15 Temmuz

 

10 Soruda FETÖ

 

 

 

“Hukuk Dışına Çıkan ve İllegal Yöntemlere Başvuranlar Bunun Bedelini Ödeyeceklerdir”

31.05.2015
“Hukuk Dışına Çıkan ve İllegal Yöntemlere Başvuranlar Bunun Bedelini Ödeyeceklerdir”

TRT'de Nasuhi Güngör'ün moderatörlüğünde Nuh Albayrak ve Hilal Kaplan'ın sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘HDP meclis dışında kalırsa çözüm süreci devam etmez’ söylemlerine değinerek, “Bir defa çözüm sürecini başlatan biziz, onlar değil. Meşru olmayan yollara tevessül edenler bu işin bedelini çok ağır öderler. Bunlara, 'istediğiniz gibi at oynatabilirsiniz' diyemeyiz” dedi.

Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü’nde canlı yayınlanan programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fetih Şöleni,  başkanlık sistemi,  7 Haziran seçimleri, çözüm süreci, paralel yapıyla mücadele ve daha birçok konudaki soruları cevapladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, programın başında yayının gerçekleştirildiği Yıldız Büyük Mabeyn Köşkü’nde yapılan ilk televizyon yayını olduğuna işaret ederek, bunun köşkte yapılan restorasyondan sonra atılan ilk adım olduğunu belirtti ve şöyle söyledi: "Yıldız Sarayı'nın tarihi malum. Burası Sultan Abdülhamit Han'ın hal edildiği mekan. Böyle bir mekanın da restorasyonu bize nasip oldu. Yıldız Sarayı'nın tümüne yönelik bir çalışmamız olacak. İnşallah Cumhurbaşkanlığı'nın İstanbul'daki bir merkezi konumuna burayı getireceğiz"

FETİH ŞÖLENİ

İstanbul'un fethinin yıl dönümünde bir şölen düzenlendiği hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'a aşık olmanın insanda müstesna bir ruh hali meydana getirdiğini belirtti.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'da doğmasının, büyümesinin ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmasının yaşamında farklı bir yere sahip olduğunu anlatarak, fetih kutlamalarını gençlik yıllarından beri yaptıklarını, imam hatipte okuduğu yıllarında aynı zamanda okulun mehter takımında da görev yaptığını belirti.  Belediye başkanlığına kadar olan bu sürecin devam ettiğini, belediye başkanı olduktan sonra da yine İstanbul'daki bu kutlamaları farklı bir şekilde sürdürdüklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fakat bu defa arkadaşlarımla da yaptığım müzakerede dedim ki 'Biz bu fetih kutlamalarını, çok farklı bir zemine oturtalım ve bu işi artık adeta Türkiye'ye İstanbul'un fethini mal edelim'. Çünkü merhum Sultan Fatih sadece İstanbul'a hitap etmedi, Türkiye'ye hitap etmedi. Sultan Fatih bir çağa hitap etti. Karalık bir çağı kapadı ve aydınlık bir çağı açtı. Oradan alabileceğim çok şeyler var. Özellikle gençliğin alabileceği çok şeyler var" dedi.

En önemli meselelerinin gençlik olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet Han gibi bir Osmanlı padişahını tanımalarında da çok büyük faydalar olduğuna inandıklarını ve bu kutlamaları artık daha büyük çapta gerçekleştirmeye karar verdiklerini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yılki fetih kutlamalarının bu doğrultuda ilk adım olduğunu, bundan sonra fetih haftasını çeşitli etkinliklerle geçirmek istediklerini aktardı.

Bu yıl yapılan kutlamaların güzel bir yanının da, 82 kişiden oluşan Ordu Mehterinin şölende gösteri yapan mehter takımının fethin 562. yıl dönümüne atfen 562 kişiyle sahne alması olduğunu belirtti. Şölende Türk Hava Kuvvetleri'ne bağlı Türk Yıldızları ekibindeki pilotların yaptığı gösterinin de tüm İstanbulluların beğenisini kazandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Tabii burada Türk Silahlı Kuvvetlerimize, başta Genelkurmay Başkanımız olmak üzere hepsine teşekkür ediyorum. Bu heyecanı hepsiyle birlikte paylaştık. Daha sonra da belgesel, o da çok çok farklıydı. Yani bunu, bu anlayışla bir şölen havasında yaklaşık 2 milyon insanın katıldığı ki eksikleriyle beraber inşallah bunlar da giderildiği zaman ben inanıyorum ki bu kutlama çok daha farklı olacak. Tabii bu bir de seçim arifesine geldiği için orada bazı eksikler oldu. Bu seçim sürecinden kurtulduğu anda inanıyorum ki oradaki gösteriler çok daha zenginleşecektir, çok daha farklı hale gelecektir. Ben dünkü görüntüyü, o heyecanı, o coşkuyu hakikaten hücrelerimde hissettim. Onun için tüm İstanbullulara, tüm halkıma özellikle teşekkür ediyorum, sağ olsunlar, var olsunlar" diye konuştu.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

"Başkanlık sistemi seçim döneminde de tartışıldı, mitinglerde dile getirildi. Seçim sonrasında da gündemimiz olacak başkanlık sistemi. Seçim sonrasındaki sizin öngörünüz nedir? Başkanlık sistemi nasıl bir süreçte ilerleyecek ve başkanlık tartışmalarını bu anlamda nasıl değerlendirmek gerekir?" şeklindeki soruya cevaben Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sistemiyle ilgili tartışmaların meydanlarda pek bulunmadığını, konuyu ağırlıklı olarak kendisinin gündeme getirdiğine işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sisteminin bu seçim arifesinde ülkenin gündemine çok daha farklı oturması gerektiğini aktararak, "Muhalefet zaten başkanlık sistemine hiç girmek istemiyor. Çünkü onların işine hiç gelmiyor. Çünkü başkanlık sisteminin oylanabileceği bir referandum veya parlamentodaki böyle bir sayının oluşması, onları ciddi manada rahatsız ediyor. Onları belki de onların geleceği noktasında tedirgin ediyor. Çünkü anayasa değişikliği gerekecek, böyle bir sayısının olması meselesi. Olmadı referandum meselesi. Bunun olması halinde, Türkiye eğer başkanlık sistemine giderse acaba bu iki yapılı deyin buna veya iki partiden oluşan böyle bir yapı diğerlerinin tabii zaman içerisinde yokluğa bir yerde mahkum edecek. Orada da tabii onlar tabloyu görüyorlar. Şimdi bu neyi getirecek? Aslolan bu. Bana göre, 12 yıllık tecrübemle bunu konuşuyorum, istikrarı getirecektir. Ama bir de benim belediye başkanlığı sürecim var. Belediye başkanlığını ben bir mini başkanlık sistemi olarak görüyorum. Çünkü belediye başkanlığında karar almak, süreci hızlandırma çok çok rahat. Orada da Meclis var. O Meclis, başkanı denetler ve hesaptı, kitaptı ne gerekiyorsa bunları da onların takvimi içerisinde yerine getirir. Fakat burada durum çok farklı. Türkiye şu anda adeta ayaklarına pranga vurulmuş bir idari sistemle yönetiliyor. Adım atmak istiyorsunuz, atamıyorsunuz, çekiyorlar. Tabii böyle bir şeyle ülkeyi sıçratmak, ayağa kaldırmak mümkün değil. Onun için benim tabirim patinaj ondan bahsediyorum" diye konuştu.

“TÜRKİYE BEYİN OLARAK CİDDİ BİR GÜCE SAHİP”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kişi başına düşen milli geliri 3 bin 400'den aldıklarını, 10 bin 500'e geldiklerini ancak artık patinajda olduklarına işaret ederek, "Daha ileriye gidemiyoruz. Şimdi, bizden önceki, geçmiştekilere bakıyoruz diyelim ki bir Güney Kore. Yani 10 bin dolardı 1989'da, 2005'te 25 bin dolara ulaştı. Şimdi ise 30 bin dolar. Yani devamlı tırmanıyor. Neyle? İşte bu sistemle. Bu sistem bir defa hız veriyor, tırmandırıyor. Aynı şeyi biz niye yapmayalım? Bunu biz yapabiliriz. Çünkü bu enerji bizim insanımızda var, iş adamlarımızda var. Bunu yapabiliriz yeter ki diyor ki 'Önümüzü açın, yasal noktada bizi sıkıntıya düşürecek engeller önümüze koymayın, biz uçalım" dedi.

Türkiye'nin beyin olarak da ciddi bir güce sahip olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlamda ülkeye geri dönüşlerin başladığını ve bütün bunları yapabilmek için de lider noktasında bu sorunun aşılabilmesi gerektiğini belirtti.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ne gerekiyor? Güçlü liderlik gerekiyor. Güçlü lider olabilmeniz için de her şeyden önce bir defa bu çoklu yaklaşım anlayışının olmaması gerekiyor. Bu olduğu taktirde çok rahat karar verebilmek, karar sürecini hızlandırmak ve istikrarı yakalama. İstikrar olmadan bir defa netice almak mümkün değil. İşte bunu konmuş ülkelerde olsun, emsal ülkelerde olsun hepsinde görüyoruz" dedi.

Türkiye'nin dünyada ekonomisi güçlü 17. ülke olduğunu ancak bu sorunlar nedeniyle bu sırada kaldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hedefin 2023'te Türkiye'yi en güçlü ülke sıralamasında ilk ona getirebilmek olduğunu söyledi.

“ÇEVRE ÜLKELERDEKİ KRİZLER BİZİ ETKİLİYOR”

İlk 10'a girebilmek için de performansın artması, gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz şimdi Türkiye İhracatçılar Meclisi ile oturduk, konuştuk dedik ki 'Biz bir defa 500 milyar dolara ulaşacağız 2023'te'. Nerede? İhracatta. Bunu yakalamamız lazım. Şimdi bakıyoruz ki geçen yıl, bu yıl 158-160 buralarda çırpınıyoruz. Çünkü bir patinaj var. Çevredeki ülkelerde de sıkıntı var, ekonomik kriz. O ekonomik kriz tabii bizi de etkiliyor. Bunların etkisinden kurtulabilmek için de çok daha rahat adım atabilmek, rekabet gücümüzü artırmak, bütün bunların artmasıyla birlikte Türkiye'nin bir defa tırmanmaması için hiçbir sebep yok. Bir gerçeği de burada ifade etmem gerekir, birilerinin söylediği gibi bu başkanlık sistemi olayı, Tayyip Erdoğan'ın kendi meselesi değil, ülkemin meselesi. Ben bunu ülkemin meselesi olarak görüyorum. Örneklerimiz var. Bakıyoruz bir Amerika'ya, Latin Amerika ülkelerine bakıp hepsinde durumu görüyoruz. Geliyoruz Avrupa'ya diyelim yarı başkanlık, Fransa'ya bakıyoruz, Rusya'ya bakıyoruz. Hepsinin bu sistemlerini incelediğimiz zaman nerede, nasıl faydalar meydana gelmiş bunları görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin de bunlara bakarak bunu tartışması lazım. Bunu tartışmaktan dahi korkan bir topluluk haline geldik. Aydınımız bile bunları tartışmaktan çekiniyor. Bunu anlamak mümkün değil. Tartışalım, hangisi doğruysa, hangisi daha iyiyse buna yönelik adımlarımızı atalım. Ama inanıyorum ki şu seçimden sonra bu iş gündeme daha çok oturacak ki ben de bunu Beştepe'de başlattığımız çalışmalarla devam ettireceğim" dedi.

“BAŞKANLIK SİSTEMİNİN DE SINIRLARI VAR”

"Muhalefet başkanlık sistemini sizin şahsınız için istediğiniz üzerinde yoğunlaşarak böyle geçiştirmeye çalışıyorlar. Siz başkanlık sistemini kendi yetkilerinizi artırmak için mi istiyorsunuz?" şeklindeki soruya, cevaben de Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu tekrar söyleyeyim. Biz de bir defa ilanihaye böyle bir görevi yapmak diye bir şey söz konusu değil. Yani başkanlık sisteminin de bir sınırı var. Totaliter rejimlerde falan bu tür şeyler olabilir ama biz burada totaliter bir rejimin özlemi içerisinde de değiliz. Başkanlık sistemin şöyle bizde telaffuz edilmeye başlandığı geçmişe baktığımızda orada Özal'ı, Türkeş'i, Demirel'i görüyorsunuz. Yani örneğin şu anda kendi geçmişini inkar edenler var. Yani şimdi Sayın Bahçeli, Türkeş ile ilgili olarak, onun yapmış olduğu açıklamaları, onun kitapçığındaki başkanlık sistemine atfen yer alan ifadeleri neyle izah edecek? Demek ki onlar şu anda burada farklı bir dönüşümün içerisindeler. Biz ise olaya çok daha farklı bakıyoruz. Bizim geleneklerimizden, göreneklerimizden gelen bu noktada bir geçmişimiz de var. Biz bu işe aslında yabancı değiliz. Ama bunları ürküten de zaten bu. Benim şahsımla alakalı burada bir beklentim yok. Benim tek derdim ülkem çok çabuk sıçramalı. Çünkü biz eğer muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkacaksak, burada sistemi gözden geçirmemiz lazım. Sistemi gözden geçirdiğimizde de karşımıza şu andaki mevcut parlamenter sistemle bu yürümez. Bunun en güzel örneğini de kim verdi? Biliyorsunuz Fransa'da bu yaşandı. Önce bu işe karşı çıkanlar, ondan sonra da 'ne olur gel bizi kurtar' dediler. Türkiye'de de bizim bir defa bu noktada inanıyorum ki aklı selim hakim olacak ve eğer bu seçimlerin neticesinde bunu yapmaya kararlı olan en azından referandumu sağlayabilecek bir oy, çünkü diğer üç parti de başkanlık sistemine karşı. Anayasa değişikliğinde ben başbakanken bizim hazırlığımız vardı. Biz Anayasa Komisyonu'na başkanlık sistemini verdik. Biz de o vardı ama diğerleri buna o zaman da yine karşı çıktı. Ama biz dedik ki 'bizim böyle bir düşüncemiz var, biz bunun sonuna kadar arkasında duracağız'. Zaten de yürümedi malum. Geldiğimiz nokta da ortada" diye konuştu.

“MUHALEFET PARALEL YAPIYLA BİRLİKTE YÜRÜYOR”

17-25 Aralık öncesi ile sonrasında, bazı siyasetçilerin Paralel Devlet Yapılanması'yla ilgili söylemlerinin değiştiğine de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu ülkede siyasetin çivisi ne yazık ki bu tür siyasetçiler sayesinde çıkmış" dedi. Siyasetçinin dürüst olması, yalanla arasının olmaması gerektiğine inandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu böyle yalanla, hakaretle vesaireyle sürdürmeyecek. Bakıyorum ben şimdi ana muhalefetin başındaki kişi, yalanın üstüne yalanlar koyuyor. Paralel ile ilgili. Sen bir defa bu partinin başına kendi genel başkanını adeta ipe götürecek bir kasetle geldin. Ortada. Bu yayın acımasızca, edepsizce, hayasızca yapılıyordu. Ben bunları asla telaffuz etmezken, kendileri maalesef 'aday olmayacağım' demesine rağmen, ertesi gündü veya 2 gün sonraydı,  biliyorsunuz aday oldu. Şimdi bu dürüstlük mü? Doğruluk mu? Sen genel başkanının altından koltuğu çekip alıyorsun. Benzer bir operasyon MHP'de de bazı isimler için yapıldı. Bir fırsatçılık yağmasıdır yürüdü. Tasfiye etmeleri gerekenleri onunla tasfiye ettiler. Bunlar apaçık ortada. Şimdi onlarla iş tuttular. Beraber yürüyorlar" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her türlü yalan, iftiranın devam ettiğini, bir yere kadar böyle gittikten sonra hakikatlerin hakim olacağını belirterek şunları söyledi: "Aynı şeyin bölücü terör örgütünün arkasında olduğu siyasi parti için de geçerli" olduğunu aktaran Erdoğan, "Bunların bir araya gelmesi hayatta mümkün mü? Tek ortak paydaları var; hükümete karşı olmak. İki; Cumhurbaşkanına karşı olmak. Bu karşılık varsa birleşmelerine yetiyor. Onun dışında manevi değerler, uluhiyet, rubuviyyet filan falan bu tür şeyler önemli değil. Her şey meşru. Böyle bir yapı var ortada."

MİT TIRLARINA YÖNELİK HABERLER

MİT tırlarına yönelik operasyon ve bir gazetenin yayınladığı haberle ilgili soruya cevaben de, "Bu Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu. Bu haberde geçen şeyler hilaf-ı hakikat" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuya ilişkin olarak, "İnsani yardımı, lojistik destek noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız, Bayırbucak Türkmenleri‘ne bu desteği vermektedir. Milli İstihbarat Teşkilatı'na atılan bu iftiralar, yapılan gayrimeşru operasyon, bir yerde bu ajanlık ve casusluk faaliyetidir. Bu casusluk faaliyetinin içine bu gazete de girmiştir. Orada rakamlar falan veriliyor. Bu rakamların kaynağı nedir? Kimden aldın sen bu rakamları? Paralel Yapı'dan. Bunlarla ilgili avukatıma talimatı verdim, davayı anında açtım. Bu birileri adına algı operasyonudur. Neresi adına? Üst akıl böyle bir talimat veriyor" diye konuştu.

Türkiye'nin bazı terör örgütlerine destek verdiğinin iddia edildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bayırbucak Türkmenlerine de herhangi bir desteğimizin olmadığından bahsediyorlar. Bayırbucak Türkmenleriyle defaatle benim yaptığım toplantılar var. O zaman Ahmet Bey Dışişleri Bakanı. Ahmet Bey'in yaptığı toplantılar var. Biz bunları yaptık, yarın da yapacağız. Biz kalkıp da zalim Esed'in eline bunları bırakamayız ki. Aynı şekilde diyelim ki; terör örgütüyle bunları karşı karşıya düşmeleri halinde yalnız bırakamayız ki. Elimizden gelen desteği verdik, vermeye devam edeceğiz. Şu anda da zaten desteğimiz devam ediyor. Ben davamı da açtım. Bunların bütün derdi Tükiye'nin imajına gölge düşürmek. Bu haberi özel haber olarak yapan kişi de öyle zannediyorum ki bunun bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam onu" dedi.

PARALEL YAPIYA YÖNELİK OPERASYONLAR

Paralel Devlet Yapılanması ile mücadeleye ilişkin soruya da Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle cevap verdi: "Attığımız adımların hepsi hukuk çerçevesi içinde yürüyor. Tutuklananlar zaten tutuklandılar, içerideler. Bunların savcılık, iddianamelerini vesaire hazırlıyor. İddianameleri bittikten sonra da yargı devam edecek. Fakat 8 Haziran itibarıyla çıkacak tablo ve bu tabloyla beraber de hükümet aynı hükümet olursa, bu işte bir kararlılığı var. Hükümet ne yapacak? Bu geldiği noktadan itibaren devam edecek. Ben de Cumhurbaşkanı olarak zaten o konuda aynı kararlılığın içindeyim ve bu süreci devam ettireceğiz. Burada taviz vermemiz söz konusu değil."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, KPSS ile ilgili soruşturmada 30'a yakın tutuklama yapıldığını hatırlatarak, "Yurtdışına kaçanlar var. Bunların imamları mimamları hepsi kaçıyor zaten. İçeride zannediyorum müezzinler bıraktılar, diğerleri gidiyor. Hepsinin de farklı şu anda sığındıkları yerler var. Bundan sonraki sürecin içinde bu kaçış arkada bir dağınıklığı meydana getirecek. Onlar artık işin başında değiller. Hükümet olarak da şu anda seçim öncesi yapılanlar, seçim sonrası yapılacak olanlar var. Bu türde hükümetin atacağı adımların farkındayım, bilincindeyim. Ama şu an seçim atmosferi içinde bu tür adımları atmadılar, ben bunun inancındayım" diye konuştu.

Paralel Devlet Yapılanması ile mücadelenin Milli Güvenlik Belgesi'ne girmesiyle ilgili soruya cevaben de Cumhurbaşkanı Erdoğan,  "Ulusal güvenliğimizi tehdit eden legal görünüm altındaki illegal örgütler" ifadesinin bir istikamet çizdiğini, bunun bir çerçeve olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu çerçeve içinde de bu adım atılacak ve yolumuza hep birlikte devam edeceğiz" dedi.

TMSF’NİN BANK ASYA’YA EL KOYMASI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından Bank Asya'ya el konulması, yabancı yatırımcıları etkiler mi?" sorusuna cevaben de, "O çok hayali bir şey. Bu bankanın şu anda Türk finans sektöründe ağırlıklı bir yeri yok. Yüzde 1 civarında filandır.  Zaten şu anda finans sektöründe katılım bankacılığının toplamı yüzde 5-6" dedi. Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank'ın katılım bankacılığına girmesi halinde Türkiye'de katılım bankalarının finans sektöründeki payının yüzde 25'lere çıkabileceğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Artık İslam dünyasında özellikle sermaye böyle bir güvenilir merkez yer arıyor. Londra bu işin merkezi olsun da İstanbul niye olmasın? İstanbul bu iş için çok daha biçilmiş kaftan. Ama biz o algıyı meydana getiremedik" dedi. Ziraat Katılım Bankası'nın açılışıyla bu alandaki umutlarının arttığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu Halkbank ve Vakıfbank'ın kuracağı katılım bankalarının takip edeceğini söyledi.

“MEYDANLARIN DİLİ FARKLIDIR”

Seçim mitinglerinde "genel bir heyecansızlık ve rehavet gördüğü" şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu görüşün gittiği yerlerde siyasetin içindeki arkadaşlarının aktardığı bilgi olduğunu belirtti. Muhalefetin henüz pek hareketli olmadığını, hareketli gibi görünenin de tehditte bulunduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Bol bol tehditler. İşte Siirt'te olan olayı gördünüz. Üç tane oradaki hanımefendiye saldırıyorlar. Hani siz barıştan yanaydınız? Aynı şekilde yine Siirt'te bir muhtarı öldürmeleri. Hakkari'de havaalanı açılışını yaptık, o gün kepenkler indirildi, yakıldı, yıkıldı, iki kişiyi de yine aynı şekilde öldürdüler. Bütün bunlarla beraber korku salıyorlar. Diyarbakır hele şu anda ciddi manada bir tedirginliğin altında. Van'da musluklardan kanın akıtılması olayı, alttaki seçtikleri ifadeler… Bunların hareket alanı bu. Yoksa kalkıp da dürüst, samimi olarak sandıklara gidelim, herkes tercihini demokratik ortam içinde yapsın. Böyle bir dertleri yok. Fakat şimdi son haftaya girildiği için hareketlenme olacaktır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "rehavet" ifadesinin farklı yorumlandığını belirterek şöyle söyledi: "Meydanların dili farklıdır. Meydanların diliyle sohbet ede ede hamdolsun buralara geldik. Ama onlar biliyorsunuz 14 parti birleştiler. 14 parti birleşerek aldıkları netice ortada. Biz 14 partiyle gelmedik. Biz milletimizle geldik, böyle bir noktadayız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, olayın meydanlarda bitmediğini, meydanların coşku, bunun işin festivali ve şöleni olduğuna ifade etti.

“İSTİKRAR VE GÜVEN ZEDELENİRSE ÜLKE KAYBEDER”

Kararsızların düşündürücü olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bana en son geldiğinde yüzde 14'tü kararsızlar. Şimdi o kararsızlar bu hafta daha da düşmüştür, düşecektir. Yönlendiği istikamet neyse artık makası açar hale getirecektir diye düşünüyorum. Ülkem istikrardan ve güven ortamından kopmasın temennisindeyim. İstikrara ve güvene çok ihtiyacımız var, istikrar ve güven zedelenirse, milletim kaybeder, ülkem kaybeder diye düşünüyorum" dedi.

"Sahaya baktığınızda ne görüyorsunuz? Saha size ne söylüyor?" şeklindeki soruya da Cumhurbaşkanı Erdoğan,  "İşte onu söylemekte hür değilim. Bu noktada tarafsızım. Ama meydanlarda milletin tarafındayım" dedi. Cevabında Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hizmet gerektir ama yeterli değildir. Hizmet yaparsın ama halkın gönlünü kazanamazsın. Orada seçimi kaybetmeye mahkumsun. Hizmet yapmazsın ama halkın gönlünü kazanırsın, seçimi kazanma imkanını yakalarsın. Çok enteresan bir şeydir" diye konuştu.

“HİÇ KİMSENİN NEDEN BEN BARAJ ALTI KALDIM DEMEYE HAKKI YOK”

“HDP barajı aşamazsa çözüm süreci devam etmez" yönünde yorumların  hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin tercihinin her şeyin üstünde olduğunu, herkesin buna saygı duymak zorunda olduğunu, bir kişinin, bir partinin barajın üstünde olmasını istemesinin kendileri için saygın bir durum olduğunu, ancak barajın altında kalması durumunda ona da saygı duymak zorunda olduğunu söyledi.

Hiç kimsenin, "Niye ben barajın altında kaldım?" demeye hakkı olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 seçimlerinde MHP'nin barajı aşamadığını ancak MHP'lilerin, "barajı aşamadık" diye şu anda "terör örgütünün arkasında olduğu partinin söylemlerine başvurmadığını, bir dahaki seçimlerde ise barajı aştığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi bakıyoruz, öyle tehditler var ki o tehditler sadece partinin kıdemli mensupları tarafından yapılmıyor. Onlar yapıyorlar bir de bakıyorsunuz dışarıda sözde bazı aydınlar, onlar da böyle destek verdiğini söylüyorlar. Bunlar neye destek verdiklerinin farkında değiller herhalde. Çünkü ortada bir vaka var. Siz şu anda oylarınız rengini açıklarken, bir gerçeği de göreceksiniz. 6-7-8 Ekim olaylarını görmezseniz, kusura bakmayın size olan saygı ortadan kaybolur. Siz kalkıp da Van'da o bilboardlardaki kan akan muslukları görmezseniz, kusura bakmayın saygı diye bir şey kalmaz. Çünkü bunlar çözüm sürecini tamamıyla olumsuz etkileyen olaylar ki bu isimlerin içinde biliyorsunuz birkaç tane de akil insanlar kadrosunda yer alan isimler de var. Şimdi tablo bununla kalmıyor. Yani Siirt'te, Diyarbakır'da devam eden olaylar. Bunların bizi düşündürmesi lazım" dedi.

7 HAZİRAN SEÇİMLERİ

Demokratik parlamenter sistemin içinde siyaset yapılması isteniyorsa, bu siyasetin ilk ayağının parlamento olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Parlamentoya gelirsin, konuşursun, her şeyi orada söylersin ve hukuk, yasalar içinde, atman gereken adım neyse orada atarsın ama hiçbir zaman silaha başvurmazsın.  Çünkü silahla siyaset, demokratik parlamenter sistemin yolu değildir. Onun yolu parlamentodur. Her şeyi orada yaparsın ama bunlar silahla, milli iradeyi ipotek altına almak için her yola başvuruyorlar" diye konuştu. Buna "eyvallah" demenin mümkün olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, milli iradenin bunu 7 Haziran seçimlerinde çok iyi değerlendireceğine inandığını bildirdi.

Türkiye'de yaşayanların yüzde 99'unun Müslüman olduğuna inandıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Böyle bir ülkede 'Taksim Kabe’dir' derseniz, bu bir defa dini bütün Kürt, Müslüman kardeşlerimizi olumsuz etkiler. Bir zamanlar aynısı CHP yapmıştı. 'Kabe Arabın olsun bize Çankaya yeter' demişlerdi. Bunun arkasında birçok şey telaffuz ediliyordu. Bu ülkenin bir tane Kabe'si var, o da Mekke'de. Öbür tarafta Diyanet'in bana gönderdiği bir Kur’an-ı Kerim Kürtçe meali. Diyor ki 'Size bir tane yapılmış.' Bunu meydanlarda söylüyor. Halbuki Diyanet'in hazırladığı Kürtçe mealli Kur'an-ı Kerim 10 bin tane basıldı ve bunlar dağıtıldı" diye konuştu.

DİYANET’E YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Diyanet İşleri Başkanı'nın aracına bazılarının takıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi, "Bunu kaynak olarak gösterdiler bir de. Bir Diyanet İşleri Başkanı'na bu ülkede 320 bin liralık bir Mercedes'i çok gören bir zihniyet, acaba kendi bindikleri araçları görmüyorlar mı? Bu bir coğrafyanın dini liderinin altındaki araba. Bakın İtalya bir uçağını Vatikan'ın seyahatlerinde sürekli ona tahsis ediyor. Aynı şekilde zaten bindikleri arabalar malum. Kalktım dedim, 'Bizim havuzumuzdaki zırhlı Mercedeslerden bir tanesi Diyanet İşleri Başkanımıza tahsis edeceğim.' Ettim. 'Aynı şekilde sayın Başbakanımızla da görüşeceğim, havuzdaki uçaklarımız da uluslararası seyahatlerde onun emrinde olsun. O da onlarla gitsin.' Çünkü onlar için zaman çok çok önemli. Bu bir de o makamın sahibidir. Göreve gelmemizden önce Diyanet İşleri Başkanımın devlet protokolündeki yeri 52 mi 56 mıydı neydi? Biz onu 10-12. sıraya çektik. Bunu bile az buluyorum. Çünkü ister istemez bu noktadaki hassasiyetimizi  korumak durumundayız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, din dersi ve imam hatiplerle ilgili kendilerine yapılan bir takım saldırılar olduğunu, bunların dini bütün Kürt kardeşlerini yaraladığını, "Bir diğer taraftan da işte 'biz Kürtlerin temsilcisiyiz' diyorlar. Hayır canım sen bu kafayla Kürtlerin temsilcisi olamazsın" dedi.

Kürtlere bir hizmet verildiyse, bunu kendilerinin yaptığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürtlerle ilgili ret, inkar ve asimilasyon politikalarını "ayaklarının altına aldıklarını" belirterek, "Bu süreci böyle çalıştırdık ve böyle çalıştırmaya inşallah devam edeceğiz. Ama çözüm süreci bu mantıkla, anlayışla tabii ki yaralanıyor ama ben inanıyorum ki gerek şahsım gerekse hükümet bu konuda kararlılığından taviz vermeyecek" dedi.

“ÇÖZÜM SÜRECİNİ BİZ BAŞLATTIK”

"Birileri, 'HDP meclis dışında kalırsa çözüm süreci devam etmez' diyor ve bir takım tehditler yapılıyor. Öyle olursa çözüm süreci bundan etkilenir mi? Bu tehditleri nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Böyle bir şeyi düşünmek bile ham hayal. Olamaz. Bu tür meşru olmayan yollara tevessül edenler bu işin bedelini çok ağır öderler. Bir defa çözüm sürecini başlatanlar onlar değil ki. Başlatan biziz. Biliyorsunuz bunu kademeli başlattık. Bir, demokratik açılım ilk adımıydı. İkinci adım 'Milli Kardeşlik Projesi' olarak devam etti. Üçüncü adım ise 'Çözüm Süreci' olarak devam etti ve şu anda bu süreci devam ettiriyoruz. Bunun karşısına dikilen olursa biz bunu yine aşacağız ve burada hukuk dışına çıkma suretiyle, illegal yöntemlere başvuranlar da bunun bedelini muhakkak göreceklerdir. Yani bunlara, 'istediğiniz gibi at oynatabilirsiniz' diyemeyiz. İşte en son, parlamentoda İçişleri Bakanlığımızın iç güvenlikle ilgili çıkarmış olduğu yasalar, hep bunlara yönelik yasalardır ve tabii ki bu yasalar devreye girecektir" diye cevap verdi.

CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLLİYESİ TARTIŞMALARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Muhalefet bol miktarda vaatlerde bulunuyor. Kaynak olarak da basit şeyler gösteriyorlar. Mesela Cumhurbaşkanlığı Sarayı kaynak olarak gösteriliyor. Bunlar gerçekçi mi?" şeklindeki soruya cevaben de, "Çok açık söylüyorum ve bunu ilk defa da bu ekrandan söylüyorum. Eğer ana muhalefetin başındaki zat dürüstse, namusluysa, hemen ben bu akşam Genel Sekreterime talimat vereceğim. Buyursun gelsin, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde buraları dolaşsın. Herhangi bir lavaboda, tuvalette acaba böyle altın kaplama klozet bulacak mı? Eğer böyle bir şey bulamazsa kendisi bu görevi bırakmaya var mı? Eğer bulursa ben Cumhurbaşkanlığı görevimi bırakacağım. Bu kadar açık söylüyorum ve bunu devletin kanalından haykırıyorum. Siyaset namusla yapılır, dürüst, adil yapılır. Bizim bir defa Beştepe'deki külliye ile ilgili böyle bir iddianın içine girmek saygısızlığın ta kendisidir. Ben şimdi bu programdan sonra talimatı veriyorum. O da sıkıysa yarın hemen gitsin, külliyede bütün her yeri dolaşsın, baksın acaba hangi tuvalette, hangi klozet altın kaplamadır? Buna baksın" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, döneminde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne "bardak, çanak" tarzı alım olmadığını kaydederek, "Bunlar hep eski dönemdendir. Bir defa söylenen rakamlarla da alınmış bir bardak yoktur. Onları da arkadaşlarıma çıkarttım. Yani 'benim dönemimde alınmadı ama geçmiş dönemlerde alınan bu fiyatlarda bu tür şeyler var mı?' diye baktırdım.  Bununla ilgili de her tür alımlara ilişkin arkadaşlarım gerekli bilgiyi verirler. Dönemimde asla böyle bir alım yapılmamıştır. Hepsi geçmiş dönemlerden kalan malzemelerdir. Bunlarla Beştepe Külliyesi yürümektedir ama az önce söylediğim ifade çok önemli, çünkü iftira edebe, adaba yakışmaz.  Şimdi ben 'hodri meydan' diyorum hadi buyurun, çık gel Külliye'yi gez, dolaş, bak. Bulduğu takdirde Cumhurbaşkanlığını bırakacağım. Bu kadar açık konuşuyorum. Fakat kendisi bulamadığı takdirde CHP’nin başından ayrılacak mı? Bu kadar açık. Şimdi sizler takip edeceksiniz. Artık tüm medya bunu takip etmesi lazım. Çünkü bunların yalan hücrelerine işlemiş. Yalan at tutmazsa izi kalır. Mantık bu. Ben bu akşam buradan bunu söyledim" dedi.

“KAYNAK ÜRETMEDE TÜRKİYE'NİN TARİHİNDE BİR İLK OLDUK”

Kaynak üretmede Türkiye'nin tarihinde bir ilk olduklarını ve çok başarılı işler yaptıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cepte hazır olan parayı tüketmenin kolay olduğunu, kendisinden öncekilerin ülkenin cebinde para bırakmadığını ancak kendilerinin ürettiği kaynaklarla Marmaray, 3. köprü, 17 bin 600 kilometre yolu ve daha çok sayıda hizmeti hayata geçirdiklerini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiği döneme ilişkin ekonomi ile ilgili rakamlardan örnekler vererek şunları söyledi: "MHP, DSP, ANAP hükumetinden ki geçmişte SHP de bu işin içinde, memura ve işçiye sadece zorunlu tasarrufta borç neydi biliyor musunuz? Şimdi diyorlar ya 'Memuru biz kurtaracağız.' Yani dürüst olun. 15 katrilyon sadece memur ve işçiye borç vardı. Konut Edindirme Yardımı, bundan dolayı yine işçi ve memura 3,5 katrilyon borç vardı. Bakın 18,5 katrilyon. Sendikalarla arkadaşlarım bir araya geldiler ve biz bu borçları ödedik. Şu anda 'memura şunu vereceğiz' diyorlar. Ya senin vereceğin para bunları tutar mı? Ya bunlar memuru da işçiyi de soydular. Biz gelmeseydik, memurum, işçim, bu 18,5 katrilyon alacağını tahsil edemeyecekti. Biz geldik onlar bu paraları tahsil ettiler. Her şey bu kadar net, açık ortada. Memur, işçiye yapılan zamlara da baktığımız zaman, yani göreve geldiğimizden bu yana aldığımız mesafe, çok çok ileri. Ama şimdi kuru sıkı atıyorlar. Nasıl olsa sırtlarında yumurta küfesi yok. Böyle bir sorunları da yok. Ya benim memur kardeşim, işçi, şunu niye düşünmez, 'acaba ben bu hastanelere daha önce bu şekilde gidebiliyor muydum? Her hastaneye istediğim gibi gidebiliyor muydum? İlaçlarımı rahatlıkla alabiliyor muydum?' Çünkü ilaçları bulamadığı için hastanede, gidiyor eczaneden satın alıyordu. Cebinden parasını ödüyordu. İşçi kardeşim aynı şekilde."

“İSTEDİĞİN HASTANEYE GİDİYOR, İSTEDİĞİN İLACI ALABİLİYORSUN”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendileri göreve geldikten sonra bu devrin kapandığını anlatarak, "Artık istediğin hastaneye gidiyorsun, istediğin ilacı alabiliyorsun. Bunlarla ilgili suiistimaller oluyor diye önce bir engelleme getirdik, ilk önce yüzde 10 sonra yüzde 20 katılım payı getirdik. Bunlarla bu işi devam ettirdik. Bugün Eskişehir'de konuşuyor, 'üniversite harcını kaldıracağım' diyor. Dürüst ol yahu. Ne biçim kılavuzun var senin ya? Biz üniversite harçlarını kaldıralı neredeyse 2 sene oldu. Üniversitelerde şu anda harç yok. Yani verilen burs, 45 liraydı. Biz geldik 330 liraya çıkardık artı beslenme yardımı. Aynı şekilde mastır öğrencilerine 660 lira. Bunlar şu anda veriliyor. Doktora öğrencilerine 990 lira. Uygulama bu ama bizden önce böyle bir şey yoktu. Bunlar oldu. Biz yapılanı konuşuyoruz. 'Cek cak'la konuşmuyoruz. Bunlar 'cek cak'la konuşuyor" dedi.

"Emekli maaşlarıyla ilgili de yanlış bir bilgisi var Kılıçdaroğlu'nun galiba" değerlendirme üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çok ciddi yanlışlar. Bir tablo göstereyim. Özellikle emeklilerle ilgili konuda çok ciddi bir aldatmaca söz konusu. Bu oyunu 7 Haziran'da bozmak gerekir diye düşünüyorum. Mesela 2002'de net asgari ücret emekliyle ilgili söylüyorum, 184 lira. Şu anda 949 lira emekli maaşı. Artışa bakınca, nominal artış yüzde 415. Bakın Emekli Sandığı'na 2002’de 377 lira, şu anda bin 351 lira. Artış yüzde 259. Aynı şekilde SSK işçileri 257 lira alıyordu. 2015’te bin 72 liraya çıktı bu. Artış, yüzde 317. Yani bunu reel artış oranına koyarsak, yüzde 43. Bu derece yüksek. Mesela, bu tarımda, BAĞ-KUR esnafında falan baktığımız zaman çok çok ilginç rakamlar var. Mesela BAĞ-KUR tarımda 2002'de 66 lira alıyordu. Şimdi 648 lira. Artış yüzde 885. Yani bunları böyle devam ettirmek mümkün ama ortalama en düşük memur maaşı 2002'de 392 idi. Şimdi 2 bin 97 liraya çıktı. En düşük memurun ki emekli değil. Nominal artış yüzde 440. Ortalama memur 2002'de 578 liraydı. 2015'in ilk 6 ayında 2 bin 481. Artış yüzde 329. Eskiden hatırlarsanız enflasyona bize ezdiriyorlardı. Şimdi böyle bir şey yok" dedi.

“İBB BAŞKANLIĞIM VE BAŞBAKANLIĞIM DÖNEMLERİMDE RESMÎ KONUTLARDA OTURMADIM”

"Sultanbeyli'de yoksul sofrasına oturan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, başka bir yerde farklı mı davranıyor?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ifadeyi kullanmanın bile kendisine zül geldiğini, bunu halkın çok iyi bildiğini ifade ederek, “Yani ben filancadan daha mütevaziyim demek tevazu değildir, o da bir gurur kibir alametidir" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun en önemli şahidinin, halk olduğunu belirterek, "Fakat şunu söyleyebilirim 4,5 yıl belediye başkanlığı yaptım. Belediye başkanlığının Florya'daki muhteşem konutta yaşamadım. Ben Burhaniye'deki o evde yaşadım. Başbakan oldum aynı şekilde resmî konutta yaşamadım. Başbakanlığım boyunca 12 yıl Subayevleri'nde Keçiören'de kirada oturdum. Şimdi resmi konuttayım. Böyle bir sürecimiz var ve bu konuda gurur, kibir, bunların düşmanı olan birisiyim. Böyle geldim böyle gidiyorum, böyle gideceğim. Bu kullanılan ifadelerle ilgili iddialı şeyimi söyledim zaten. Onun da arkasındayım. Fakat bu tür iftiralarla ki onların da kendilerine has bir yandaş medyaları var malum. Çok şeyleri atıyorlar, tutuyorlar, söylüyorlar. İETT'den ayrıldıktan sonra bir dönem özel sektörde çalışmışlığım var. Askere gittim, geldim bir miktar daha çalıştıktan sonra kendi işimizi kurduk. O dönemde kendi işimizle beraber çalıştık ve kurduğumuz işimizle de hamdolsun Rabbimin lütfuyla belli imkanları elde ettik. Hayatımız böyle geçti" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu hazmedemeyenler olduğunu kaydederek, "O dediğimiz medya gurupları, helikopterlerle şunlarla bunlarla çekimler yaptılar. Şudur budur vesaire.  Bunların hiçbirisi umurumda değil. Çünkü halkımın da umurunda değil. Halkım gerçekleri biliyor, bundan sonraki süreçte de mütevazi olma noktasında zaman zaman gazetelere düşen köşelerinde, bazılarının yazdıkları şeyler" dedi. Bunların asla arzu ettiği ifadeler olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle söyledi: "Hatta bu ifadeyi kullanan arkadaşlara karşı ben de kendilerine yani bu tür ifadeleri lütfen kullanmayın, bunları asla kabul etmiyorum. Buna layık olmak, olmamak gibi bir derdim asla yok. Çünkü bizim tek derdimiz var. Biz eğer  Allah'ın rızasını tahsil edebiliyorsak ve bu kubbede hoş bir sada bırakabiliyorsak ne mutlu bize. Ama bunun dışındaki bu tür aşırılıklara kaçan ifadelerden, sizleri tenzih ederim lütfen bunlardan kaçının."

“ASGARİ ÜCRETİN TANIMINI DA BİLMİYORLAR”

Seçim sürecinde ekonomik noktada ön plana çıkan vaatlere ilişkin soru üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan, vaatlerin havada uçuştuğunu ifade ederek, "Bunlar asgari ücretin tanımını da bilmiyorlar" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, asgari ücretin aslında bir koruma olduğuna işaret ederek, "Neyi koruma? En az ücret alanı korumadır. Bu demektir ki, 'Sen 990 liranın altına inemezsin.' Bunu kime söylüyor? Özel sektöre de söylüyor, devlete de söylüyor. Bunun üstünde olacak ama altında asla. Şimdi bu kalkıyor diyor ki; 1400 ya tamam. Millet seni bu göreve getirirse sen 1400'ü ölçü olarak koy, o ayrı mesele. Zaten bunu yaptın da yapmamı diyen oldu sana. Ayrı bir şeydir. Ne getirir, ne götürür, bunun hesabını yapmıyor. Niye? Bir defa özel sektör siz eğer bu asgari limiti yüksek tutarsanız istihdamda çok ciddi bir tıkanma meydana gelecektir, almayacaktır, çalıştırmayacaktır. Çünkü her o tür rakamın diyelim ki üç kişinin bu noktadaki asgari bir kişiyi yemek demektir. Çalıştırmaz. Ama ne yapıyor asgari ücret düşük olduğu zaman. Bir  ödediği sigorta pirimi düşük oluyor, vergiler düşük oluyor, buralardan kazanıyor. Kazandığı için de daha fazla eleman çalıştırıyor. Ama siz bunu artırdığınız zaman işveren bundan kaçacaktır. Bunu asla görmüyor bunlar ya bilmiyorlar. Az öncede söylediğim gibi maalesef kılavuzları sakat. Ne yapacaklar özel sektörde işveren, işçiyi çıkarmaya başlayacak." dedi. Asgari ücrete ilişkin 1400, 1500, 1600 ve 5 bin lira gibi rakamların telaffuz edildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben bunlara bazen meydanlarda takılıyorum 'Var mı artıran' diyorum" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu rakamları söyleyene kimsenin oy vermediğini dile getirerek, vatandaşın da böyle bir derdinin olmadığını söyledi.

“NE ALDATAN NE DE ALDANAN OLACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uymaz zaten bu tür şeye. Göreve ilk geldiğimde de 100 gün demiştim. 'İlk 100 gün bizden bir şey beklemeyin' demiştim. 'İlk sene yavaş yavaş işleri rayına oturtacağız' demiştim. Niye ben milletimi aldatayım? Onun için hep meydanlarda 'Ne aldatan olacağız, ne aldanan olacağız' dedim. Hamdolsun üç dönem milletimiz bizi hep iktidarda gördü, oraya taşıdı. Çünkü benim milletim popülizme, faydacılığa asla prim vermez. Kim kendisini aldatıyorsa ona da en güzel dersi vakti saati geldiğinde verir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, MÜSİAD'ın vaatler konusundaki endişelerini dile getiren gazete ilanına ilişkin soruya, "İş adamı çekiniyor bundan. Doğru değil. Çünkü onlar sırtında küfe olanlar. Bugün ben de İstanbul Ticaret Odası'nın toplantısındaydım orada da söyledim. Burada istikrar ve güveni bulabilecek misiniz? Vaka bu" değerlendirmesinde bulundu.

“MİLLETİN, ANA MUHALEFETİN DÜRÜST OLMADIĞINI BİLMESİ LAZIM”

Yeni anayasaya ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni anayasaya yönelik yine bir ya referandumu yakalayacaksınız ya 367'yi... Bunların ikisi de olmuyorsa Meclis'teki partilerden ortak yeni anayasa noktasında hareket edebileceğiniz bir parti çıkar mı? Bundan önceki çıkmadı ve kendi kendilerini inkar ettiler. 47 madde bitmişti, bittiği halde çıktı, 'Tamam ben varım' dedi. Arkadaşları gönderdim o zaman maalesef 'Hayır' dedi. Diğerlerinin de buna imza koyması lazım. Burada temsilcilerin imzası var, parafları var. Bunu yapalım. 'Hayır' diğerlerinin de imza atması lazım, kabul etmedi. 60 madde oldu yine aynı şeyi söylediler. Ben arkadaşları yine gönderdim. 'İkimizin ki yetiyor işte gerek yok, hadi yapalım bu işi'. Yapmadı. Dürüst değiller, samimi değiller. Milletin bu ana muhalefetin dürüst olmadığını bilmesi, görmesi lazım. Ortada bu açık işte. 47 madde de 'hadi' dedik kaçtı, 60 madde 'hadi' dedik kaçtı. Her şeyimizle biz varız. Yarın ne olur, ne gider, onu bilemiyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir röportajda, HDP'nin parti olarak seçime girmesi kararında benim edindiğim bilgiler çerçevesinde, İmralı'nın dışında gelişen bir durum, dağı arkalarına alarak dışarıda olanların böyle bir kararı var ve üst aklın da etkisi olduğundan bahsetmiştiniz?" sorusuna cevaben, aynı noktada olduğunu,  başta üst akıl olmak üzere böyle bir adım atıldığını belirterek, "Bütün güçleri ve bütün imkanlarıyla da şu anda bir seferberlik halindeler. Konuyla ilgili olarak dağın zaten bu işteki hamlesi kendilerinin yaptığı birçok açıklamalar var, bu açıklamalarda ortada. Yani şu anda yaptıkları hesaplar, açıkladıkları kendilerine göre rakamlarla da işi bu noktada kovalıyorlar. Tehdit mekanizmasını aşırı şekilde kullanıyorlar. Ben de özellikle Güneydoğulu kardeşlerime çok açık net sesleniyorum. Bize göre oy namustur. Diyorum ki hani İnönü'nün bir ifadesi var ya 'Namuslular namussuzlar kadar cesur olmadığı sürece başarıyı yakalayamayız.' Olay bu. Burada cesur olacak, 'Bu oyum benim namusumdur dolayısıyla bunu ben kimseye yedirmem' diyecek, gidecek kullanacak” dedi.

TİKA’NIN FAALİYETLERİ

Emniyet, güvenlik, jandarma asker her türlü tedbiri aldıklarını ve alacaklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle söyledi: "Bunu da bilecek. Herhangi bir sıkıntı olduğu anda sandık kurulu üyeleri vesaireler hemen anında orada göz kırptığı anda polisi, jandarması oraya müdahale edebilecek konumda. Ama nedir? Muhtarlara şöyle diyorlarmış, şuna böyle diyorlarmış. Tamam birazda bu tür şeyler var. Görüyoruz ama herkes kenarından köşesinden bahane uydurmanın gayreti içerisinde diye düşünüyorum. Dürüst olan, samimi olan direniyor. Ama kaçamak yol arayanlar da yok mu? Maalesef var. Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler."

İki bin Filistinli çiftin toplu nikah töreninden görüntülerde kendisine yönelik teşekkür konuşmalarının hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan bu etkinliği tamamen kendilerinin finanse ettiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan evlenen çiftlerin mutluluğunun daim olması dileğinde bulunarak, "Bugün de kendilerine bir söz verdik. Hem oradaki üniversitenin hastanesini inşallah devam ediyor onu bitireceğiz. Ondan sonra bir stat istemişlerdi bizden. Bir tane de TİKA kendilerine stat yapacak. Oradaki çeşitli okullar devam ediyor. Ama tabii yapım şartlarımız biraz zor. TİKA burada biraz zorlanıyor" dedi.

“MISIR’DA YAŞANANLAR KANIMA DOKUNUYOR”

Mısır'da seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye yönelik alınan idam kararları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisi hatırlatılarak, "Türkiye'de bir medya grubu sizin de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde almış olduğunuz oydan hareketle bir tuhaf benzetmeyle bu işi gündeme getirdi" şeklinde soru yöneltilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu medya grubunun her zaman İslam dünyasındaki bu tür gelişmelerinde doğrunun yanında yer almadığını dile getirdi.

Mursi iş başındayken Mısır'a yaptıkları seyahatte Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantısı gerçekleştirdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "O gün bu Sisi denilen zat, o da oradaydı. Tabii öğrendim ki meğerse Milli Savunma Bakanı'ymış aynı zamanda. Aynı zamanda General. Bordum Mursi'ye 'Nasıl'? 'İyidir, iyidir' dedi. Sonra bana bazı enteresan şeylerini anlattılar. Meğerse mesela pazartesi-perşembe oruçlarında falan zaman zaman akşam namazında Sisi gelirmiş, Mursi'nin arkasında beraber namaz kılarlarmış. Şimdi bunu bana Mursi anlatınca ben o zaman şok oldum. Yani orada şok olmadım bu olaylardan sonra şok oldum. Bu çok yüzlülük, iki yüzlülük nasıl oluyor diye. Hatta zaman zaman bunu satıyorlar. Yok hafızdır, yok ailesi şöyledir, böyledir filan falan gibi şeyler. İdama hükmedilen kararlar çıktı. Aynı zamanda yani 40 bine yakın şu anda hapishanelerde tutuklu var, mahkumlar var. Bütün bu sürece baktığımızda ben bir Müslüman olarak buna tahammül edemem, bu benim kanıma dokunuyor. Niye? Eğer sen bir Müslümansan bir defa adil davranmak zorundasın. Bir yılda ne oldu da sen kalkıp böyle bir darbeyi yapıyorsun. Üstelik sen bu hükümetin içerisindesin. Biz de Mısır'ı yakından takip ediyoruz. Katar hariç kimsenin Mısır'a Allah kuruşu vermediği dönemde biz Mısır'a 2 milyar dolar para aktardık" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır'a 150-200 çöp aracı verdiklerini ancak bunları Mursi'nin kullanamadığını kaydederek, "Zannediyorum bunlar kullandı. Böyle bir durum var ve sen bu darbeyi yapıyorsun, ne var ne yok hepsini topluyorsun... Şimdi buna 'iyi yaptı' denilebilir mi? Mursi'nin yönetiminde bir kuruş para vermeyenler bu iş başına geldikten sonra 20, 30, 40 milyar dolar buraya para aktardılar. Yoğun bir şekilde de silah yardımına başladılar. Bu da dünyanın, orada da bir üst akıl var, nereye oynadığını ortaya çıkarıyor" dedi.

“SİSİ İLE MISIR'IN AYAĞA KALKACAĞINA İNANMIYORUM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır halkının kendileri için candan olduğunu, Mısır gibi bir ülkenin uyanışına, dirilişine, yükselişine fırsat vermemek için darbe yapıldığını ifade ederek, "Bakın çok açık, net söylüyorum. Buna 'iç işleri, şu bu' derler. Ama Sisi ile Mısır'ın ayağa kalkacağına inanmıyorum. Çünkü bütün durum ortada ve burada çok önemli olan bir şey şu; böyle bir antidemokratik darbe girişiminde bulunurken, Batı dünyası, sadece Avrupa Birliği'ni (AB) kastetmiyorum, tamamıyla burada iflas etmiştir, sınıfta kalmıştır" dedi.

Bu konuda Batı dünyasından hiçbir kimsenin kalkıp da tavır koymadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi idamlarla ilgili konuşulduğunu, hepsinin somut değil, soyut olduğunu, öznesi belli olmayan, "endişeliyiz" şeklinde açıklamalar yapıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Sen AB olarak idamı kaldıracaksın, yasaklayacaksın, buradakine eyvallah edeceksin. Aynı şekilde Amerika'nın yaklaşım tarzı, Rusya'nın yaklaşım tarzı... Bunlarla böyle özel günlerde çektirdikleri fotoğraflar falan filan çok ilginç" dedi ve yaptırım diye bir şey olmadığını söyledi. Üzerlerine düşen görev ne ise yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "En azından dünya halklarının bu noktadaki uyanışına özellikle İslam dünyasındaki halkların bu konudaki uyanışına vesile olabilirsek ne mutlu bize. Biliyorsunuz benzer şey Bangladeş'te de oldu. Orada da yine yapabileceğimiz; ya elimizle müdahale, mümkün değilse dilimizle, o da mümkün değilse kalbimizden buğz etmek. Bu 3 yoldan birini kullanarak bu sürecin içerisinde yer almaya çalışıyoruz" dedi.

“MİLLETİMİN TARAFINDAYIM”

"Tarafsız olup olmadığına" ilişkin soruya da Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Ben cumhurun seçtiği Cumhurbaşkanıyım. Dolayısıyla halkın içinden geldim. Benim halkın içinde olmamdan daha doğal, tabii ne olabilir? Açılışlar yapmaksa hükümet bu tür açılışlarda benim bulunmamı, bunları benim yapmamı benden istirham ettiği zaman benim bunları yapmamdan daha doğal, daha tabii bir şey olmaz. Sağ olsunlar kendileri de farklı görevleri ifa ediyorlar. Benden de bu tür istirhamları oluyor. Ben de bu açılışları halkımla bir araya gelerek yapıyorum. Halkım da memnun. Ben de memnunum. Bunu zaten meydanlar gösteriyor, meydanlar söylüyor. Kaldı ki 'Ben Cumhurbaşkanlığı kampanyasında 'Alışılmış Cumhurbaşkanı olmayacağım, milletimin tarafında olacağım' dedim. Yaptığım iş bu."

Cumhurbaşkanı Erdoğan Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) yapılan müracaatların büyük çoğunluğunun reddedildiğini kaydederek, "Ama bir kaç tane yasalara başta Anayasa olmak üzere ters kararlar, YSK'dan çıktı. Ki siyasi kararlardı. Çok açık, net. Cumhurbaşkanı'nın bu tür bir toplu açılışı veya halkla buluşmayı yapma noktasında onun hangi meydanda nasıl yapacağına dair bir engel yok. Valilik'te bu işler konuşulur, belirlenir ona göre gidilir orada yapılır. Hiçbir manisi yok. Aslında şu son 10 günde hani Başbakan vesairenin açılışlarını yapma konusundaki maniler var ya Cumhurbaşkanı için o da geçerli değil. Cumhurbaşkanı açılışlarına da devam edebilir. Ama biz şu son 10 günde, yine medyada, şurada burada, o malum medyada falan hır gür olmasın diye, bu sürece gölge düşürmeyelim diye aynı şekilde buluşmalar şeklinde bunu devam ettiriyoruz. Yarın mesela Iğdır, Erzurum bunlardan 2'si. Hafta sonuna kadar da bunları devam ettireceğiz" dedi.

“HALKIN TARAFINI TUTMA NOKTASINDA KİMSE BANA ENGEL KOYAMAZ”

Tarafsızlığının halka karşı olduğunu belirterek, bundan asla taviz vermeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın tarafını tutma noktasında kimsenin kendisine engel koyamayacağını belirterek, "Çünkü ben halkımın tarafında, onların haklarını koruma noktasında elimden gelen mücadeleyi sonuna kadar vereceğim. Halkıma karşı aldatmaca, şu, bu olması halinde de halkıma bunları benim hatırlatmam, halkımı bu noktada uyarmam belli bir deneyimi, tecrübeyi halkımla paylaşmaktan daha tabii ne olabilir? Bunu yapmak durumundayım ki yarın 'Bizi niçin bu konuda uyarmadınız?' demesinler" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Orta Doğu meselesini çözerek Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerini sağlayacağı vaadinin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kılıçdaroğlu'nun Esed ile masaya oturarak bu işleri çözeceği noktasında bir düşüncesi varsa bu ham hayal" dedi.

“YOKSULLUKLA MÜCADELEYİ BAŞARILI BİR ŞEKİLDE SÜRDÜRDÜK”

Türkiye'nin 2 milyon Suriyeli ve Iraklı sığınmacı için 5.5-6 milyar dolar harcama yaptığını belirterek "Hamdolsun yıkılmadık, ayaktayız" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte 45 milyon dolar donör ülke olarak harcama yaparken, bu rakamın 4,5 milyar dolar yardım yapan ülke konumuna geldiğini aktardı.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Veren el alan elden üstündür. Biz şu ana kadar bunların zararını görmedik. Fakat Kılıçdaroğlu'nun tabi kitabında böyle bir şey yok. O gönderecekmiş, oranın kaynağıymış. Eğer bu mazlum insanlara verilen destek kaynaksa sen zaten baştan bitmişsin. Mesela konuşuyor, 17 milyon yoksul. Nerede yoksul? Hangi veride var? Hiç dürüst değil bunlar. Nerede böyle bir yoksul? Şu anda biz göreve geldiğimizde 2.1 dolardı en yoksulun oranı, şimdi 4 küsura çıktı. Erittik. Yoksullukla mücadeleyi başarılı bir şekilde sürdürdük. Bunun farkında değil. Kendisine verilen rakamlar hep yanlış. Kim buna kılavuzluk yapıyor, bilmiyorum. Bunların hepsini biz yaşadık, yaşıyoruz. Böyle bir Türkiye yok artık" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilikler kanalıyla yoksullara kömür, yiyecek desteği verildiğini, valilerin yoksullara maaş bağlama haklarının olduğunu kaydederek şunları söyledi: "Yoksullara sahip çık. Gerekirse kömürünü sen gidip evine vereceksin. Sobası yoksa onu da alacaksın" dediğini ancak bunların "kömür dağıtarak oy alıyorlar" denilerek istismar edildiğini söyledi. Bu sözleri samimi bulmadığını kaydeden Erdoğan, "Böyle 17 milyon yoksul filan söz konusu değil ama 'yoksulluğu sıfırlayacağım' diyor bir taraftan, Amerika sıfırlayabildi mi yoksulluğu? Dünyanın en zengin ülkesinde dahi 'yoksullar sıfırlanmıştır' kimse diyemez. Az veya çok hepsinde var" dedi.

“VESAYETİ DEVAM ETTİRME GAYRETİNDE OLAN CHP ZİHNİYETİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "27 Mayıs'ın üzerinden tam 55 yıl geçmiş. Türkiye hala bürokratik vesayeti, paralel terör örgütü vesayetini, başka vesayetleri konuşuyor. 7 Haziran'da ortaya çıkacak tablo, koalisyon senaryoları, bu vesayetler, bu vesayetler odakları üzerinden ne söylemek istersiniz? Bizi nasıl bir gelecek bekliyor?" şeklindeki soru üzerine, "Biz artık 27 Mayısları yaşamak gibi bir şeyi, aklımızın kenarından, köşesinden, hiçbir yerden geçiremeyiz. Bu işler artık aşıldı. Onun heveslileri yok mu? Var. O hevesliler de bu vesayeti devam ettirme gayretinde olan CHP zihniyetidir. Hep bunu kullanarak gelmiştir. O da artık aşıldı. Böyle bir şey de artık söz konusu değil. Çünkü yeni Türkiye diyoruz ya, yeni Türkiye derken onlar hep eski Türkiye'nin telaffuz edilen kelimeleridir veya kavramlarıdır. Bunlar hep oralarda kaldılar. Artık yeni Türkiye'yi konuşuyoruz. Yeni Türkiye'de bunların hiçbirisi yok, olmayacak da. Yeni Türkiye çok daha farklı" dedi.

Yassıada ve Sivri Ada’yı "Demokrasi ve Özgürlükler Adaları"na dönüştürme projesine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu an AK Parti Samsun Milletvekili Adayı Çiğdem Karaaslan tarafından güzel bir proje hazırlandığını, iki adanın asma köprüyle bir birine bağlanacağını ifade etti.

ÖZGÜRLÜK ADALARI PROJESİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 14 Mayıs'ta geniş bir heyetle adaya giderek projenin temelini attığını hatırlatarak, "Bugün TOBB Başkanı'na da söyledim, çünkü onlar burayı yaptırıyorlar ve onlar işletecekler. Dedi, 'Şu anda inşaat devam ediyor'. Arada sırada gelip o malum Geziciler filan gelip oralarda gösteri filan yapıyorlarmış. Dedim, 'İlgilendiren şeyler olursa haberi olsun bunlardan'. Çünkü biz bu işte kararlıyız. Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nı inşallah TOBB, '1 sene içinde bitireceğiz' diyor. İnşallah 1 sene içinde biterse o da tabi rekor olacak. ABD'nin Camp David'i varsa bizim de Demokrasi ve Özgürlükler Adası olur, orada uluslararası barış toplantılarından tutunuz da bir çok büyük kongreleri orada yapabiliriz. Sidney'deki o opera binasının bir benzerini, daha değişik bir çizimle Sivri Ada’ya yerleştirildi. Hakikaten çok güzel bir görünümü var. Diğer tarafta da gerek toplantı salonları gerek devlet başkanlarının yerleşecekleri yerler, bir ufak otel ama katılımın fazla olması halinde de Pendik'ten de istifade edilecek. Böylece bunların o vesayet dönemlerini bu adımla da yıkmış olacağız" dedi.

“7 HAZİRAN'DA AZAMİ ÖLÇÜDE SANDIĞA GİTMELİYİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, idamların vesaire olayların konuşulması dahi istenmiyorsa artık iradenin tam olarak sandığa yansıması gerektiğini belirterek şunları söyledi: "Bunun en önemli bana göre çözümü, millet olarak 7 Haziran'da azami ölçüde sandığa gitmeliyiz. Mesela Avrupa'nın rakamları geliyor, yurt dışının rakamları geliyor, şu an tabi Cumhurbaşkanlığı seçimindeki gibi değil. Öyle zannediyorum ki 3'te bir  katılım sağlanmış durumda. Herhalde 1 milyonu aştı gibi geliyor. Bu tabi iyi ama yeterli değil. Bizim bir defa bu rakamları aşmamız lazım en azından Türkiye'de bizim yani yüzde 85 rakamlarını yakaladığımız zamanlar oldu. 85-90 buraları yakalamamız lazım. Kimsenin bahanesi de yok, 'okullar tatildi' şuydu, buydu diyemez. Okulların tatil olmasına 1 hafta ondan sonra kalacak. Herkes gidip bu gerçekten çok çok kutsal olan görevini yapar da bu ülkenin milli manevi değerlerine sadık hakikaten istikrar ve güvenine katkı sağlayacak adımı atması lazım. Şu süreci bence güçlendirerek devam ettirmekte fayda var."

“GALATASARAY'I TEBRİK EDİYORUM”

Spor Toto Süper Lig şampiyonu Galatasaray'ı da tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öncelikle Galatasaray'ı tebrik ediyorum. Çünkü öyle veya böyle başardı ve neticede şampiyon oldu, 4. yıldızı takmış oldu. Ben sayın yeni Başkan'ı aradım, tebrik ettim. Teknik Direktör Hamza Bey'i aradım, kendisini tebrik ettim. Kendisini severim de" dedi. Yerli teknik direktörlerin başarısına ayrıca sevindiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çok büyük paralarla dışarıdan malum buraya yabancılar getiriliyor, onların başarısı da ortada, yerli o da şampiyon yapıyor, onun başarısı da ortada. Hamza Bey'le ilgili aldığı para ortada ama şampiyon yapmak suretiyle Galatasaray'ın kasasına girecek olan para o da ortada" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm Galatasaray camiasına şampiyonluk hayırlı olsun" diyerek, sarı-kırmızılılara Avrupa'da da başarılar diledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir Fenerbahçeli olarak da üç büyükler, dört büyükler arasındaki sıkıntıların artık ortadan kalkmasını temenni ediyorum. Fair-Play anlayışının lafta değil yaşama geçirilmesini özellikle temenni ediyorum. Türkiye'ye bunlar artık yakışmıyor. Bunların olmaması lazım. Tribünlerin artık bir dinlence yeri olmasında fayda var. Hele hele bayanlarla buraya geliniyor, oralarda ağızlardan çıkan ifadeler hiç şık değil. Halbuki hanımlar buralara davet edilirken beklenen şeyler farklıydı, gelinen şey iyi olmadı. Bizler tabi Hükümetle Cumhurbaşkanlığı olarak da ne talep ediliyorsa, yasal düzenlemelerle geçmişte yaptık, ne talep ediliyorsa yapmaya da hazırız" dedi.

Programın sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyasının Berat Kandili'ni tebrik etti.

Tüm Haberler