AK Parti Grup Toplantısında Yaptıkları Konuşma

26.12.2018

Aziz milletim,

Değerli milletvekili arkadaşlarım,

Kıymetli misafirler;

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Grup Toplantımızın partimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk bütçesi Meclis Genel Kurulu’nda görüşüldü ve yapılan oylamayla hamdolsun kabul edildi. Her açıdan ülkemizin ihtiyaçlarına cevap eren, 2019 senesini en verimli, en başarılı yeni hizmetlerle, yeni yatırımlarla, birbirinden önemli projelerle değerlendirmemize imkân sağlayan bir bütçe hazırladığımıza inanıyorum.

Bütçemizin verdiği imkânları en iyi şekilde kullanarak tıpkı son 16 yıldır olduğu gibi, önümüzdeki dönemde de Türkiye’yi şahlandırmaya, zaferlerden zafere taşımaya devam edeceğiz. Rabbim sağlık, sıhhat ve güç verdiği müddetçe, mensubu olmaktan gurur ve onur duyduğumuz aziz milletimize hizmet etmeyi sürdüreceğiz.

Bütçe maratonunu başarıyla nihayete erdiren tüm dava arkadaşlarıma, cumhur ittifakı ruhunu Genel Kurul’da da yaşatan tüm milletvekillerine buradan tekrar şükranlarımı sunuyorum. Aynı şeklide bütçenin hazırlanmasında emeği geçen bürokratlarımıza, komisyonlarda görev yapan kardeşlerimize, yapıcı eleştirileriyle bizlere katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. ‘Dengeleme, disiplinlin ve değişim’ esasıyla hazırladığımız 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla 2017 Yılı Kesin Hesap Kanununun tüm milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar;

Şöyle ana hatlarıyla bütçemize baktığımızda, 2019 yılı bütçe giderlerimizi 961 milyar lira, faiz hariç olarak ise 843,7 milyar lira olarak planladığımız görüyoruz. 2019 yılı için bütçe gelirlerini 880,4 milyar lira, vergi gelirlerini 756,5 milyar lira, bütçe açığını 80,6 milyar lira ve faiz dışı fazla rakamını da 35,7 milyar lira olarak görüyoruz.

Geride bıraktığımız yıl ise merkezi yönetim bütçe giderlerinin 821,8 milyar lira, bütçe gelirlerinin 749,6 milyar lira, bütçe açığının 72,1 milyar lira ve faiz dışı dengenin de 4,3 milyar lira olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Bütçe disiplini her zamanki gibi önceliğimiz olmayı sürdürüyor. Milletimizden topladığımız vergileri yine milletimizin istifadesine sunmayı esas alıyoruz.

Bakınız şimdi size AK Parti öncesi toplanan vergilerin nereye harcandığı, bizim dönemimizde nereye harcandığı konusunda bir örnek vereceğim: 2002 yılında faiz harcamaları bütçe giderlerinin yüzde 43’üne, vergi gelirlerimizin yüzde 86’sına karşılık geliyordu. Şu rakamlardaki hassasiyeti görüyor musunuz, nerelerde? Bir başka ifadeyle, topladığımız her 100 liralık verginin 86 lirasını faiz ödemesine ayırıyorduk Bay Kemal.

Peki, şimdi bu oran ne oldu? 2017 yılı kesin rakamları itibarıyla bu oran yüzde 10’lar seviyesine geriledi. Demek ki, topladığımız 100 liralık verginin sadece 10 lirasını faiz giderlerine, kalan 90 lirasını milletimize hizmet olarak harcıyoruz. Şayet faiz harcamaları 2002 seviyesinde devam etseydi, önümüzdeki yıl 300 milyar liralık bir kaynağı milletimize eğitim, sağlık, güvenlik, ulaştırma, tarım, sanayi, imar hizmetleri vermek için değil, faiz ödemesi için kullanmak zorunda kalacaktık.

Biz geçtiğimiz 16 yılda sadece ekonomiyi büyütmekle kalmadık, aynı zamanda temelini de sağlamlaştırdık. Şayet Ağustos ayındaki saldırıyı böylesine güçlü bir altyapıyla ve çelik gibi sağlam bir iradeyle karşılamamış olsaydık çok başka sonuçlarla karşı karşıya kalabilirdik. Devlet ve millet olarak gösterdiğimiz dayanışma sayesinde, yaşadığımız onca badireye, operasyona rağmen hamdolsun dimdik ayaktayız.

Son dönemdeki dalgalanmaların yol açtığı sıkıntılar elbette var; ama hiçbiri aşamayacağımız şeyler değildir. Nitekim hızlı bir toparlanma sürecindeyiz. İşte sizlerin de gördüğü gibi, Ağustos ayı sonuna kıyasla döviz kurumuz yüzde 18 değerlendi, tahvil faizleri 360 baz puan geriledi, risk primlerimizde 200 puan iyileşme sağlandı. İş gücüne katılım oranımız yüzde 53,4 ile tarihimizin en yüksek oranına ulaştı. İşsizlik oranımızı inşallah 2019’da yeniden tek haneli rakamlara düşürmeyi planladık ve bunu başaracağız.

İhracat yüzümüzü güldürmeye devam ediyor; inşallah yılsonu itibarıyla yeni bir rekor kırarak, tabii buradan şimdi Bay Kemal’e bir müjde vermemiz lazım, 170 milyar dolar rakamını göreceğiz. Tabi bu Bay Kemal için müjde mi olur, yoksa çok farklı bir şey mi olur bilemem. Daha önemlisi Bay Kemal, cari açık azalıyor. Gelişmeler bize sene sonunda cari işlemler açığını 30 milyar doların altına çekmiş olacağımızı işaret ediyor. Enflasyonu da önümüzdeki yıl hedeflerimize uygun seviyeye geriletmekte kararlıyız.

Attığımız her adım, büyümemizi, gelişmemizi, güçlenmemizi devam ettirmeyi hedefliyor. Mesela, önümüzdeki yıl satın alma paritesine göre dünyanın 13’üncü büyük ekonomisi olmaktan 1 sıra yükselişle inşallah 12’nciliğe yükseleceğiz. Satın alma paritesi döviz kurundan etkilenmediği için ülkelerin ve toplumların gerçek ekonomik güçlerini gösterme bakımından oldukça anlamlı bir ölçüdür.

Yeni ekonomik programımızın bu ilk bütçesini böyle önemli bir başarıyla taçlandıracak olmamızdan memnuniyet duyuyorum. Yani biz artık özellikle de G-20 toplantılarına giderken bir taraftan dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olarak giderken, bir diğer taraftan da satın alma paritesine baktığımızda 12’nci ekonomi olarak gitmemizin ne denli önemli olduğunu artık varın düşünün.

Değerli arkadaşlar;

2019 bütçesi hizmet odaklı bir bütçedir, ana kalemleriyle baktığımızda bu gerçeği daha iyi görebiliriz. Önümüzdeki yıl eğitime ayırdığımız kaynağı, bütçenin yüzde 17’sine denk gelen 161 milyar liraya çıkarıyoruz. Sağlığa 157 milyar lira ayırıyoruz. Altyapı yatırımları için tahsis ettiğimiz kaynak 65,1 milyar lira. Büyümemizin, üretimimizin ve istihdamımızın lokomotifi olarak gördüğümüz özel sektörümüzü desteklemek için 32,8 milyar liralık bir kaynağı bütçemize koyduk. Belediyelerimize ve il özel idarelerimize verecekleri hizmetler ve yapacakları yatırımlar için 93,6 milyar lira aktarıyoruz. Tarım sektörü için kullanacağımız kaynak, tarımsal desteklere 16,1 milyar lira, tarımsal yatırımlara 5,1 milyar lira, diğer destekler ve sübvansiyonlara 5,3 milyar lira olmak üzere toplam 26,5 milyar liradır.

Şimdi ana muhalefetin sözcüsü çıkmış konuşuyor. ‘Esnaf kepenklerini kapattı’ diyor, ‘çiftçi tarlalarını satıyor’ diyor. Yahu bak burada ben rakamlar açıklıyorum, bunlar resmi bütçede. Sen, size ait olan hayali bütçeden konuşuyorsun. Ve biz bugüne kadar sürekli olarak hep çiftçimizin yanında olduk, esnafımızın yanında olduk. Tavsiye ederim, şöyle iş bilen adamlarınıza bir sorun da, güya sözcüleri de bu işlerden biraz anlar havalarda dolaşıyor, bir sor bakalım Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne sor, Türkiye İhracatçılar Meclisi’ne sor, oralardan bir araştır, bu yıl içerisinde ne kadar esnaf veya şirket faaliyete girdi, ne kadar da kapandı, bir sor bakalım, sana nasıl bir rakam verecekler?  Bak ben söyleyeyim sana, 6’da 1 kapanan, diğerleri açılan. 6 açıldıysa 1 kapandı. Yahu biz böyle çalışıyoruz, ama bunların dünyadan haberi yok, ne olup bittiğinden haberi yok.  Bu rakamları Türkiye ihracatçılar Meclisi ile DEİK toplantısında bunları açık açık anlattım. Ama dedim ya, bunların hayatı yalan üzerine kurulu.

Tasarruf sürdürülebilir büyümenin temel şartlarından biridir. Hâlihazırda bireysel emeklilik sistemimizdeki katılımcı sayısı 7 milyona ulaştı. Birikmiş fon ve devlet katkısı tutarı ise 87 milyar lirayı buldu. Sistemi yaygınlaştırmak, çok daha cazip hale getirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu amaçla 2019 bütçesinde devlet katkı payı olarak 4,1 milyar lira daha ayırdık.

Unutmayalım, devleti yaşatmak için insanı yaşatmamız gerekiyor, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın.’ Bu anlayışla uyguladığımız sosyal yardım projeleri için 62,1 milyar lira kaynak tahsis ettik. Çalışanlarımızın ve ücretlilerimizin geçim seviyelerini yükseltmek için her türlü tedbiri aldık, alıyoruz. Biliyorsunuz daha önce gıdadan giyime, ilaçtan eğitime, turizmden zirai araçlara kadar pek çok alanda katma değer vergisi indirimleri yapmıştık.

Asgari ücretli olup da üç çocuğu bulunanların aylık vergi yükünü sıfıra kadar indirmiştik. Basit usulle vergilendirilen esnaflarımızın 9 bin liraya kadar olan kazancını vergi dışı bırakmıştık. Genç girişimcileri desteklemek için yıllık 75 bin liraya kadar vergi muafiyetleri getirmiştik. Yatırımcılarımız ve işletmecilerimiz üzerindeki Damga Vergisi, harç ve benzeri yüklerin maliyetlerini önemli ölçüde azalttık.

Geçtiğimiz yıl döviz kurunda yaşanan dalgalanmanın vatandaşlarımız üzerindeki olumsuz etkisini hafifletmek için akaryakıt ürünlerinin fiyatlarını sabit tutmak amacıyla vazgeçtiğimiz ÖTV tutarı 8 milyar liranın üzerindedir. Enflasyonla mücadele ve ekonomiyi canlandırma kampanyası çerçevesinde de beyaz eşyadan mobilyaya, motorlu taşıtlardan inşaata pek çok sektörde ÖTV, KDV ve harç indirimleri yaptık. Önümüzdeki dönemde vergi politikalarını bütüncül ve adil bir anlayışla gözden geçirecek, yatırım, üretim ve istihdam teşviklerine devam edeceğiz.

Bu kapsamda 2019 ve 2020 yıllarında ilk defa işe alınacak her işçinin asgari ücret üzerinden tüm sigorta ve vergi giderlerini devlet üstlenecek. Kadın, genç ve engelli istihdamındaki teşvik süresini 12 aydan 18 aya çıkartıyoruz. İmalat sanayinde yatırım teşvik belgesi şartı aranmaksızın 2019 yılı boyunca araştırma-geliştirme faaliyetlerinde ise süre sınırı olmaksızın yeni makine ve teçhizat alımlarında KDV alınmayacak.

Şimdi buradan tüm milletime sesleniyorum; turizmde çok iyi bir yılı geride bırakıyoruz. Önümüzdeki yıl yeni ve daha büyük atılımların hazırlıkları içindeyiz. Bu çerçevede 2019 yılını –Şanlıurfa ekranları başında bizi duyuyorlar, inanıyorum- ‘Göbeklitepe Yılı’ olarak ilan ediyoruz. Tabii sadece Göbeklitepe Yılı ilan ederken onunla kalmayacağız ve bu çerçevede Gaziantep de bu işin içinde olacak, Mardin de aynı şekilde bu işin içerisinde olacak, Adıyaman da aynı şekilde bu işin içerisinde olacak, beş ilimizi bu işin içerisine almak suretiyle bölgeyi Göbeklitepe Yılında ayağa kaldıracağız.

Biliyorsunuz geçen yılı, yani bu yılı, 2018’i de Truva Yılı ilan etmiştik ve bölgede turizme yüzde 60 bir canlılık getirmişti. Şanlıurfa’da bu atılan adımla inanıyorum ki çok daha büyük bir sıçramayı orada yaşayacağız. Anadolu’nun insanlık tarihindeki yerini ortaya koyan bu kadim yerleşim alanı tüm dünyanın dikkatini çekecek önemde bir değerdir. İnşallah en kısa sürede Şanlıurfa’ya gidip açılışını bizzat yapacağız. Tabii şimdiden Şanlıurfalı arkadaşlarım çalışmalarına hazırlansınlar, ona göre.

Bütçeyle ilgili bu genel bilgilendirmenin ardından şimdi de vatandaşlarımıza ve iş dünyamıza yönelik bazı müjdelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Tabii bunu özellikle Bay Kemal’in dinlemesi lazım, hani ‘hiçbir şey yapılmıyor’ diyor ya, şimdi nelerin yapıldığını iyi duyması lazım. Ama onu bir kenara koyalım, milletim duysun yeter.

Yılbaşından itibaren elektrik fiyatlarında konutlarda yüzde 10 indirim yapıyoruz. Aynı şekilde konutlarda ve küçük-orta ölçekli işletmeler ile ticarethanelerde kullanılan doğalgazın fiyatında da yüzde 10’luk bir indirime gidiyoruz. Elektrik ve doğalgaz indirimlerinin milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Şimdi gelelim iş dünyamıza. İş dünyamıza da özellikle istihdam alanında katkı sağlamak için bazı destekleri uygulamaya geçiriyoruz. Bu çerçevede ilk olarak bölgesel istihdam teşvikini bir yıl daha uzatıyoruz. Halen 51 ilimizde ve 2 ilçemizde işverenlere sağladığımız 6 puanlık SGK teşviki devam edecek. 2018 yılında 9 ay olarak uyguladığımız asgari ücret desteğini önümüzdeki yıl 12 ay boyunca vereceğiz. Bu destek 500 ve üzeri sigortalı çalıştıran iş yerleri için 101 lira, 500’ün altında sigortalı çalıştıran iş yerleri için ise 150 lira olacaktır.

Ayrıca sigorta prim teşviki uygulaması önümüzdeki yıl 500 ve üzeri sigortalı çalıştıran iş yerleri için 3 puan, 500’ün altında sigortalı çalıştıran iş yerleri için 5 puan olarak uygulanacaktır. Bu teşviklerin de iş dünyamıza hayırlı olmasını diliyorum.

Biraz önce Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2019 yılı için asgari ücret net olarak açıklandı, o da 2 bin 20 lira olarak açıklandı. Bekar bir işçinin ücretini ifade eden bu rakam, evli ve çocuklu olma durumuna göre daha da ne oluyor, yükselebiliyor. Bu rakam asgari ücretin yüzde 26’nın üzerinde bir yükselişle, net 417 lira arttığını gösteriyor. Şu artış çok çok önemli, bunu Bay Kemal’in çok iyi bilmesi lazım; ama anlamaz. İşçilerimiz ve işverenlerimiz için olabilecek en iyi rakamı belirlemek amacıyla yürütülen uzun ve yoğun çalışmalar sonucunda ortaya çıkan bu rakamın ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Böylece yeni yılın hamdolsun bu müjdelerle karşılanmış olması bütün hanelere de inşallah sevinç, bereket getirmiş olacaktır.

Değerli arkadaşlar,

Tabii bütçe görüşmeleri aynı zamanda bir turnusol kâğıdıdır. Bu görüşmeler siyasi partilerin teraziye çıktığı, bütçeyle ilgili fikirlerini paylaşırken aynı zamanda ülkeye dair hedeflerini, hayallerini, projelerini de ortaya koydukları arenalardır. Gerek komisyonlardaki, gerekse Genel Kurul’daki bütçe görüşmelerinde şu hakikati bir kez daha görme imkânı elde ettik: Meclisteki ana muhalefet koltuğu münhal durumdadır. Böyle bir ana muhalefet olmaz, bunların o edep, adaptan yoksun, kavgacı ruhuyla muhalefet olmaz. Ve oradaki kullandıkları ifadeler, Cumhurbaşkanından Başbakanına, bakanlarımıza kadar kullandıkları ifadeler gerçekten yenilir, yutulur değil. Aynı ifadelerle bunlara cevap vermek zaten bizim haddimize değil.

Türkiye’nin son 16 yılda mesafe alamadığı, üstesinden bir türlü gelemediği en büyük sorunu nedir biliyor musunuz? İşini doğru düzgün yapan bir ana muhalefet partisine sahip olamamaktır. Hele hele Milli Savunma Bakanımıza yapılan hakaretler yenilir, yutulur hareketler değildir. Bu edep yoksunu kişilerden ne yazık ki ana muhalefetin orada genel başkan yardımcısı var veya sıfatı nedir onu da doğru dürüst bilmiyorum, bilmeme de gerek yok zaten, bu adamlarla düşünebiliyor musunuz, ana muhalefet politika yapıyor; varamazsınız bir yere.

Bunlar, dersine çalışmayan, ev ödevini hiç yapmayan, yalan-yanlış rakamlarla günü savuşturmanın gayretinde bir ana muhalefet… Son 16 yılın Türkiye’de gerçeği budur, ama milletimize bunu anlatmamız gerekiyor, onun için de gerek milletvekillerimiz, gerek tüm teşkilatlarımız bunu milletimize iyi anlatmalı. İyi anlatmalı ki milletimiz bu gerçekleri görsün, bilsin, 31 Mart’ta da bunlara demokratik dersi sandıklarda en güzel şekilde versin.

Bunlar yeri gelir terör örgütüyle el ele, kol kola yürürler, yeri gelir onların diliyle konuşurlar, yeri gelir bu vatana, bu millete onların ağzıyla saldırırlar ve onları savunurlar, yeri gelir teröristlerin ileri gelenlerini bakarsanız cezaevlerinde de gidip ziyaret ederler. Niye? Bunların böyle bir hassasiyeti yok.

Tüm enerjisini, tüm mesaisini, eline geçen her fırsatı, şiddeti, sokak terörünü ve bölücü yandaşlarını aklamak için kullanan bir ana muhalefet partisi, ülkemizin ve demokrasimizin gelişmesinin önündeki en büyük engeldir. Ve bunlar kalkıp da şu anda kabinemizin Milli Savunma Bakanına bu şekilde saldırabilme edepsizliğini yapmışlardır. Ve bunlara gerekli dersi tabi ki yargıda vermek durumundayız, vereceğiz de. Çünkü bunlar ancak o dilden anlarlar, önce tazminat, sonra ceza. Bu ülkede 40 yılı aşkın kalkıp da Silahlı Kuvvetlerimizde görev yapmış, şu anda Milli Savunma Bakanlığı yapan bir Kabine mensubu arkadaşımıza bu şekilde saldırma hakkına bunlar sahip değil.

Bütçe görüşmeleri ne yazık ki bu acı gerçeği bir daha teyit etmiştir. Ana muhalefet partisi ve bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı yeni hükümet sistemimizin bu ülke bütçe görüşmelerinde maalesef çok kötü bir sınav vermiştir. Elbette biz bölücü örgütün Meclis’teki taşeronlarının asıl karın ağrılarının farkındayız, bunun için de onların söylediklerini, hakaretlerini, çirkefliklerini nazarı dikkate almıyoruz.

Onların Kandil’deki terör baronlarından icazet almadan tek bir kelime dahi edemediklerini, edemeyeceklerini gayet iyi biliyoruz. Şu anda açıklamıyorum, ama bugün-yarın sizlere bu konuda da gayet önemli müjdeler verebiliriz. Onlardan demokrasimiz adına da bir katkı beklemiyoruz. Mecliste bulunma sebepleri Türkiye’nin önünü açacak bütün projeleri sabote etmek olanların, milletimizin birlik ve beraberliğine katkıda bulunmaları elbette mümkün değildir. 2019 bütçesinin içeriği, hedefleri, Türkiye’ye kazandıracakları itibarıyla bölücü örgütün siyasi uzantılarını rahatsız etmesi gayet doğaldır.

Bizim asıl merak ettiğimiz, CHP’nin rahatsızlığıdır. Her açıdan ülkemizi bir adım daha ileriye taşıyacak bu bütçeden niçin CHP milletvekilleri rahatsızlık duyuyor? Neden CHP sözcüleri bölücü örgütün uzantılarıyla aynı argümanları, aynı dili kullanarak bütçeye saldırıyor? Bu soruları sadece biz değil, en başta CHP’ye oy vermiş vatandaşlarım olmak üzere 81 milyonun tamamı soruyor, cevaplarını da merak ediyor.

Değerli kardeşlerim;

Atalarımız, ‘üzüm üzüme baka baka kararır’ diyor. Anlaşılan CHP’liler seçim ittifakı kurarak Meclise taşıdıkları bölücü örgütün uzantılarıyla teşviki mesai yapa yapa giderek onlara benzemeye başladılar. 24 Haziran seçimleri için kurulan ve 31 Mart mahalli idareler seçimlerinde iyice pekiştirilen ittifakın CHP’lilerin kimyasını iyice bozmaya başladığı anlaşılıyor. Bütçe üzerinde partilerinin görüşlerini ifade etmek üzere söz alan CHP yöneticilerinin açıklamalarına baktığınızda, bütçe ile ilgili dişe dokunur tek bir söz, tek bir fikir dahi bulamıyorsunuz. Peki, onun yerine ne var? Bol hakaret var, hamaset var, yalan, iftira, manipülasyon var, sokak çetelerine övgü, Türkiye karşıtlarına sunulmuş bolca malzeme var.

Mesela bir tanesi çıkmış, bütçe yerine sadece kendinden, kendi egosundan bahsediyor. Diğeri gazi Meclis’in kürsüsünü Gezi olaylarının tertipleyicilerini aklamak için kullanıyor. Bir başkası 52 vatandaşımızın hayatına mal olan 6-8 Ekim olaylarını kışkırtan şahsın gönüllü avukatlığına soyunuyor. Bununla da kalmıyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin art niyetli kararını gündeme taşıyarak Türk mahkemelerine, hakim ve savcılarına saldırıyor. Kurban eti dağıtırken şehit edilen Yasin Börü’den ve 6-8 Ekim olaylarının diğer kurbanlarından hiç bahsetmeyen bu şahıs, yargımızın verdiği kararları eleştirerek safını da ortaya koyuyor; tüm bunları da bölücü örgütün siyasi uzantılarının kullandığı tezlerle, argümanlarla yapmaya çalışıyor.

Siz değil misiniz çocuk katilleri? Siz değil misiniz kadınların katilleri? Siz değil misiniz yaşlı nice insanların katilleri? Siz değil misiniz iş makinelerinin başında çalışırken bombalanarak öldürülen mühendislerimizin katilleri? Siz değil misiniz öğretmenlerimizi dağa kaçıranlar? İşte bu; CHP, bu örgütün yanında yer alıyor. Bu CHP, desteklenen şu anda Parlamentodaki bu temsilcilerinin yanında yer alıyor, onlarla omuz omuza yürüyor; kime neyi anlatıyorsunuz?

Biz bunların cemaziyülevvellerini de iyi biliriz. Onun için CHP’lilerin bu eş başkana karşı son günlerde artan muhabbetlerinin ilgi ve alakalarının kaynağı elbette düşündürücüdür. Ancak açık söylüyorum, bu tablo bizim için asla sürpriz değildir, çünkü biz CHP’nin son dönemdeki sicilini çok iyi biliyoruz.

Bu partinin ağaç bahanesiyle esnafımızın dükkânını yağmalayan, polisimize kurşun sıkan, sokakları haftalara yakıp-yıkan, bütün İstiklal Caddesi’ni Dolmabahçe’ye kadar, Bezmialem Valide Sultan Camii’ne kadar, Başbakanlık ofisimize kadar nasıl buralara saldırdıklarını, bombaladıklarını, buralarda bira şişeleriyle Bezmialem Valide Sultan Camii’mizin içerisinde nasıl bulunduklarını biz gayet iyi biliyoruz. Ve bütün bunların organizasyonunun içinde Bay Kemal’in nasıl rol üstlendiğini de gayet iyi biliyoruz.

Bunları unutmayacağız, bunları unutturmayacağız ve bunları vatandaşlarıma değerli arkadaşlarım, birer birer anlatacağız. Eğer anlatmazsanız inanın siz de vebalde kalırsınız. Bütün teşkilatlarımızla bunların anlatılması lazım. İstiklal Caddesi’nin esnaflarının dükkânlarını kimler cam-çerçeve indirdiler, kimler buraları yağmaladı; bunları anlatacağız. Unutmayın, hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür, insanoğlunun hafızası unutkandır, unutur. Anlatacağız ki unutmasınlar.

Aynı CHP’nin 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde FETÖ’cü alçakların servis ettiği montaj kasetlerini nasıl günlerce Meclis kürsüsünde yayınladığını da çok iyi biliyoruz. O gece Atatürk Havalimanına gelip de orada tankların arasından danışıklı bir dövüşle geçip Bakırköy Belediyesine giderek orada, 11;15 itibarıyla geçtikten sonra, Bakırköy Belediyesinden kahvesini yudumlayarak bütün o darbenin sürecini nasıl izlediğini de gayet iyi biliyoruz; bunu da milletimize anlatmamız lazım.

Beyefendiye haber verilmemiş, ona da haber verecekmişiz. Biz bütün televizyon kanallarında telefonlarla, her şeyle bunu duyurduk. Onbinler, milyonlar meydanlara döküldü, Beyefendiye özel davetiye çıkaracaktık; bunlar bu. Ne oldu? Bak onu da söyleyeyim; 7 Ağustos’taki o dayanışma günü diye ifade ettiğimiz programa, bunun için de ben bütün bunlara rağmen kendisini davet ettim. Bir gün, iki gün cevap yok, Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan akşam Beyefendinin oradan katılacaklarına dair haber geldi. Ve geldi, tabii hayatında görmediği bir katılımı gördü. Fakat o süreç de fazla uzun sürmedi, hemen birkaç gün sonra o barış, dayanışma vesaire, kardeşlik her şey unutuldu, tekrar saldırmaya başladı, ‘biz 7 Ağustos dayanışmasında yokuz’ demeye başladı. Çünkü bunların ruhunda bu yok, bunların ruhunda birlik, beraberlik yok. Bunların ruhunda sürekli olarak maalesef, evet, ülkenin barışına bombayı atmak var.

CHP’nin başındaki zatın bölücü terör örgütü mensuplarına nasıl cici çocuk, çiçek çocuk muamelesi yaptığını, onları nasıl ‘arkadaşlar’ diyerek aklamaya çabaladığını, ekran-ekran gezerek PYD, YPG’yi nasıl meşrulaştırmaya çalıştığını da gayet iyi hatırlıyoruz. Bu sebeple CHP’nin yaşadığı savrulmaları, gün geçtikçe ittifak ortaklarına daha çok benzemesini doğrusu çok da şaşırtıcı bulmuyorum.

Ecdadımız, ‘söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu’ diyor. Biz de CHP’nin bu yoldaşlarına, bu yol arkadaşlarına bakarak kim olduğunu, kime benzediğini, nereye doğru gittiğini görebiliyoruz. Bu durum karşısında sadece, ‘Allah CHP seçmenine sabır versin’ diyorum.

Değerli arkadaşlar;

Nasıl duran bir saat bile günde 2 kez doğruyu gösterirse, CHP’liler de çok nadiren de olsa doğruyu söyleyebiliyor. Nitekim bütçe için söz alan bir CHP yöneticisi, ‘15 Temmuz’la yüzleşmedik’ diyerek gerçekten çok doğru bir şey söylemiş. Evet, Cumhuriyet Halk Partisi 15 Temmuz ihaneti sırasında sergilediği gayrimilli tavırla halen yüzleşmemiştir, bunu böyle biliniz.

En başta o gece darbeci alçaklarla anlaşıp tankların açtığı yoldan Bakırköy’e kaçan genel başkanlarının korkaklığıyla yüzleşmemiştir. İşte bak şimdi kendi adamları onunla ilgili neler söylüyor. Daha öncesinde 17-25 Aralık girişimindeki FETÖ’ye destek veren politikalarıyla yüzleşmemiştir. Devletimiz FETÖ’yle mücadele ederken, basın özgürlüğü bahanesiyle FETÖ’nün paçavraları önünde tuttukları nöbetlerle yüzleşmemiştir. Sırf hükümete vurmak için haftalarca Meclis kürsüsünü FETÖ’nün montajlarına tahsis eden fırsatçılıklarıyla da yine yüzleşmemiştir. Çukur eylemleri sırasında bölücü örgütün şehirdeki uzantılarına canlı kalkan olan tavırlarıyla yüzleşmemiştir.

Gezi olayları esnasında duvarlara ne yazdıklarını hatırlıyorsunuz değil mi? ‘Zulüm 1453’te başladı’; bunu yazan vatan, millet düşmanlarına verdikleri destekle yüzleşmemiştir. Ve bunların belediyelerinin olduğu yerde duvarlara bunlar yazıldı; yazıklar olsun. Eğer bu ülkede zulmün 1453’te başladığını söyleyecek tıynette ahlaki yönden nasipsiz olanlar varsa, önce belediyelerine bunu söyleyeceksin, ‘onu orada 1 dakika tutmamanız gerekir, anında bunları silmeniz gerekir’ demen gerekirken bunlarla iftihar ettiniz.

27 Nisan e-muhtırasındaki darbeye çanak tutan eylemleriyle yüzleşmemiştir. 367 krizi sırasında milli iradeyi hiçe sayan politikalarıyla yüzleşmemiştir. Cumhuriyet mitinglerindeki darbe çığırtkanlıklarıyla yüzleşmemiştir. CHP, merhum Menderes’e yaptıkları zulümle, 1960 ihtilalindeki darbe severliğiyle, merhum Özal’a attıkları iftiralarla henüz yüzleşmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerçek anlamda bir özeleştiriye, kendi geçmişiyle yapacağı samimi bir yüzleşmeye ihtiyacı olduğu çok açıktır. Biz kendi muhasebe ve murakabemizi hep yaptık, yaparız, gücümüzü de buradan alırız. Şimdi özeleştiri sırası CHP’dedir. CHP, yasakçı, baskıcı ve darbeci mazisiyle bir an önce yüzleşmek zorundadır. Temennimiz, CHP’nin siyasi tarihimizdeki kötü sicilini gerçek bir özeleştiriye tabi tutması, böylece çirkef siyaset dilini bir tarafa bırakarak Türkiye’ye yakışan bir ana muhalefet partisi kimliğine kavuşmasıdır.

Değerli arkadaşlar;

İnşallah 31 Mart seçimleri milletimizin bu kifayetsizliğin ötesinde ülkeye zarar verme noktasına gelen CHP zihniyetinden kurtulmasının miladı olacaktır. Bunun için bizlere çok büyük görev düşüyor. Ana Kademe çok çalışmalı, Kadın Kollarımız çok çalışmalı. Gençler, çok çalışmalısınız. Milletimizin bize oy vermeye mecbur veya mahkûm olmadığını unutmamalıyız. Dedim ya, gönül seferberliği, gönül belediyeciliği; bunu yapacağız. Biz yaptığımız hizmetlerle, inancımızla, duruşumuzla, ahlakımızla, tevazuumuzla, çalışkanlığımızla, samimiyetimizle milletimizin gönlüne girmek ve bu suretle başarıya ulaşmak durumundayız. Kendini milletin üzerinde görenin sonu CHP gibi olur.

AK Parti kuruluşundan itibaren attığı her adımı, uyguladığı her politikayı milletimizle birlikte hayata geçirmiştir. Böyle olduğu içindir ki 16 yılda girdiğimiz 14 seçimden de zaferle çıkmayı başardık. Kuruluşumuzdan bugüne kadar her kim ki AK Parti’nin bu varlık ilkelerinden sapmışsa, hem milletimizin gönlünden, hem de partimizin saflarından uzaklaşmış olur. Milletin gözünden düşen, bizim de gözümüzden düşer. Bunun için her seçimde milletimizin karşısına en doğru, en ideal adaylarla çıkmanın gayreti içindeyiz.

Önümüzdeki seçimler için uzun süredir aday tespit çalışması yürütüyoruz. Şu ana kadar 74 büyükşehir veya il belediye başkanımızın ismini kamuoyuna ilan ettik. Önümüzdeki günlerde şehir-şehir veya bölge-bölge ilçe adaylarımızı da kamuoyuna açıklamaya başlıyoruz. Hedefimiz, Ocak ayının ortasına kadar bu süreci büyük oranda tamamlayıp mahalli seçimler manifestomuzu milletimizle paylaşmaktır.

İsmini ilan ettiğimiz adaylarımızın gece-gündüz çalışmaya başladıklarına inanıyorum. Kalan il adaylarımızla ilçe adaylarımızın isimlerini açıkladığımız andan itibaren teşkilatlarımızdan seçim gecesine kadar devam edecek geceli-gündüzlü bir çalışma bekliyorum. Yapmamız gereken tek şey, bir AK Partili gibi davranmaktır. Tüm dava arkadaşlarıma, yol arkadaşlarıma güveniyorum. 31 Mart’ta AK Parti bayrağını bir kez daha zirveye dikeceğinize yürekten inanıyorum.

Şimdi 31 Mart akşamı yerel yönetimlerde tekrar tek başımıza iktidarımızı ilan etmeye var mıyız? Kapı-kapı dolaşmaya var mıyız? Gönüllere girmeye var mıyız?

Sıkmadık el bırakmamaya var mıyız? Allah yar yardımcımız olsun. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla.