Eğitim Camiamızın Kıymetli Mensupları,
Pek Muhterem Öğretmenlerimiz,
Değerli Misafirler,
Hanımefendiler,
Beyefendiler,
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hürmetle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, milletin evinde, bu gazi mekânda sizlerle böyle çok çok anlamlı bir gecede, Ramazan ayının böyle bir iftar sofrasında biraraya gelmekten duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Hoş geldiniz, soframızı bereketlendirdiniz. Her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Bu salondaki siz kardeşlerim başta olmak üzere, tüm eğitimcilerimizin, öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin Ramazan-ı Şerifini tebrik ediyorum.
İçinde bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni barındıran bu mübarek ayın sizlerle beraber milletimiz, İslam Dünyası ve tüm insanlık için barışa, huzura, kurutuluşa vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Rahmet ayı, oruç ve sabır ayı Ramazan-ı Şerifi bu sene de maalesef biraz buruk geçiriyoruz. Komşumuz Suriye ile birlikte gönül coğrafyamızda yaşanan dramlar, açlık, kıtlık ve savaş sahneleri Ramazan sevincimizi gölgeliyor. İlk kıblemiz Kudüs’te ve İsrail’in açık hava hapishanesine çevirdiği Gazze’de Filistinli kardeşlerimizin maruz kaldığı zulümler ne yazık ki iftar sofralarımızın mutluluğunu doyasıya yaşamamıza mani oluyor. Rahmet kapılarının açıldığı, oruçlu iken yapılan duaların geri çevrilmediği bu mübarek günlerde, Türkiyeli Müslümanlar olarak duamız, Filistinli, Yemenli, Afganistanlı, Afrikalı, Asyalı, Arakanlı kardeşlerimizle beraberdir.
İnşallah bu Ramazan zulümlerin son bulduğu, iç savaşların sona erdiği, İslam dünyasında yeniden kardeşlik ve huzur ikliminin hâkim olduğu yeni bir döneme vesile olur. İnşallah bu Ramazan milletimizin saflarını daha da sıklaştırdığı bir kardeşlik atmosferinin güçlenmesine katkıda sağlar.
Kıymetli Dostlarım,
Eğitim, istikbalimizi üzerine bina ettiğimiz ana sütundur. Eğitimi ihmal eden, ikinci plana atan toplumların kendilerine aydınlık ve müreffeh bir gelecek inşa etmeleri mümkün değil. Güçlü toplum, güçlü ülke idealine ancak beşeri sermayenin iyi değerlendirilmesi, nitelikli bir eğitim-öğretim sürecinden geçirilmesiyle ulaşılabilir. Bizler de bu anlayışla son 17 yıldır eğitim-öğretimi en öncelikli gündem maddemiz yaptık. Hep ifade ettiğim gibi, bütçede aslan payını daima eğitime verdik. Derslik sayılarımızın arttırılmasından öğretmen atamalarına, ücretsiz ders kitaplarından okullarımızın eksikliklerinin giderilmesine kadar eğitim alanında tarihi nitelikte pek çok adım attık.
Eğitim kurumlarımızı spor salonları, dijital kütüphaneler, laboratuvarlar, akıllı tahtalar ile donatarak altyapı problemlerini önemli ölçüde çözdük. Derslik başına düşen ortalama öğrenci sayısının 50-60-70, mesela benim sınıfımda, öğrenciliğimde, 75 öğrenciydik biz, ama aynı dönemde 100 öğrencinin de olduğu okullar ülke genelinde vardı. Biz şimdi bunu nereye indirdik? 30’lu rakamlara çekerken, öğrenci başına düşen öğretmen sayımızı da artırdık. Son 17 yılda 302 binin üzerinde yeni derslik açtık, 632 bine yakın yeni öğretmen ataması yaptık. Bunlarla birlikte 7480 spor salonunu, 17.419 yeni laboratuvarı, 13.513 kütüphaneyi okullarımıza kazandırdık. Aynı şekilde öğretmenlerimizin mali ve sosyal imkanlarında ciddi iyileştirmeler gerçekleştirdik.
Bu dönemde Türkiye ticaretle, ekonomiyle, savunma sanayiyle, ulaşımla beraber eğitim alanında da büyüdü, kendini ciddi manada geliştirdi. 2002’yle bugünün rakamlarını karşılaştırmak, bu hakikati inkarı mümkün olmayacak bir şekilde ortaya koyacaktır. Nitekim meseleye ideolojik ön yargılar yerine objektif kriterlerle yaklaşan herkes, ülkemizin eğitim altyapısında kat ettiği mesafeyi kabul ediyor. Ülkemizin dört bir yanına inşa ettiğimiz modern okulları, yeni derslikleri, kütüphane ve spor salonlarını görenler, ülkemizin geldiği konumu takdir ediyor. Eksiklerimiz, yapmak isteyip de yapamadıklarımız yok mu? Elbette var. İnsan faktörünün olduğu yer yerde noksanlıkların olması doğaldır.
Eğitim, özü itibarıyla dinamik bir süreç olduğu için sürekli yenilik, yenilenme gerektirir, dünyada hiçbir ülke bu alanda mükemmel konumda olduğunu iddia edemez, her şeyi bitirdim diyemez, çünkü dinamik bir yapı var. Biz nasıl daha iyi, daha nitelikli, daha kaliteli bir eğitim arayışındaysak, dünyanın gelişmiş ülkeleri de benzer arayışlar içerisinde. Biz nasıl sürekli kendimizi geliştirmek için çalışıyorsak, diğer toplumlar da aynı gayreti sarf ediyor. Hükümet olarak sürekli kendimizi tartıyor, muhasebemizi yapıyor, tespit ettiğimiz sıkıntıları gidermeye çalışıyoruz. Bunun adı, birilerinin iddia ettiği gibi eğitimi yapboz tahtasına dönüştürmek değil, reform iradesini kararlılıkla sürdürmektir. Bunun adı, istikbalimiz olan evlatlarımızı geleceğin şartlarına, geleceğin ihtiyaçlarına daha iyi hazırlamak hedefiyle vizyoner davranmaktır. Eğitimde mükemmele ulaşma çabası eleştirilecek, yerilecek bir tavır değil, tam aksine takdir edilecek, alkışlanacak bir tavırdır.
Tabii tüm bunları söylerken, eğitimin içeriğini geliştirmek konusunda diğer alanlarda kat ettiğimiz mesafenin biraz gerisinde kaldığımızı görmezden geliyor değilim, ama bu konudaki kararlılığımızda, azmimizde, çabamızda en küçük bir eksilme yoktur. Sayın Bakanımız ve ekibinden en büyük beklentimiz, işte bu eksiği gidermesidir. Bu doğrultuda yürüteceği tüm çalışmalarda kendisinin yanında olduğumu özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Son 17 yılda yapılan bütün yatırımların Türkiye’yi 2023 hedefleriyle 2053 ve 2071 vizyonunu hayata geçirme noktasında hazır hale getirdiğine inanıyorum. Artık daha büyük hamleler yapmak için elverişli bir zemine sahibiz. Özellikle müfredata dair kapsamlı ve iyi hazırlanmış projelerimizi devreye alabiliriz. Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanlığımızca açıklanan yeni eğitim reformunun bu yönde atılmış kıymetli bir adım olduğunu düşünüyorum. Eğitim camiamızın tüm paydaşlarının katıklarıyla hazırlanan bu paket, öğrencilerimizin kişisel kabiliyetlerinin geliştirilmesinden öğretmenlerimizin verimli ders işlemesine kadar pek çok önemli değişikliği içeriyor. Önümüzdeki dönem boyunca uzmanlar paketin muhteviyatına dair tespit, tenkit ve fikirlerini hiç şüphesiz dile getireceklerdir. Bu görüşler çerçevesinde de varsa paketin eksiklikleri giderilecek, daha da iyileştirilmesi mümkün olacaktır. İyi niyetle dile getirilen eleştiriler elbette nazarı dikkate alınacak ve gerekli düzenlemeler de yapılacaktır.
Ancak burada samimi bir uyarıda bulunmakta fayda görüyorum. Eğitim gibi 82 milyonun tamamını ilgilendiren bir konuda meseleyi ideolojik zemine çekmek, yapıcı davranmak yerine yıkıcı olmak hiç kimseye bir yarar sağlamaz. Eğitimi siyasi hesaplaşma aracı haline dönüştürmek, açık söylüyorum, en büyük zararı eğitimcilerimize ve evlatlarımıza verecektir. Yalan yanlış bilgilerle milletimizin aklını bulandırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Sizlerin de bildiği gibi, ülkemizde ileriye doğru atılan her adımı baltalamaya çalışan ideolojik saplantılarının esiri bir yıkım ekibi bulunuyor. Ecdadın dediği gibi, elinde çekiç olan her şeyi çivi olarak görürmüş. Bunlar da böyle, elde çekiç, her şey çivi. Maalesef bunlar da her yeniliğe, her reforma, ülkeye ve millete katkı yapacak her projeye saldırmayı bir maharet zannediyor. Biz bugüne kadar ne yaptıysak, neyi başardıysak, bu yıkım ekibine rağmen başardık, bugün de aynısını yapacağız. Eğitim reformunun, sayısı az, ama sesi çok çıkan bu çevrelerce sabote edilmesine, farklı yönlere çekilmesine hep birlikte izin vermeyeceğiz. Biz size inanıyoruz, biz sizinle beraber bu reformu hayata geçireceğiz. Evlatlarımız için ne iyiyse, ne doğruysa, hangi program faydalıysa onu hayata geçirmenin gayretinde olacağız.
Saygıdeğer Hocalarım,
Bizler, ilk emri “ikra”, yani “oku” olan bir dinin mensuplarıyız. Bizler, beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz buyuran, mescide girdiğinde zikir halkası yerine ilim halkasına oturmayı tercih eden bir Peygamberin ümmetiyiz. Bizler, bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum diyen bir medeniyetin mirasçılarıyız. Alimler, öğretmenler, eğitimciler, bizim inancımızda Peygamber Efendimizin de mirasçılarıdır; sizin öyle sıradan yeriniz yok, yeriniz bambaşka.
Öğretmen, öğrettiğinden ziyade, yetiştiren, eğiten, terbiye eden, öğrencisinin içindeki cevheri sabırla işleyen ve onu açığa çıkaran kişidir. Öğretmenlik, bilgi yanında tecrübe ve irfanla çocuklarımızı, gençlikleri geleceğe hazırlama mesleğidir. Sizler gerçekten kutsal bir mesleği icra ediyorsunuz. Öğretmenlik maddi karşılığından ziyade, manevi tatmini, manevi hazzı dolayısıyla yapılan bir meslektir. Okuma-yazma bilmeyen bir öğrencinin tekamülüne bizzat şahit olmanın verdiği tatmini başka hiçbir iş veremez.
Hepimizin hayatında unutulmaz izler bırakmış bir öğretmen muhakkak vardır. Bizi yetiştiren, milletimize ve insanlığa faydalı bir fert olmamıza katkı sağlayan öğretmenlerimizin hakkını asla ödeyemeyiz. Öyle bir ilişki var ki öğrencisiyle hocası arasında, bir mektup geçti elime, bir öğrenci hocasına mektup yazıyor; “membaı ilmü, feyzü, bereketlü muhterem hocam.” Şu ifadelerdeki güzelliğe bak, işte şimdi biz bunu arıyoruz; öyle mi Hocam? Şuradaki güzelliği bak, yani ilmin, feyzin, bereketin kaynağı muhterem hocam. Şimdi gençliği de böyle görmek istiyoruz, hocalarına sopayla değil, bu nezaketle yaklaşsın. Ben de inanıyorum, hocalarım da inşallah bu eserleriyle iftihar edeceklerdir.
Tabii teknolojideki ve iletişimdeki baş döndürücü gelişmeler, toplumumuza yabancı bazı hastalıkların da milli bünyemize sirayet etmesine neden oluyor. Şiddettin özendirildiği diziler, şiddet içeren filmler ve sanal oyunlar, özellikle gençlerimizin zihin kodlarını tahrip ediyor; sıkıntı burada.
Trafikten okula, sokaktan hastaneye sadece görevini yapan insanlara kadar her yerde fiziki ve sözlü şiddettin yaygınlaştığını görüyoruz. Bu şiddet dalgasına zaman zaman eğitimcilerimizin de maruz kalması son derece üzüntü vericidir. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak öğretmenlerimize yönelik şiddeti asla tasvip etmediğimi burada altını çizerek ifade etmek istiyorum. Bu konuda en küçük bir müsamahamız yoktur, olamaz, bizim kültürümüzde öğretmene el kalkmaz, öğretmenin eli öpülür eli. Biliyorsunuz bizim elimizi öpmeye gayret edenler çoktur, hep öyle alıştırmışlar, siyasilerin huyudur. Ben de derim ki, bak, 3 kişinin elini öpeceksin, annenin, babanın, bir de hocanın. Ama sen de hocam; bizi karıştırma, sen annenin, babanın, hele hele annenin ayağının altını da öp, çünkü cennet annelerin ayakları altında.
Ben annemin ayaklarının altını öperdim, Allah rahmet etsin. Tavsiye ediyorum, siz de annelerinizin ayağının altını öpün, zira cennet annelerin ayakları altındadır. Annem çekerdi, anne, cennet kokusunu bana çok görme derdim. Anne çok farklı bir şey, onun için eli öpülecek olan annedir, babadır, hocadır. Bizim inancımızda öğretmene tıpkı anne-babamız gibi bir ömür boyunca hürmet gösterilir, saygı duyulur.
Ülkemize ve milletimize asla yakışmayan bu şiddet sorununun hep birlikte üstesinden geleceğimize inanıyorum.
Sizlerin görevlerinizi en güzel şekilde yapmanızı sağlamak bizim boynumuzun borcudur. İnşallah bundan sonra çalışma şartlarından özlük haklarınıza kadar sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz. Ekonomimiz büyüdükçe, ülkemizin imkanları genişledikçe oluşan katma değerden sizler de hak ettiğiniz payı alacaksınız. Öğretmenlerimizin de mesleklerinin kutsiyetine ve hassasiyetine uygun biçimde ülkemizin dört bir köşesinde görevlerini layıkıyla yapmayı sürdüreceklerine inanıyorum.
Ve bu düşünceler, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı Şerife Rabbim bizleri kavuştur. Aynı şekilde ya Rab, bizleri bayrama da kavuştur; duam bu.
Görevi esnasında şehit edilen öğretmenlerimiz başta olmak üzere, ebedi aleme irtihal etmiş tüm öğretmenlerimize Cenabı Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.
Bu vesileyle, üzerimde hakkı olan kendi öğretmenlerime buradan tekrar en derin saygılarımı gönderiyor, hayatta olanlarının her birinin ellerinden öpüyorum.
Her birinize hizmetleriniz, emekleriniz, engin sabırlarınız için teşekkür ediyor, kutlu vazifelerinizde Mevla’dan muvaffakiyetler diliyorum. Rabbim yar ve yardımcınız olsun, Ramazan Bayramınız şimdiden mübarek olsun.
Kalın sağlıcakla.