19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle 81 ilden ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden gelen gençleri kabulünde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihin milletler için çok önemli bir yeri olduğuna değinerek, “Tarih hem bir ibret vesikasıdır hem de kudrettir, güçtür. Milletler gelecek tasavvurlarını buna göre şekillendirirler. 'Biz ne idik' sorusunun cevabı aynı zamanda 'biz neyiz' ve 'ne olabiliriz' sorusunun cevabına da ışık tutar” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleşen kabulde yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben hepinize, her bir genç kardeşime bu müstesna günde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne milletin evine hoş geldiniz diyorum. Burası benim şahsi mülküm değil, burası sizin, milletin. Tabi bunun üzerinde de çok spekülasyon yapanlar oldu. Ama inanıyorum ki bu gençlik, bu millet kendisine yakışanın en iyisi bulmaya en iyisini imar etmeye azimli kararlıdır ve bundan sonra da bunun adımlarını atacaktır" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Karşımdaki şu güzel topluluğa bakarken birincisi Türkiye’nin güçlü ve müreffeh yarınlarını görüyor ve ümit var oluyorum. Endişe yok. Buna inanıyor buna güveniyorum. Geleceğimiz, umudumuz, istikbalimiz olan yeni Türkiye’nin neferleri siz gençlerle bu mekanda bir araya gelmekten, sizleri burada misafir etmekten büyük mutluluk duyduğumu özellikle ifade etmek isterim" dedi.
“KURTULUŞ SAVAŞI’NIN TÜM KAHRAMANLARINA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM”
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın 78 milyon tarafından coşkuyla ve sevinçle kutlandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Birçok etkinlik ülkemizin değişik yerlerinde yapılıyor. Bu salondaki gençlerimizle ülkemin bütün gençlerinin bayramını yürekten tebrik ediyorum. 19 Mayıs 1919’da Samsun’da Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımını atan, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal’in Bandırma Vapurundaki yol arkadaşlarını rahmetle yad ediyorum. Onları ilk önce Samsun’da ardından Havza, Amasya, Erzurum, Sivas’ta bağrına basan Kurtuluş Savaşı’nın tüm kahramanlarına Allah’tan rahmet diliyorum. İstiklal Harbimiz başta olmak üzere Balkan Harbinde, 1. Dünya Harbinde, Trablusgarp’ta, Çanakkale’de, Kut'ül Amare’de, Yemen’de, Şanlı Medine müdafaasında, Galiçya’daki tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Kore’de, Kıbrıs'ta, uzun yıllar süren teröre mücadele döneminde, şehit olan gazi olan tüm askerlerimizi minnetle anıyor, şehitlerimize rahmet, hayatta olan gazilerimize uzun ömürler niyaz ediyorum. Rabbim onlardan razı olsun. Kabirlerini bir gül bahçesi, mekanlarını cennet eylesin" dedi.
Bulunduğu salondan dünyadaki tüm gençlere selam, sevgi ve saygılarını yolladığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Geçen hafta Arnavutluk’taydık. Arnavutluk’ta da hamdolsun Preza’da kalenin içerisindeki camiyi ecdadımız restore etmiş. Bu caminin açılışında 7 bin 500’e yakın gençle bir araya geldik. Ama o gençler Türkiye’den gelen gençler değildi. Balkanlardaki gençlerdi. O gençlerle orada başka bir heyecanı yaşadık. Çevre ülke ve şehirlerden gelen oradaki soydaşlarımızla oradaki dindaşlarımızla bir araya geldik. Farklı bir heyecanı yaşadık o gün orada ve o heyecanı bir kenara koymak mümkün değildi. Baktım ki gönül dillerimiz aynıydı. Bu gönül dilleriyle evlad-ı Fatihanı gördüm. Şu anda da evlad-ı Fatihan karşımda görmenin mutluluğu içerisindeyim" diye konuştu.
“NEREDEN GELDİKLERİNİ BİLMEYENLER, NEREYE GİDECEKLERİNİ DE BİLEMEZLER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan,, "Tahrir Meydanı’nın kahraman gençlerini, Gazze’nin, Ramallah’ın, Kudüs’ün vakur gençlerini, Halep’in Şam’ın, Mısraata’nın, Musul’un çileli gençlerini, Balkanlar’ın tekrar ediyorum evlad-ı Fatihan olan Üsküplü, Sancaklı, Prizdenli genç kardeşlerimizi özellikle selamlıyorum. Afrika’nın Asya’nın, Ortadoğu’nun tüm gençlerine en kalbi muhabbetlerimi yolluyorum" dedi.
Milletlerin tarihlerinden aldıkları güçle yaşadıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Tarih hem bir ibret vesikasıdır hem de kudrettir, güçtür. Gelecek tasavvurlarını buna göre şekillendirirler. 'Biz ne idik' sorusunun cevabı aynı zamanda 'biz neyiz' ve 'ne olabiliriz' sorusunun cevabına da ışık tutar. Bunu bu şekilde değerlendirmeye mecburuz. Çünkü insan tarihinde sadece geçmişini yani ne olduğunu değil aynı zamanda istikbalini de geleceğini de arar. Dolayısıyla bir milletin kendi gücünün benliğinin farkına varması yani özgürleşmesi ancak tarihinin farkına varmasıyla mümkündür. Unutmayın nereden geldiklerini bilmeyenler, nereye gideceklerini de bilemezler. Kendi tarihine yabancılaşanlar rüzgarın önünde bir yaprak misali savrulmaktan kurtulamazlar."
Bir milletin geleceğini ipotek altına almaya çalışanların öncelikle o milletin tarihi ve tarihten gelen bağlarını tahrip etmeye yöneldiklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu hep böyledir. Çünkü sizin şah damarınızı ancak böyle keserler. Bunu kestikleri anda da bitersiniz tükenirsiniz. Hangi tarihi zemine ayak bastığını fark etmeyenler hatta reddi miras edenler bizde var böyleleri biliyorsunuz ülkenin geleceğini de tehlikeye atar."
“MİLLET KENDİ GEÇMİŞİNDEN KOPARTILMAK İSTENDİ”
Bir Rus generalinin "Demek ki yalnız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek lazım" sözünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu derken kastettiği şey işte tam da budur. Yani sadece kendilerini, şu anda muhatabımız olanları değil, onların tarihini de yenmek lazım ki onları o zaman ne yapalım, kökünü kazımış olalım" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de yıllarca bunun yapılmaya çalışıldığını belirterek, "Koskoca bir milletin kendi geçmişinden, kendi değerlerinden, kadim tarihi mirasından kopartılmak ve bunlara yabancılaştırılmak" istendiğini kaydetti.
Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere, "Gençler şunu unutmayın, dilimizden kopartıldık, bin yıllık bir birikimi kenara attık. İşte az önce söylediğim 'şah damarının kesilmesi' budur. Bir şah damarı kesilirse o canlı yaşayabilir mi? Yaşayamaz, işte dil bu kadar önemlidir. Biz şu anda bin yıllık tarihimizi bilmiyoruz, okuyamıyoruz, onunla ilişkiyi, ilgiyi, irtibatı kuramıyoruz" diye seslendi.
Osmanlıca konusunda yeni bir adım atıldığını, bununla yeniden ülkenin tarihinin keşfedilmesi, öğrenilmesi ve bununla geleceğinin temellerinin çok daha farklı ve güçlü bir şekilde inşa edilmesini istediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Sevgili gençler, inancımızdan kopartılmaya çalışıldık, dün Türkçe ibadet bunu yaptılar. Bugün Kürtçe ibadet diye aynı emelin peşinde koşuyorlar'' dedi.
“İTHAL OLAN NE VARSA MAKBUL GÖRÜLDÜ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, müderrislerin, alimlerin, ozanların, aşıkların hor görüldüğünü; ithal olan dışarıdan alınan ne varsa makbul görüldüğünü, baş üstünde tutulduğunu ancak medeniyetler beşiği olan Anadolu'nun mahzun bırakıldığı eleştirisinde bulundu.
Yahya Kemal'in "Kökü mazide olan ati" ifadesini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğer geçmişe dayalı bir gelecek inşa edemezseniz, bitersiniz. Bizler ulu bir çınar gibi kökü derinlerde tarihi bir mirasın büyüttüğü, beslediği, bugünlere bizi getirdiği, geleceğe de bu bilinçle yürüyen bir milletiz, öyle de olmak zorundayız. Ama birileri 150 yıldır ısrarla bizi kökümüzden koparmaya çalışıyor. Biliyorsunuz, köksüz ağaçlar, bugün olmazsa yarın ama mutlaka devrilmeye mahkumdur. Şayet kendimize aydınlık bir gelecek inşa etmek istiyorsak köklerimizle ilişkimizi yeniden kurmalı, sağlamlaştırmalıyız" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 12 yıldır bunun mücadelesini verdiklerini belirterek, "Bizim 12 yıllık mücadelemiz köklerimizle kadim değerlerimizle irtibatımızı yeniden kurma mücadelesidir. Değersizleştirilen, yok sayılan, tahkir edilen tarihimizi doğru bir şekilde anlama ve anlatma mücadelesidir. Hamasetten ve husumetten uzak bir şekilde adil, hakikate ve hakkaniyete uygun bir şekilde onu idrak etme ve kavrama mücadelesidir. Bizim çabamız aradaki yanlışları düzelterek, eksikleri gidererek milletimizle tarihini yeniden buluşturma mücadelesidir" dedi.
"TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİZİM İLK DEĞİL SON DEVLETİMİZDİR”
Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923 yılında kurulduğunu ama köklerinin çok daha derinlerde olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,, "Herhalde '23' deyip, orayı sıfır noktası kabul etmiyoruz değil mi, kökümüz bizim çok daha derinlerde" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, "Türkiye Cumhuriyeti bizim ilk değil son devletimizdir. Cumhurbaşkanlığı forsunda sembolik olarak yer alan 16 devletimizin tarihi 2 bin 200 yıldan fazladır. Biz bir kabile devleti değiliz, biz bir göçebe devleti değiliz, biz devletler inşa etmiş, tarihi, medeniyeti güçlü olan bir devletiz. Bizim böyle bir yapımız var. Bugün bize hizmet veren birçok kurum, kuruluş, vakfımızın tarihine şöyle bir bakın. Geçmişi 300 yılı, 500 yılı, bin yılı bulan kurumlarımızın olduğunu görürsünüz. Açın Selçuklu tarihini, Osmanlı tarihini, Cumhuriyet tarihini okuyun, 15 yaşında kumandanlar, 17 yaşında fatihler, 20 yaşında mimarlar, dünyaya mal olmuş şairler, sanata, bilime yön vermiş delikanlılar olduğunu göreceksiniz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'de seçme yaşı 18, seçilme yaşı 30'du. Burada mantık var mı? Burada sadece mantıksızlık var. Zor olan seçmektir, seçilmek kolaydır. Koyarlar sizi meydana, seçerler veya seçmezler. Ama seçmek iyiyle kötüyü ayırt etmektir, o bilince ulaşmaktır. Başbakanlığım dönemimde ilk attığım adım bu oldu. Dünyayı, Avrupa'yı, her yeri incelettim. Bunun neticesinde gördüm ki biz gerçekten çok çok gerilerdeyiz. Niye? Oralarda var. Seçme seçilme yaşının 18 olduğu ülkeler var, Avrupa'nın birçok ülkesinde bu var, peki bizde niye bu olmuyor? Biz niye gençlerimize değer vermiyoruz. "dedi. İlk etapta 30'u 25'e indirdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir gün televizyon izlerken baktım ki üstelikte hoca milletvekili yanına iki genci almış, o gençlerin yüzüne baka baka orada hakaret ediyor, 'Biz bu parlamentoyu çoluk çocukla mı dolduracağız?' diyor. Böyle bir mantık, anlayış olabilir mi? Hatta Sayın Başbakanımıza, 'Ahmet bey, ne yapalım edelim, seçme, seçilme yaşını 18'e indirelim, çekelim' dedim. Seçme seçilmeyi 18'e indirdiğiniz zaman Parlamento 18 yaşındaki gençlerle dolacak diye bir şey yok ki. Maksat, yarışa 18 yaşındaki gençlerimizi de koyalım. Hemen bahane hazır, 'askerlik ne olacak.' Askerlik olacak, hiçbir şey yok, ona mani bir hal yok ki. Parlamento'daki süreci askerliğe sayarsın olur biter" diye konuştu.
SEÇİLME YAŞININ 18 OLMASI
Çözüm üretilmek istendiği zaman pratik zekanın bunları ürettiğini, kendilerinin bunları yaptığını, polisler için de aynı şeyi yaptıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bedelli askerliğin parayla yapıldığını, milletvekilliğinin de aynı şekilde olabileceğini kaydetti. Bu konuda çok alternatif bulunduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben gençlerimize inanıyorum. Onun için 18'in seçme ve seçilme yaşı olması mukadderdir ve olacaktır. Ben buna inanıyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettiğinde çok genç olduğunu babasının Fatih'e 13 yaşındayken Devlet-i Aliye'yi Osmaniye'yi vermek istediğini, Fatih'in ise "Ben daha çocuğum" dediğini anlattı. Babası emrettiği için Fatih'in "Madem ki ben Devlet-i Aliye'yi Osmaniye'nin padişahıyım. O zaman size emrediyorum, gelin devletin başına geçin" sözleriyle görevi babasına geri verdiğini, bu olaydan sonra bir çağın kapanarak, yeni bir çağın açıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşte bütün o topların, dökümle ilgili matematik hesaplarının içinde Fatih'in zekâsı var" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere, "Tıpkı atalarımız, mirasını devraldığımız dedelerimiz gibi sizler de tarih yazacak, sizler de tarihin akışını değiştirecek yaştasınız. Çünkü siz o kumaştasınız" diye seslendi. Fatih'in karadan gemileri yürüttüğü gibi kendilerinin de Marmaray'ı denizin altından götürdüklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Büyük devletin evlatları büyük düşünecek. Size, gençlere küçük düşünmek asla yakışmaz, hep büyük düşüneceksiniz. 'Ama ben daha gencim' yok, siz güçlüsünüz" dedi.
19 MAYIS 1919 TARİHİNİN ÖNEMİ
19 Mayıs 1919'un millet için çok önemli, çok müstesna bir tarih olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tarihin, düşman işgaline karşı Anadolu'nun her köşesinde yükselen istiklal ruhunun, adeta gelecek hesabının yapıldığı bir istikbal ruhunun kıvılcım aldığı gün olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu tarih, bugün üzerinde barış, huzur ve güven içinde yaşadığımız Türkiye'nin inşasında, ilk tuğlanın konulduğu gündür. 19 Mayıs 1919 günü, milletimizin esarete karşı direnişini ortaya koyduğu, özünden aldığı güçle topyekun bir varoluş mücadelesi başlattığı gündür. Bugün daha sonra 'Ya istiklal ya ölüm' nidaları ile vücut bulan bu milletin varlık - yokluk mücadelesinin başladığı gündür. 19 Mayıs, Çanakkale'de başlayan, tüm zorluklara, yoksulluklara rağmen Birinci Dünya Savaşı boyunca sönmeyen, asla pes etmeyen bir milletin, yeniden diriliş mücadelesidir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Mayıs'ta, bir Karadeniz şehri Samsun'da istiklal meşalesinin yakıldığını ve bu ışığın Amasya, Erzurum, Sivas ve ardından Ankara ile tüm Anadolu'ya dalga dalga yayıldığını belirterek "Yaklaşık bir yıl sonra bu yeniden diriliş ruhu, ilk meyvesini verdi. 23 Nisan 1920'de Ankara'da, ülkemizin tüm vilayetlerinden gelen vekiller; dualarla, Yasinlerle, Salat-ı Tefriciyelerle, mevlid-i şeriflerle hatta Hatmi Buhari-i Şeriflerle... Bu kadar hassas davranılmış ve bunun ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıyor. Açılış böyle yapılıyor. Ne günlerden ne günlere geliyoruz. 19 Mayıs 1919'da mücadele azimlerinden başka hiçbir şeyi olmayan bir millet, 29 Ekim 1923'te cumhuriyetin ilanıyla bu mücadelesinin başarısını tüm dünyaya ilan etti" dedi.
“KULA KUL OLMAYIN”
"Gençler, şunu asla unutmayın; 19 Mayıs ruhu, bizim, bu milletin en büyük varlığı, en büyük sermayesidir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, birlikte yürümenin, zorluklara hep birlikte karşı durmanın, azimle, inançla ve kararlılıkla mücadele etmenin anlamının bu ruhta gizli olduğuna vurgu yaptı. "Yeni Türkiye'nin çelik çekirdeğini oluşturan ruh, işte budur" değerlendirmesinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm yokluk ve sıkıntılara rağmen milletin, nasıl 7'den 70'e bir özgürlük mücadelesi verdiğinin, bugün çok iyi anlaşılabildiğine dikkati çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "96 yıl sonra bugün, bir kez daha diyoruz ki bu millet, sadece rükuda eğilir, sadece secdede diz çöker. Başka hiçbir yerde eğilmez" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan gençlere, "Sakın kula kul olmayın. Sakın makam, mevki sahiplerinin önünde eğilmeyin, ister cumhurbaşkanı olsun, ister başbakan olsun, ister para babaları olsun, ister sermaye olsun. Bilesiniz ki rezzak-ı alem olan, rızkın sahibi olan Allah'tır. Tabii ki biz rızkımızın peşinde koşacağız. Zaten koşmadan o kapılar açılmaz. Arayacağız ve bulacağız ama şunu bilelim ki eğilmek, dalkavukluğu getirir ve bu milletin gençlerine asla dalkavukluk yakışmaz, yaraşmaz. Şunu da bilmenizi istiyorum, şu dört kavram özellikle çok önemli: Oku, düşün, uygula, takip et. Devamlı okumalısınız ama sadece okumak yetmez. Okuduğunuzu düşünmelisiniz, tefekkür etmelisiniz. O da yetmez, onu hayata uygulamalısınız. Uygulamadan bir netice olur mu? Olmaz, sadece hafıza kayıtlarında kalır. O da yetmez, uyguladığınızın neticesi için onu takip etmelisiniz. Takip edeceksiniz ki başarıyı yakalayın. Netice olmadıktan sonra bir anlamı var mı? Yok. İşte bu dört kavram çok önemli. Ben sizleri bu noktada bir hassasiyetin içerisinde görüyorum" dedi.
“MİLLET, ÖZGÜRLÜĞÜNÜ NAMUSU BİLDİ”
Milletin, özgürlüğünü namusu bilerek, karşılaştığı her zorluk karşısında birbirine daha sıkı kenetlenerek, hiçbir fedakarlıktan kaçmayarak istiklalini kazanmayı başardığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu bakımdan 19 Mayıs'a sahip çıkmak, 19 Mayıs'ın özüne, ilkelerine, ideallerine, hedeflerine sahip çıkmaktır. 23 Nisan'a, 30 Ağustos'a, 29 Ekim'e sahip çıkmak, o tarihlerdeki heyecanın, coşkunun, umudun anlamına sahip çıkmaktır. Tıpkı 1071'e, 1299'a, 1453'e, bu tarihlerin ifade ettiği anlamlara sadakatle bağlı olduğumuz gibi, bu tarihleri de samimiyetle benimsemek zorundayız" dedi.
Türkiye'nin 92 yıldır devam ettirdiği, son 12 yıldır da her türlü baskıya, provokasyona rağmen hızlandırdığı kalkınma, büyüme, güçlenme mücadelesini ancak bu şekilde sürdürebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "19 Mayıs ruhuna sahip çıkmak, 2023 hedeflerine, 2053 ve 2071 vizyonuna sahip çıkmak demektir. Ben ve arkadaşlarım, bizim jenerasyon, 2053'ü göremeyeceğiz. Ama şu gençlik, 2053'ü Allah'ın izni ile 2053'ün Türkiye’sini görecek. Ama 2053'ün köşe taşlarını sizler yerli yerine koyacaksınız. Onun için göreviniz öyle hafif değil, çok ağır. Şu anda onun hülyası içerisinde olmanız lazım. Bu köşe taşlarını yerli yerine koyduğunuz zaman şimdi bizler, şu andaki Türkiye ile nasıl övünüyorsak, inanıyorum ki sizler de o günün Türkiye’si ile öyle övüneceksiniz. Meşrebine, mezhebine, etnik kimliğine bakmadan, mazlumun yanında olmak, zalimin karşısında durmak için de 19 Mayıs ruhuna sahip çıkmalıyız. Yeni Türkiye'nin neferleri olan sizlerin, bu ruha sahip çıkacağına inanıyorum. İşte Fatih olmadan 2053 olmaz, değil mi? Alparslan olmadan 2071 olmaz. İşte onun için Alparslan'ı, onun için Fatih'i, onun için Osman Gazi'yi çok iyi bilmek, çok iyi anlamak lazım" diye konuştu.
“BİRBİRİNE KURŞUN SIKAN GENÇLERİN ELLERİNE SİLAHI HEP AYNI GÜÇLER VERDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan,, 12 Eylül öncesini genç olarak yaşadığını, o dönem üniversitelerin çok hareketli olduğunu ancak kendisinin sorumluluğundaki gençlik teşkilatlarını olayların içerisine sokmadığını belirterek, "Bunları gayet iyi korumasını bildim. Bütün bunlara rağmen, tabi genç kardeşlerimizden şehit olanlar olmadı mı, maalesef oldu. Bir taraftan maalesef diyorum, öbür taraftan da seviniyorum. Çünkü o makama ulaşmak her yiğidin karı değildi. Birbirine tahammül dahi edemeyen, birtakım güçlerin oyuncağı haline getirilen gençlerin, yani milletin evlatlarının geleceklerinin nasıl karartıldığını gördük. Anadolu'nun, Trakya'nın yağız delikanlıları birbirine silah çekme noktasına getirildi ve çok canlar yandı. İşte dün yine İstanbul Üniversitesi'nde buna benzer olaylar yaşandı. Kahramanmaraş'ta, Çorum'da bu ülkenin gençleri heba oldu. 'Sen sağcısın, milliyetçisin' dediler, 'Sen solcusun devrimcisin' dediler ve gençleri kavgaya tutuşturdular" dedi.
Birbirine kurşun sıkan gençlerin ellerine silahı hep aynı güçlerin verdiğini, 1960 darbesinden önce sokakları ve üniversiteleri hareketlendiren, gençleri kışkırtarak başbakanın yakasına yapıştıranların da aynı güç olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Son olarak Gezi olaylarında yine gençler üzerinden, onların heyecanları ve dinamizmleri üzerinden kurulan tezgah da aynı amaca yönelikti. Sevgili gençler, ne dediler? Biz ağaçları kesiyormuşuz. Bunu söylediler. Kesmek değil, 12 ağacın İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Taksim Parkı'ndan alınıp, Çağlayan Parkı'na, Adalet Sarayı'nın arkasındaki yere taşınması olayından başka bir şey yoktu ki biz 2 milyarı aşkın fidan ve ağacı bu ülkede dikmiş bir iktidardık. Bunların sadece 600 bini 15 yaş grubunun üstü ağaçlardı. Bunları diktik. Ama onların derdi aslında bu değildi. Dert başkaydı. Hani bir tanesi çıktı, sözde artist, ne diyor? 'Hala anlamadınız mı olay ağaç olayı değil' diyor. Olay ne, olay gençliği birbirine düşürmek, olay o günün iktidarına yönelik bu tür bir hareketi yapmak. Milletimizi köklerinden koparmak. İşte o zaman her şeyin çok daha kolay olacağını biliyorlardı. Maalesef başaramadılar. Siz bakmayan bazılarının o karanlık dönemler için romantik güzellemeler yaptıklarına, gelen acı haberler, yürekleri dağlanan, yıllarca o acıyla yaşamak zorunda kalan o anne babaların, kardeşlerin dramı bunlar için hiç önemli değildi. Bunlar sadece acının istismarını yaparlar. Gazetede yazar, televizyonda anlatır, şarkısını yapar, filmini çeker, para kazanır. Bu kadar. Dikkat edin bunlar her devrin kazananıdırlar, hiç kaybetmezler."
“GENÇLER BİZİM UMUDUMUZDUR, GELECEĞİMİZDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan,, bugün üniversitelerde, seçim meydanlarında, gençlerin kanı üzerinden kendi iktidar alanlarını devam ettirmek isteyenlerin bulunduğunu belirterek, "İşte dün Adana, Mersin, bütün bu olayların arkasında hep bu tür anlayışlar, zihniyetler var. Şu anda emniyet teşkilatımız, güvenlik teşkilatlarımız hepsi bunların, istihbari anlayışla arayışlarını yapacak. Bakalım neyin altında ne çıkacak? Bir yandan bölücü örgüt, diğer yandan paralel örgüt, en büyük oyunu gençlerimiz üzerinde oynuyor. Sizlerden istediğim, bunlara asla prim vermemenizdir. Gençler bizim umudumuzdur, geleceğimizdir. 2053 vizyonunu hayata geçirecek Fatihler, 2071 hayalini ete kemiğe büründürecek Alparslanlar inşallah sizlerin arasından çıkacak. Yeni Türkiye meşalesini diken hamdolsun biz olduk ama onu burçlara dikecek olan inşallah sizler olacaksınız. Bunun için uyanık olmalısınız. Defalarca tedavüle sürülmüş senaryolara itibar etmemelisiniz" dedi.
Gençlerin bugününe sahip çıkması, birbiriyle kenetlenmesi ve birbiriyle kardeşlik hukukunu geliştirmesini isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biliyoruz ki sizin öz güveniniz, sizin azminiz bu ülkenin en büyük teminatıdır. Unutmayın, 'Sahipsiz olan memleketin batması haktır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır'. Siz sahip olduğunuz sürece bu vatan batmayacak, bu milletin fertleri arasına nifak girmeyecektir. Onun için kendinizi gayet iyi yetiştirin. Diyorum ya okuyun, araştırın, ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip edin. Bunun yanından kendinizi ihmal etmeyin, spor yapın. Hobiler edinin, ben gözlerinizdeki ışıltıda Türkiye'nin aydınlık yarınlarını görüyor, heyecanlanıyor, umutlanıyorum. Azim, aşık ve muhabbetle çalışarak medeniyet yolculuğunda ülkemize büyük katkılarda bulunacağınıza inanıyorum" diye konuştu.
Son 12 yılda ülkenin istikbali olarak görülen gençler için tarihte emsali olmayan yatırımlar ile reformlar gerçekleştirdiklerine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002'de 76 olan üniversite sayısının 8'i vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere 193'e yükseldiğini anlattı.
ÜNİVERSİTE SAYISINDAKİ ARTIŞ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin tüm illerinde üniversite bulunduğunu, 2002'de üniversite öğrencilerine 45 lira burs verildiğini, ocak ayı itibarıyla bu rakamın yüzde 633 artırılarak 330 liraya yükseltildiğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlığı döneminde 2002'de 451 bin öğrencinin öğrenim kredisi aldığını, "Bundan böyle kim ki kredi ve burs müracaatı yapar, boş döndürülmeyecek, muhakkak verilecek" talimatı verdiğini hatırlatarak, bu uygulamayla 1 milyon 351 bin öğrenciye kredi ve burs imkanı sağlandığını kaydetti. 2002'de 190 yurtta, 182 bin yatak kapasitesi varken, bunu 533 yurt ve 389 bin yatak sayısına çıkardıklarını, bu yıl sonuna kadar teslim alınacak 92 bin yatak sayısıyla bu rakamın 481 bine yükseleceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğrencilerin eskiden 8-10 kişilik ranza sisteminde koğuşlarda yattıklarını, şimdi ise otel konforunda, her türlü imkana sahip, 1 veya 3-4 kişilik odalarda kaldıklarını, yurtlarda öğrencilere ücretsiz internet erişimi sağlandığını da aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehit ve gazi çocukları ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan gelen öğrencilere yurtların ücretsiz olduğunu da hatırlattı. Spora ayrılan bütçeyi 2002'ye göre yüzde 700 oranında artırdıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Üniversite harçlarını kim kaldırdı, biz kaldırdık. Artık üniversitede harç diye bir sorun var mı, yok, bitti. Ama buna rağmen bazıları susuyor mu, yok, susmaz" dedi.
TÜRKİYE’DE SPORA YAPILAN YATIRIMLAR
Spor kulübü, yüzme havuzu, spor tesisi, sporcu sayısını kat kat artırdıklarını, Türkiye'de ulusal ve uluslararası spor karşılaşmalarının başarıyla gerçekleştirildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüzme havuzu olmayan il kalmayacağını, yeni stadyumlar yaptıklarını, spor kulüplerine malzeme desteğinin devam ettiğini, 81 ildeki gençlik merkezlerini ilçelere yaygınlaştıracaklarını da savundu. Engellilere yönelik çok önemli reformları hayata geçirdiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2012'de dünyada bir ilke imza atarak, engelliler için ayrı ve merkezi sınav uygulaması getirdiklerini, böylece 2002'de 5 bin 777 olan engelli memur sayısının, 2014'te 35 bine ulaştığını, özel sektördeki engelli istihdamını yeniden düzenledikleri bilgisini verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz, Cumhurbaşkanlığı makamında da sizin için çalışmayı, mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Hepinize umut, barış dolu bir gelecek temenni ediyorum. Kardeşlik, birlik ve beraberlik içinde, Türkiye'nin yarınları olarak, Türkiye'yi daha da büyüteceğinize yürekten inanıyorum" sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından konuklarına, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda bir resepsiyon verdi.