15 Temmuz

 

10 Soruda FETÖ

 

 

 

“Yeni Türkiye, Artık Milletimizin ‘Kızıl Elma’sıdır”

05.06.2015
“Yeni Türkiye, Artık Milletimizin ‘Kızıl Elma’sıdır”

ATV-A Haber ortak yayınında “Cumhurbaşkanı ile Gündem Özel” programına katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran genel seçimlerinde millî iradenin yeniden tecelli etmesi ve milletimiz için hayırlara vesile olması temennisini dile getirerek, “Bunların yeni Türkiye diye bir derdi yok; bilakis şu anda eski Türkiye koalisyonu oluşturdular ve bu koalisyonla tekrar Türkiye’yi gerilere götürmenin gayreti içindeler. Fakat bu tuzağa milletimizin düşmeyeceğine inanıyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATV-A Haber ortak yayınında “Cumhurbaşkanı ile Gündem Özel” programına katıldı.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleşen ve canlı yayınlanan programda Cumhurbaşkanı Erdoğan, Murat Akgün’ün gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP'nin Diyarbakır mitinginde meydana gelen patlamayla ilgili sorular üzerine İçişleri Bakanı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı ve Diyarbakır Valisi ile yaptığı görüşmeler neticesinde 2 ölü ve 100'e yakın yaralı olduğu bilgisinin geldiğini belirterek şunları söyledi: “Temennimiz ağır yaralıların şifasını bulmasıdır. Rabbim ölenlere rahmet, yaralılara da şifalar versin. Miting esnasında iki ayrı noktada patlama söz konusu oluyor. Bir trafonun önünde olan bir bölgede, simitçinin olduğu söyleniyor. Bir de 40-50 mesafede de bir çöp kutusunda olduğu söyleniyor.”

HDP’NİN MİTİNGİNDEKİ PATLAMA: “SEÇİMİN İKİ GÜN ÖNCESİNDE OLMASI, SEÇİME GÖLGE DÜŞÜRDÜ”

Ankara'dan uzman ekiplerin bölgede çalışma yapacaklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu işin nereden, nasıl kaynaklandığının incelenip, sonuca varılacağını bildirdi. Yapılacak tespitlerin erken olacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan önce de kendilerini üzen durumlar yaşandığını, Siirt'te bir muhtarın, Şırnak'ta iki kişinin öldürüldüğünü hatırlattı.

Daha önce yaşanan ölüm olayları da düşünüldüğünde sürecin maalesef çok olumsuz yanlarının olduğunun görüleceğini ifade ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fakat bugünkü olayın tam seçimin iki gün öncesinde olması, seçime ciddi manada bana göre gölge düşürdü. Seçimi öyle veya böyle yapacağız. Bütün güvenlik tedbirler daha da artırılmak suretiyle bu seçimi en iyi şartlarda inşallah gerçekleştirmenin gayreti içindeyiz" dedi.

“HERKES, TAHRİKLERE KAPILMADAN DEMOKRATİK HAKKINI PAZAR GÜNÜ KULLANMALI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, herkesin, tahriklere kapılmadan, demokratik hakkını en ideal şekilde Pazar günü kullanmaya kendini hazırlamasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi partilerin de tabanlarına daha da farklı şekilde sükunet ve suhuleti telkin etmesi gerektiğini vurguladı. Bunlar yapılarak, pazar günkü seçime çok büyük bir katılım sağlanması gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yaklaşık bir saate yakındır HDP Eş Başkanını arkadaşlarıma arattırıyorum. Kendilerine ulaşamadıkları için henüz bir geçmiş olsun temennimizi iletemedik ama böylece gerek şu yayın vasıtasıyla bunu iletmiş olalım, aynı zamanda zaten Cumhurbaşkanlığı Basın Bürosu’ndan da bu konuyla ilgili açıklamamızı yaptık" diye konuştu.

“ÇÖZÜM SÜRECİ’NDEN TAVİZ VERMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Saldırının hedefinin, seçimi gölgelemek olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözüm sürecine gölge düşürmek isteyen bazı gruplar olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hükümetin ve kendisinin çözüm sürecine sahip çıkacaklarını söylediklerini belirterek, "Bundan taviz vermek mümkün değil. Olan olay nedir, ne değildir? Saldırı mıdır, çok daha farklı bir eylem midir? Bunları şu anda Ankara'dan gelecek uzman ekibin araştırmaları ortaya çıkaracaktır diye düşünüyorum" dedi.

"Yarın ve seçim gününe yönelik bir provokasyon endişeniz var mı?" sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun, yalnızca bu seçimler için değil, her zaman beklendiğini söyledi. Genelde güvenlik güçlerinin azami ölçüde tedbirler aldığını yalnızca Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde seçimler öncesinde bu tür olaylara rastlanabildiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama temennimiz odur ki biz bu işi hele hele bugünkü olaydan sonra adedi artmasın, yaralılar da şifa bulsun" dedi.

“HDP BARAJI AŞSA DA AŞMASA DA GEREKEN MİLLÎ İRADEYE SAYGIDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Seçimleri kimin kazanacağından çok bir partinin barajı aşıp aşmayacağı konusuna odaklanıldığı görülüyor. HDP'nin barajı aşıp aşmaması Türk siyasetini nasıl etkiler?" sorusuna cevaben, "Cumhurbaşkanı olarak bu konuda hangi siyasi partinin barajı aşması, aşmaması iyi olur, bunu değerlendirme durumunda değilim. Benim sadece demokraside bildiğim, öğrendiğim, millî iradenin tayin yetkisidir. Herkesin millî iradeye saygı duyması gerekir. Özellikle bizim 2002 Kasım seçimlerinden itibaren yürüdüğümüz bir süreç var. Biz parlamentoda iki partiydik, CHP ve AK Parti. MHP barajı aşamadı. Sokaklara falan dökülmediler. Onlar da bir sonraki seçimde barajı aştılar. Diğer bağımsız girenler de parlamento içinde bir grup kurdular. Böylece parlamentoda 4 siyasi parti olmuş oldu. Bunları demokraside hazmetmemiz gerekiyor. Aşarsa ne olur, aşmazsa ne olur? Her ikisinde de hiçbir şey olmaz. Çok şey olur, bir kazanımdır. Parlamentoda zaten 4 parti vardı, yine 4 parti olur. Sayıları da azdı daha çok olur veya daha az olur. Barajın altında kaldığı zaman hiçbir şey olmaz. 3 parti mi aştı, bunlar temsil edilir. Olması gereken millî iradeye saygıdır. Demek ki millî irade 3 partiye baraj aştırmış, diğerlerini barajın altında bırakmış. Olay budur."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim barajı konusunu çok konuştuklarını, tartıştıklarını ifade ederek, bu konuda AK Parti'nin getirdiği teklifleri hatırlattı.

Dar bölge sistemi ile barajın tamamen kaldırılması, daraltılmış bölge ile barajın yüzde 5'e indirilmesi tekliflerinin kabul edilmediğini anlatan Erdoğan, "Yüzde 10 barajını getiren biz değiliz, bizden çok önce geldi. Bizim partimiz ortada yokken yüzde 10 barajı getirildi. Yüzde 10 barajının da ülkemize kazandırdığı çok şey var. Kazandırdığı, istikrardır, güvendir. Eğer yüzde 10 barajı olmamış olsa Türkiye bugün bir koalisyonlar ülkesi olacaktı" dedi.

“TÜRKİYE KOALİSYON DÖNEMLERİNDE KAYBETTİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin koalisyon dönemlerinde kaybettiğini, tek partili dönemlerde kazandığını, dünyanın bunu bile test etmeye başladığını söyledi. İtalya'da "yüzde 40'ı aşan bir partinin tek başına hükümet kurulabildiğine" işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Düşünün bizde böyle bir karar alacaksın yer yerinden oynar. Bizde yüzde 50'yi alıyorsun bunu hazmedemiyorlar" dedi. "Seçimlerden sonra baraj konusunda bir girişiminiz olacak mı?" sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhurbaşkanı olarak şu anda benim tavsiyem olur. Ama daha önce Genel Başkanı ve Başbakan olduğum partinin bu konudaki kararı, 'gelin ya yüzde 5 yapalım, daraltılmış bölge olsun veya tamamen barajı kaldıralım dar bölge olsun ama bunların ikisi de olmaz diyorsanız o zaman mevcut barajla gideriz.' Şu anda seçimden sonra kalkıp da hangi parti ne gibi bir tavsiyede bulunur bilemem. Artık pazar akşamının neticesini beklememiz lazım. Milli irade ne gösterecek, milli iradenin gösterdiği neticeye göre de siyasi partiler yeni bir süreç için böyle bir adım atarlar mı atmazlar mı bilmiyorum. Zira bundan sonraki seçim bir daha 2019."

“ÇÖZÜM SÜRECİ, MİLLETÇE BİR SORUMLULUĞU GEREKTİRİYOR”

"HDP barajı aşamayacak olursa, bu Çözüm Süreci'ni nasıl etkiler?" şeklindeki bir soruya da Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürecin HDP ile başlamadığını hatırlatarak, "HDP yokken biz Çözüm Süreci'ni başlattık. Neyle başlattık? Demokratik açılımla başlattık. Neyle devam ettik, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ile devam ettik. Bu arada, akil insanlar toplantılarını Başbakanlığım döneminde başlattım. Ondan sonra da Çözüm Süreci'ni başlattık, bu zirve. Ama Çözüm Süreci'nin içinde sadece AK Parti veya sadece bir başka parti değil, STK'larda bu işin içinde. Çözüm Süreci siyasi partilerin ortaklaşa yürüttüğü değil, siyasi parti veya partilerin, bunun yanında STK'ların hepsinin de içinde olduğu, milletçe beraber yürüttüğümüz yani medya bu işin içinde olması lazım. Sermaye çevresi bu işin içinde olması lazım, hep birlikte, aydını bu işin içinde olmamız lazım, akademisyenler bu işin içinde olması lazım. Hep birlikte bunu kucaklayıp, bu işi götürmemiz gerekiyor. Dolayısıyla bu milletçe bir sorumluluğu gerektiren süreç ve milletçe bunu ne kadar kucaklarsak, ne kadar sahiplenirsek, inanıyorum ki neticesi de o kadar verimli, o kadar seri orada bir neticeyi alacağız" dedi.

“NE SİYASİ KÜRTÇÜLÜK NE DE SİYASİ TÜRKÇÜLÜK YAPACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye'de özellikle bu Çözüm Süreci meselesi sadece belli bir ırkın sorunu olarak mı ele alınacak” diyerek, asıl sıkıntının ise burada olduğuna işaret etti. Kendisinin bu soruya "Hayır" yanıtını verdiğini dile getiren Erdoğan, "Olayı bir defa genelleyeceğiz. Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla... Ülkemizde 78 milyon, biz buna sarılmak zorundayız. Türkiye'de şu anda gündemde olduğu için veya çok abartıldığı için söylüyorum; Ne siyasi Kürtçülük yapacağız, ne siyasi Türkçülük yapacağız" değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tek bayrak, tek vatan, tek devlet, tek millet; Çıkış yolumuz budur. Eğer biz buna sarılırsak, yani tek millette 78 milyonu görebiliyorsak, eğer tek bayrakta sadece bayrağımızı yani şehit kanı, bağımsızlık göstergesi hilali ve şehidimizin ifadesi yıldızıyla bayrağımızı görebiliyorsak, alternatif bir bayrak arayışına girmiyorsak, Çözüm Süreci'ni yakalıyoruz. 780 bin kilometrekareyle tek vatanımızı yakalıyorsak, bu işi başarıyla götürüyoruz ve devlet içinde devlet aramadan, tek devletle bu işi götürüyorsak mesele biter. Onun için de bize asla bir siyasal ırkçılık yakışmıyor. Bunları bir kenara koymamız gerekiyor" dedi.

“ÜLKENİN GENÇLERİ DAĞLARA KAÇIRILMASIN, ANALARI AĞLATMASINLAR İSTİYORUZ”

PKK'nın hala silah bırakmadığı ve Abdullah Öcalan'ın kongre çağrısı hatırlatılarak "Yaz aylarında PKK'nın silah bırakması, ülke dışına çıkması konusunda somut bir adım bekler misiniz?" şeklindeki soruyu Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu tabii onların sorunu" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun yeni bir süreç olmadığını, silahların bırakılmasına yönelik devletin çağrısının da yeni olmadığını hatırlatarak, "Onlar silahı bırakırlar veya bırakmazlar. Bırakırlarsa devletin planı farklıdır, bırakmazlarsa devletin planı farklıdır. Devlet bu planını duruma göre, A planı, B planı, C planı, hepsini ona göre uygulamak durumundadır. Dolayısıyla bizler şu anda çağrımızı, bu ülkeyi bir huzur ülkesi yapalım, bu ülkenin gençleri dağlara kaçırılmasın istiyoruz. Anaları ağlatmasınlar istiyoruz" dedi.

“PROVOKASYONLARA KARŞI GEREKLİ TEDBİRLER ALINIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bingöl'e gittiğinde bir grup annenin otobüsünü durdurduğunu ve ellerinde resimlerle yanına geldiklerini, bir annenin, "3 senedir benim çocuğum yok, şöyle zekiydi, böyle zekiydi, şöyle dindardı" diye dert yandığını söyledi. Resimleri ve gerekli bilgileri alıp, valiye ilettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde günlerce oturma eylemi yapan anneleri dikkat çekti. Bunlardan bir kısmının çocuklarına kavuştuğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu hala devam ediyor. 6-7-8 Ekim olayları biliyorsunuz, bunlar ülkenin bu olumlu havasını maalesef provoke eden, sabote eden süreçler. Devlete düşen nedir? Devlet tedbirini alacak. Yüzde 100 başarı sağlar mı? Yüzde 100 başarı dünyanın hiçbir yerinde de sağlanmamıştır. Temennimiz, azami ölçüde bu başarıyı yakalayabilmektir" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kapsamda gerek hükümet, gerekse ilgili birimlerle sürekli toplantı yaptıklarını da bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "HDP'nin önemli isimlerinden birisinin açıklaması oldu, 'MHP ile bile süreci yürütebiliriz. İş ki ciddiyet olsun' diye. Bu sadece süreçle ilgili bir açıklama mı size göre, yoksa seçim sonuçlarına yönelik de bir hazırlık mı?" sorusuna cevaben de, "Bir taraftan bu söylenirken, öbür taraftaki siyasi partinin Genel Başkanı, 'Asla böyle bir şey söz konusu değil' dedi. Tabii tek taraflı olarak 'Ben dedim, oldu' diye bir şey olmaz. Bu olsa olsa ancak Pazar gününe yönelik, herhalde 'Oradan acaba bir prim yapabilir miyiz, bak biz istedik de onlar kaçtı' gibi bir yaklaşım tarzı olabilir. Orada biraz zannediyorum 'kurnazlık yatıyor' diye düşünüyorum" diye konuştu.

“MİLLETİMİN YENİ TÜRKİYE’YE, YENİ ANAYASAYA VE BAŞKANLIK SİSTEMİNE ‘EVET’ DİYECEĞİNE İNANIYORUM”

"Seçim sonuçlarından sürpriz çıkabileceği" yönündeki açıklaması hatırlatılarak, "Bu görüşünüzü hala koruyor musunuz? Bu seçimlerin sizce en sürpriz sonucu ne olabilir?" sorusunun üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, buradaki "sürpriz" ifadesini herkesin farklı bir yere çektiğini belirterek, "Benim 'sürpriz' ifadem aslında, yani bu seçimlerden yeni Türkiye, yeni Anayasa, başkanlık sistemi. Bu üç hedefi yakalayabilecek bir seçim sonucu. 'Olmaz' diyorlar ya ben bunun olabileceğini, onun için de dikkat edilirse 400'ü verin, 400'ü alan bir parti gelsin bunları gerçekleştirsin. Olmadı, 330'u yakalayan bir parti referandumla millete gitsin ve ben milletimin yeni Türkiye'ye, yeni Anayasaya, başkanlık sistemine 'evet' diyeceğine inanıyorum" dedi.

“MİLLETİMİZ ESKİ TÜRKİYE KOALİSYONUNUN TUZAĞINA DÜŞMEYECEKTİR”

Kendisinin meydanlarda yeni Türkiye, yeni Anayasa ve başkanlık sisteminden bahsettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sadece hükümet yetkilileri yeni Türkiye, yeni Anayasa, başkanlık sistemini kullanıyor. Fakat diğer partiler yeni Anayasadan hiç bahsetmiyor. Sadece hükümet kullanıyor, onlar niye bahsetmiyor acaba? Onların kullanma mecburiyeti vardır diye söylemiyorum. Ama Başbakanlığım döneminde biz Anayasa İzleme Komisyonu kurmadık mı? Burada kendileri bu iş için samimi olduklarını söylemediler mi? Tamam şimdi buyurun, seçim işte. Milletten böyle bir yetki isteyin. Ama milletten böyle bir yetki istemiyorlar. Bunların 'yeni Türkiye' diye bir derdi yok. Bunlar şu anda bir eski Türkiye koalisyonu oluşturdular ve bu koalisyonla tekrar Türkiye'yi çok daha gerilere götürmenin gayreti içindeler. Fakat bu tuzağa ben milletimizin düşmeyeceğine inanıyorum ve sürpriz diye kastettiğim şey, oradaki o rakamı inanıyorum ki bu başlıkları gerçekleştirebilecek bir siyasi partiye vereceklerdir" dedi.

YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI

"AK Parti 330'a ulaşamazsa yeni Anayasa bir hayal mi oluyor? Yeni Anayasa hayal oluyorsa, başkanlık sistemi Türkiye'nin gündeminden çıkıyor mu?" şeklindeki soruyu da Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle söyledi, "Yeni Anayasa da başkanlık sistemi de burada ertelenmiş olur. Olmaz diye bir şey yok. Ne zaman yeterli çoğunluk olursa, öyle anlarda olabilir ki bakarsınız hiç umulmadık anda iki parti bir araya gelir, mutabık kalırlar, anlaşırlar, öyle de olabilir. Şu anda görünmüyor olabilir, ama yarın bir araya gelebilirler, 'tamam, şu şu koşullarda beraberce bu işi yapabiliriz' derler, yine olur. Tamamen kesip atmak, bana göre yanlış olur. Bir şey var ki yeni Türkiye artık milletimizin 'kızıl elması'dır. Bunu satın almıştır, ciddi manada satın almıştır. Çünkü artık biz, 30, 40, 50 yıl öncesinin Türkiye'si değil, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacak bir Türkiye'yi inşa ediyoruz. Bunu attığımız adımlarda görmemiz lazım. Şu 12 yılda Türkiye'nin nereden nereye geldiğini artık görmemiz lazım. Bir örnek vereyim herhalde o yeter; şu anda sadece THY'nin dünyada en çok destinasyona uçan bir firma olduğunu söylemek bile Türkiye'nin nereye geldiğini göstermesi bakımından çok önemli. Ekonomide dünyada 17'nci sıradayız ve biz G-20 ülkeleri arasına geldik. Geçelim onu, 3 kat, 5 kat, 10 kat büyüdüğümüz ekonomide bizim alanlar var. 26 havalimanından şu anda 55 havalimanına çıktık. Bu neyi getiriyor, Türkiye'de halkımızın refah düzeyinin nerelere çıktığını gösteriyor. Bir tarafta IMF'e 23,5 milyar dolar borcu olan Türkiye'den, şu anda o borcunu tamamen sıfırlamış IMF'e borç verir duruma gelmiş bir Türkiye var. Biz bunu o zaman MHP'den aldık. DSP'den, ANAP'tan aldık. Şu anda IMF borcu sıfırlandı, Merkez Bankası biliyorsunuz millî bankamız, 27,5 milyar döviz rezervi vardı ama şu anda 122 milyar dolar."

“2002’DEN ÖNCE MİLLET FAİZ YÜKÜNÜN ALTINDA EZİLDİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, buralara rastgele gelinmediğine işaret ederek, 2002'den önce milletin faiz yüküyle "inim inim inletildiğini" hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "IMF'den taviz yok", "Tanrım sen aklımıza mukayet ol", "Bir millet eriyor" gibi gazete başlıklarından örnekler göstererek, 1999'daki bir gazete başlığında ise "Türk, öğün, çalış, faiz öde" başlığı bulunduğunu kaydetti ve "Türkiye'nin artık böyle bir sorunu yok" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her şey satılık", "Adım adım faiz batağı", "Skandal bir itiraf; IMF'in deprem paralarıyla işçi ve memur maaşlarını ödedik" gibi başlıkları örnek göstererek şunları söyledi, "Hatırlıyorsunuz değil mi o günleri? Şimdi buralardan geldiğimiz yerden bir tanesi de şu; Çok enteresan yine 'Türkiye IMF'den rezervim bitiyor kredisi isteyecek'. Fakat o zaman bu başlıkları atan medya, bakın şimdi Türkiye'yi o hale getirenlerle beraber afedersin dans ediyor, hareket ediyor. Biraz gerçekçi olacağız. Şurada Türkiye eğer bugün bir noktaya gelmişte bana aynen patronunun söylediği ifade, 'Ben sizin döneminizde 1'e 5 katladım'. Kendisi söylüyor."

“12 YILDA ‘SESSİZ DEVRİMİ’ GERÇEKLEŞTİREN BİR TÜRKİYE VAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir dönemde Türkiye'nin bir devrim gerçekleştirdiğini, buna Batılı ülkelerin "sessiz devrim" nitelemesi yaptığını vurgulayarak, "Türkiye, Başbakanlığım döneminde, yani 12 yıl içerisinde böyle bir devrimi gerçekleştirdi ve buna batı sessiz devrim dedi. Bu sessiz devrimi gerçekleştiren bir Türkiye var. Bu kıskanılıyor. İçeriden, dışarıdan kıskanılıyor. Peki ne yapmamız lazım? Söyledikleri şey şu; 'Türkiye'yi bölmek lazım. Türkiye'yi içeride bir krize mahkum etmemiz lazım'. Onun için dört koldan saldırıya girdiler ve şu anda Türkiye kendi içinde adeta yedi düvelle mücadele ediyor. Biz bunu başarırız ve başaracağız. Çünkü altyapımız sağlam, ekonomide yere sağlam basıyoruz. Mesela MHP döneminde, DSP döneminde, 25 banka batırıldı. Faturası 50 milyar dolar. Bunları biz ödedik ve aynı dönemde, memuru savunduğunu iddia edenler, işçiyi savunduğunu iddia edenler, -bütün partilerin bunda payı var- 15 katrilyon zorunlu tasarruf adı altında memur ve işçiden para kestiler. Aynı şekilde 'Sizi konut sahibi yapacağız' dediler ve 3,5 katrilyon da o zamanın parasıyla para kestiler. Ne konut var ne bir şey. 18,5 katrilyonu biz ödedik. Şimdi ben buradan sesleniyorum, ah benim MHP'ye, CHP'ye gönül veren kardeşlerim; şunları bir gözden geçirin. Bakın Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Bunlar bu ülkede yaşandı. Bunlar oldu. Ben bu dönemi yaşadım. Ben damdan düşen bir insanım. Bir Cumhurbaşkanı olarak, ilk defa milletin oyları ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak, ben milletime bu doğruları anlatmak zorundayım. Eğer anlatmazsam yarın bana milletim şunu soracaktır, diyecektir ki; 'siz biliyordunuz da bunları bize niye anlatmadınız, biz gittik yanlış yerlere irademizi koyduk' veya 'irademizi o istikamette kullandık', bunu bana diyecek. Sokakta çevirecek öyle diyecek, herhangi bir yerde rastlayacak öyle diyecek. Onun için ben bunları anlatmak zorundayım" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Meydanlara inme nedeniniz bu mudur?" sorusu da Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İlk meydanlara çıkan ben değilim, rahmetli Özal da çıktı meydana" dedi. Muhalefetin, "Meydanlara çıkarak tarafsızlığını bozduğuna" ilişkin iddialarına cevaben de Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Meydana çıkmak bizim en doğal hakkımız. Niye çıkmayım ben meydana. Muhalefet her zaman bunu söyleyecek. Her zaman bunu yapacaklar çünkü onların Tayyip Erdoğan'dan mutlu olmaları mümkün değil ki. Bizim atacağımız her imza onları rahatsız edecektir" dedi.

“CUMHURBAŞKANLIĞI BİNASI BENİM ŞAHSIMA MI AİT? BURASI TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI”

Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na yönelik eleştirilere de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erdoğan, "Şu bina, şu külliye, benim şahsıma mı ait? Burası Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığı makamı. Çankaya'da şu an Başbakanlık makamı" dedi. Eski Başbakanlık binasının halinin kendisi göreve geldiğinde son derece kötü olduğunu, muşambalarla kaplı lavaboların çevresinde hamam böceklerinin gezdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir makamın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına yakışmadığını belirterek, "Hiçbir zaman temsilde israf olmaz" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce resmi törenleri Başbakanlık ve Yargıtay arasındaki sokakta yaptıklarını, yağmur yağdığında merasimlerin yapılamadığını, Kazakistan ve Çin gibi bir çok ülkelerde merasimlerin kapalı mekanlarda yapılabildiğini söyledi. Kapalı alanda merasim yapmanın önemine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Bu, göğsünüzü gere gere artık güçlü bir Türkiye var, bunu gösteriyor. Ben faniyim, öleceğim, yarın ben yokum, bir başka arkadaşımız gelecek, burada Cumhurbaşkanı olarak bu görevi ifa edecek ve bunun için de iki de bir yatıp kalkıp; 'kaçak saray', sen bunu söylemekle hiçbir şey kazanamazsın. Çünkü bu sarayda veya bu külliyede, bu ülkenin vatandaşı herkesi biz- temsil noktasına olanları kastediyorum- ağırlıyoruz. Ağırlamaya da devam edeceğiz.”

“BURASI TÜRK MİLLETİNİN SARAYIDIR”

“Bu polemik seçim öncesine mahsus mu yoksa seçimlerden sonra da devam edecek mi, fikriniz nedir?"  sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunların seçim öncesi ya da sonrası diye bir şeyleri yok. Bunların derdi; 'acaba biz Cumhurbaşkanı'nı nasıl hırpalarız', kendilerine göre dertleri bu. Çünkü geçmişte de bütün cumhurbaşkanlarına aynı oyunu oynadılar. Hepsini de belli ölçüde yıprattılar. Fakat Akif'in güzel bir beyti var; 'Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete ram ol; yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol' . Biz bu noktada evelallah güvendik, yola çıktık ve istedikleri kadar uğraşsınlar her şey yasaldır, her şey en güzeliyle, milletime layık şekilde yapılmıştır ve burası Türk milletinin sarayıdır" değerlendirmesinde bulundu.

“BEN SAYIN BAŞBAKAN’IN PERFORMANSINI GERÇEKTEN ÇOK ÇOK İYİ BULDUM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurucusu olduğu AK Parti'nin şimdiki Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun ve diğer partilerin performansını nasıl değerlendirdiğine ilişkin bir soruyu yanıtlarken de "Ben Sayın Başbakan'ın performansını gerçekten çok çok iyi buldum. Bu seçimde herhalde genel başkanların hiçbiri sayın Davutoğlu'nun ortaya koyduğu performansı koymadı, koyamadı. Sadece meydanlarda değil meydanların dışında da birçok programlarla bu süreci sürdürdü, götürdü. Hele hele 81 vilayetin 81'ine ulaşması, bunun dışında ilçelerde birçok mitingler yapması, STK'larla yaptığı toplantılar, bunlar hakikaten çok başarılı, gayretli bir performans ortaya koyduğunu gösteriyor. Dolayısıyla neticesi hakkında onun takdirini milletim yapacaktır" dedi.

"Meydanlardaki rehavetle" ilgili bir soru üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim yaklaşırken bir rehavetin olmayacağını, heyecanın doruk noktaya geldiğini vurguladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Cumhurbaşkanı karşısında kimseyi bulamıyor da onun için rehavetten bahsediyor" iddiasına halkla buluşmalarında çekilen büyük ilginin fotoğraflarını göstererek cevapladı.

Programın başında Diyarbakır'da meydana gelen patlama sonrasında HDP Eş Genel Başkanı ile görüşmek için danışmanlarına arattırdığını ancak ulaşılamadığını belirttiğinin hatırlatılması ve üzerinden geçen süre içinde herhangi bir dönüş olup olmadığının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Program arasında tekrar özel kalemime sordum, ancak bir dönüş olmadı. Onlar, dönerlerse ne ala. Zaten açıklamamızı yaptık, burada da söyledik. Resmi olarak da açıklamamızı yaptık. Dönerlerse konuşuruz" dedi.

“1999’DA KOALİSYON HÜKÜMETİ DEPREMİN ALTINDA KALDI”

1999 yılında gerçekleşen deprem ve sonrasına ilişkin görüntülerden A Haber tarafından hazırlanan kısa belgesele ilişkin görüşü sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle Düzce, Bolu, Sakarya, Kocaeli depremlerinde "hükümetlerin depremlerin altında kaldığını" belirterek, şunları söyledi, "Şu anda burada belgeselde de bunları çok ve net gördük, dayanamadılar. 3,5 yıl. Beş yıllığına millet onları iktidar yaptı, 3,5 yılda erken seçime gitmek zorunda kaldılar. Çünkü, IMF'den aldıkları paralar değil, deprem için toplanan paraları bile memurlara ödemek durumunda kaldılar."

1993 yılında da benzer bir durumun yaşandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "1993'te de çok enteresan. Ziraat Bankası'na talimat verildi, 'memur maaşlarını ödemeyin' diye. Bu ülkede bunlar da yaşandı. Biz, Bingöl depremini yaşadık. Biz, depremin gecesinde, o zaman İçişleri Bakanım Beşir Bey idi. Kendisini hemen gönderdim, sağ olsun hemen gitti. Orada, koordinasyonu yaptı ve işi başlattı. Ben de arkasından Bingöl'e gittim. Bingöl depreminde ilk anda yapılacak müdahaleler nelerse bunları yaptık. Ama bir yıl içinde de yeni bir Bingöl inşa ettik. Hala Bingöl'de Toplu Konut İdaresi'nin yaptığı yatırımlar var. Ardından Simav depremini yaşadık, orada da anında müdahale yapıldı. Ben yurtdışındaydım, sağ olsun yine Beşir Bey'in de gayretleriyle orada da çalışmalar kararlı bir şekilde yürüdü ve yeni bir Simav inşa edildi. Simav'ın deprem öncesi ve sonrası fotoğraflarını bir görseniz, tanımazsınız. Aynı şekilde Bingöl'ün de deprem öncesi ve sonrasını görseniz, tanımazsınız. Hepsinden öte, Van. O büyük bir felaketti. Gecesinde oradaydık. İş makinelerinin çokluğu sebebiyle rahat çalışamıyorlardı. Büyük kayıplarımız oldu. Konteyner kentlerle, çadır kentlerle, her şeyiyle soğuk havaya rağmen vatandaşımızı koruma altına aldık ve iki yılda yeni bir Van inşa ettik. Belgeselde görülen konutların bir kısmı Van Edremit'tedir, Van Gölü'ne nazırdır. Bir diğeri de yine Van Gölü'ne nazır Erciş'tedir."

Buralara da modern konutların inşa edildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yollar yapıldı. Su sorunu ciddi oranda çözüldü. Bunu Van Belediyesi'nin aşması gerekirdi. Van Belediyesi, en ufak bir yatırım bu noktada Van'a yapmış değil. Çünkü onun musluklarından kan akıyor. Bilbordlara bunu koydu. Sonra biz, 'böyle şey olur mu?' dedik. Sonra bunları değiştirdiler" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Van'ın her geçen gün daha ileri gittiğini belirterek, buraya 12 yıl içinde yaklaşık 17-18 katrilyon yatırım yapıldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunların hepsi, Çözüm Süreci'nin ruhumuzda nasıl işlediğimizi ortaya koyan en güzel ispatlarıdır" dedi.

“MİT TIRLARINI DURDURMAK AJANLIKTIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Adana'da durdurulan tır meselesinin yeniden gündeme gelmesiyle beraber, paralel yapı ile mücadelede gündemde üst sıralara tırmandı. Paralel yapı ile mücadelede gelinen nokta nedir, siz bu noktayı tatminkar buluyor musunuz?'' sorusu üzerine de, bunun matematiksel bir olay olmadığını, böyle olmadığı için de ''şuraya gelindi'' denilemeyeceğini söyledi. Bunun, sosyal, siyasi ve hukuki bir süreç olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda da bunların işlediğini kaydetti. Erdoğan, "Ama bizim burada bir hedefimiz var. O da, 'adalet gelip yerini bulacak'. Hukuk içinde, yasalar ne emrediyorsa, bunun gereği ne ise bu olacak. Burada savcı, hâkim, sizin buna yetkiniz var mıydı, yok muydu? Olmayan yetkiyi nasıl kullanırsınız? Burada casusluk var, ajanlık var, ne ararsanız bu işin içinde var. Çünkü bu tırlar MİT tırlarıdır. Sen, MİT tırlarını arayamazsın. Böyle bir yetkin yok. Müsaadeyi alacaksın. Böyle bir şeyin hiçbirisi yapılamadı. Bu tırlar nereye gidiyor? Bayır Bucak Türkmenlerine gidiyor. Bunlar kim? Bunlar, benim soydaşım. Biz, bunlara yardımı götürmeyeceğiz de nereye götüreceğiz. Biz, bunlara lojistik yardımı da insani yardımı da hepsini de götürürüz. Şu anda komuta kademesinde olan insanlar konuşuyor. Onlarla söyleşiler yapılmış A Haber'de. Sağ olsunlar, bize dualarını dile getiriyorlar. 'Erdoğan olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı, biz bu işi bu noktaya getiremezdik; yüz binlerce kayıp verirdik.' Bu işin canlı şahidi MHP'de üst düzey yöneticiliklere gelmiş olan Sayın Şandır'dır. Bizzat bana teşekkürü vardır. Çünkü, o da orayla çok ilgilenen bir insandı, Bayır Bucak Türkmenleri ile. Bize de bu ilgi sebebiyle teşekkür etmiştir. Bunu yapmak durumundayız, bizim insani ve vicdani görevimizdir. Onun için bunu yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz."

“BİZİM DEĞER YARGILARIMIZDA İNSANI ÖLÜME TERK ETMEK SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "eğit-donat" çerçevesinde şimdi Türkmenlere, Araplara hizmet verildiğini anlatarak, "Vereceğiz de. Çünkü, oradaki tehdit yarın bize yansıyacak. Ama o topraklarda o engelleme yapılabilirse, o zaman Türkiye daha da rahatlayacaktır. Biz niçin 'güvenli bölge' diyoruz. Bunun için. Niçin, 'uçuşa yasak bölge' diyoruz. Bunun için diyoruz. Ama, bunların koalisyon güçleri içinde aktif rol alabilmesi için, gerek Bayır Bucak Türkmenlerinin gerek Arapların gerekse hakikaten Türkiye ile iyi münasebetler içinde olan Kürt kardeşlerimizin, oradaki müşterek hareketi, inanıyorum ki Türkiye-Suriye arasındaki sıkıntıların asgariye düşmesini getirecektir. Ama, PYD ile müşterek hareket eden PKK, bu noktada Türkiye için her an bir sıkıntı unsurudur. Bunu da nerede yaşadık, Kobani'de yaşadık. Bütün bunlara rağmen, Kobani'den kaçan DAEŞ'in bombaları altından kaçan Kobanili kardeşlerimize topraklarımızı açtık. Yaklaşık 200 bini aşkın Kürt kardeşimizi Türkiye'de ağırladık. Daha sonra orayı kurtarabilmek, DAEŞ'e karşı mücadeleyi verebilmek için Özgür Suriye Ordusu'na topraklarımızdan geçiş imkânı verdik, Peşmergelere topraklarımızdan geçiş imkânı verdik. Türkiye Cumhuriyeti, bu imkânları onlara sağladı. O olmasaydı, Kobani kurtulabilir miydi? Kurtulamazdı. Bu sağlandı, ondan sonra kurtuldu ve şimdi de 100 bine yakın tekrar Kobanili Kürt dostlarımız, kardeşlerimiz topraklarına döndüler. Bu gerçekleri, artık benim ülkemde yaşayan Kürt kardeşlerimin görmesi lazım. Bir milyon 700 bin Suriyeli, bu ülkede şu anda konuk ediliyor, 300 bin de Iraklı. İki milyon. Bunların bütün masraflarını, artık 6 milyar dolara doğru gidiyor. Türkiye karşılıyor. Bize, uluslararası kurum ve kuruluşlardan gelen para bugüne kadar 250 milyon dolardır. Bunda kaldı. Biz ise devam ediyoruz. Niye? Allah, veriyor; yapıyoruz, ediyoruz, arkasından geliyor. Gelse de gelmese de yapacağız. Ege'de, Akdeniz'de olanları görüyorsunuz. Bir yerlere sığınmak isteyenleri, denizin ortasında nasıl bıraktıklarını görüyorsunuz. Bizim, genlerimizde, değer yargılarımızın içinde insanı bu şekilde ölüme terk etmek söz konusu değildir" dedi.

MİT TIRLARININ GÖRÜNTÜLERİ: “BUNLARIN DERDİ, TÜRKİYE’Yİ ULUSLARARASI MAHKEMELERE GÖTÜRMEK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir gazetede tırların içeriğine yönelik fotoğraflar yayımlandı. Bunu 'vatana ihanet' olarak değerlendirdiniz, kimileri de 'gazetecilik' dedi. Ne dersiniz?" sorusuna cevaben de "Burada Türkiye'yi karalama var. Bunların bütün dertleri, 'Türkiye'yi biz nasıl uluslararası mahkemelere götürebiliriz?' Bu kişiyi tanıyorsunuz. O kişiyi benim konuşmama gerek yok. Bundan sonrası yargıda" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin de dava açtığını, suç duyurusunda bulunduğunu ifade ederek, "Çünkü ilk kirli algı operasyonunu bunlar, paralel yapıyla beraber yürütüyorlar. Yapılan iş belli. Çünkü, paralel yapı, aynı şeyleri daha önce yayımladı. Bu, şimdi aynı şeyleri karıştırıyor. 'Oralardan bir şey çıkar mı çıkmaz mı?' Yaptığı iş bu" dedi.

“DÜNYANIN NERESİNDE CASUSLUK, AJANLIK YAPARSANIZ YAPIN, BU SUÇTUR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Casusluk davaları olmuştur. Bunlardan bir tanesi meşhur Wikileaks. Bu olayda, ABD ordusu mensubu olan Bradley Manning, devlet sırlarını içeren binlerce gizli belgeyi sızdırdı. Casusluk ve düşmana yardım suçlamasıyla yargılanan Manning 2013 yılında 35 yıl hapis cezası aldı" dedi. Bradley Manning'in bilgileri verdiği kişinin de 2012 yılından bu yana Ekvador'un Londra Büyükelçiliği'nde sığınmacı olarak yaşadığını hatırlatarak, "İkinci olarak da Snowden. O da 2013 yılında ABD milli güvenliğine dair belgeleri sızdırdığı için ABD tarafından casusluk ve gizli belge hırsızlığı ile suçlandı. ABD'li bazı basın yayın kuruluşları, ulusal güvenlikle ilgili gizli belgelerin ifşasına araç olmamak için bu belgeleri yayımlamadı. Snowden, şu an kaçak olarak Rusya'da yaşıyor. Üçüncüsü, News of the World. 168 yıl boyunca basılan ve dünyanın en eski gazetelerinden olan bu gazete, kraliyet mensuplarının da dâhil olduğu yaklaşık 7 bin kişinin telefonlarını illegal bir şekilde dinlettiği için 2011 yılında kapatıldı. Gazete patronu, dönemin İngiltere Başbakanına ve İşçi Partisi milletvekillerine soruşturma açılmaması için baskıda bulundu. Olaya karışanlar, mahkemede yargılandı. Bu kadar açık, net deliller var ortada, daha fazlası da var. Bunlar oluyor. Bizde böyle bir şey olduğunda, hemen bunlar kıyamet koparıyor. Bunlar da yargılanacak. Çünkü, bu ülkede, ajanlık yapan, casusluk yapan, ülkemizin aleyhine bu tür algı operasyonlarını düzenleyenler; dünyanın neresinde yaparsanız yapın, bu bir suçtur. Türkiye'de de yapıldığına göre, bu bir suçtur. Bunun kararını yargı verecektir. Ama, biz, şu anda suç duyurusunda bulunmuş vaziyetteyiz, takipçisiyiz ve takip edeceğiz." dedi.

“MURSİ’YE VERİLEN İDAM KARARINI KABULLENMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır'da darbeyle görevinden uzaklaştırılan ülkenin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hakkında idam kararı verildiği hatırlatılarak, idam cezasının uygulanıp uygulanmayacağına yönelik soruya ertelemenin idamın olmayacağı anlamına gelmediğine işaret ederek,"Benim beklentim yüzde 52 oyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’na bu atılan iftiraların onun için böyle bir idam yolunu açmasını kabullenmek mümkün değil. Çünkü biz Mursi'yi öyle veya böyle iyi tanıyoruz. Şimdi mesele Mursi'nin böyle bir kararla şu andaki süreçte tutulması Mısır'ın bana göre iç huzurunu bozmaya yönelik bir adımdır ve alınan karar Mısır'ın iç huzurunu tehdittir. Bizim Mısır halkıyla Türk halkı olarak hiçbir sorunumuz yoktur" diye konuştu.

“MISIR’LA MEVCUT SORUN YÖNETİMLE İLGİLİÇÜNKÜ BİZ DARBECİ YÖNETİMLERE KARŞIYIZ”

Mısır'la mevcut sorunun yönetimle ilgili olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çünkü biz darbeci yönetimlere karşıyız. Bir darbeyle gelmiştir, demokratik yollarla seçilmiş bir insanı, üstelik de kabinesinde Milli Savunma Bakanı olduğu halde bu yolla devirmiştir. Bunu hazmetmek demokrasiye inanmış olan insanlar için yenilir yutulur bir iş değildir" dedi Davaya ilişkin Müftülüğün vereceği bir karar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Müftülüğün vereceği karar tavsiye kararıdır. Buradaki nihai karar başkanın kendisindedir" dedi.

“ALMANYA’NIN SİSİ’Yİ KABUL EDİP GÖRÜŞMESİ BÜYÜK YANLIŞ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, verilen kararın yanlış olduğuna ilişkin dünyanın "soyut da olsa bir şey" söylediğini kaydederek, "Fakat en büyük yanlış Almanya'da. Bakın şu anda Almanya'da Merkel'le görüşmesi olmuş, Gauck ile görüşmesi vesaire. Resmî kabul görmüş ama Meclis Başkanı kabul etmemiş, diğer siyasi partiler aynı şekilde hepsi olumsuz bir yaklaşım ortaya koymuşlar. Fakat enteresan 'Siemens 8-9 milyar avroluk iş bağlamış', bu bir defa Batı'nın sınıfta kaldığı gibi Almanya'da bu sınavda maalesef çok olumsuz bir neticeyle o da sınıfta kalmıştır.  Demek ki bunlar demokrasiyi böyle tanımlıyorlar, böyle anlıyorlar. Böyle bir yaklaşım, böyle bir anlayış olamaz. Dolayısıyla bizim de bu yaklaşımlar karşısında hakikaten şaşırıyoruz. Samimi, dürüst olmak lazım. Böyle ufak tefek, 'Siemens şu kadar iş yapacak, şu kadar mal satacak, silah satacak' falan bundan dolayı bir darbeciyi siz ağırlama durumunda kalacaksanız kusura bakmayın saygınızı yitirirsiniz dünyada o kadar" dedi.

Suriye Türkmenlerinin de eğit-donata dâhil edildiğini ve bunun da bir yardım olduğunu söylediği hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu muhalifler oraya gönderildiklerinde etkin bir hava koruması sağlanabilecek mi, sağlanabilecekse kim sağlayacak?" sorusu üzerine ise bunların hepsinin stratejik ve taktik konular olduğunu belirtti. Bu konuların konuşulup görüşüldüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ona göre de bütün tedbirler ve tedbirlerin dışında da yapılması gerekenler, onlar zaten araziyi bizimkilerden çok daha iyi biliyorlar ama onların eksiği olanı da eğit-donat gidermiş oluyor. Bu halledilince tabi onlar atacakları adımları da gayet iyi bir şekilde biliyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

“SURİYE VE YEMEN’DE ÖNEMLİ GELİŞMELER VAR; TÜRKİYE BU BÖLGEDE ETKİN OLMAK ZORUNDA”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Önümüzdeki süreçte iki tane önemli gelişme var. Bir Yemen, bir Suriye. Bölgede koalisyon güçleri var. Koalisyon güçlerinde etkin olan veya olması beklenen ülkeler var. İşte bu Amerika'dır, Suudi Arabistan'dır, Katar, Türkiye. Buralar etkin olması lazım, kısmen Ürdün ki buna NATO ülkelerinin bir yere kadar katılması vesaire, ama bu saydığım beş ülke önem arz ediyor. Önümüzdeki dönemde seçim sonrası falan bu konuda atılacak adımlar önem arz ediyor. Burada Türkiye'nin de çok daha aktif olması gerekiyor çünkü DAEŞ şu anda bir terör örgütü olarak Suriye'de sürekli alan kazanıyor, Irak'a bakıyorsunuz orada da alan kazanıyor. Bunları tabi görmezden gelemezsiniz. Yarın bu çok farklı bir gelişmeye neden olabilir. Onun için her türlü tedbiri almak durumundayız” değerlendirmesini yaptı.

Gelecek dönemde Orta Doğu gelişmelerinin de gündeme alınacağı bir Washington seyahati olup olmayacağına yönelik bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi tabi önümüzde bu Washington'da mı olabilir, yoksa çok daha farklı bir yerde mi olabilir, olabilecek böyle bir toplantıda tabii ki bizler de o gündemin içinde, şu ana kadar alt kademede elemanlarımızla varız ama üst düzeyde olacaksa tabii ki böyle bir toplantıda biz de yerimizi alırız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun seçimden sonra iktidarını koruması halinde bakanlıkların yapısı konusunda bir değişikliğe gidilebileceğini söylediği belirtilerek, konuya ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, iktidara geldikleri dönemde bakanlık sayısının çok fazla olduğunu ve kendilerinin bu sayıyı 25'e indirdiklerini hatırlatarak şu değerlendirmede bulundu: "Şu anda yeniden hükümet böyle bir düzenlemeye gitmesi gitmemesi kendi takdirlerindedir. Sayın Başbakan nasıl bir takdir kullanır bilemiyorum. Ama bizim de düşüncelerimizi arzu ederlerse biz de düşüncelerimizi kendilerine söyleriz"  Amerika'nın 14 bakanla yönetildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu bakanların özellikle bakan yardımcıları konusunda çok güçlü takviyesi olduğunu söyledi.

“BİZDE HEM SEVK, HEM DE İDARE EDEN BİR YÖNETİM ANLAYIŞI YOK”

Ord. Prof. Dr. Reşat Kaynar'ın, "Türkiye'nin sıkıntısı sevki idareci olmayışıdır" ifadesini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, organizatörlerin sadece organize ettiklerini ancak sevki idarenin ise hem sevk ettiğini hem de idare ettiğini ve böylece iki işlevi birden gördüğünü dile getirdi. Değerlendirmesinde, "Bizde bu anlayış yok" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu yaptığınız anda bir çok şey hızlanır çok daha seri netice alma imkânınız olur. Bunu maalesef birçok yönetici başaramıyor. Bir de tabi 'ben' çok kötü şey, 'biz' olsa iş çözülecekti. Eskilerin 'enaniyet' dediği konu. Bu enaniyetten kurtulmamız gerekiyor. Eğer hep o benliğin, bencilliğin içine girersek netice almak da zor oluyor. Temenni ederiz ki bunları da inşallah aşacak bir kabine ortaya çıkar, hayırlısıyla önümüzdeki 4 yılı başarılı bir şekilde tırmanmaya devam eden bir Türkiye olur" dedi.

“GENEL SEÇİM, ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZ İÇİN HAYIRLARA VESİLE OLSUN”

Pazar günü gerçekleştirilecek genel seçimi hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdiden Pazar gününün ülkemiz, milletimiz için birlik, beraberlik içinde hayırlara vesile olmasını Allah'tan temenni ediyorum ve en üst düzeyde tüm halkımızın sandıklara gitmesini de kendilerinden istirham ediyorum, rica ediyorum” diyerek sözlerini tamamladı.

Tüm Haberler