Aziz İstanbullular,
Değerli Esnaf ve Sanatkâr Kardeşlerim,
Kıymetli Misafirler,
Hanımefendiler,
Beyefendiler,
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Bugün 19’uncu gününü de geride bıraktığımız Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyorum. Rabim bu mübarek günlerde tuttuğunuz oruçları, eda ettiğiniz ibadetleri, yaptığınız hayırları kabul eylesin diyorum.
Ramazan vesilesiyle dünyanın dört bir yanında kendilerine uzanacak bir şefkat eli bekleyen tüm mazlumlara, tüm Müslümanlara Rabbimizin kolaylık sağlamasını diliyorum.
Şimdiden 10 gün sonra idrak edeceğimiz Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum.
Üye sayısı 200 binin üzerinde olan İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliğimiz, bağlı 148 meslek kuruluşuyla başlı başına bir ekonomik devidir. Bizleri bu güzel iftar sofrası etrafında buluşturan birlik yönetimimize şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.
Şu anda İstanbul halkına hizmet için tezgâhının, direksiyonun, ekmek teknesinin başında ter döken tüm esnaf, sanatkâr kardeşlerime hassaten selamlarımı gönderiyorum.
Evlatlarına bırakacağı en büyük mirası helalinden kazanmak olarak gören, yüreğiyle, bileğiyle, emeğiyle çalışan, üreten, hizmet veren tüm kardeşlerimize Allah kolaylık versin, bereket versin, sağlık, afiyet versin diyorum.
Kendileri, aileleri, şehirleri ve ülkeleri için emekleri yanında gerektiğinde canlarını ortaya koyan, gerektiğinde fisebilillah mücadele veren siz esnaf ve sanatkârlarımıza şükran borcumuzu asla ödemeyiz. Birkaç çürük elmanın, birkaç kendini bilmezin bu nezih ve büyük ailenin adını lekelemesine izin vermeden sizleri ekonomik ve sosyal olarak hak ettiğiniz konuma getirmek için hep birlikte çalışmayı sürdüreceğiz.
Geçmişte esnaflık yapmış, hayatı boyunca hep sizlere birlikte olmuş, sizlerle birlikte yol yürümüş bir kardeşiniz olarak her meselenizi kendi meselem olarak gördüğümü bilmenizi istiyorum. İstanbul’a yaptığımız yatırımların, getirdiğimiz hizmetlerin pek çoğunun ilhamını yine sizlerden aldık. Trafik sorunundan turizmin geliştirilmesine kadar hemen her alanda önce sizleri dinledik, teşhislerinizi, tenkitlerinizi, taleplerinizi, tavsiyelerinizi aldık, sonra çözüm için kolları sıvadık. Hamdolsun, el birliğiyle İstanbul’u bir dünya şehri haline getirdik. Eksiklerimiz yok mu? Elbette var, bunları birlikte çözeceğiz. Yeter ki gönül bağımız güçlü olsun, yeter ki kalpten kalbe giden o yol hep açık kalsın.
Biz sizleri seviyoruz, sizin de bizi sevdiğinizi biliyoruz, öyleyse aramıza kimsenin girmesine gelin izin vermeyelim. 15 milyonu aşkın nüfusuyla İstanbul için ve 82 milyonu aşkın nüfusuyla Türkiye için ne yapılacaksa birlikte yapalım.
Ecdadın bin yıllık tecrübesinden süzülüp gelen ahilik duası bizim en önemli kılavuzumuz olmalıdır. Az önce Sayın Binali Yıldırım kardeşim ifade etti, ne diyor bu kardeşlik duasında? Tekrarında fayda var; inançta sebat, doğru yolda olgunluk, dilde açıklık, sözde düzgünlük, işte kuvvet, çalışmada dikkat, mal ve rızıkta bolluk, dostlara sevgi, akrabalara şefkat; evet, işte bunlara sıkı sıkıya sarıldığımızda Allah’ın izniyle önümüzde çözülemeyecek hiçbir mesele, aşılamayacak hiçbir engel yoktur.
Kardeşlerim,
Esnaf ve sanatkârlarımız için bugüne kadar yaptıklarımızın en yakın şahidi sizlersiniz. Günümüz şartlarına uygun yeni bir esnaf ve sanatkârlar kanununu biz çıkardık. Sıkıntıya düşen kardeşlerimizin borçlarını defalarca yeniden yapılandırarak işlerini sürdürebilmelerini temin ettik. Emeklilik sonrası işine devam eden esnaf ve sanatkârımızın destek primi ödemelerini kaldırarak emekli maaşlarında yüzde 10’luk ilave bir artış sağladık. Ayrıca, sigorta primlerinde de indirim yaptık. Sağlık hizmetlerinden yararlanma şartlarını kolaylaştırdık. İstihdam desteğiyle, düşük faizli kredi desteğiyle, pek çok farklı kalemdeki destek ve teşviklerle sizlerin hep yanında olduk. Gençler, kadınlar, engelliler için ilave destekler getirdik. Ticari olarak kullanılan araçların yenilenebilmesi için ÖTV’yi sıfırlamıştık. Gerekirse önümüzdeki ay sonunda biten bu uygulamanın süresini de uzatabiliriz.
Sizlerden Sosyal Güvenlik Kurumu ödemeleriniz konusunda hassasiyet göstermenizi rica ediyorum. Türkiye bu konuda dünyanın en makul tarifelerini uyguluyor. Devlet olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nu zaten yeterince destekliyoruz. Sizlerin de prim ödemelerinizi aksatmayarak bu kurumumuza sahip çıkacağınıza inanıyorum.
Taksiler konusunda hala şikâyetler geliyor. Dijitalleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak geliştirilen ve milli bir yazılım olan İTAKSİ uygulaması şehir içi ulaşımda önemli bir ihtiyacı karşılayacaktır.
Diğer taraftan, hizmet kalitesinin önemli bir unsuru olan araç kalitesi ÖTV indirimine rağmen hala yeterince yükseltilebilmiş değildir. Turkuaz ve siyah taksi alternatifleri bu yüzden revaç buluyor. Araç kalitesinin yükseltilebilmesi yanında taksi şoförlerimizin de çağın gereklerine uygun iletişim becerileriyle donanmış olması gerekiyor. Esnaf demek, milletin taleplerine uygun hizmet veren kişi demektir. Bu konuda özellikle geçenlerde Dolmabahçe Sarayı’nda gençlerle bir sohbetim oldu. Çıktım, baktım dışarıdan bir grup geldiler, Uber’le ilgili bizim halimiz ne olacak dediler. Ben de tabii kendilerine şunu söyledim: Bizim literatürümüzde Uber diye bir şey yok dedim. Uber olayının korsan taksicilikten bir farkı yok. Sizler hangi yasaya göre böyle bir şeyi çıkardınız, kendi kendinize böyle bir şeyi icat ettiniz, döküldünüz sokaklara Uber de, Uber diyorsunuz. Şu anda bizim taksilerimiz-taksicilerimiz, onların hakkını gasp ederek kusura bakmayın size devredemeyiz, dedim. Bunun için de dünya Uber taksiciler kuruluşunun başındaki şahsa ben randevu vermedim, hala da vermiyorum. Vermeyince bunlar da ne yaptılar? Buradaki takım taklavat ne var ne yok hepsini götürdüler. Bakın, ne aldanan olacağız, ne aldatan olacağız; olay bu. Ben yaptığımı söylüyorum, ama birileri de bol bol maalesef yalan-yanlış söylüyor. Onun için kardeşlerim; Uber konusu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak bizde bitmiştir, böyle bir şey yok. Madem insanlarımız taksiler konusunda daha yüksek standartlar istiyor, öyleyse hep birlikte bunları taksici kardeşlerim ne yapacaklar, karşılamanın yollarını arayacaklar.
Geçenlerde İstanbul Taksiciler Odasıyla havalimanında biraraya geldim, onlarla da konuştum, kendilerine de bunları söyledim. Bak dedim, taksilerimizi icabında yenileyeceğiz, bize düşen neyse biz gerekli desteği veririz. Taksicilerimiz de taksi içerisinde sakın sigara içmeyecek, içirtmeyecek, öyle mi? Ve taksilerimiz de tabii pırıl pırıl olacak, çünkü İstanbulluya pırıl pırıl taksiler yakışır. Hatta belki inşallah Sayın Başkanımız seçimlerden sonra biraraya gelecek, biz de onlarla biraraya geleceğiz ve burada İstanbul’a yönelik belki modellerde bile değişime de gidilebilir. Olur mu? Olur. Dünyanın bazı ülkelerinde bunlar farklılık arz eden şeylerdir ve bu adımı da atarız.
Hatırlayın, İstanbul’a Belediye Başkanı olduğum zaman İstanbul’da o ilginç Ikarus otobüsleri vardı, mazot kokusundan otobüsün içine geçilmez, koltuklar hep mazotlu bezlerle temizlenirdi, rezillik. Geldim, Ikarus otobüsleri ve dedim ki; benim halkıma bunlar yakışmıyor. Şimdi marka reklamı yapmayalım ama, tuttuk dedik ki biz İstanbul’a Mercedes otobüs alacağız ve Mercedes otobüsler İstanbul’a öyle girdi. Man otobüslerini öyle aldık. BMC’yi öyle aldık, onlar bu şekilde girdi. Hatta hatta Kore’den o zaman Hyundai otobüslerini de halk otobüsleri olarak aldık. Biz en üst seviyeye, İstanbul halkını en kaliteye inşallah ulaştıracağız dedik ve ulaştırdık. Şimdi aynı şey tüm diğer taksilerde, taksiciler de bu kararı alabilir, bu adımları atabiliriz.
Unutmayın, milletle inatlaşılmaz, millete tâbi olunur, millete hizmet edilir. Siz iyi hizmet verirseniz, millet de size karşılığını ödemekten imtina etmez. Bunun için taksi tarifeleri her yıl Haziran ayı sonunda periyodik olarak inşallah düzenlenecektir.
Diğer esnaf ve sanatkâr kardeşlerimizle ilgili de, kendi ihtiyaçlarına ve taleplerine uygun pek çok düzenlemeyi hayata geçirdik, geçirmeye devam edeceğiz.
Kardeşlerim,
Türkiye 31 Mart’ta bir seçim yaşadı. Bu seçimde büyükşehir, il, ilçe, belde belediye başkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi, mahallelerimizin muhtarlarını belirledik. Yüksek Seçim Kurulu yapılan itirazları değerlendirerek diğer bazı ilçe ve beldelerle birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri ile de ilgili yenileme kararı verdi. Önceki gün bu kararın gerekçeleri de 250 sayfalık bir metin halinde yayınlandı. Yüksek Seçim Kurulu’nun tespitlerine göre, İstanbul’daki 31.186 sandığın 754’ünün başkanları açıkça kanuna aykırı şekilde atanmıştır. İşte hırsızlık burada, çalma burada. Sandık kurulu başkanları seçim sonucuna etki edebilecek yetki ve hareket imkânına sahip kişilerdir. Bu sandıklarda oy kullanan kişi sayısı 212 binin üzerindedir. Niye sayıma yaklaşmadınız, tekrar tümünü sayalım dedik, niye yaklaşmadınız? Dolayısıyla kanuna aykırı atanmış bu sandıklarda kullanılan 212 binden fazla oy şüpheli duruma düşmüştür. Peki, seçimi kazandığı ilan edilen adayla ikinci sıradaki aday arasındaki fark ne kadardır? Bu fark 28 binden başlamış, en son 13.729’a kadar inmiştir. Bu ne demektir? Burada şaibe var, şüphe var. Ve 1963’te şüpheye dayalı olarak seçimler iptal edilmiştir Türkiye’de.
Üstelik Yüksek Seçim Kurulu’nun resmen tespitini yaptığı tek sorun bu da değildir. Gerekçeli karara göre İstanbul genelinde 18 sandığın sayım-döküm cetveli bulunamamıştır, 90 sandığın sayım-döküm cetvelleri de sandık kurulu üyelerinin hiçbiri tarafından imzalanmamış olduğu için güvenirliliğini yitirmiştir. Böylece toplam 108 sandığın ve bu sandıklardaki 30 binin üzerindeki oy yok hükmünde sayılmıştır. Bir kez daha tekrarlıyorum; iki adayın arasındaki oy farkı 13.729.
Sandık kurulu üyeleriyle ve sandıklarla ilgili bu iki mesele birlikte değerlendirildiğinde birinde 212 bin, diğerinde 30 bin oy şüpheli hale gelmektedir. Böyle bir durumda seçimin yenilenmesi kararı verilmesinden daha tabii ne olabilir? Birileri bu karar sebebiyle hem Yüksek Seçim Kurulu’na, hem de AK Parti’ye yükleniyor, saldırıyor, hakaret ediyor. Acaba bu kesimler ortaya çıkan tablo karşısında bizim ne yapmamızı bekliyorlardı? İstanbul halkının bir yanda 212 bin, diğer yanda 30 bin oyuna halel gelmesine göz mü yummalıydık? Hadi diyelim ki bu durumun ortaya çıkmasında sandıklara yeteri kadar sahip çıkamadığımız için bizim eksiğimizin, hatamızın, yanlışımızın da bir nebze payı var. Peki, hırsızın hiç mi suçu yok?, bir de buna bakalım. Milletin AK Parti’ye verdiği oyları gasp edenlerin hiç mi kabahati yok. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu’na ve AK Parti’ye saldıranların hiçbirinin dönüp de sandıklardaki oyların şaibeli hale gelmesine yol açanlara tek kelime ettiklerini duymadık.
Üstelik Yüksek Seçim Kurulu mazbatayı bir adaydan alıp ötekine vermemiş, çözümün yeniden sandıkta aranmasına hükmetmiştir. Demokrasiye inanan, milli iradeye güvenen, sandığı sağlam gören herkesin bu karara saygı duyması gerekir. Eğer 31 Mart’ta gerçekten hakkıyla seçimi kazanmışsanız, 23 Haziran’da yine kazanırsınız. Ortada yargı kararıyla da kesinleşmiş olan vahim şüpheler varken, seçimin yenilenmesine böylesine şiddetli bir şekilde karşı çıkılmasını doğrusu manidar görüyoruz. Hani meşhur bir misal vardır; bir baba yan odadan gelen tıkırtılara bakmak için oğlunu gönderir. Biraz sonra da arkasından ne oldu diye seslenir. Oğlu, baba bir hırsız tuttum diye cevap verir. Baba, tut kolundan getir der. Oğlu, gelmiyor diye cevap verir. Bunun üzerine baba, öyleyse bırak gitsin der. Oğlu bu defa da, gitmiyor diye karşılık verir. Şimdi bunlarınki de aynı hesap; ne milletin karşısına çıkıyorlar, ne de kabahatlerinin mahcubiyetiyle dönüp gidiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz milletimizin hakkını-hukukunu savunmayı sürdüreceğiz. Biz sizlere inanıyoruz, sizlere güveniyoruz. Ve inşallah bakanlığıyla, hatta belediye başkanlığımda benimle beraber İDO’nun Genel Müdürü olarak, daha sonra milletvekilliği ve Ulaştırma Bakanlığıyla, daha sonra değerli kardeşlerim, Başbakanlığıyla, daha sonra Meclis Başkanlığıyla bu ülkede hizmet vermiş, devleti gayet iyi tanıyan, uluslararası camiada belli bir konumu, belli bir yeri olan Binali Yıldırım Kardeşimle beraber inşallah ilçelerde bir, Büyükşehir iki, devlet üç olacak, çok daha güçlü bir şekilde İstanbul’umuza hizmet vereceğiz.
Bizim için tüm siyasi hayatımız boyunca en büyük hakem daima milletimiz olmuştur. Her seferinde olduğu gibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi konusundaki meselenin çözümü için de milletimizin hakemliğine başvuruyoruz. Sandıktan kanuna ve hakkaniyete uygun bir seçimle, sayım-dökümle çıkacak kararın başımızın üstünde yeri vardır. Yeter ki alavere-dalavere yapmasınlar, çalmasınlar, hesabı-kitabı düzgün tutsunlar.
Bu duygularla, Kadir Gecemiz geliyor, Leyle-i Kadrinizi şimdiden tebrik ediyorum. Ve ya Rab, bizleri Ramazan-ı Şerife ulaştırdın, şimdi de Ramazan Bayramına kavuştur, diye dua ediyoruz. Her birinize bereketli, bol kazançlı, huzurlu çalışmalar diliyorum.
Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla diyorum.