Geleneksel Beyoğlu İftar Programında Yaptıkları Konuşma

12.05.2019

Sevgili İstanbullular,

Sevgili Hemşerilerim,

Değerli Misafirler,

Kıymetli Kardeşlerim,

Hanımefendiler,

Beyefendiler,

Sizleri ne kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Sözlerimin hemen başında burada bulunan annelerimiz başta olmak üzere ülkemizdeki tüm annelerin Anneler Gününü tebrik ediyorum derken, şöyle bir parantez açıyorum, çünkü anneler için gün olmaz, anneler hayat boyu anılması, kutlaması gereken bizim için varlıklardır. Onun için de bizim dinimizde bildiğiniz gibi cennet annelerin ayakları altındadır, babaların değil. Öpülesi ayaklarının altı annelerdir, ben öptüm, siz de öpün.

Vatanımızın bekası için ciğerparelerini kara toprağa veren tüm fedakar şehitlerimizin annelerine buradan bir kez daha ülkem ve milletim adına minnettarlığımızı ifade ediyorum. Bu anlamlı gününün Türkiye’nin ve dünyanın tüm kadınları, bütün anneleri için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Başta sevgili annem olmak üzere ebedi aleme irtihal etmiş, Hakk’ın rahmetine kavuşmuş tüm anneleri, hayırla, şükranla yad ediyor, mekanları inşallah cennet olsun diyorum.

Siz kardeşlerimle beraber tüm İstanbul halkının bugün ilk haftasını geride bıraktığımız Ramazan-ı Şerifinizi kutluyorum.

Beyoğlu Belediye Başkanımıza ve ekibine bizleri bu muhabbet sofrası etrafında buluşturduğu için teşekkür ediyorum.

Başarı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan bu mübarek ayda tuttuğunuz oruçların, eda ettiğiniz ibadetlerin, yaptığınız hayırların Hakk katında kabul olmasını diliyorum.

İstanbul’un adeta sembolü haline gelmiş Taksim’deki bu iftar sofrasında biraraya geldiğimiz tüm kardeşlerimin ve misafirlerimizin bayrama da aynı ağız tadıyla, gönül hoşluğuyla ulaşmasını temenni ediyorum.

Beyoğlu, İstanbul’un tüm renklerini, tüm güzellikleri, tüm zenginliklerini bünyesinde barındıran, benim de doğup büyüdüğüm, gönlümde müstesna yeri olan bir ilçemizdir.

Türkiye’nin ve İstanbul’un ihtiyacı, kendi dünya görüşlerine uymayan herkesi ötekileştiren, hor ve hakir gören zihniyet değil, işte buradaki manzaranın ifade ettiği anlayıştır.

Milletimizin ve İstanbul’un ihtiyacı, geçmişte bu Taksim’de sergilenen vandallık, şiddet, terör, provokatif eylemler değil, işte burada olduğu gibi her inançtan, her meşrepten, kökenden insanın aynı sofra etrafında buluşabilmesini sağlayan hoşgörü ve dostluk iklimidir.

İstanbul ve diğer 80 vilayetiyle tüm Türkiye’nin ihtiyacı, darbe çığırtkanlığı yapanlar değil, 15 Temmuz’da işte burada olduğu gibi canı pahasına istiklaline ve istikbaline sahip çıkan milletin bizatihi kendisidir.

Kazanı kaynatıp sandıklardan oyu çalanların üste bir darbe tehdidinde bulunmalarına İstanbul halkı 23 Haziran’da inşallah gereken cevabı verecektir. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin Parlamentosunda kazanı kaynatıp oradan darbeye çağrı yapanlar bu ülkede kimlerdir? Ben inanıyorum ki, benim milletim bunlara gereken dersi 23 Haziran’da verecektir.

Dağdan talimatlar geliyor, terörist başlarının kimlerle beraber olunması gerektiğini isim vererek, CHP’nin adayıyla beraber olmazınız gerektiğini ta oradan söyleyenlerin kimler olduğunu herhalde televizyonlardan izliyoruz.

Değerli kardeşlerim,

Biz sandıklardan oyları çalanlarla benim milletimin birarada olacağına zerre kadar ihtimal vermiyorum. Ve Yüksek Seçim Kurulu da işte bunların hepsini tek tek tespit etmek suretiyle, evet, bunları belirlemiş ve böylece iptale gidip 23 Haziran’ı da seçim tarihi olarak belirlemiştir. Dünyanın neresinde demokrasinin en önemli işlerlik aracı olan seçimlerin şaibeden arındırılmak üzere yenilenmesine karşı çıkıldığı görülmüştür. İşte dün Belçika’nın bir şehrinde de yerel seçim için yenilenme kararı verildi daha yeni. Bakalım Belçika’da bu karara karşı kampanyalar başlatılacak mı? Bu kararı veren yargı mensupları isim isim sayılıp tehdit edilecek, çete yaftası vurularak itibar suikastına maruz bırakılacak mı? Belçika Parlamentosunda bu sebepten darbe çığırtkanlığı yapan çıkacak mı? Ülkemizden başka hiçbir yerde böyle manzaralar göremezsiniz. İşte Avusturya’da 2 yıl aradan sonra cumhurbaşkanlığı seçiminin tekrarına karar veriyorlar, Avusturya. Dünya yıkıldı mı, birler yerler ayağa kalktı mı, var mı böyle bir şey? Yok. Ama bizde görüyorsunuz işte bu ülkede

Ana Muhalefetin başındaki zat nasıl tehditler sallıyor ortada. Anayasanın 138. maddesini ayaklar altına alıyor, ama buna karşı hiçbir ses yok. İma dahi edemez, ben söylemiyorum, Anayasa söylüyor, ima dahi edemez. Bunlar imayı bırakın, tehdit ediyor.

Değerli Kardeşlerim,

Şunu çok açık, net söylüyorum: Sandıktan korkan siyasetçilerin olduğu tek yer bizim memleketimizdir. Halbuki bir yerde seçim yapılıyorsa, gerektiğinde yenileniyorsa orada demokrasi işliyor demektir. Şayet seçimlerin yapılması ve gerektiğinde yenilenmesiyle ilgili bir tıkanıklık varsa, orada demokrasinin tehlikede olduğu anlamı çıkar. Demokrasinin işlemesine katkıda bulunduğumuz bu yönde alınan kararı da saygıyla karşılaştığımız için suçlanıyorsak, bu bizim için ancak şeref payesi olabilir.

Milli iradeyi demokrat postu altındaki faşist ruhlu tek parti özlemcilerinin hezeyanlarına biz kurban vermeyeceğiz. Milli irade bizim her şeyimizdir, sonuna kadar savunacağız. Vesayet heveslilerinin kazanı kaynatarak birilerine kullanışlı ortam hazırlamasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bu demokrasi nasipsizleri ne yaparsa yapsın, ne derse desin umursamayacak ve sonuna kadar milli iradenin, milletin sandığın yanında yer almasını sürdüreceğiz. Türkiye ortak paydası diyerek milletimizi ortak değerlerimiz ve hedeflerimiz altında toplamak için çalışmaya devam edeceğiz.

İşte görüyorsunuz, bunlar o kadar şirazeden çıktı ki, şimdi statların tribünlerine pankartlar asıyorlar ve bu pankartlarla, evet, FETÖ’nün uşağı durumunda olan kişilerin sloganlarını tribünlere pankart olarak asıyorlar. Bunlara asla geçit vermeyeceğiz. Bunlar yanlış yolda, ama bunu biz düzelteceğiz. Statlara bu tür ayrımcılığı getirenlere 23 Haziran’da inanıyorum ki benim milletim gereken dersi verecektir.

Bitmedi, bakıyorsunuz aynı şekilde kapalı spor salonu, ya bu statları biz yaptık biz, kapalı spor salonunda beyefendinin 23 Nisan’daki slogan vari ifadelerini orada insanlara söylettiriyorlar. Bunların hepsi kayda giriyor, gereğini biz de yapacağız, bunlar eyvallah diyemeyiz.

Aynı şekilde yine bu süreç içerisinde sanatçılarımızın arasına da bunlar nifak tohumlarını ektiler ve sanatçılarımıza tehdit salladılar. Ve bu zat, Bay Kemal, biz Afrin’de şehitlerimizi, bir kısmı o zaman sağ, bir kısmı daha sonra şehit oldu, onları sanatçılarımızla ziyarete gittiğimizde ne diyordu? Söylemedik laf mı bıraktı sanatçılara, her şeyi söyledi, her şeyi. Ama biz bunların hepsine aklıselim ile sadece sabrettik. İnanıyorum ki, sanatçı sanatıyla zaten bunlara gereken cevabı bulunduğu alanlarda her zaman verdi, veriyor.

Ama benim de söyleyecek bir lafım var, kusura bakmasınlar, bakın sinema dünyasıyla ilgili olarak bize kadar kimse bir yasal düzenleme yapmadığı halde, bu yasal düzenlemeyi yapıp ondan sonra bir taraftan bize teşekküre geleceksin, arkadan da bunlarla beraber şakşakçılık yapacaksınız. Bunu neyle ifade edeceğiz, neyle izah edeceğiz? Sanatçı sanatçıyla konuşur, bu tür insanlara dalkavukluk yapmaz. Ve sanatıyla konuşan sanatçıları da biz baş göz ederiz, onlar için de elimizden gelen ne varsa onu yaparız.

Önümüzdeki 6 hafta boyunca milletimize hakikatleri anlatacak ve inşallah tercihlerin en doğru, seçimlerin de en sağlıklı şekilde yapılmasını sağlayacağız. Seçimin yenilenme kararının tamamın okuma, anlama, değerlendirme zahmetine bile girmeden bu konuda büyük büyük laflar edenlerin sözlerini sandıkta yutturmak da hepimizin boynunun borcudur. Geçmişte bu konuda çok mahcup olan oldu. Affınıza sığınarak söylüyorum, Taksim’de anırmaktan koltuğunu bırakmaya kadar nice büyük laflar edenlerin hepsi de sözlerin üzerine yattı. Hatırlayın o günleri, inşallah bu defa da öyle olacaktır.

Değerli Kardeşlerim,

Türkiye’nin demokrasi tarihinin en belirgin özelliği, küçük ama sesi çok çıkan, eli çok uzun, köşe başlarını tutmuş bir kesime karşı milletimizin kahir ekseriyetinin hak arama mücadelesidir. Kendilerini halkın üzerinde gören bu kesim, diğer alanlarla birlikte siyasette de hep hak etmediği bir gücü kullanmanın peşinde olmuştur. Darbelerin ve cuntaların gerisinde işte bu anlayış vardır. Milletten alamadıkları yetkiye tehditle, baskıyla, zulümle, gerektiğinde doğrudan can alarak sahip olmaya çalışan bu zihniyetin kalıntılarına hala rastlıyoruz. Üstelik bunların sadece darbe çığırtkanlığı ve teşebbüsüyle kalmayıp, milletimizin büyük mücadeleler sonunda elde ettiği hak ve özgürlüklerini de ellerinden almaya çalıştıklarını görüyoruz. Çünkü bunların demokrasi yaldızını kazıdığınız zaman, altından katıksız bir despotizm, katıksız bir medeniyet düşmanlığı çıkar. Ülkemizi işte bu zihniyetin elinden tamamen kurtarmakta kararlıyız.

İstanbul Büyükşehir seçiminin yenilenme kararı, bize yaptığımız işin ne kadar doğru olduğunu göstermesinin yanı sıra, önümüzde kat etmemiz gereken daha çok yol bulunduğunu da göstermiştir. Türkiye’nin demokrasiyle yönetilen bir hukuk devleti olduğu gerçeğini eninde, sonunda herkes kabul edecek.

Siyaset meydanı er meydanıdır, kendine güvenenlere bu meydan hep açıktır, kendini güvenmeyenler ise, tıpkı geçmişteki Gezi olaylarında tencere-tava çalma hadiselerinde olduğu gibi, kendileri çalar, kendileri oynar. Ama sonuçta sağda-solda taşkınlık yapanların değil, milletin dediği olur.

İşte hemen arkamızda ne vardı? Atatürk Kültür Merkezi vardı. Atatürk Kültür Merkezinin gövdesine bunlar hangi pankartları astılar? Bize yakışmayan, bize uymayan ne kadar dünyada meşhur aşırı uçlar varsa, onların kan kokan pankartlarını astılar. Değerli kardeşlerim; o pankartların hepsi sökülüp atıldı. Ve şimdi biz burada, hemen arkamızda Türkiye’nin en büyük dev opera salonunu yapıyoruz ve bu salon Türkiye’ye değil dünyaya örnek olacak. Bakın, biz iş üretiyoruz, onlar ise bu tür salonları cam-çerçeve indirmekle hep meşgul oldular.

Şimdi 23 Haziran’da bir kez daha milletimizin hakemliğine gidecek olmaktan memnunuz. İstanbul için çok büyük hayallerimiz, projelerimizin olduğunu da biliyorsunuz.

Bugüne kadar ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırma kararlılığımızdan en küçük bir taviz vermedik. İnşallah ülkemizi bölgemizde ve dünyada yaşanan sıkıntılı süreçten de en güçlü şekilde çıkartmakta kararlıyız. Türkiye’nin sadece 82 milyon vatandaşından ibaret olmadığını, aynı zamanda yüzmilyonlarca insanın da umudu olduğunu biliyoruz. Eski Türkiye bakiyesi bir avuç seçkinin kendi ihtirasları adına bu umudu söndürmesine asla göz yumamayız. Büyük Türkiye davasına sahip çıkmak, milletimizin birlik ve beraberliğini gözetmek hepimizin ortak görevidir. Bu sebeple, biz her fırsatta Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’den ilhamla, bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım, hep birlikte tre olalım diyoruz. Her fırsatta milletimize birlik çağrısı, asgari müştereklerimiz etrafında buluşma çağrısı yapıyoruz.

İnşallah önümüzdeki dönümde de 82 milyonun kardeşliğini savunmaya devam edeceğiz. Hiç kimseyi dışlamadan kuşatıcı bir anlayışla İstanbul’umuz ve ülkemiz için gece-gündüz çalışmayı sürdüreceğiz. Rabbim ve yardımcımız olsun.

Ve Rabbim bizleri Ramazan’a kavuşturduğu gibi inşallah Ramazan Bayramına da kavuştursun diyor, sizleri gerçekten kutluyorum, hepinizi Allah’a emanet ediyorum.