Aziz Milletim,
Kocaeli’nin Saygıdeğer, Güzel İnsanları,
Kıymetli Misafirler.
Sizleri en kalbi duygularımla hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Bu anlamlı açılış töreni münasebetiyle sizlerle bir arada olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum.
Türkiye olarak bir taraftan koronavirüs salgınıyla, terör örgütleriyle mücadelemizi sürdürürken, diğer taraftan da ülkemizi kalkındırmaya, büyütmeye devam ediyoruz. Geride bıraktığımız dönemde hepsi birbirinden önemli açılışların heyecanını beraber yaşadık.
18 Temmuz’da 60 yıllık hayalimiz olan Türkiye’nin otomobilini gerçeğe dönüştürme yolunda tarihi bir adım attık. Bursa’ya en son teknolojiyle kuracağımız üretim tesisimizin temel atma törenini tıpkı otomobillerimizin tanıtımı gibi yine büyük bir coşkuyla icra ettik.
Öncesinde sağlıkta ve sağlık turizminde ülkemizi öne taşıyacak 1005’er yatak kapasiteli 2 acil durum hastanemiz ile 2682 yataklı Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanemizi devreye aldık.
Enerjide, tarımda, ulaşımda inşalarını tamamladığımız sulama tesislerini, hidroelektrik santrallerimizi, barajlarımızı, çevre yollarımızı insanımızın hizmetine sunduk.
Ekonomide açıkladığımız destek paketleri ile işçisinden sanayicisine, esnafından çiftçisine, emeklisine her kesimden insanımızın yanında olduğumuzu gösterdik. Dünya genelinde belirsizliklerin arttığı, yatırımların yavaşladığı bir dönemde biz ardı ardına açılışlar gerçekleştirdik. Salgın zamanında pek çok ülkede üretim durmuşken biz hiçbir konuda arz sıkıntısı yaşamadık. Tüm dünyanın ihtiyacı olan yoğun bakım solunum cihazını rekor sürede ve dünya standartlarında üretebildik. Sadece vatandaşlarımıza ulaşmakla kalmadık, bizden yardım talep eden dost ve kardeş ülkelerin de imdadına koştuk.
İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın, ilkesiyle durmadan, zorluklar karşısında pes etmeden milletimize hizmet etmeyi sürdürüyoruz. Birileri fildişi kulelerde ahkâm keserken, milletimize karamsarlık yayarken, biz büyük ve güçlü Türkiye hedefimize doğru kararlılıkla yürüyoruz. Bu süreçte yenilikçi projelere imza atan özel sektörümüz, üniversitelerimiz, TÜBİTAK gibi stratejik kuruluşlarımız gerçekten kritik roller üstleniyor. Ülkemizin teknolojik altyapısı ve kabiliyetleri TÜBİTAK’ın araştırma merkezleri ve enstitülerinin katkılarıyla her geçen gün daha da güçleniyor.
Bugün yapacağımız açılışlarla inşallah buna yenilerini eklemek suretiyle Gebze ve Ankara’da 7 farklı altyapıyı teknoloji ekosistemine kazandıracağız. Ulusal Enerjetik Malzemeler Laboratuvarımız, askeri mühimmatlarda kullanılan ve yurt dışından teminde problem yaşanan malzemelerin ülkemizde üretilmesine katkı yapacak.
Yüksek Sıcaklık Malzemeleri Mükemmeliyet Merkezi’nde süper alaşım malzemelerinin üretimi, tamiri ve bakımı gerçekleştirilecek.
Biyomalzeme, biyomekanik, biyoelektronik, 3B Mükemmeliyet Merkezi’nde yurt dışında yapılan testleri tek bir elden yürütecek, ayrıca biyoteknoloji temelli malzeme ve sistemler geliştireceğiz. Motor Mükemmeliyet Merkezinde demiryolu, denizcilik, jeneratör ve özel amaçlı kullanıma uygun motorlar yurt içinde test edilebilecek. Bu sayede hem firmalarımız yurt dışındaki laboratuvarlara para vermekten kurtulacak, hem de büyük bütçeli motor geliştirme projeleri ülkemizde yapılacak.
Özellikle Fotovoltaik Performans ve Güvenlik Test Merkezimizde güneş enerjisi uygulamalarında kullanılan cihazların kalibrasyonları ve test ölçümleri gerçekleştirilecek. Böylece yerli üreticilerimize zaman ve maliyet avantajı sağlayacağız.
TÜBİTAK SAGE Çevresel Test Merkezi sayesinde silah sistem projeleri başta olmak üzere tüm çevre şart testleri uluslararası standartlarda ülkemizde icra edilecektir.
Yine SAGE bünyesinde kurduğumuz yeni Araştırma Geliştirme Hizmet Binasıyla milli mühimmatların tasarımı, yazılımı ve simülasyonu alanlarında stratejik çalışmalar yürütülecek.
Bu laboratuvarlar sayesinde ülkemizin 57 yıllık çınarı olan TÜBİTAK’ı daha bütüncül ve tamamlayıcı bir fonksiyona kavuşturuyoruz.
Bu vesileyle bilimsel araştırmalara ilgi duyan yetenekli evlatlarımıza bir müjde vermek istiyorum. Türkiye’nin adını Bilim Olimpiyatlarında daha yükseğe taşıyacak TÜBİTAK Fen Lisemiz inşallah 2021-2022 eğitim-öğretim yılından itibaren öğrenci almaya başlayacak. Gerek hizmete açtığımız laboratuvarlarımızın, gerekse lisemizin şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.
Bu eserlerin ülkemize ve Gebze’mize kazandırılmasına emeği geçen başta Bakanlığımız olmak üzere herkesi gönülden tebrik ediyorum.
Kıymetli Dostlar,
Güçlü ve rekabetçi büyümeye giden yolun üretimden, daha doğrusu katma değerli üretimden geçtiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Sanayide dışa bağımlılık milli güvenlilik açısından en az siyasi bağımlılık kadar vahim bir durumdur. Türkiye uzun yıllar bunun acısını yaşamış bir ülkedir. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan terörle mücadelemize kadar pek çok alanda tehditlere, baskılara, gizli-açık yaptırımlara maruz kaldık. Bir dönem Ege’de, Akdeniz’de meşru hakkımız olan meselelerde bile yeterince inisiyatif alamadık. Üretimde, ihracatta güçsüzlüğün bedelini maalesef diplomaside, savunmada, terörle mücadelede ödedik.
Bakınız, 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde Türkiye ekonomisinin ihracat hacmi sadece 36 milyar dolardı. Bu ihracatı sürükleyen hepi topu 3-5 sektör varken, sanayi altyapısı da son derece zayıftı. Özel sektörü yeniliğe ve Ar-Ge’ye yönlendiren neredeyse hiçbir mekanizma yoktu. Teslim aldığımız bu ekonomide üretim ve ar-ge altyapıları başta olmak üzere kalkınmayı hızlandıracak, özellikle bu yatırımları tek tek hayata geçirdik. Türkiye’nin gururu olan devasa üretim tesislerini, eserleri, yolları, köprüleri, hastaneleri, havalimanlarını insanımızın hizmetine sunduk. Sadece yollar, köprüler, viyadükler, tüneller, havalimanları, sağlık kuruluşları inşa etmedik, aynı zamanda ülkemiz gelişen teknolojilerin pazarı değil, tasarlayıcısı, üreticisi de olsun istedik. Günü kurtarmaya değil, geleceğe mührümüzü vurmaya odaklandık. Yıllarca örselenmiş hayati projeleri iç ve dış rant odaklarınca sabote edilmiş ülkemize yeniden özgüven kazandırdık. Büyük ve güçlü Türkiye hedefimize ulaşma yolunda son 18 yılda sıfırdan bir Ar-Ge ve girişimcilik ekosistemi inşa ettik. İleri teknoloji alanındaki çalışmalarda 85 teknoparkımız ile 1607 araştırma-geliştirme ve tasarım merkezimiz Türkiye olarak biz de varız, dedik. Ülkemizin yarınlarına yön verecek en büyük teknoloji üssü olan Bilişim Vadisi’ni işte buraya Gebze’ye kurduk. Türkiye’nin otomobilini yine buradan dünyaya tanıttık. Gebze’yi sadece bölgesinin değil tüm Türkiye’nin çekim merkezi haline getirdik. Bilişim Vadimize özellikle yönelik ilgi, özellikle de otomobil sektöründe hamdolsun günden güne artıyor.
Organize sanayi bölgesi sayısını 193’den 321’e çıkararak, ülkemizin üretim kapasitesini güçlendirdik. Ayrıca, büyük ölçekli yatırımlar için 21 endüstri bölgesi ilan ettik. Böylece 2002’de 36 milyar dolar olan ihracat hacmimiz geçen sene 180 milyar dolara ulaştı. 2002 yılında 33.523 firma ihracat yaparken, 2019 yılında bu rakam 90.617 firmaya yükseldi. Milyar doların üzerinde değere ulaşan dijital oyun şirketlerimiz dünyada ses getirmeye başladı.
Türkiye savunma sanayinde dışa bağımlılığını yüzde 70’lerden yüzde 30 seviyesine düşürdü. 2002 yılında sadece 62 savunma projesi yürütülürken, bugün bu sayı 700’ü geçti. Aynı yıllarda savunma sanayinde faaliyet gösteren firma sayımız 56’dan 1500’e yaklaştı. Teknoparklarımızda üretilen teknoloji ürünlerinin ihracatı 4,8 milyar dolara yükseldi. 2003-2020 arasında yeni ya da ilave yatırımlar için 70.415 yatırım teşvik belgesi düzenledik. Yine bu dönemde İŞKUR aracılığıyla 9 milyon 21 bin vatandaşımız istihdam imkânına kavuştu.
IMF’e olan 23,5 milyar dolarlık borcumuzu özellikle de Mayıs 2013’te ödemek suretiyle sıfırladık, artık bizim IMF’e borcumuz yok. Ekonomimiz güçlendikçe, üretim kapasitemiz arttıkça sözümüzün de itibarı arttı. Takip eden, tüketen, başka ülkelerin pazarı olan bir ülke konumundan tasarlayan, üreten, ürettiğini dünyanın 200’ü aşkın ülkesine ihraç eden bir ülke konumuna geldik. Hamdolsun tüm bunları da 18 yıl gibi kısa bir sürede gerçekleştirdik.
Değerli Dostlar,
Herkesin ufku, denizi kadardır, derler. Biz kısa vadeli başarıların değil, asırlık hedeflerin peşinde koşuyoruz. Türkiye’yi 21. yüzyılın lider ülkelerinden biri yapmanın hayalini kuruyoruz. Katettiğimiz aşamalar elbette önemlidir, değerlidir. Ancak yaptıklarımız hayallerimizin sadece küçük bir parçasıdır, daha gidecek çok yolumuz, yazacak yeni başarı hikâyelerimiz var. Kanal İstanbul gibi daha gerçeğe dönüştürecek muhteşem projelerimiz var. Cumhuriyetimizin 100. yılını 2023 hedeflerimizle taçlandırmak gibi ideallerimiz var. 2053 ve 2071 gibi çağı aşan vizyonlarımız var. Son 18 yılda yaptıklarımız gibi inşallah bu hedefleri, hayalleri, vizyonları da yine birlikte gerçeğe dönüştüreceğiz, hiç şüpheniz olmasın.
Başarı hikâyelerimizi ülkemizin sıkıntıya girmesini bekleyen muhterislerle değil yine sizlerle, gayretli bilim adamlarımızla, araştırmacılarımızla, mühendislerimizle, cesur sanayicilerimizle, gençlerimizle, emekçilerimizle, Türkiye’nin potansiyeline inanan yatırımcılarımızla birlikte yazacağız.
İşte az önce buraya gelmeden Ankara’da Hidromek Firmamızın bir ekskavatörünü orada kullanmak suretiyle hamdolsun bir iftihar vesilemizi gördük, yaşadık. Ve dünyada ilkler arasında yer alan Hidromek Firmamız bizim bir iftihar vesilemiz. İnşallah şu anda testi falan çoktan aştı ve şimdi sürümde daha da aşmak suretiyle bizler de gerek ülkemizde, gerek dünyada tanıtımını, her şeyini yaparak, inşallah Hidromek’le nasıl markalar varsa dünyada değişik ülkelerin, bizim de markamız olarak dünyada yerini, yerimizi alacağız. Ben kendilerini kutluyorum. Tabii ki elektrikle, elektrik enerjisiyle işleyen böyle bir gerçekten ekskavatörün ülkemizin bir iftihar vesilesi olması bizi gururlandırmıştır. Bu aynı zamanda çevrecidir, böyle bir güzel özelliği de var. Yani kirleten değil tam aksine çevreci bir ekskavatör olarak bizim iftihar vesilemizdir, kutluyorum. TÜBİTAK’ın da destekleriyle iki senede 120 kişilik bir ekip gecesini gündüzünü bu işlere verdi. Böylece dünyanın ilk elektrikli ve lastik tekerlekli, sıfır emisyonlu 7 tonluk şehir ekskavatörü Türkiye’de üretilmiş oldu. Sadece bu proje bile müteşebbislerimizin vizyonu ile TÜBİTAK’ın araştırma-geliştirmede destekleri birleşince ortaya nelerin çıkabileceğini gösteriyor.
Aynı şekilde özel sektör, üniversite ve devlet işbirliği ile kovid-19’a karşı aşı ve ilaç geliştirme projelerimizde de önemli mesafe katediyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün listesinde yerli aşı geliştiren ülkeler arasında Amerika ve Çin’in ardından üçüncü sırada yer alıyoruz. TÜBİTAK öncülüğünde oluşturulan kovid-19 Türkiye platformu 8 farklı aşı ve 10 farklı ilaç projesi yürütüyor. Bu projeleri yürüten kıymetli hocalarımız ve paydaş kuruluşlarımız da bugün aramızda bulunuyor. Hamdolsun aşı çalışmalarımızda iki aşı adayımız hayvan deneyini başarılı bir şekilde tamamladı. Hatta bunlardan birisi Etik Kurul onayını da alarak, insanlar üzerinde klinik çalışma safhasına geldi. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumumuzun onayının ardından inşallah bu çalışmaları süratle başlatacağız.
Tabii aşının yanı sıra ilaç geliştirme faaliyetlerimiz de tüm hızıyla devam ediyor. Hekimlerimiz tarafından yoğun biçimde kullanılan favipiravir etkin maddesini baştan sona 8 basamağı içerecek şekilde sentezledik, ruhsatlı ve ticari bir ürüne dönüştürdük.
Bunun yanında ilaç geliştirme alanında kendi özgün projelerimiz de devam ediyor. Gerek aşı ve ilaç çalışmalarını yürüten bilim adamlarımıza, gerekse bu süreçte sorumluluk üstlenen kuruluşlarımıza gereken desteği veriyoruz, vereceğiz.
Bu amaçla TÜBİTAK Gebze Yerleşkesi’nde uçtan uca aşı ve ilaç geliştirilmesine imkân veren büyük deney hayvanları laboratuvarı da dâhil olmak üzere ileri seviye bir merkez kuruyoruz. Laboratuvarın hizmete girmesiyle beraber kovid-19 platformuyla başlayan birlikte çalışma ve üretme kültürünü bundan sonraki projelerde de sürdürmüş olacağız. Milli teknoloji hamlemizi yeni yatırımlar, yeni projelerle muhakkak devam ettireceğiz.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken resmi açılışlarını yaptığımız kritik teknolojik altyapıların ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye için çalışan, üreten, fikir ve alın teri döken herkese şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Kalın sağlıcakla.