıtla birlikte test etme aşamasına geçeceğiz.
Milli olarak geliştirilen sıvı yakıtlı roket motoru teknolojisinin ilk uzay denemelerine başlayacağımızın müjdesini buradan vermek istiyorum.
Hibrit yakıtlı roket motorları geliştirme faaliyetlerimize de devam ediyoruz. Hem uzay uygulamalarında, hem de havacılık ve ulaştırma alanında temiz enerji kaynağı olan yüksek kapasiteli hidrojen yakıt pili teknolojisi yine bu merkez altında geliştirildi. Füze güdümlü mühimmat ve silah sistemlerinde ihtiyaç duyulan küresel konumlama sistemi alıcısı, yani bu sistemlerin navigasyonu da yine ilk kez milli imkânlarla üretildi.
Yine bu merkezde minyatür silahlar, hipersonik sistemler, lazer ve elektromanyetik teknolojisine sahip yönlendirilmiş enerji silahları gibi geleceğin teknolojisi üzerinde çalışmalar yürütüyoruz. Merkezimizin uhdesindeki projelerin toplam büyüklüğü 9 milyar lirayı aşıyor.
Bugün aynı zamanda Roketsan’ın Elmadağ’daki Patlayıcı Ham Madde Üretim Tesisi’ni de canlı bağlantıyla açıyoruz. Bu tesis sayesinde patlayıcı ham madde ihtiyacımızın büyük bir kısmı milli imkânlarla üretilecek. Füze ve roket harp başlığı patlayıcıları ile zırh sistemleri için kritik öneme sahip bu kabiliyet ile yurt dışı bağımlılığını önemli ölçüde kıracağız. Füze kabiliyetlerimizle özellikle güvenlik güçlerimize sahada yeni kabiliyetler getirecek teknolojiler üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
TRG-230 füze sistemine lazer arayıcı başlık entegre edildi. TRLG-230 ismini verdiğimiz bu füze sistemi İHA ve SİHA’ların işaretlediği hedefleri karadan vurabilecek şekilde geliştirildi.
Bayraktar TB2 SİHA’nın lazer işaretlemesini yaptığı hedef, lazer güdümlü 230 milimetre füze sistemi tarafından vuruldu. Bu yeni gelişme, bilhassa cephedeki askerlerimizin gücüne güç katacak. Roketsan’ın geliştirdiği bu füze sistemini şimdi hep birlikte izliyoruz.
…
Hamdolsun. Türkiye’yi savunma sanayinde bir üst lige taşıyan tüm bu projelerimizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Sektöre liderlik eden Savunma Sanayi Başkanlığımızı, denizlerin dibinden uzayın derinliklerine kadar görev üstlenen Roketsan’ımızı şahsım, milletim adına gönülden tebrik ediyorum. Sınırlarımız içinde ve dışında ülkemizin güvenliği, milletimizin geleceği için fedakârca görev yapan emniyet güçlerimize şükranlarımı sunuyorum.
Binlerce yıllık tarih yolculuğumuzdaki son devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşatmak ve daha ileriye taşımak için gayret gösteren, emek veren, ter döken herkese teşekkür ediyorum.
30 Ağustos Zafer Bayramınızı bir kez daha kutluyor, sizleri Allah’a emanet ediyorum.