4. Ticaret Müşavirleri Konferansında Yaptıkları Konuşma

30.04.2019

Saygıdeğer Katılımcılar,

Çok Değerli Arkadaşlarım,

Hanımefendiler,

Beyefendiler;

Sizleri en kalbi muhabbetlerimle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde, milletin evinde, bu gazi mekânda sizleri ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum.

Yurt dışında Türkiye’yi gururla temsil eden siz ticaret müşavirlerimize hoş geldiniz diyorum.

Ticaret Bakanlığımıza, Sayın Bakanımıza ve ekibine bizleri bu güzel atmosferde buluşturdukları için ayrıca teşekkür ediyorum.

2011 yılında başlattığımız Ticaret Müşavirleri Konferansı’nın bu sene dördüncüsünü gerçekleştiriyoruz. Daha öncekiler gibi bu konferansın da ülkemize, milletimize, bilhassa ekonomimize hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.

Konferans süresince birikimlerini, gözlemlerini, özellikle de vizyonlarını sizlerle paylaşacak bakanlarımıza ve iş dünyamızın çatı kuruluşlarının temsilcilerine teşekkür ediyorum. Bakanlığımızın riyasetinde düzenli olarak icra edilen bu konferanslar sadece dünyanın 110 farklı ülkesindeki 131 merkezde görev yapan siz ticaret müşavirlerimizi biraraya getirmekle kalmıyor, aynı zamanda bu toplantılar uluslararası ticaretimizin gelişmesine katkı veren tüm paydaşların buluşmasına da imkân sağlıyor. Böylece dış ticaretimize dair politikaların belirlenmesi, atılacak adımların tespit edilmesi, süreç içinde karşılaşılan sorunların giderilmesi noktasında kurumlarımız arasında bir koordinasyon sağlanmış oluyor.

Samimi bir atmosferde yapılan bu toplantıların bakanlık merkez ve çevre teşkilatı arasındaki perspektifin örtüşmesine, yurt dışındaki heyecanın Ankara’ya, Ankara’daki vizyonun da sahaya aktarılmasına kapı araladığını düşünüyorum. Ticaret Bakanlığımızın tüm birimlerinin bu vesileyle genel bir muhasebe ve kapsamlı bir istişare yapma imkânı elde ettiğini görüyorum. Bu, Türkiye’nin potansiyelinin harekete geçirilmesi, yeni ticari araçlarla desteklenmesi bakımından aslında çok önemli bir kazanım. Uluslararası alandaki belirsizliklerin arttığı, ticaret savaşlarının gündemi işgal ettiği bir dönemde yapılan bu konferans, hiç şüphesiz her zamankinden daha fazla ehemmiyet kazanmıştır.

Ben, sizi özellikle ticaret ataşelerimizi yurt dışındaki misyon şeflerimiz olarak görüyorum. Oralardaki bütün bu girişimleri, oralardaki gerek onların yatırımcılarının ülkemize getirilmesini veya buradaki yatırımcıların yurt dışına götürülmesi noktasında üstlendiğiniz misyonun çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. İstişare toplantımızın hedeflere ulaşacağına, inşallah sonuçları itibariyle de ülkemizin faydasına olacağına inanıyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Türkiye olarak son 17 yılda hemen her alanda tarihi nitelikte reformlara, rekorlara imza attık. Eğitime eğilirken sağlığı, ulaşıma önem verirken tarımı, turizmi, üretimi asla ikinci plana itmedik. Kümülatif bir anlayışla hiçbir sektörü dışlamadan ülkemizi topyekûn kalkındırmanın çabası içinde olduk. 17 yılda sadece sanayicimizin refahı artmadı. Emekçilerimizin, çiftçilerimizin, kamu görevlilerimizin, ticaret erbabımızın da imkânları genişledi. Bu süreçte Türk ekonomisinde ve diplomasisinde ciddi bir paradigma değişikliğine gittik. Afrika ve Latin Amerika gibi daha önce münasebetlerimizin çok sınırlı kaldığı bölgelere özel önem verdik. Afrika ve Latin Amerika açılım politikalarımız sayesinde hem bazı kamu kurumlarımızdaki o yerleşik kalıpları kırdık, hem de toplumumuzdaki bu coğrafyalara dair önyargıları değiştirdik. Bir dönem Merhum Özal’ın yaptığı gibi kalabalık işadamları heyetleriyle beraber Afrika, Orta Asya, Güney Asya ve Latin Amerika ülkelerine çoğu Cumhuriyet tarihimizde ilk olan resmi ziyaretler düzenledik. Böylece farklı sektörlerden müteşebbislerimizin yeni pazarlara, yeni coğrafyalara açılmasını temin ettik. Aynı şekilde büyük-küçük ayrımı yapmadan, hiç kimseyi dışlamadan tüm işadamlarımızın, firmalarımızın meseleleriyle bizzat ilgilendim. Yeri geldi tır şoförlerimizin karne sorunlarını gündeme taşıdım, bunları o ülkelerin devlet başkanlarıyla konuştum. Yeri geldi işçilerimizin vize ücretlerine çözümler aradık. Yeri geldi firmalarımızın birikmiş alacaklarının tahsilini sağladım. Kimi zaman gümrük işlemlerinin kolaylaştırılması için uğraştık. Kimi zaman serbest ticaret anlaşmalarıyla ticaretimizin önündeki engelleri kaldırdık. Her seferinde aynı zamanda Türkiye’nin, Türk ürünlerinin reklamını da yaptık. Hasılı gittiğimiz tüm ülkelerde devlet başkanları, başbakanlar nezdinde Türk işadamlarının oradaki yatırımlarımızın ülkemize yatırım yapmak isteyen müteşebbislerin temsilcisi olarak çaba gösterdik. Bunun yanında dış politikada ve uluslararası ticarette ülkemize avantaj sağlayacak yeni kurumsal yapıları da devreye aldık. Ticaret Bakanlığımızda olduğu gibi kamu kurumlarımızı çağın ve ülkemizin gerekleri doğrultusunda yeniden organize ettik.

Bugün devlet olarak yurt dışında sadece diplomatlarımız ve ataşelerimizle varlık göstermiyoruz. TİKA ofisleriyle, Yunus Emre Kültür Merkezleriyle, AFAD’ımızla, Yurt Dışı Türkler Başkanlığımızla, Anadolu Ajansımızla, Türk Hava Yollarımızla, DEİK’le, Maarif Vakfımızla farklı alanlarda birbirinden önemli çalışmalar yürütüyoruz. Gönüllü kuruluşlarımızla dünyanın en ücra, en sıkıntılı bölgelerine ulaşıyor, insani yardımlar ve kalkınma projeleri gerçekleştiriyoruz. İşadamlarımızla dünyada yüzbinlerce insana istihdam imkânı sağlıyoruz. Böylece hem Türkiye’nin marka değerinin artmasına, hem de dünyanın dört bir ucunda ülkemizin tanınmasına katkıda bulunuyoruz. İşte bu sabah örneğin Savunma Bakanlığımızın çok önemli bir adımını attık, o da IDEF-2019 Savunma Sanayi Fuarı’nın açılışını yaptık ve cidden çok ama çok katılımın olduğu ve bütün yerli Türk savunma sanayicisinin eserlerinin sergilendiği bir fuarın açılışını yaptık. Katılım gayet yüksek ve bütün bu katılımı gerçekleştiren ülkelerin orada stantları dolaşırken heyecanını gördüm, ama bunlar geçmişte yoktu.

Göreve geldiğimizde yüzde 20’si yerli olan bir savunma sanayine sahiptik, bugün hamdolsun yüzde 68’ine sahip olduğumuz bir savunma sanayine sahip duruma geldik. Eğer bunlar olmasaydı biz terörle böyle mücadele edemezdik. Ama bu imkânlarımız olduğu için biz şimdi terörle dağda taşta çok daha farklı bir şekilde mücadele ediyoruz. İşte bu ayın başından şu ana kadar yaklaşık 160 teröristi etkisiz hale getirdik. İnlerine gireceğiz dedik ve şu anda inlerine giriyoruz. Onlar kaçacak, biz kovalayacağız. Çünkü benim milletimin huzurunu kaçıranları, evet biz de huzurunu kaçırmakla kalmaz, onları biz o açtıkları çukurlara gömeriz ve gömeceğiz. Devlet olarak bunu yapmaya mecburuz. Çünkü Türkiye’nin dört bir yanı huzur içinde olmalı ve yatırımcı, girişimci Türkiye’nin dört bir yanında rahatlıkla gelip yatırımını rahatlıkla yapabilmeli. Ama bunları siz pazarlayacaksınız. Şimdi bizim altı tane bölgemiz var, teşvik bölgeleri. Sadece İstanbul, sadece İzmir, bu bölgelerde mi olacak? Diyarbakır’da da, Van’da da, Ağrı’da da, Kars’ta da gidip yatırımını rahatlıkla yapabilecek. Ama terör olursa buralara girişimci gelir mi, yatırımcı gelir mi? Gelmez. Ama bunlar ortadan kalktığı zaman ben inanıyorum ki oralardaki teşvik çok çok yüksek olduğu için yatırım da oralara çok daha farklı bir şekilde gelecektir.

Değerli Arkadaşlar;

Türkiye’nin bu yeni vizyonunun adeta ete kemiğe büründüğü alan hiç şüphesiz dış ticarettir. Son 17 yılda ihracat, turizm ve yatırım rakamlarında yaşanan değişimler ülkemizin nereden nereye geldiğini açıkça gösteriyor. 2002 yılında 36 milyar dolar ihracatımız, 2018 senesinde 168 milyar dolara yükseldi. Yine aynı dönemde Türkiye yıllık ortalama yüzde 5.6 gibi ciddi bir büyüme oranını yakaladı. Ağustos ayındaki spekülasyonlara rağmen geçen seneyi yüzde 2.6 gibi önemli bir büyüme oranıyla kapattık. 2002 sonrasında gayrisafi yurt içi hasılamız yaklaşık üç katlık bir büyüme kaydetti. Sıkıntılarımıza rağmen 2018 yılında ülkemize gelen doğrudan yatırımlar yüzde 12.5 artarak, 13.5 milyar, 13 milyar dolara ulaştı. 2003’ten günümüze baktığımızda ise, bu rakam 210 milyar doları aştı. Yurt dışındaki yatırımları ise 38 milyar dolar seviyesinin üzerine çıktı. Aynı şekilde 2018 yılında ihracatımızda 2017’ye göre yüzde 7 oranında bir artış oldu. Dış ticaret açığımız yüzde 29 düştü ve ihracatımızın ithalatımızı karşılama oranı yüzde 75’in üzerine çıktı. Yine 2019 yılının ilk üç ayında ihracatımız yüzde 3.3 artış göstermiş, ithalatımız ise yüzde 21.5 oranında azalmıştır. Son 12 aylık ihracatımız yüzde 5.5’luk artışla 169.1 milyar dolar gerçekleşmiştir. Seçim atmosferine rağmen yine bu dönemde tarihimizin en yüksek ilk çeyrek ihracatına imza attık. 2019 yılında 182 milyar dolar, 2023’te ise 500 milyar dolarlık bir ihracat rakamı hedefliyoruz. İnşallah bu hedeflerimize de tıpkı daha öncekiler gibi ulaşacağımıza inanıyoruz.

Burada bir hususta dikkatinizi çekmekte özellikle fayda görüyorum; Türkiye 2018 yılında 168 milyar dolarlık mal ihracatına ilave olarak 48.5 milyar dolarlık hizmet ihracatı da yaparak önemli bir başarı yakalamıştır. Bu rakam 2002 yılında sadece 14 milyar dolar seviyesindeydi. Bu iki rakam arasındaki fark, bize Türk ekonomisinde, özellikle de ihracat kalemlerinde yaşanan bir değişimin de ipuçlarını veriyor. Yani artık dünyanın dört bir köşesine sadece ürünlerimizi satmıyoruz. Aynı zamanda müteahhitlik hizmetlerimizi, dizilerimizi, sinema filmlerimizi, sağlık hizmetlerimizi ve kültürümüzü de ihraç ediyoruz. Öyle ki bugün 350 milyon dolarlık ihracat hacmiyle dizi film ihracatında Amerika’nın ardından ikinci sıraya yerleşmiş bulunuyoruz; bu çok önemli. Türk dizileri şu anda 156 ülkede 500 milyon kişi tarafından yakından ve büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Benzer şekilde müteahhitlik hizmetlerinde dünya ikincisiyiz. Dünyadaki ilk 250 inşaat şirketi içinde 46 Türk inşaat firmamız bulunuyor.

Biliyorsunuz turizm son 17 yılda başarı hikâyesi yazdığımız bir başka sektördür. 2002 yılında 13.2 milyon olan turist sayısını 2018 yılında 46 milyona, turizm gelirlerimizi ise 12.4 milyar dolardan 30 milyar dolar civarına taşıdık.

Artık bizim için bacasız sanayi konumuna turizm girmiş vaziyette. Hamdolsun 2019 yılına turizmde çok farklı bir ivmeyle başlamış bulunuyoruz. İlk iki ayda yabancı turist sayımızda yüzde 7.4’lük bir artış oldu. Yaz ayları geldikçe bu sayılar hiç şüphesiz daha da artacak. Tabi bu bir taraftan da işsizliği de ne yapacak, onu da aşağı çekecek. Bunlar çok önemli. İnşallah 2019 yılında 50 milyon turist rakamına ulaşacağımıza doğrusu ben inanıyorum. Ziyaretçi sayısıyla birlikte turizm gelirlerimizi de turizm alanlarımızı da çeşitlendiriyoruz.

Bilhassa kültür, kongre, sağlık, termal ve kamp turizmi gibi katma değeri daha yüksek alanlara yöneliyoruz. Bizim bir özelliğimiz var; biz dört mevsim turizme açık bir ülke haline geldik, daha önce bu yoktu, ama şimdi var. Bizim kışımız da turizme açık, sağlıkta aynı şekilde böyle bir yapıya kavuştuk. Eğitim öğretimde aynı şekilde buna kavuştuk ve böylece dört mevsim artık turist akışı devam ediyor.

Bakıyorsunuz senenin ortasında artık batının futbol takımları buraya kampa geliyorlar, geçmişte böyle şeyler yoktu, ama şimdi bu var. Ve burada kampını yapıyor, buradan tekrar ikinci sezona ülkesine dönüyor. Bunların hepsi bizim için bir kazanım olduğu kadar aynı zamanda tanıtım.

Sağlık turizmi alanında 2018 yılında yaklaşık 550 bin uluslararası hasta ülkemizde tedavi amacıyla geldi. Şehir hastanelerimizin birer birer devreye girmesiyle inşallah bu sayıyı daha da yukarılara taşıyacağız. Böylece ülkemizi sadece yaz aylarında değil yılın 365 gününde turist çeken, turizm geliri elde eden bir konuma getireceğiz.

Kıymetli Arkadaşlar;

Türkiye’nin dış ticarette ve döviz gelirlerinde yakaladığı bu tarihi başarının mihmandarlarından birisi ticaret müşavirlerimizdir. Gerek ihracatımızın rekor seviyelere ulaşmasında, gerek uluslararası yatırımların her yıl yükselmesinde sizlerin büyük katkısı var. Siz ticaret müşavirlerimiz, bu ifademi özenle seçtim, az önce bunu Ruhsar Hanım da söyledi, bir akıncı ruhuyla çalışarak, Türk ürünlerinin yeni pazarlarla, yeni müşterilerle buluşmasını sağladınız. Firmalarımızın dertleriyle yakından ilgilenerek binlerce kilometre ötelerde devletimizin gücünü iş dünyamıza hissettirdiniz. Gönderdiğiniz raporlarla, saha araştırmalarıyla kurumlarımıza ve firmalarımıza yön verdiniz.

Şimdi önümüzde daha büyük, daha zorlu bir süreç bulunuyor. Türkiye olarak 2023 hedeflerimize ulaşmamız için önümüzde dört yıllık kesintisiz bir icraat dönemi var. Bu dönemi en güzel, en verimli şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz.

Ülkemizi dış ticaret fazlası veren, bir başka ifadeyle cari fazla veren bir ekonomiye dönüştürmeyi hedefliyoruz. Bunu yapar mıyız? Evet, yaparız, hiç endişe etmeyin 2017 yılında yüzde 5.6 olan cari açığımızın milli gelire oranını 2021 yılına geldiğimizde yüzde 2.6’ya kadar düşürmeyi planlıyoruz. Diğer taraftan büyümemizi 2021 yılına geldiğimizde yeniden yüzde 5’in üzerine çıkartmakta kararlıyız. Bu süreçte siz ticaret müşavirlerimize çok önemli görevler düşüyor. Çünkü sizler ülkemizin yurt dışına gönderdiği binlerce kamu görevlisi arasında farklı bir konuma sahipsiniz. Sizler atandığınız ülkelerde sadece bakanlığınızı değil aynı zamanda devletimizin büyüklüğünü, milletimizin vakarını, ülkemizin ticari potansiyeliyle üretim gücünü de temsil ediyorsunuz.

Bu açıdan ticaret müşavirliği mesai saatlerine sığdırılmayacak kadar kritik, çok yönlü fedakârlık gerektiren bir vazifedir. Bulunduğu ülkenin özellikle de ticari kurallarını, imkânlarını, risklerini, kritik aktörlerini en az oradaki bir tüccar kadar iyi bilmeyen bir müşavirin görevini layıkıyla yapması mümkün değildir. Kendini ofisinin duvarlarına, konforuna hapseden bir ticaret müşavirimiz vazifesini bihakkın yerine getiremez. Sahada olan bitenden, açılan önemli ihalelerden, ticaret fuarlarından, rakip ülkelerin ticaret hamlelerinden sizlerin muhakkak haberdar olması gerekiyor. Bunun yolu da, özellikle hayatın içine girerek, bağlantılarınızı mümkün olduğunca genişletmenizden geçiyor. Terör örgütlerini destekleyenler dışında kapılarınız büyük-küçük demeden tüm işadamlarımıza açık olmalıdır. Görev yaptığınız yerlerdeki ticaret erbabımızın hemen hepsi ihtiyacı olduğunda, ticari sıkıntılarına çözüm aradığında sizlere ulaşabilmelidir. Sizlerden firmalarımız arasında asla ayrım yapmamanızı, ülkemiz aleyhinde çalışanlar dışında hepsine sahip çıkmanızı özellikle rica ediyorum.

Her bir ticaret müşavirimize bulunduğu ülkede zekâsını, birikimini, tecrübesini, dinamizmini ortaya koyarak fırsatları görecek ve fırsatların değerlendirilmesinde işadamlarımıza da rehberlik edecektir. Bunun için sizlerden bulunduğunuz ülkelerde adeta bir özel sektör temsilcisi gibi, girişimci, tüccar gibi, yatırımcı, araştırmacı gibi çalışmanızı bekliyorum.

Buradaki her bir arkadaşımın milletimizin beklentilerine uygun bir şekilde görevini layıkıyla yerine getireceğine inanıyorum.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bir kez daha gayretlerinizden, emeklerinizden dolayı sizlere şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Görev yaptığınız ülkelere döndüğünüzde o ülkelere bizim selamımızı, barış, mutluluk, refah dileklerimizi iletmenizi sizlerden rica ediyorum.

4. Ticaret Müşavirleri Toplantısının başarılı şekilde geçmesini diliyor, Sayın Bakanımıza şükranlarımı sunuyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.