7. Aile Şûrasında Yaptığı Konuşma

02.05.2019

Aile Çalışma Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın Kıymetli Mensupları, Saygıdeğer Hocalarım,

Kıymetli Misafirler,

Hanımefendiler,

Beyefendiler,

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hürmetle selamlıyorum. 7. Aile Şûrasının ülkemiz, milletimiz ve tüm ailelerimiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Şûrayı düzenleyen Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızı, Sayın Bakan ve ekibini, şûranın gerçekleşmesinde emeği olan herkesi gönülden kutluyorum.

İlki 1990 yılında düzenlenen Aile Şûrası bilim adamlarımızdan uzmanlara, kamu kurumlarından sivil toplum kuruluşlarına kadar konunun tüm paydaşlarını biraraya getiren son derece önemli bir platformdur.

Belli periyotlarla gerçekleşen aile şûraları geçmişten bugüne uzanan kapsamlı bir muhasebe imkanı sunmasının yanı sıra, geleceğe dair hedeflerin belirlenmesine de katkı sağlamaktadır.

Şimdiye kadar düzenlenen şûralar, aile kurumumuzun karşılaştığı sorunların çözümünde hep belirleyici bir rol oynamıştır. Aileye münhasır bir bakanlığın kurulması teklifi, ilk kez bu şûralarda gündeme gelmiş, hamdolsun 2011 yılında bizim dönemimizde de gerçeğe dönüşmüştür. Benzer şekilde son 17 yılda aile ve sosyal politikalarda hayata geçirdiğimiz pek çok reformun arka planında yine aile şûralarında alınan kararlar vardır. Burada ortaya konulan politikalar önümüzdeki dönemde de ehemmiyetini muhafaza edecektir. Sizlerin yapacağı öneriler, ufuk acıcı eleştiriler ve tespitler bizler için yol gösterici olacaktır.

Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam; “İstişare eden pişman olmaz” buyuruyor. Hem ebeveynler, hem de ülkeyi yönetme sorumluluğunu omuzlarında taşıyan devlet adamları olarak bizim daha sonra keşke dememek için burada samimiyetle dile getirilecek önerilere ihtiyacımız var. Aile Şûrasına katılan tüm dostlarımdan yapılacak toplantılara, bilhassa yarınki komisyon çalışmalarına işte böyle bir hassasiyetle yaklaşmalarını istirham ediyorum.

Şûra komisyonlarında aile birliğinin korunmasından toplumdaki çocuk algısına, kadınlar, engelliler ve yaşlılar ile aileye yönelik destek mekanizmalarına kadar beş farklı ana başlıkta meselelerimiz ele alınacaktır.

Ayrıca, küresel ölçekte yaşanan değişimler neticesinde ailelerin karşı karşıya kaldığı yeni sosyal riskler de şûra boyunca konuşulacak. Şûranın sorunlarımızın tespitine ve çözüm yolları bulunmasına, milli bünyemizin günümüzün sosyal hastalıklarına karşı güçlendirilmesine yardımcı olmasını özellikle diliyorum.

“Aileye Değer Türkiye’ye Değer” temasıyla toplanan 7. Aile Şûrası’na katkı verecek tüm dostlarımıza, özellikle tüm katılımcılara da şimdiden teşekkür ediyorum.

Kıymetli Dostlar;

Biz aileyi toplumun nüvesi, kilit taşı, mayası olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Öyle ki bizim milletimiz alışverişte, sokakta, ticari ve sosyal hayatta tanımadığı insanlara dahi teyze, abi, amca gibi aile kavramlarıyla hitap eder. İnancımızda devletin beş temel vazifelerinden birisi de neslin korunmasıdır. Anayasamızın 41. maddesi, aileyi Türk toplumunu temeli olarak tanımlayarak devletin görevlerini ayrıntılı bir şekilde saymıştır. Buna göre devlet ailenin huzur ve refahı için gerekli tedbirleri almak ve teşkilatı kurmakla mükelleftir. Sadece kanunlarımızda değil değerler hiyerarşimizde de ailenin korunması, aile bağlarına ihtimam gösterilmesi en üst sıralarda yer alır. Kadim geleneğimizde aile ile toplumun, aile ile devletin kaderi özdeşleşmiş, bir ve beraber görülmüştür. Güçlü bir ülke, güçlü bir millet, huzurlu bir toplum olabilmenin öncelikli şartı güçlü bir aile yapısına sahip olmaktır. Şeyh Edebali’nin o meşhur sözünden ilhamla söyleyecek olursak, aileyi yaşatmadan ne devleti, ne de milleti yaşatabiliriz. Bu açıdan aile, millet varlığımızın temelidir, asli dayanağıdır. Aile nesiller arasındaki değer aktarımının da en önemli aracıdır. Kişilik, okuldan ve toplumdan önce ailede inşa edilir, ailede oluşturulur.

 Karakter, dışarıdan önce aile içinde şekillenir, biçim kazanır. Birey, sosyal hayatın kodlarıyla, büyüklerimizin deyimiyle adabı muaşeret kurallarıyla ilk kez ailede taşınır. Din, inanç, ahlak, edep, saygı, sevgi önce ailede öğretilir ve öğrenilir. Keza suç ve kötü alışkanlıklarla mücadelede ilk siper yine ailedir. İnancımız aileyi, iki cihan saadetinin anahtarı, dünyada cenneti yaşamanın vasatı, ortamı olarak tanımlar. Bunun için aileyi dışlayan her adım, aileyi önemsizleştiren her politika, aile bağlarının zayıflamasına sebep olan her davranış, aynı zamanda milli ve manevi bünyemize vurulmuş ağır bir darbedir. Aile kurumunda yaşanan bir sıkıntının siyasetten ticarete, eğitimden ikili ilişkilere kadar hayatın her alanına sıçraması kaçınılmazdır. Aile bağları çözülmüş, aile mefhumu ortadan kalkmış bir toplum ne kadar zengin, ne kadar müreffeh olursa olsun ayakta kalamaz. Modern hayatın örseleyici hamleleri karşısında aile kurumuna sahip çıkmak, bir milletin kendi geleceğine de sahip çıkması demektir. Bizim aile hassasiyetimizin gerisinde işte bu anlayış vardır.

Kıymetli Dostlar,

Son 60 yılda hayatla, çevreyle, kendimizle ve toplumla kurduğumuz ilişkiyi kökten dönüştüren iki büyük kırılma yaşadık. Bunlardan ilki, 1960’larda başlayan ve giderek artan köyden şehre yönelik kitlesel göçlerdir. Göç hadisesinin ülkemize, gecekondulaşmadan beşeri münasebetlere kadar çok geniş bir yelpazede ciddi etkileri oldu. Bu süreç, özellikle geleneksel aile yapımızda çok büyük değişikliklere yol açtı. Asırlar boyunca milletimizin adeta alamet-i farikası olan geniş ailenin yerini, anne-baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile yapısı almaya başladı. Bu süreçte şehir hayatının tabii bir sonucu olarak aile bağları zayıfladı. Tecrübeleriyle ailenin devamına, çocukların yetişmesine katkı sunan aile büyükleri ile çekirdek aile arasındaki ilişkilerin periyodu giderek uzadı. Özellikle yeni nesiller hayatın zorluklarını göğüslemede en kritik destek noktalarından biri olan aile büyüklerinin birikimlerini böylece kaybetmiş olduk. Aksaçlıların her biri altın değerindeki tecrübelerinden ne yazık ki gençler yeterince istifade edemedi. Bunun menfi yansımalarını pek çok alanda bizzat gördük. Geçimsizlik ve boşanma oranlarında yaşanan artışlar, aile büyüklerinin sağladığı koruma kalkanının ve ağırlığın kaybolmasının bir sonucudur.

Şahit olduğumuz ikinci önemli kırılma ise teknolojiyle devrimiyle yaşandı. İnternetin ve modern iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla beraber beşeri ve sosyal hayatımızda ciddi değişiklikler ortaya çıktı. Dünyamızı devasa bir köye dönüştüren, mesafeleri ortadan kaldıran bu yeni dönemin etkilerini her alanda görüyoruz. Üretimden ticarete, bireysel münasebetlerden eğitime, siyasetten tüketim alışkanlıklarına kadar hayatımızın tüm safhalarında bu yeni dönemin dönüştürücü hamlelerini takip ediyoruz. Kullandığımız teknoloji bir taraftan hayatımızı kolaylaştırırken, diğer taraftan milli bünyemizde çözülmelere sebebiyet veriyor. Bu yeni dönemin de en büyük mağduru yine ailedir, aile kurumudur. Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla beraber bilhassa aile değerlerimizde çok ciddi erozyonlar yaşanıyor. Mahremiyet algımız yozlaşırken, maalesef mahrem alan kavramı gün geçtikçe anlamını yitiriyor. Önceki dönem nasıl geniş aileyi adeta ortadan kaldırmışsa, bu yeni dönem de çekirdek aileyi çözüyor, çekirdek aileyi yıkıyor. Bu sorun sadece ülkemize mahsus da değildir. Aile kurumu kültürlerden ve toplumlardan bağımsız olarak tüm dünyada güç kaybetmektedir. Özellikle Batılı ülkelerde aile kavramının içi boşalırken, anne babanın yerini ya tek ebeveynli bir model ya da tek kişilik hayat biçimi alıyor.

İnsan fıtratına aykırı sapkın ilişkilerin belli çevreler tarafından kasıtlı şekilde meşrulaştırılmaya çalışılması da aile kurumuna yönelik ana tehditler arasındadır. Nikah akdinin değersizleştirildiği, evlilik dışı ilişkilerin normal sayıldığı, boşanmanın adeta teşvik edildiği sancılı bir süreçle karşı karşıyayız. Sürekli haz peşinde koşan hedonist ve egoist bir insan tipinin yüceltildiği bu gayri ahlaki hayat tarzı maalesef etkisini ülkemizde her geçen yıl daha fazla gösteriyor.

Kıymetli Dostlar,

Millet olarak çağın hastalıklarına karşı elimizdeki en büyük imkân tüm saldırılara rağmen, halen varlığını güçlü bir şekilde devam ettiren aile kurumumuzdur. Bu açıdan adına aile dediğimiz mukaddes ocağın yaşatılması, tehditler karşısında korunması son derece önemlidir. Ailede çözülme olursa, millet olarak varlığımızın tehlikeye girmesi de kaçınılmazdır. Nesli muhafaza etmenin yolu da aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor, bu olmazsa olmazımızdır. Keza devleti korumak da ancak aileyi korumakla, kollamakla mümkündür.

Bu anlayışla son 17 yıldır aile kurumunu güçlendirecek, ailelerin yükünü alacak politikalara özel önem veriyoruz. Açık söylemek gerekirse, Türkiye tarihinin en kapsamlı sosyal devlet uygulamalarıyla bizim dönemimizde tanışmıştır. Biz başkaları gibi sosyal devletin istismarını yapmadık, bilakis tüm dünyaya örnek olacak sosyal devlet projelerini hayata geçirdik.

2002 yılında 2 milyar lira olan sosyal yardımları, 2018 yılında 43 milyar liraya çıkardık. Son 17 yılda ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza 290 milyar lira tutarında sosyal yardım yaptık. Bu işi insanları rencide etmeden yürütmek için halen 2 milyon vatandaşımızın düzenli sosyal yardım aldığı Sosyal Yardım Kartı Projesini uygulamaya koyduk.

Her nikah töreninde tekrar ve tekrar ifade ettiğim en az üç çocuk tavsiyemize ekonomik destek sağlamak için doğum yardımını başlattık. Sadece ekonomik destekle yetinmeyerek ailelerimizin psikososyal, sosyokültürel olarak da yanlarında durduk. Hayata geçirdiğimiz Aile Sosyal Destek Programı ASDEP sosyal politikalarda arz odaklı yeni bir dönem onunla başlamıştır. Bu program ile vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını yerinde tespit ederek ilgili kurumlarca giderilmesini ve böylece vatandaşlarımızın hayat şartlarının iyileştirilmesini sağlıyoruz. Biliyoruz ki millet veya milletler ailelerden oluşur, güçlü milletler güçlü ailelerden oluşur. Onun için yıllarca bu ülkede kısırlaştırma adına her şeyi yaptılar. Doğum kontrolü dediler, aile planlaması dediler, değişik isimlerle bize nüfuz etmeye çalıştılar. Ve ilginç olan şey şu: Tabii ki atılan bu adımlarla da nüfusumuz azaltıldı.

Ben bir kardeşiniz olarak, bu milletin bir evladı olarak bu gidişi doğru bulmadım, bulmuyorum. Gittiğim her yerde de, her nikahta da en az üç çocuk derken bazılarının işte geçim meselesi.

 Değerli Arkadaşlar,

Bu toplumun kahir ekseriyeti Müslüman. Şunu unutmayalım: Her doğan rızkıyla doğar, rızkıyla gelir bunu bir defa bilelim. Bunu ben hayatımda yaşadım elhamdülillah, her çocuğum rızkıyla geldi, dört çocuğum hepsi rızkıyla geldi, hiçbir sıkıntıda yaşamadım, hepsi bereketlendirdi. Şimdi 7 torunum var, Rabbim İnşallah daha da fazlasını verir.

Hele hele nitelikli aileler olarak, güçlü aileler olarak nitelikli bir nesli biz yetiştirirsek bu milletin önünde kimse duramaz. Bunu biz yapacağız, hep beraber yapacağız, hiçbir şeyden çekinmeye gerek yok. İşte program kapsamında Ekim 2017’den bu yana 1 milyon 357 bin hanedeki 3 milyon 125 bin vatandaşımızı biz devlet olarak ziyaret ettik. Vatandaşlarımızın sosyal hizmetlere giriş kapısı niteliğindeki 325 sosyal hizmet merkezini hizmete açtık. Evlilik çağına gelmiş gençlerimizi bilinçlendirmek ve yeni hayatlarına hazırlamak amacıyla evlilik öncesi eğitim programı hazırladık. Bu kapsamda da 2013 yılından bu yana 1 milyonun üzerinde gencimize evlilikte iletişim ve yaşam becerileri, aile hukuku evlilik ve sağlık konularında eğitimler verdik. Evlilik danışmanlarımız vasıtasıyla da 27 binin üzerinde kişiye hizmet sunduk. Dinamik nüfus yapımızın korunması ve evliliğin teşvik edilmesi için çeyiz hesabı uygulamasını, ev sahibi olmak isteyenlere katkı sağlamak için de konut hesabı uygulaması başlattık, bunları biz yaptık. Çünkü devlet milletinin hizmetkarıdır. Biz bu millete efendi olmaya gelmedik, hizmetkar olmaya geldik ve bunu da bu şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.

Kimsesiz çocuklarımızı evlat edindirme, koruyucu aile gibi yöntemlerle sıcak aile yuvalarıyla buluşturduk. Son 17 yılda 5440 ailenin yanına 6664 çocuğumuzu yerleştirdik. Evlat edindirme kapsamında da bugüne kadar 17 bine yakın çocuğumuzu aileye kavuştuk. Çocuğa yönelik ihmal, istismar ve şiddet vakalarında müdahale etmek amacıyla 81 ilde uzman müdahale ekipleri oluşturduk. İnşallah önümüzdeki dönemde sizlerin de gayretleriyle bu projelere yenilerini ekleyerek devam edeceğiz. Aile kurumumuz korumak, aile değerlerimizi daha güçlü, daha sağlıklı bir şekilde sonraki nesillere aktarmak için gerek kültürel, gerek maddi altyapıya ilişkin çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.

Değerli Arkadaşlar,

Günümüz dünyasında aile kurumunu tehdit eden sınamaların boyutu da değişmiştir. Devletin tek başına bu tehditlerin üstesinden gelmesi mümkün değildir. Şayet millet olarak varlığımızı korumak istiyorsak, aile kurumuna hep birlikte sahip çıkmalıyız. Ruhen ve bedenen sağlıklı nesiller yetiştirmek istiyorsak ebeveynler olarak bizler de bu mücadeleye aktif destek vermeliyiz. Hiç birimizin kenarda bekleme, neme lazım deme lüksü yoktur. Bu öyle önemli bir konudur ki, karanlıktan şikâyet etmek yerine, o karanlığı delecek bir kandil olabilmeyi gerektirir, bunu başarmalıyız.

Aile kurumunun güçlenmesi konusunda medyadan akademiye, polisten hakime, öğretmene kadar herkese çok önemli sorumluluklar düşüyor. Şayet medya organlarımız kadın programları adına bunun altını çiziyorum, mahremiyeti ve ailevi değerleri hiçe sayıyorsa orada çok büyük bir sorun var demektir. Bu konuda medya organlarını özellikle ikaz ediyorum, uyarıyorum buna dikkat etmeleri gerekiyor, çünkü bu gelecek nesillerin en önemli sorunu olacaktır. Reyting kaygısıyla televizyon dizilerinde çarpık ilişkiler özendiriliyorsa, sosyal medyada çarpık ilişkiler özendiriliyorsa, şiddet teşvik ediliyorsa, devletin attığı adımlar akim kalmaya mahkûmdur.

Çocuklarımıza ilham kaynağı olması gereken sanatçılar ve sporcular başarılarıyla değil de, özel hayatlarıyla gündeme geliyorsa aile kurumunu korumamız elbette zorlaşacaktır. Aileye sahip çıkılması elbette herkesin görevidir, ancak asıl mesuliyet, asıl yük anne-babalar olarak bizlerin omuzlarındadır. Biz sıla-i rahim yapmazsak büyüklerimizi sadece bayram günleri değil, her fırsatta ziyaret etmezsek ileride evlatlarımızın bizleri ziyaret etmesini de beklemeyelim. Hayatta en mutlu olduğum an anacığımın ayaklarının altını öptüğüm andır. Zira Sevgililer Sevgilisi Peygamberimiz El-Cennetü tahte akdâmi'l-ümmehât buyurarak, cennet annelerin ayakları altındadır buyurarak bize işaret fişeğini veriyor. Onun için annenin ayağının altında cennet var, orada cennetin kokusu var onu öpmek anneye bu sadakati göstermek hiçbir şeyle değiştirilmez. Bu toplum bunu başarmalı, bu toplum bunu yapmalı. Onu kendisi için birilerinin yaptığı gibi yok feministler, yok şunlar, yok bunlar gibi bir zillet kabul etmemeli. Biz varsak annemizle varız, annemiz olmasaydı biz yoktuk, bu olaya böyle bakacağız. Biz kendi anne, babamıza, eşimize, kardeşimize, diğer yakınlarımıza saygı göstermezsek, çocuklarımızın da bize hürmetkar olmasını bekleyemeyiz. Biz kendi dünyamızda aile içi şiddetin önüne geçemezsek ileride çok daha büyük sorunların yaşanmasına mani olamayız. Biz milli ve manevi değerlerimizi bizzat uygulayarak, evlatlarımıza aktarmazsak modern dönem hastalıklarına karşı onları koruyamayız. Biz elimizden telefonu, tableti, karşımızdaki televizyonu şöyle bir yana bırakıp aile fertleriyle daha çok hemhal olamazsak, olmazsak çocuklarımızın iletişim obezi haline dönüşmesini engelleyemeyiz. Değişimi önce kendimizden, kendi şahsımızdan, kendi hayatımızdan başlatmazsak kimseye sözümüzü geçiremeyiz. Biz örnek olmazsak, çocuklarımızdan örnek davranışlar göstermesini de bekleyemeyiz.

Değerler eğitimi kağıt üzerinden aktarılacak bir haslet değildir. Zira bal bal demekle ağız tatlanmaz, balı yediğiniz anda ağzı tatlatırsınız. Yaşayarak, yaşatılarak öğrenilen ve öğrenilen bir süreçtir bu. Uzmanlık sahası aile ve sosyal hizmetler olan siz kıymetli arkadaşlarımın bu meseleye özellikle eğileceğine inanıyorum. Yaptığınız işin bir kamu görevinin ötesinde bir sosyal sorumluluk olduğunu aklınızdan lütfen çıkarmayınız. Sizlerden özellikle de ülkemizin geleceği, milletimizin istikbali için aile kurumuna daha çok sahip çıkmanızı rica ediyorum.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken bir kez daha gayretlerinizden, emeklerinizden dolayı sizlere şükranlarımı sunuyorum. 7. Aile Şûrasının başarılı ve verimli geçmesini diliyorum, şûraya katkı sunacak tüm hocalarımıza ve uzmanlarımıza şahsım, milletim adına tekrar teşekkür ediyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Kalın sağlıcakla.