Aziz Milletim,
Kalyon Holding’in Değerli Mensupları,
Kıymetli Misafirler,
Hanımefendiler, Beyefendiler,
Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Kalyon Holding tarafından inşa edilen güneş paneli fabrikasının açılışında sizlerle beraber olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum.
Türkiye’nin ilk ve tam entegre güneş paneli üretim tesisinin ülkemize, milletimize ve enerji sektörümüze hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum. Bu üretim tesisini ülkemize kazandıran Kalyon Holding’i ve yöneticilerini, projeye destek veren bakanlıklarımızı gönülden tebrik ediyorum.
Tabii bu bölgenin bende farklı bir yeri var. Organize Sanayi Bölgesinin temelini ben atmıştım. Şimdi 13. Organize Sanayi Bölgesi Ankara’da; nereden nereye. Bunlar tabii durarak olmadı, yan gelip yatarak olmadı, çalışarak oldu. Şimdi 13. Organize Sanayi Bölgesi’nde çok çok önemli bir yatırımın adımını atıyoruz.
Az önce gerek firma yetkililerimiz, gerekse Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlarımızın tesisle ilgili önemli bilgilerini aldık. Gerek önceki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, şimdi Hazine ve Maliye Bakanımız, gerekse şu andaki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız olmak üzere geçmiş-bugün neredeydik, şimdi neredeyiz.
Kalyon Holding’in gerek teknoloji altyapısı, gerekse vizyonu itibariyle her açıdan gurur duyulacak bir tesisi ülkemize kazandırdığını görüyoruz. 400 milyon dolarlık bir yatırımla 100 bin metrekare kapalı alanda kurulan ve 1400 insanımıza istihdam imkânı sunan tesisimizin ülkemizi güneş paneli sektöründe liderliğe taşıyacağına inanıyorum. Tabii yenilenebilir enerji olayı gerçekten bizler için çok ama çok çok önemli. Yıllık 500 megavatlık güneş paneli üretim kapasitesinin özellikle yurt dışından gelen talepler neticesinde iki katına çıkarılacak olması da, bu hedefe ulaşma noktasında önemli bir referanstır.
Firmaların dünyaya açılımında üretimle beraber tasarımın, yenilikçiliğin de öne çıktığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık sadece üretmek, sadece ürettiğini iç piyasa ve yurt dışına satmak yetmiyor. Şirketlerimizin üretimle beraber inovasyona, araştırma-geliştirme faaliyetlerine de ağırlık vermesi gerekiyor. Tesisimizin 100 mühendis ve araştırmacının çalışacağı modern bir araştırma-geliştirme merkeziyle desteklenmiş olması bu bakımdan takdire şayandır.
Konya Karapınar’daki bin megavatlık güneş enerjisi santralinin de devreye girmesiyle ülkemiz bu alanda muhteşem bir tesise kavuşacaktır. Toplam yatırım bedeli 1 milyar doları bulan 2 bin 600 futbol sahası büyüklüğündeki bu santralle hem 2 milyon vatandaşımızın yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak, hem de yıllık 2 milyon ton fosil ve karbondioksit salınımını engellemiş olacağız. Ayrıca, güneş panelleri ve bileşenlerine harcadığımız milyonlarca dolarlık ithalatın da önüne geçeceğiz. Böylece her açıdan çevreci, modern, sektörün öncüsü olacak bir tesisi daha ülkemize kazandırmanın gururunu yaşayacağız.
Bir kez daha Kalyon Holding’i yatırımlarından dolayı tebrik ediyor, her iki tesisimizin de şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Kıymetli Dostlar,
Dünyanın birçok ülkesinde koronavirüs sebebiyle yatırımlar durmuşken, Türkiye özel sektörüyle, kamu kurumlarıyla özgün bir yol izliyor. Bu süreçte ne salgınla mücadelemizi sekteye uğrattık, ne de başkaları gibi yatırımlarımızı durdurma kararı aldık. İnsanımızın sağlığından taviz vermeden, hiçbir vatandaşımızı mağdur etmeden ekonomimizi yeniden büyüme trendine sokmaya gayret ediyoruz. Dünya genelinde 800 bin insanın canına mal olan bir sağlık krizinin üstesinden gelmek elbette kolay değildir. Salgın sadece sosyal hayatı değil, üretimden ticarete, turizmden eğitime kadar günlük yaşantımızın her alanını da etkilemiştir. Ülkemiz zamanında aldığı tedbirler ve attığı kararlı adımlarla bu salgını en başarılı şekilde yöneten nadir ülkelerden birisidir. Son dönemde vaka sayılarında kısmi bir artış yaşansa da, salgın halen kontrolümüz altındadır.
Havayolu trafiğinin de kaybettiği ivmeyi tekrar yakaladığını görüyoruz. Rusya, Ukrayna ve Almanya’dan gelen misafirlerimizin sayısının artmasıyla turizm sektörümüz toparlanmaya başlamıştır.
Keza Haziran’da sanayi üretimi aylık ve yıllık bazda güçlü bir performans gösterdi. Yüzde 17,6’lık aylık üretim artışıyla dünyada en hızlı toparlanan ilk beş ülkeden biri olduk. Sermaye ve ara malı kalemlerindeki çift haneye varan artışlar yatırım talebi açısından da çok güçlü bir sinyal veriyor. Yılın ilk 7 ayındaki yatırım talebi salgın şartlarına rağmen geçen senenin yüzde 28 üzerinde seyrediyor. Türkiye genelinde konut satışları 2020 Temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 125 artarak tarihi bir rekora imza attı. Üretimin temel girdilerinden olan elektrik tüketimi verileri artış eğiliminde. Organize sanayi bölgelerimizdeki elektrik tüketimi Temmuz ayında Haziran’a göre yüzde 7 daha fazla gerçekleşti. Yine ilk 7 ayda sanayi siciline 8 bin 266 işletme kaydoldu. Burada da geçen seneye göre yüzde 6’lık bir artış var. Ülkemiz kaynaklı olmayan bazı sıkıntılarla karşılaşsak da hamdolsun Türk ekonomisi salgın öncesi ivmesini tekrar yakalamış görünüyor. İnşallah bu tempoyu daha da artırmakta kararlıyız. Bizim için her imtihan aynı zamanda bizlere sunulmuş bir imkândır. Koronavirüs salgınıyla değişen küresel dinamikleri ülkemizin önünde yeni kapıların aralanmasına, yeni fırsatların belirlenmesine vesile olmuştur. Bu süreçte bize düşen; işi gücü sabah-akşam millete karamsarlık aşılamak olan muhalefete aldırmadan üretime, yatırıma devam etmektir.
Kardeşlerim,
CHP zihniyetinin bizi esir almasına eğer izin verirsek, bu ülkeyi siyasette vesayete, sanayide ithalata, enerjide dışa bağımlılığa mahkûm ederiz. Milletin mücadelesine destek olmak yerine, takoz olan sığ bir muhalefet anlayışının ülkemize verebileceği hiçbir şey yoktur. Türkiye’nin kalkınmasına katkı yapmak varken, sürekli ülkemizi karalayan, sağa sola Türkiye’yi şikayet eden bir muhalefet bu ülkeye tamamen yabancılaşmış demektir. CHP’nin tek derdi otel lobilerinde gizlice buluştukları IMF komiserlerine ülkeyi yeniden teslim etmektir. İş dünyamızdan tüm umudunu devletimizin tökezlemesine, Türk ekonomisinin yara almasına bağlamış muhterislere kulak asmamasını özellikle rica ediyorum. Tüm müteşebbislerimizin Türkiye’nin potansiyeline inanmalarını, bu ülkenin aydınlık geleceğine güvenmelerini istiyorum. Nasıl bu gün her alanda dünden daha iyi bir yerdeysek, inşallah yarın çok daha iyi bir konumda olacağız. 18 yılda nasıl Türkiye’nin çehresini değiştirdiysek, yeni başarı hikayelerini de yine birlikte yazacağız. Bunu da son 18 yıldır olduğu gibi yine CHP’nin sorumsuz, vizyonsuz siyasetine rağmen başaracağız.
Kıymetli Misafirler,
Diplomaside, ekonomide, üretimde, sürdürülebilir kalkınmada başarının temel şartı enerjide bağımlılığı en aza indirmektir. Savunma sanayinde olduğu gibi enerjide de dışa bağımlı bir ülkenin siyasi bağımsızlığı tartışmalıdır. Enerjide dışa bağımlılık sadece cari denge açısından değil, aynı zamanda enerji güvenliği açısından da bir tehdit unsurudur. Güçlü enerji, bağımsız Türkiye idealiyle 3 yıl önce milli enerji ve maden politikamızı hayata geçirdik. Dışa bağımlılığımızı azaltmak için yerli ve yenilenebilir enerjinin enerji sepetimizdeki payımızı artıracak yatırımlara hız verdik. 2019 yılında elektriğimizin yüzde 62’sini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan ürettik. 2002 yılında yenilebilir kaynaklardan elektrik üretimimiz yüzde 26,3’ken, bu sayı 2019’da yüzde 48’e, bu yılın Temmuz sonu itibariyle de yüzde 49,2’ye yükseldi.
2019 yılında güneş enerjisinden elde ettiğimiz elektrikle yaklaşık 4,1 milyon hanenin elektrik tüketimini karşıladık. 2002’de 12305 megavat olan yenilenebilir enerji kurulu gücümüz, 2020 Temmuz sonu itibariyle 46679 megavata çıktı. Daha önce termik santraller ve hidroelektrik santralleri Türkiye’nin baz yükünü karşılarken bugün rüzgardan, güneşten, jeotermal, biokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından istifade ediyoruz. Tek bir kaynağa bağımlı kalmadan farklı enerji kaynaklarını sisteme dahil ederek enerji üretim altyapımızı zenginleştiriyoruz. Hali hazırda Türkiye’nin kurulu gücünün yarısı temiz enerji kaynaklarından oluşuyor. Güneş enerjisi kurulu gücünde dünyada 13’ncü, Avrupa’da 7’nci sıradayız. Bugün güneşten elektrik üretimimiz toplam elektrik üretimimizin yaklaşık yüzde 4’nü oluşturuyor. Bu yıl ilk defa güneş ve rüzgar santrallerimizin toplam elektrik üretimimizdeki payı yüzde 10’un üzerinde gerçekleşti. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı ve madenlerimizi yerli üretim, yerli ar-ge ve yerli insan kaynağı şartıyla yatırıma açıyoruz. Enerji arz kaynaklarımızı çeşitlendirirken eş zamanlı olarak hidrokarbon arama faaliyetlerimize de hız kazandırdık. Akdeniz’deki hak ve hukukumuzu korumaya yönelik attığımız adımlar enerji dışa bağımlılığımızı ortadan kaldırmak için hayati öneme sahiptir.
Kıymetli Dostlar,
Burada bir hakikati tekrar altını çizerek ifade etmekte fayda görüyorum. Özellikle Doğu Akdeniz’de ne işimiz var diye soran muhalefetin bu hususları iyi dinlemesini, iyi öğrenmesini istiyorum. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den Libya’ya kadar farklı cephelerde yürüttüğü mücadele sadece bir hak mücadelesi değil, bir istikbal mücadelesidir. Vatanımızı savunmak için ne kadar önemli gayretler veriyorsak, bugün Mavi Vatan ve Mavi Vatan’ı savunmakta o derece önemlidir. Bir asır önce nasıl millet olarak Sevr’i yırtıp atmışsak, bugün de Doğu Akdeniz’de ülkemize dayatılmaya çalışılan Sevr’e boyun eğmeyeceğiz. Yüzde 100 haklı olduğumuz bu meselede şayet korsanlığa prim verirsek, gelecek nesillerin yüzüne bakamayız. Evlatlarımıza kendi haklarını dahi savunmaktan aciz, özgüven ve cesaret yoksunu bir ülke teslim edemeyiz. Maalesef biz siyasette, ekonomide, savunmada, enerjide ve daha birçok alanda geçmişte yapılan hataların bedelini ödemek zorunda kaldık. Özellikle tek parti CHP’sinin dış politikada bıraktığı kötü mirasın ceremesini 83 milyon olarak halen biz çekiyoruz. Misak-i Milli sınırlarımıza sahip çıkılmamasıyla, adalar meselesinde ürkek davranılmasının ülkemize çok büyük maliyetleri olmuştur. Sadece uğrunda şehitler verdiğimiz toprakları kaybetmedik, aynı zamanda güneyimizdeki zengin enerji kaynaklarının da dışında bırakıldık. Aynı şekilde Ege ve Akdeniz’de yüzleştiğimiz kronik sorunların temelinde bu dönemde yapılan yanlış hamleler bulunuyor. Zamanın şartlarına sığınarak hataları örtmeye çalışmak kolaycılıktır. CHP’nin ana karamızdan bir taş atımı mesafedeki adaların nasıl elimizden alındığını milletimize izah etmesi gerekiyor. CHP bu kötü mirasıyla hesaplaşmak yerine, pişkince bizi eleştirmekte, bizi suçlamakta, Rum ve Yunan tezlerinin savunuculuğunu yapmaktadır. Ülkemizin hemen her meselesinde olduğu gibi bu konuda CHP kontrolü kaybetmiş, muvazeneyi tamamen yitirmiştir. Siyasi hırslarını ülkenin çıkarlarının önüne koyan bir partiden milli ve yerli tavır beklemek elbette gerçekleşmesi zor bir hayaldir. Ancak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de attığı adımlar günlük siyasete kurban edilemeyecek kadar stratejik öneme sahiptir. CHP’den yurt dışındaki dostlarına taşeronluk yapmak yerine, en azından Doğu Akdeniz meselesinde Türkiye eksenli hareket etmesini istiyoruz. CHP yönetiminden Rum ve Yunan tezlerine sözcülük yapmasını değil, milli bir meselede milletin hissiyatına uygun davranmasını bekliyoruz.
Türkiye, Doğu Akdeniz’de hakkını sonunu kadar aramakta kararlıdır. Hiçbir sömürgeci güç, hiçbir tehdit ülkemizi bu bölgede var olduğu tahmin edilen zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarından mahrum bırakamaz. Biz hiç kimsenin hakkına, hukukuna el uzatmıyoruz. Biz medeniyetler beşiği Akdeniz’de gerilim ve kavga da istemiyoruz. Biz sadece milletimizin hakkını, Kıbrıs Türklerinin hukukunu savunuyoruz. Şimdiye kadar karşılaştığımız onca çifte standartlara rağmen uluslararası hukuktan, meşruiyetten taviz vermedik. Gerilim yerine müzakerenin, kavga yerine meselelerimizi konuşarak, anlaşarak çözmenin peşinde olduk. Bugün de aynı samimiyetle, aynı hüsnüniyetle hareket ediyoruz. Muhataplarımızdan da gerilimi tırmandıracak değil, düşürecek diyalog yolunu açacak adımlar bekliyoruz. İnşallah kısa sürede bu meseleyi ülkemizin hak ve hukukunu temin edecek şekilde çözüme kavuşturacağımıza inanıyorum.
Değerli Kardeşlerim,
Yarın malum Perşembe, ardından Cuma, inşallah Cuma günü tüm milletimize bir müjdeyi vermekle karşı karşıya olacağımızı tahmin ediyor ve buna inanıyorum. Ve şu anda bu müjdenin bizde hayalleri, rüyası içerisindeyiz. Cuma günü inşallah bu müjdeyi tüm milletimize vermek suretiyle Türkiye’de yeni bir dönemin açılacağına da şimdiden inanıyorum. Tabii açıklarsam bu işin heyecanı, her şeyi kaybolur, onun için açıklamamakta fayda var diye düşünüyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, açılışını yaptığımız entegre güneş paneli fabrikasının hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum. Kalyon Holdinge, tüm yöneticilerine şahsım, milletim adına özellikle tebriklerimi bildiriyorum. Bu modern tesisin hizmete girmesinde emeği, katkısı ve desteği bulunan herkesi gönülden tebrik ediyorum.
Bugüne kadar yatırımlarıyla, üretimleriyle, istihdamlarıyla, ihracatlarıyla, araştırma-geliştirme faaliyetleriyle Türkiye’yi büyütme davamıza destek veren herkese şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Burada görev yapan mühendislerimize, teknisyenlerimize, işçilerimize Rabbimden muvaffakiyetler diliyor, sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.