15 Temmuz Şehitleri’ni Anma Töreninde Yaptıkları Konuşma

15.07.2020

Aziz Milletim,

Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,

Cumhur ittifakımızın çok değerli müşterek hareket planında birlikte yürüdüğümüz, güç paylaşımında bulunduğumuz milliyetçi hareket partisi genel başkanı ve meclisimizin bundan önceki süreçlerde özellikle başkanlığını yapmış olan Meclis Başkanlarımız,

Bu süreç içerisinde gerçekten yılmadan, usanmadan 15 Temmuz gecesi yüreğini her yönüyle kendilerini ortaya koyan Milletvekili Arkadaşlarım,

Değerli Basın Mensupları,

Şehitlerimizin Değerli Varisleri,

Gazilerimiz;

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hürmetle selamlıyorum. Sözlerimin hemen başında istiklalimizi ve istikbalimizi borçlu olduğumuz tüm şehitlerimize, özellikle de 15 Temmuz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Zaten şu anda önünde merasim yaptığımız mevcut anıtta da küfi olarak malum Rabbimizin buyurduğu, Allah yolunda öldürülenler ölüler demeyiniz, onlar diridirler, ancak siz bilmezseniz, hükmü yer almakta. Ve bu uğurda gerçekten şahadete koşan şehitlerimize de şahsım, milletim adına özellikle biz de şükranlarımızı ifade ediyoruz.

Bin yıldır her karışını şehit kanlarıyla suladığımız bu toprakların vatanımız haline gelmesi ve kalması için verdiğimiz mücadelelerde yer alan gazilerimizi minnetle yâd ediyorum.

15 Temmuz gecesi ülkemize saldıran FETÖ’cü hainlerin Türkiye Büyük Millet Meclisimizi özellikle hedef alması rastgele bir tercih değildir. Bu Meclis, masa başında değil, savaş meydanında kurulmuş bir Meclistir. Bu Meclis, sadece düşmanla değil, ihanetle de mücadele ederek zafere yürümüş bir Meclis’tir. Bu Meclis, ülkemizi her sıkıntılı dönemin ardından milletimizin umudu olarak yeniden ayağa kaldıran Meclis’tir. Bu Meclis, Polatlı’dan top sesleri gelirken de, tepesine bombalar yağdırılırken de azimle milletin hizmetinde olmayı sürdürmüş Meclis’tir. Bu Meclis, mayası bağımsızlık ateşiyle yoğrulmuş bir Meclistir. Bu Meclis, tarihe gömülmek istenen 700 yıllık bir cihan devletinden genç bir Cumhuriyet çıkartarak milletimizin ayağına takılmaya çalışılan prangayı kırıp atan bir Meclis’tir. Böyle bir Meclisin 10 yılı aşkın süre mensubu olarak görev yapmaktan şeref duyuyorum.

Millettin seçtiği Cumhurbaşkanı olarak, bu Meclis’te yemin ederek, göreve başlamış olmaktan şeref duyuyorum. Türkiye’nin en büyük yönetim reformunu bu Mecliste yürütmüş olmaktan şeref duyuyorum. Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak 17 yılı aşkın süredir bu Mecliste birlikte milletime hizmet etmekten şeref duyuyorum. Milli iradenin üstünlüğünü tesis etmek ve korumak için kimi zaman vesayete, kimi zaman darbecilere, kimi zaman teröristlere, kimi zaman küresel güçlere karşı bu Mecliste omuz omuza mücadele vermiş olmaktan şeref duyuyorum.

Dünyada gazi unvanının bu kadar hak eden ve bu kadar hakkıyla taşıyan bir başka meclis bilmiyorum. Dünyada meclisine bu kadar sahip çıkan ve gerektiğinde gövdesin ona siper eden bir başka millet de bilmiyorum. Rabbime bana böyle bir milletin ferdi olma şerefini bahşettiği için hamd ediyorum.

Değerli Arkadaşlar,

15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Özel Harekât Başkanlığı, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü ile Meclis binamıza bomba yağdıran darbeciler ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlardı. 15 Temmuz gecesi tanklar ve zırhlı araçlarıyla Ankara’nın, İstanbul’un caddelerinde önlerine gelen herkesi ezip geçerek, ilerleyen darbeciler yaptıkları işin gayet şuurundaydılar. 15 Temmuz gecesi devletin vatanı korumak üzere namuslarına emanet ettiği silahları millete çeviren darbeciler o tetiklere taammüden dokunuyor, bilerek kan döküyor, can alıyorlardı.

Eğer güçleri yetseydi, bu Meclisi taş üstünde taş bırakmayacak şekilde yıkmaktan çekinmeyeceklerinden emin olunuz.

Eğer güçleri yetseydi, ülkenin Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Başbakanı başta olmak üzere seçilmiş tüm yöneticilerini katletmekten çekinmeyeceklerine emin olunuz.

Eğer güçleri yetseydi, kendileri gibi düşünmeyen milletimizin her bir ferdine hayatı zehir etmekten çekinmeyeceklerine emin olunuz.

Eğer güçleri yetseydi, uğruna nice fedakârlıklar yaptığımız bin yıllık vatanımızı müstevlilere bırakmakta tereddüt etmeyeceklerinden emin olunuz.

Eğer güçleri yetseydi, Türk milletini Anadolu’dan ve Avrupa’dan kazıyıp atmak, İslam’ın tüm izlerini bu topraklardan silmek isteyenlerin bayram edeceğinden emin olunuz.

Hamdolsun, Allah’ın yardımı ve milletimizin direnişi sayesinde güçleri yetmedi ve darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.

15 Temmuz asla sıradan bir darbe girişimi değildir, arkasında çok büyük hesapların olduğu, gerçekleştiğinde ülke ve millet olarak bambaşka mecralara sürükleneceğimiz tarihi bir kırılma noktasıdır. Açık söylüyorum, Malazgirt’te ne olmuşsa, 15 Temmuz’da o olmuştur. Kosova’da, Niğbolu’da ne olmuşsa, 15 Temmuz’da o olmuştur. İstanbul Fethi’nde ne olmuşsa, 15 Temmuz’da o olmuştur. Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde ne olmuşsa, 15 Temmuz’da o olmuştur. Cumhuriyet tarihi boyunca neredeyse kesintisiz verdiğimiz terörle mücadelede ne olmuşsa, 15 Temmuz’da o olmuştur. Velhasıl, 15 Temmuz bu topraklarda yaşadığımız asırlar boyunca verdiğimiz varlık-yokluk mücadeleleri zincirinin en son halkasıdır. Her kim 15 Temmuz’u küçümsemeye, önemsizleştirmeye, itibarsızlaştırmaya, karikatürleştirmeye çalışıyorsa, bilin ki amacı işte bu derin tarihi anlamı gölgelemek, gözlerden kaçırmaktır.

Dünyada milletleri millet yapan ve asırlar boyunca etrafında birarada tutunulması sağlayan destanlara baktığımızda, çoğunun konu ve hacim olarak 15 Temmuz’un gerisinde olduğunu görürüz. Buna karşılık cihan savaşları, buna benzer gerçekten çok büyük katliamların, acıların yaşandığı bu bölgelerde hadiselerden ise herhangi bir destan, unutmayın ki çıkmamıştır.

Bazen tek bir kahraman koskoca bir milletin kaderini değiştirir. 15 Temmuz’da ülkemizde dört bir yanında milyonlarca kahraman ortaya çıkmış ve kendileriyle birlikte tüm milletin geleceğine damga vurmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisimiz ve o gece burada darbecilere duruşları ve sesleriyle meydan okuyan milletvekillerimiz dahi tek başına 15 Temmuz’u tarihimizin en önemli destanlarından biri yapmaya yeterlidir.

Değerli Arkadaşlar,

Ülkelerin ve milletlerin tarihi dönüm noktalarını anlamak için bu tür hadiselerin öncesiyle sonrasını mukayese etmek gerekir. Türkiye, 15 Temmuz öncesi FETÖ’cülerin bürokrasideki, medyadaki, sivil toplum kuruluşlarındaki, iş dünyasındaki, siyasetteki mensupları vasıtasıyla yaptığı herhangi bir hamleyi adeta sonu felçle sonuçlanan bir ülke durumundaydı. Çoğu defa yaşadığımız durumun sebebini özellikle bilmeden çok enerji sarf ediyor, az neticede elde ederek hedeflerimize doğru yol almaya çalışıyorduk. Elbette bir noktadan sonra ülkemizin karşılaştığı sıkıntıların gerisinde bu örgütün sülietini görmeye başladık. Ama örgütün sinsi yapısı sebebiyle tespitlerimizi somutlaştırmakta ve etkili tedbir almakta zorlanıyorduk.

Örgütün kendini pervasızca ilk belli ettiği yer 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimidir. Bu tarihten itibaren FETÖ’nün saldırıları ve ihanetleri artmıştır. FETÖ’nün asıl büyük hamlesi ise 15 Temmuz’da gelmiştir. Yüce Meclis, o gece milletimizin iman dolu göğsünün çelikleşmiş serhatti olarak görev yaparak darbecilerin bozgununu hızlandırmıştır. 15 Temmuz’da deşifre olan FETÖ hücrelerinin hızla tasfiyesiyle Türkiye her alanda yepyeni ufuklara kavuşmuş, yepyeni hamleler içine girmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri uzun yıllardır icrası için bir türlü harekete geçiremediğimiz operasyonlarını ardı ardına yapmaya başlamıştır. Bürokrasiden iş dünyasına kadar her yerde insanlarımız özgüvenle yönlerini geleceğe çevirmişlerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisimiz de çıkardığı kanunlarla ülkemizin reform gündemine çok önemli katkılarda bulunmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gibi tarihimizin en büyük yönetim reformunu hayata geçirmek bu Meclise nasip olmuştur.

15 Temmuz’un adeta perçinlediği birlik ve beraberliğimizin en önemli tezahürünü Türkiye Büyük Millet Meclisimizin çalışmalarında görmek mümkündür. Milli iradenin tecelligahı olan Meclisimiz, aynı zamanda bir olma, iri olma, diri olma, kardeş olma, hep birlikte Türkiye olma irademizin de zirvesidir. İşte onun için tek vatan dedik, tek bayrak dedik, tek millet dedik, tek devlet, dedik ve yolumuza böyle yürüdük. Hep birlikte önce Türkiye dediğimiz sürece bu Meclis’in çatısı altındaki görüş ayrılıklarının, tartışmaların, müzakerelerin hepsi de makbulümüzdür, hatta zenginlik kaynağımızdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi ülkemizdeki 83 milyon vatandaşımızla birlikte bölgemizdeki ve dünyadaki 100 milyonlarca kardeşimizin de umut kapısıdır. Aldığımız her karar, sarf ettiğimiz her söz, sergilediğimiz her duruş çarpan etkisiyle dalga dalga geniş bir coğrafyaya yayılmaktadır. Meclis’iyle, Cumhurbaşkanlığıyla, diplomasisiyle, ordusuyla, altyapısıyla hem kendimiz hem tüm dostlarımız için çok daha güçlü ve kararlı şekilde yolumuza devam ediyoruz.

Değerli Arkadaşlar,

Dünyada kartların yeniden karıldığı, sancılı olduğu kadar kritik bir dönemi girmiş bulunuyoruz. Türkiye gerek coğrafi ve stratejik konumu, gerekse kültürel ve tarihi birikimiyle bu sürecin tam merkezinde yer alıyor. 3 kıtanın kavşağında bulunan bir ülke olarak bu değişim sürecini başarıyla yönetmek mecburiyetindeyiz. Sadece kendimiz için değil, tüm komşularımız, yüz milyonlarca kardeşlerimiz için güçlü olmak, sağlam durmak zorundayız. Hiç kimsenin bizi hedeflerimizden koparmasına, büyük ve güçlü Türkiye idealimizden vazgeçirmesine müsaade edemeyiz. Kimin adına ve ne sebeple olursa olsun hiçbir gücün demokrasimizin ayaklarına yeni prangalar vurmasına göz yumamayız. Merhum Mehmet Akif’in dediği gibi, tarih ancak ibret almayanlar, hatalarından ders çıkarmayanlar için tekerrür eder. Milletin emanetini taşıyan siyasetçiler olarak bizlerin de tarihten ders alarak istikbalimizi inşa etmemiz gerekiyor. Özellikle koronavirüs salgını sonrası yeniden şekilleneceği anlaşılan yeni dünya düzeninde hak ettiğimiz yeri muhakkak almalıyız. Ülkemiz geçmişte önüne çıkan pek çok fırsatı maalesef değerlendirmemiş, kavgalar, kısır ideolojik çekişmeler sebebiyle enerjisini heba etmiştir. Neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan darbeler ve antidemokratik müdahaleler Türkiye’yi ikinci sınıf demokrasiye, dışa bağımlı bir ekonomiye mahkum etmiştir. Türkiye enerjisini boş tartışmalarla harcarken, yarışa benzer şartlarda başladığı birçok devlet kalkınma yolculuğunda ülkemize maalesef fark atmıştır.

Son 18 yılda demokrasiden ekonomiye, savunmadan terörle mücadeleye, sağlıktan, tarım, turizm, ulaştırma her ne olursa olsun her alanda yakalanan tarihi başarının gerisinde bu yanlışa düşmemekte gösterdiğimiz kararlılık vardır. Yalan, istismar ve gerilim siyasetini kapımıza asla yaklaştırmadık, yaklaştırmıyoruz ve yaklaştırmayacağız. Milletin gündemini iftira ve yalanlarla zehirleyen şeref ve edep fukaralarına rağmen vakarımızdan bir an olsun taviz vermedik, vermeyeceğiz. Etnik, dini ve mezhebi farklılıklar üzerinden milletimizin bölünmesine, parçalanmasına müsaade etmedik, etmeyeceğiz. İnsanımızı birbirine düşürmeye çalışanlara inat hep 83 milyonun kardeşliğini, kader ortaklığını savunduk, savunacağız. Vesayetin gölgesine sığınmak yerine, milletin sinesine sığınmayı tercih ettik. Bizim nazarımızda hiçbir şey Türkiye’nin istiklalinden, vatanımızın istikbalinden, milletimizin birlik ve beraberliğinden daha kıymetli değildir. Hep söylediğimiz gibi, söz konusu vatansa ve milletse gerisi teferruattır. Kefenimizi giyerek çıktığımız bu kutlu yolculukta milli iradenin üstünde bir güç, millete hizmetkârlıktan daha büyük bir paye tanımıyoruz.

 İnşallah bundan sonra da aynı samimiyetle mücadelemizi sürdüreceğiz. Şimdiye kadar olduğu gibi ayrıştırmanın değil kucaklaştırmanın, kavganın değil barışın tarafında yer alacağız. Sokak terörüyle, şiddetle, baskıyla Türk siyasetini esir almaya heveslenenleri inşallah hep birlikte hüsrana uğratacağız. Kendi ikbal ve çıkarları için Türkiye’yi ateşe atmaya hazır muhterislere inat 15 Temmuz gecesi olduğu gibi gerektiğinde milletimizle sırt sırta verip, vatanımız, demokrasimiz, bağımsızlığımızı savunmaya devam edeceğiz.

15 Temmuz’un 4. yıl dönümünde o büyük destanın seneyi devriyesinde buradan samimi bir çağrıda bulunmak istiyorum. Yüce Meclis’in çatısı altında görev yapan kalbi millet ve memleket sevdasıyla yanıp tutuşan herkesi büyük ve güçlü Türkiye davamıza destek olmaya davet ediyorum. Gelin şehitlerimizin emanetine hep beraber sahip çıkalım. Gelin bu ülkeyi 2023 hedeflerine birlikte ulaştıralım. Gelin, 2023 ve 2071 vizyonumuzu beraber inşa edelim. Gelin Türkiye’yi aydınlık yarınlara hep birlikte taşıyalım. Bunu başardığımızda Allah’ın izniyle ülkemizin önünü kesebilecek, milletimizi hedeflerine ulaşmaktan alıkoyacak hiçbir engel yoktur. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken bir kez daha aziz şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi şükranla yad ediyorum. Sizleri tekraren sevgiyle, saygıyla selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum.

Kalın sağlıcakla.