Estonya Devlet Başkanı Sayın Thomas Hendrik Ilves,
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin Kıymetli Üyeleri,
İş Dünyamızın Değerli Temsilcileri,
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Türkiye İnovasyon Haftası etkinliklerinin ülkemiz ve iş dünyamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
İnovalig Ödülleri’ni takdim edeceğimiz firmalarımızı ve temsilcilerimizi tebrik ediyorum. Dünyada ve ülkemizde inovasyon veya dilimize çevrilebilen ifadesiyle yenilikçilik alanında fark ortaya koymuş isimleri biraraya getiren bu etkinliğin özellikle düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. İnovasyon konusuna değer veren sanayicilerimizi, profesyonelleri, akademisyenleri, araştırmacıları, medya mensuplarını buluşturan bu toplantının ülkemizin geleceğine ışık tutacağına inanıyorum.
Biz yapı olarak girişimciliğe, yenilikçiliğe, üretkenliğe açık bir milletiz. Nitekim İnovasyon Haftası etkinlikleri çerçevesinde paylaşılan çalışmalar, hikâyeler, ürünler milletimizin bu özelliğini açıkça ortaya koyuyor. Peki, buna rağmen neden hâlâ hedeflerimizin uzağındayız? Bizim en büyük sorunumuz; sistemli, düzenli ve sabırlı çalışmayı öğrenmekte zorlanıyor oluşumuzdur. Bir an önce neticeye ulaşmak istediğimiz için hep kestirme yollardan gidiyor ve bu sebeple pek çok işi yarım bırakıyoruz. Bunun için de maalesef hedeflediğimiz şeyleri gerçekleştiremiyoruz. Son yıllarda bu doğrultuda olumlu yönde ciddi mesafeler kat ettiğimizi görmekten memnunum.
Geçtiğimiz günlerde açılışını yaptığımız IDEF 2019 Savunma Sanayi Fuarı’nda gerçekten çok önemli ürünlerin sergilendiğini gördük. Diğer ülkelerin yarım asırlık çalışmayla geldiği yere bizim firmalarımız, bizim girişimcilerimiz 3,5 yıllık bir gayretle ulaşabiliyor. Aynı şekilde diplomasiden finansa kadar her alanda benzer birikimlere sahip olduk. Bunun için artık Türkiye olarak yaptırım hedeflerini çok daha soğukkanlı olarak karşılayabiliyoruz. Ülkemizi hedef alan operasyonlar karşısında giderek çok daha güçlü bir duruş sergileyebiliyoruz. Eskiler kötü komşu insanı hacet sahibi eder, derler. Biz de maruz kaldığımız haksızlıklar, adaletsizlikler, saldırılar, tuzaklar, tezgâhlar karşısında her alanda kendi göbeğimizi kendimiz kesmeyi başardık. Bir dağ ne kadar yüce olsa, dağ kenarı yol olur türküsünde olduğu gibi önümüzdeki engelleri aşacak bir yolu mutlaka buluyoruz.
İnovasyona, yani yenilikçiliğe uygun yapımız, bu başarının gerisinde yatan en önemli sebeptir. Bugün ortaöğretimden üniversitelerimize, iş dünyamızdan kültür-sanata kadar, her alanda gözle görülür bir inovasyon heyecanına şahit oluyoruz. Sizler gerek ihracatımızın artırılması ve niteliğinin yükseltilmesi, gerek diğer alanlarda ortaya koyduğunuz gayretlerle ülkemizin beka mücadelesinin en ön saflarında yer alıyorsunuz. Bunun için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Ülkemiz ihracatının tek çatı kuruluşu olan Türkiye İhracatçılar Meclisi 83 bin üyesiyle Türk ticaret diplomasisinin sahadaki en büyük gücüdür. Bugün Türkiye dünyadaki 222 ülke ve bölgede ürünleriyle bayrak gösteriyor. Geçtiğimiz ay itibariyle ihracatımız bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5,4 artarak 15 milyar 273 milyon dolara ulaşırken, ithalatımız yüzde 14,6 azalarak 18,1 milyar dolara geriledi. Böylece dış ticaret açığımız yüzde 57,8 azalarak 2 milyar 831 milyon dolar olarak gerçekleşti. İhracatımızın ithalatımızı karşılama oranı ise geçen yılın Nisan ayında yüzde 68,3 iken, bu yıl aynı oran yüzde 84,4’e yükseldi.
Bizim için artık mal ve hizmet ihracatı tek başına yeterli değildir. 2023 hedeflerimize ulaşabilmemiz için yaptığımız ihracatın katma değerini yükseltmemiz gerekiyor. Her konuda olduğu gibi ihracat hususunda da bir düğüm noktası vardır. Onu aşana kadar adeta iğneyle kuyu kazar gibi çalışmamız gerekiyor. Ama bu düğümü çözdüğünüzde bir anda adeta kanatlanıp uçmaya başladığınızı görürsünüz. Türkiye iğneyle kuyu kazma noktasını geride bırakmış ve kanatlanıp uçma aşamasının eşiğine gelmiş bir ülkedir. Reel sektörümüzle, finans sektörümüzle, ekonomi yönetimimizle, hepsinden önemli güç kaynağımız olan milletimizle el ele verdiğimizde Allah’ın izniyle bunu başaracağımıza inanıyorum.
24 Haziran’la birlikte fiilen uygulamaya koyduğumuz yeni yönetim sistemimiz bu konudaki en önemli fırsatımızdır. Başbakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığımız boyunca gittiğimiz her yerde mal ve hizmet ihracatçılarımızın, girişimcilerimizin sesi olmaya, onların önlerini hep açmaya çalıştık. Hamdolsun ülkemizi çok önemli bir yere de getirdik. Bundan sonra hep birlikte daha çok çalışacağız, sanayicimiz daha çok üretecek, girişimcilerimiz daha çok yatırım yapacak, ihracatçılarımız yeni pazarlar bulacak ve böylece hep birlikte ileriye gideceğiz. İhracatımızın katma değerini yükseltmek için inovasyona, tasarıma, teknolojiye, araştırma, geliştirmeye daha çok önem vereceğiz.
İki yıl önceki etkinliğin kapanış töreninde ülkemizden ve dünyadan verdiğim örneklerle bu konuda önümüzün ne kadar açık olduğunu ifade etmiştim. Biz üretkenlikte değil, bunu sisteme bağlayıp ticarileştirmede sıkıntı yaşıyoruz. İnşallah bu tür platformlar en ücra köşedeki marangozumuzdan, yüksek teknolojiye dayalı üretim yapan en modern tesisimize kadar her yerde bu anlayışın yerleşmesine katkıda bulunacaktır. Bu yaklaşımı yaygınlaştırdığımızda ne kaynak sıkıntı, ne pazar sıkıntısı yaşarız. Bir de bunun üzerine bizim insanımızın çalışma azmini ve becerisini eklediğimizde Allah’ın izniyle ulaşamayacağımız hedef yoktur. İşte göreve geldiğimizde Türkiye’nin ihracatı 36 milyar dolardı, ama şimdi 169 milyar dolara ulaştık. Ve bu yıl inşallah bunu çok daha ilerilere taşıyacağız.
Değerli Arkadaşlar,
Giderek sertleşen rekabet ortamının üreticilerimizin maliyetlerini aşağıya, ürün kalitesini de yukarıya doğru çekmeye zorladığını elbette biliyoruz. Bu zor denklemin çözüm yolu da inovasyondan, yenilikçilikten geçiyor. Yapay zekânın her alanda varlığını ve etkinliğini hissettirdiği bir dönemde konvansiyonel yöntemlerle rekabette öne çıkamayız. Bugün dünyanın en büyük 10 şirketine baktığımızda 8’nin teknoloji ve iletişim devlerinden oluştuğunu görüyoruz. Bu durum, verinin en az üretim kadar değerli olduğu bir dünyaya doğru gittiğimizi gösteriyor. Dijital dönüşüme işte bu sebeple kritik bir politika olarak sahip çıkıyoruz. Cumhurbaşkanlığı’nda doğrudan şahsıma bağlı bir dijital dönüşüm ofisi kurarak, bu işi lafta bırakmadık, icraata da döktük. E-devlet uygulamalarıyla tüm kamu kurumlarında dijital dönüşümü hızlandırdık ve bununla birlikte tabii ki dijital ekonomiyi de hızlandırmış bulunuyoruz. Dünyada ve ülkemizde dijital dönüşümü gerçekleştiren devletlerin prestiji, şirketlerin de değerleri hızla artıyor. Buna karşılık hâlâ eski düzende devam edenler ise hızla irtifa kaybediyor. Geleceğin ekonomisinin eko sistemi içinde kalmanın yolu bu sürecin anahtar kavramı olan inovasyondan geçiyor. İhracatçılarımız, büyük sanayicilerimiz ve KOBİ’lerimiz başta olmak üzere ülkemiz ekonomisinin tüm bileşenlerinin yeni dönemin ruhunu kavradığına inanıyorum. Cumhurbaşkanı olarak bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hep yanınızda yer alacağım.
Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırana kadar hiçbir birimize durmak, dinlenmek yok. Dünyaya ne kadar açılırsak hedeflerimize o derece yaklaşırız. Her ne kadar birileri bizi kendi içimize kapanmaya zorluyorsa da, bu tuzağa düşmeyeceğiz. Kendimiz için, evlatlarımızın geleceği ve umudunu bize bağlamış tüm dostlarımız için her alanda ülkemizi zirveye taşıyacağız. Bu millet bir asır önce Doğudan, Batıdan, Kuzeyden Güneyden ve hatta içeriden saldırıya uğradığı dönemde pes etmedi, mücadeleyi bırakmadı ki, şimdi ümitsizliğe düşsün. Göreve geldiğimde bizim savunma sanayindeki yerli üretimimiz yüzde 20’ydi, ama şimdi bizim yerli üretimimiz yüzde 68’e çıktı. Eğer biz savunma sanayinde yüzde 68’i yakalamamış olsaydık bu terörle mücadelede şu anda ulaştığımız başarıyı sağlayamazdık. Ama savunma sanayindeki bu güç bize terörle mücadelede başarıyı getirdi ve terörle mücadele artarak devam ederken, inşallah çok kısa zamanda da terörün belini bu ülkede kıracağız, buna inancımız tam.
Mesele siyasi ve diplomatik güçse, bugün Türkiye bölgesinde ve dünyada sözüne en çok kulak verilen ülkelerin başında geliyor. Mesele ekonomik güçse 17 yılda ülkemizi 3 katından fazla büyütmeyi, ihracatını 4,5 katından fazla, turizmini 4 kata yakın arttırmayı başarmış bir ülkeyiz. Mesele askeri güç ve güvenlikse dünyanın en tehlikeli, en eli kanlı terör örgütlerini yerle yeksan etmiş bir ülkeyiz.
Mesele birlik ve beraberlikse hamdolsun vesayetle mücadeleden, darbe girişimlerine kadar her konuda tek yürek, tek yumruk olarak hareket eden bir milletiz. Ecdadın çok daha kötü şartlarda 600 yıllık bir cihan devletinin küllerinden yepyeni bir Cumhuriyet kurmayı başardığı yerde biz bu genç fidanı yeni bir çınara dönüştürmeyi hayli hayli başarırız hiç bundan endişeniz olmasın.
İstedikleri kadar birliğimize, beraberliğimize, ekonomimize, sınırlarımıza saldırsınlar, istedikleri kadar tuzaklar kursunlar bu tür operasyonlar sadece bizim hedeflerimize ulaşma azmimizi daha da perçinler, bizi mücadelemizde daha da güçlü kılar. Çünkü Türkiye artık her üflendiğinde, her çelme takıldığında yere kapaklanan o eski Türkiye değildir.
Değerli Arkadaşlar,
Sevgili Gençler,
Türkiye Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonraki en büyük atılımını geçtiğimiz 17 yılda yapmıştır. Rahmetli Menderes’le demokrasinin, rahmetli Özal’la dışarıya açılmanın tadına varan ülkemiz, AK Parti iktidarlarıyla dünya ile rekabet edecek bir özgüvene kavuşmuştur. Bugün diplomatlarımız ve iş adamlarımız başta olmak üzere tüm vatandaşlarımız dünyanın her yerinde göğüslerini gererek ülkelerini temsil edebiliyor. Arkasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücünü hisseden her Türk vatandaşı hakkını aramaktan, yeni girişimlere kadar tüm konularda kendini güvende hissediyor. Ülkemizin bu yükselişi, tarihi, siyasi ve ekonomik olarak rekabet içinde olduğumuz kesimleri elbette rahatsız ediyor. Tüm sorumluluklarını yerine getirdiği halde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye yapılmamasının başka bir izahı olabilir mi? Neymiş? Avrupa Birliği’ne tam üye olmak için çok fazla büyükmüşüz. Ee yani şimdi bunlar böyle istiyor diye, bunların paşa keyfi öyle istiyor diye biz küçülelim mi? Herhalde ben boşuna en az 3 çocuk demiyorum, daha büyüyeceğiz. Ne kadar büyürsek bilesiniz ki o kadar güçlü olacağız ve en büyük korkuları buradan geliyor.
Bugün Avrupa ülkeleri hâlâ huzur içinde yaşıyor olmalarını Türkiye’nin 4 milyon sığınmacıyı kendi topraklarında misafir etmesine borçludur. Bizimle görüştükleri zaman size çok teşekkür ediyoruz, bu kadar mülteciyi misafir ediyorsunuz, size ne kadar teşekkür etsek azdır. Tamam, iyi-güzel de, hani söz vermiştiniz 3+3, 6 milyar euro bize ödeyecektiniz, o ne oldu? Bunlar dürüst değil, bunların hayatı yalan. Bunlar sözlerini yerine getirmese de biz Türkiye olarak şu ana kadar 35-36 milyar dolar burada harcama yaptık, bundan sonra da yapacağız. Bazıları burada rahatsızlık duyabilir duysun. Gençler unutmayın, bizim medeniyetimiz ensar ve muhacir olayını çok iyi bilir. Dolayısıyla, biz şu anda bombalardan, varil bombalarından kaçan bu insanlara kapılarımızı açarak ensar görevini yerine getirdik.
Aynı durum bizim de başımıza gelebilirdi, hamdolsun böyle bir şey yok. Ama biz bu görevi yerine getirmek suretiyle tüm insanlığa bir ders verdik, hâlâ bu dersi veriyoruz ve vereceğiz. Şunu unutmayın: Biz kaybeden olmayacağız, biz yine kazanan olacağız ve bu bölgenin kazananı da yine biz olacağız. Hadi para pulu bir kenara bıraktık, ülkemizin Suriye topraklarını yeniden güvenli hale getirme çabalarına da destek bulamıyoruz. Geçenlerde bir Batılı yazar hanımefendi onu söyledi, hâlâ Türkiye’ye niye çamur atıyorsunuz, Türkiye hiçbir Batı ülkesinin yapamadığını yaptı ve yapmaya devam ediyor, The Times’ta bu yazıyı kaleme aldı. Hâlâ kafalarında bir Türk baharı özlemi var. Hâlbuki onların baharlarının girdiği her yer kara kışa dönmüştür. İşte buyurun, Avrupa şehirleri cayır cayır yanmaya başladı, buna rağmen hâlâ Türkiye’deki sosyal fay hatlarını kaşımak isteyenler, önce kendi oturdukları zeminin çürüklüğüne bir baksınlar, daha çok yanacaksınız, yanacaksınız. Seçim sonuçları üzerinden Türkiye’nin geleceğiyle ilgili siyaset mühendisliği hesaplarına girişenlerin bakacağı yer bizim Rabia’mızdır. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet şiarımız etrafında sıkı sıkıya kenetlenmiş olduğunu görmeyenlere her fırsatta bunu hatırlatmaya devam edeceğiz.
Suriye’yi önce bataklık haline getirip sonra bundan şikâyet edenler, şimdi de ülkemizin sınırlarını bir terör koridoruyla kuşatmaya çalışıyorlar. Şimdi yüzyılın projesi diye bir şey çıkardılar. Ne yapacaksınız? Bu ne biliyor musunuz? Bu proje tamamen Ortadoğu’yu karıştırma projesidir; böl-parçala-yut mantığının yeni bir jargonla uygulamasıdır. Türkiye olarak biz buna da müsaade etmeyeceğiz. Suriye’de ülkemize yönelik hiçbir tehdide izin vermeyeceğiz. Münbiç ve Fırat’ın doğusu dahil tüm Suriye topraklarını, buraların gerçek sahiplerine teslim edene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Ülkemizin savunma ihtiyaçlarına saygı duymayıp yaptırım tehditleriyle bizi köşeye sıkıştıracaklarını sananlara diyoruz ki; Türkiye ne Ortadoğu’dur, ne Balkanlar’dır, ne Güney Amerika’dır. Türkiye, binlerce yıllık devlet tecrübesi, muhteşem medeniyet geçmişi ve coğrafyasındaki bin yıllık hâkimiyetiyle, birikimiyle kimsenin yutamayacağı kadar büyük bir lokmadır; bunu böyle biliniz.
Ülkemizin bağımsızlığına karşı yapılacak ekonomik ve siyasi her hamle başarısız kalmaya mahkûmdur. Sonu ölüm de olsa mücadeleden korkmayan ve kaçmayan bir milleti küçük oyunlarla teslim alabileceklerini sananlara yanıldıklarını göstermeye her zaman hazırız. Çanakkale’den 15 Temmuz’a kadar bunu hep yaptık. Gazi Mustafa Kemal’le Çanakkale’de, hey onbeşli onbeşli diyoruz ya, onbeşlilerle biz bunlara gereken dersi orada verdik mi? Verdik. Seyit Onbaşı’yla verdik mi? Verdik. Bugün çok daha farklı bir yerdeyiz. Bu milletin istiklaline ve istikbaline göz dikip de iflah olan kimse yoktur.
Biz tüm imkânlarımız ve enerjimizle 2023 hedeflerimize odaklanmış durumdayız. Hiç kimsenin bizi asıl gündemimizden kopartarak kısır çekişmelerin, masa başında yazılmış senaryoların içine hapsetmesine izin vermeyeceğiz. İşte burada olduğu gibi hep üretimi, ihracatı, büyümeyi, gelişmeyi, kalkınmayı, inovasyonu, istihdamı, eğitimi, yatırımı, projeyi konuşacak ve bunları hayata geçireceğiz.
Bu duygularla bir kez daha Türkiye İnovasyon Haftası’nın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Ödül vereceğimiz firmalarımızı tekraren tebrik ediyorum. Bu ülkenin geleceği için emek harcayan, alın teri döken, çaba gösteren herkese şükranlarımı sunuyorum.
Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.