TESKOMB heyetini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sınırsız kazanma hırsının dünya için ciddi bir tehlike olduğunu belirterek, “Bir şirketin geliri, bir kıtanın geliriyle mukayese ediliyorsa, burada bir çarpıklık var demektir. Biz işte bu duruma itiraz ettik, ediyoruz. Bu manzaraya sebep olan küresel sistem sürdürülebilir değildir” dedi.
Kabulde yaptığı konuşmaya, yarın Hocalı Katliamının 23’üncü yıldönümü olduğunu hatırlatarak başlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Şehit edilen 106’sı kadın, 83’ü çocuk, 70’den fazlası yaşlı, toplam 613 Azerbaycan Türkü kardeşimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Bilindiği gibi Hocalı kasabası, esasen Azerbaycan toprağı olan ve halen işgal altında bulunan Dağlık Karabağ bölgesinde yer alıyor. 1992 yılında kasabalarında katliama maruz kalan bu kardeşlerimiz, yakılarak, gözleri oyularak, başları kesilerek, hunharca katledilmişlerdi. Şehitlerimizin aziz hatıralarını, bu vesileyle bir kez daha yâd ediyorum. Başta, değerli dostum İlham Aliyev olmak üzere, tüm Azerbaycanlı dostlarımıza, kardeşlerimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Allah, bir daha Azerbaycanlı kardeşlerimizi ve onlarla birlikte hiçbir milleti, hiçbir toplumu böyle zulümlere, böyle katliamlara maruz bırakmasın diyorum” dedi.
Kabulde, “Sayın Bakanımızı, TESKOMB Başkanımız Sayın Abdülkadir Akgül’ü, bu toplantıya iştirak eden tüm TESKOMB mensuplarını, esnafımıza, sanatkârımıza, milletimize yaptıkları hizmetlerden dolayı kutluyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizde esnaf ve sanatkârın, orta direk denilen, toplumun, maddi ve manevi omurgasını teşkil eden kesimini oluşturduğunu belirtti.
AHİLİK GELENEĞİNİN ÖNEMİ
Esnaf ve sanatkârımızın kurumsallaşmasının tarihimizdeki, kültürümüzdeki karşılığının Ahi Teşkilatları olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün de Ahiliğin terbiyesi, ruhu, adabı, erkânı esnaf ve sanatkârlarımız arasında büyük ölçüde yaşamaya devam ediyor. Türkiye, bugüne kadar pek çok ekonomik ve sosyal krizi, dünyadaki benzerlerine göre, en az tahriple, en az sıkıntıyla atlatabildiyse, bunda Ahilik kültürünün büyük payı vardır. Biz, etkileri hala devam eden küresel ekonomik kriz başladığından bu yana, tüm uluslararası platformlarda bir görüşü ifade ediyor, bir çağırıyı tekrarlıyoruz. Diyoruz ki; sınırsız kazanma, sınırsız kar etme hırsı devam ettiği müddetçe dünya bu krizlerden kurtulamaz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı’da yaşanan refah düzeninde sadece bir kişinin günlük tüketimine Afrika’daki bir insanın haftalar boyunca tükettikleri ulaşamadığına işaret ederek, bunun bir sorun olduğunu anlattı.
“Bir şirketin geliri, bir kıtanın geliriyle mukayese ediliyorsa, burada bir çarpıklık var demektir. Biz işte bu duruma itiraz ettik, ediyoruz. Bu manzaraya sebep olan küresel sistemin sürdürülebilir olmadığını söylüyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bizim Ahilik geleneğimizde, esnaf ve sanatkârlarımızın sabah besmeleyle dükkânını açtığını, akşam, ne kadar kazandıysa onu cebine koyup, şükürle kapattığını, bu arada sadece kendi kazancını düşünmekle kalmayıp, komşusunun siftahını da hesaba kattığını, düsturunun bu şeklide olduğunu anlattı.
“PARANIN AYARIYLA OYNANMAMASI GEREKİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir anlayışın olduğu yerde, haksız rekabetmiş, emeğin sömürülmesiymiş, hak yenmesiymiş; bütün bunların yaşanması mümkün müdür? Dikkatinizi çekiyorum; bunlar kanunla, yönetmelikle, yasakla, zorlamayla olacak işler değil. Eğer bu anlayış sizin benliğinize kök salmamışsa, her mevzuatın bir arka kapısı, her yasağın bir deliği bulunur. Biz, sadece ve sadece esnaf kültürümüze, Ahilik geleneğimize sıkı sıkıya sahip olarak dahi, tüm krizlerle başa çıkabiliriz” diye konuştu.
Yusuf Has Hacip’in, neredeyse bin yıl önce, Kutadgu Bilig’de, “Paranın ayarıyla oynama… Halka adaletle hükmet… Kuvvetlinin zayıfa tahakküm etmesine müsaade etme… Haydutları ortadan kaldır… Yolları açık ve emin tut...” dediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün lazım olanın da bu olduğunu vurguladı.
Paranın ayarıyla oynanmaması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Paranın ayarıyla oynadılar, ne yaptılar? 1’in yanına 6 tane sıfır koydular. Bu nedir bu? Bu paranın ayarıyla oynamaktır. Biz ne yaptık? Bir gecede bu 6 tane sıfırı attık. Niye? Paranın kendisine ayar verelim dedik, o ayarı verdik. Sizler esnaf olarak çılgına dönüyordunuz ya, hesap yaparken bile zorlanıyordunuz, hesap makineleri bile ihtiyaca cevap vermiyordu; öyle mi? Nerelerden nelere geldi” dedi.
Kendisinin, 12 yıllık Başbakanlık döneminde olduğu gibi, bugün de Cumhurbaşkanı olarak da bu değerlere sıkı sıkıya bağlı olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, esnafın da aynı şekilde bu değerlere olan bağlılığınızdan şüphe duymadığını belirtti.
TÜRKİYE’NİN YAŞADIĞI BÜYÜK DÖNÜŞÜM
Türkiye’nin, geçtiğimiz 12 yılda yaşadığı büyük dönüşümü, en iyi esnaf ve sanatkârlarımızın takdir edebileceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, TESKOMB’un faaliyetlerinin rakamlara dökülmüş halinin, bu gelişmeyi, tüm açıklığıyla göstermeye yeterli olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizde bir milyon 40 bin esnafın bulunduğunu, her esnafın ailesi ile beraber düşünüldüğünde 5 milyona ulaştığına işaret ederek, bu rakama müşterilerin de eklenmesi gerektiğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakınız, 2002 yılında esnafımız, sanatkârımız yüzde kaçla kredi kullanabiliyordu? Yüzde 47’yle. Bugün bu oran kaç? Yüzde 4-5 arası. Kredi limiti neydi? 5 bin lira. Bugün ne kadar? 150 bin lira. Bakınız, nereden nereye? Bir yıl içinde bu imkândan kaç kişi yararlanabiliyordu? 63 bin kişi. Bugün kaç kişi yararlanıyor? 308 bin kişi. Faal kooperatif sayısı neydi? 402.Bugün ne? 930.12 yılda kaç esnaf, sanatkârımız bu imkândan yararlanmış? 1 milyon 17 bin kişi. Bu 1 milyon 17 bin kişi ne kadar kredi kullanmış? 40 milyar lira. Eski rakama bunu vurduğumuz zaman 40 katrilyon yapar. Bu kredilerle esnafımız, sanatkârımız kendine yeni iş kurmuş, mevcut işini büyütmüş, mal almış, malzeme almış, eleman çalıştırmış. Yani milli ekonomiye katkı sağlamış. Hem kendisi kazanmış, hem ülkeye, millete kazandırmış. 2015 yılı için de bütçeye 750 milyon liralık bir sübvansiyon rakamı konuldu. Bu sübvansiyonla, esnaf ve sanatkârımız 16 milyon lira civarında bir kredi kullanabilecek” diye konuştu.
Konuşmasında 2023 hedefine de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: ”Buna göre Türkiye’yi, önümüzdeki 8 yılda 2-3 kat daha büyütmemiz lazım. Esnafımız, sanatkârımız güçlü olacak ki, hedefimize ulaşabilelim. Bakınız, İstanbul Ticaret Odası’nın hazırladığı 500 büyük sanayi kuruluşu arasında tam 8 tane kooperatifimiz var. Bu tablo bize, esnaf ve sanatkârlarımız kendi aralarında sağlam bir birlik oluşturduğunda, karşısında durabilecek hiçbir gücün olmadığını gösteriyor. Türkiye’nin 2023 hedefleri için tüm kurumlarıyla, tüm kesimleriyle birlik içinde, uyum içinde hareket etmesi gerekiyor.”
MERKEZ BANKASI’NIN FAİZ İNDİRİMİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası’nın, dün politika faizinde ve faiz koridorunda çeyrek puanlık bir indirim yaptığını hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Yıl boyunca yapılan indirimlerin hepsini topluyorsunuz 2,5 puan ediyor. Hâlbuki geçtiğimiz yıl Ocak ayında bir kalemde 5,5 puanlık artış yapılmıştı. Hala, Ocak ayındaki artışın yarısı kadar dahi indirim yapılmış değil. Faiz artırımına konu şartlar ortadan kalktı, ama artan faiz hala yerinde duruyor. Böyle şey olur mu? Bizim Merkez Bankası’nı bağımsızlığına bir sözümüz yok. Ama Nereye kadar yok… Ülkenin ve milletin menfaatlerini koruduğu yere kadar yok. Bu konuda bir yanlış gördüğümüz, eksik gördüğümüz zaman, sözümüzü söylemekten asla çekinmeyiz, bunun da bilmesi lazım. Burada bir kez daha ifade ediyorum; bize karşı bir bağımsızlık mücadelesi veriyorsun da, başka bir yerlere karşı bağımlılığın mı var, bir de bunu söyle, böyle bir şey mi var? Merkez Bankası faiz konusunda yanlış yapıyor. Mevcut faiz oranları, Türkiye’nin ekonomideki gerçeğine uygun değildir. Güya riskleri azaltmak için uyguladıkları faiz politikasının kendisi bir risk haline dönüşmüştür, bunu bilmeleri lazım. Esnafımızın, sanatkârımızın, üreticimizin, çalışanımızın hakkını korumak; benim en başta gelen görevimdir. Bu konudaki ısrarımın sebebi de budur. Milletin hakkını, hukukunu korumaktır. Bu konunun takipçisi olmaya, ikazlarımızı yapmaya devam edeceğiz.”
“FAİZ ORANI NE KADAR DÜŞERSE, YATIRIM, İSTİHDAM O DENLİ ARTACAKTIR”
Kredilerdeki faiz oranı ne kadar düşerse, yatırımın, istihdamın ve üretimin de o denli artacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rekabet noktasında da o denli benim yatırımcım, girişimcim ne yapacaktır, güçlenecektir. Bunu bizim yapma mecburiyetimiz var. Ekonominin büyümesi için, refahın yükselmesi için, bir ülkede istikrarın, huzurun olması gerekiyor. Biz bugüne iki kavramla geldik; istikrar ve güven kavramlarıyla geldik. Güven olmazsa istikrar olmaz, biz bunu sağladık. O zaman sen de istikrar için Merkez Bankası olarak üzerine düşen görevi yapmak zorundasınız. Bağımsızlık zırhına sığınmak suretiyle kalkıp da bize karşı tavır takınma, o zaman biz soru işaretlerini koyarız, ‘acaba bir yerler mi bunları nüfuz altına alıyor?’ Bakın bu kadar açık konuşuyorum. Bir dönem Türkiye’de istikrar ve güven ortamı darbeyle, muhtırayla, bildiriyle tehdit edilirdi, bu dönem kapanınca yeni yollar, yeni yöntemler buldular. Öyle kalkıp Merkez Bankası’nın başındaki iyidir, hoştur vesaire. Ben iyiliğe, hoşluğa yaptıklarıyla bakarım, kendi fiziğiyle bakmam; bunu bir defa görmemiz lazım, ne yapıyorsun, netice ne, ben buna bakarım, uygulamaya bakarım” dedi.
İÇ GÜVENLİK YASASI TARTIŞMALARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2007 yılında suni bir Cumhurbaşkanlığı krizi çıkartmak istediklerini, sonra kurucusu olduğu partiyi kapatma davasıyla aynı amaca ulaşmaya çalıştıklarını, o da olmayınca terörden medet umduklarını ve bölücü terörü devreye soktuklarını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Çözüm süreciyle mesele başka bir yöne doğru evrilince bu defa bu sokakları terörize etmeye çalıştılar. Bunun bedelini sizler çok ağır ödediniz, kepenkler indirildi, dükkânlar ateşe verildi, öyle mi? Araçlar yakıldı, yıkıldı, bütün bunları yaşadınız, yaşadık. Önce Gezi olaylarıyla, daha sonra 6-8 Ekim hadiseleriyle bunu amaçladılar, yine olmadı. Çıkıyor siyasi parti başkanları, eş başkanları, ‘dökülün sokağa’ diyor ve bunu bir demokratik hak gibi de takdim ediyor. Böyle bir demokratik hak yok, demokratik hak kürsüdedir, ama şimdi bakıyoruz ki kürsüleri de terörize etmeye başladılar, çok çirkin bir şey. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatısı altında Sayın Başkanvekilinin önündeki çan kırılıyorsa, kürsüde konuşmacı, bakıyorsunuz bayan milletvekilleri gelip, onları taciz ediyorsa ve bir başkası geliyor orada mikrofonu kırıyor, koparıyorsa, bir başkası veya başkaları oturup suratlarını maskeyle örtüyorsa, terörün artık temsili Parlamentoya girmiş demektir. Bir Bayan Meclis Başkanvekiline kalkıp da milletvekillerinin ağzından çıkan lafları kulakları duymuyor. Bir taraftan kadına taciz konuşuluyor, kadına şiddet konuşuluyor, öbür taraftan kalkacaksınız Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Başkanvekili olan bir bayana kürsüde ağıza alınmayacak her türlü hakaretleri yapacaksınız; lanetliyorum. Bu, demokratik parlamenter sistem içerisinde temel hak ve özgürlüklerin egemen olduğu bir sistem içerisinde milletvekillerine yakışacak üslup değildir. Milletvekilinin görevi yasa çıkartmaktır. Milletvekilinin görevi, engel olabiliyorsan engel olabilirsin, bunun yolu, yöntemi, her şeyi bellidir, olamıyorsan kabul edeceksin. Çünkü oradaki milletvekilleri bu milletin vekilleri oradadır. Millet size ‘elinize ne varsa alın, gereğini yapın’ diye sizi oraya göndermedi. Meclisteki manzaraya baktığınızda, sanırsınız ki bu değişiklikle molotof serbest bırakılıyor; böyle şey olur mu ya? Uyuşturucu teşvik ediliyor, polisin olaylar karşısında eli kolu bağlanıyor.”
“TOPLUMU TERÖRİZE EDEMEYECEKLERİNİ DÜŞÜNDÜKLERİ İÇİN, İÇ GÜVENLİK YASASINDAN RAHATSIZ OLUYORLAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan yapılacak düzenlemenin, milletimizin tamamını, bilhassa da esnaf ve sanatkârlarımızı bizar eden, mağduriyetlerine yol açan olaylar karşısında daha etkili tedbirler alınmasını sağlayacak bir düzenleme olduğunu vurgulayarak, “Aslına bakarsanız bunlar ne dediklerini, ne istediklerini de bilmiyorlar. Hangi esnafımız molotof kokteyliyle, havai fişeklerle taciz edilmeyi kabul edebilir, mümkün mü? Demir bilyelerle, sapan, bunun kullanılmasını kabul edebilir. Döner bıçaklarıyla, aklınıza ne gelirse, bunlarla beraber serbestçe dolaşmayı kabul edebilir? Maske; niye maske takıyorsun? Eğer sen terörist değilsen yüzün açık dolaş, niye maskeyle dolaşıyorsun? Erkeğim diyor, ne erkeği ya? Erkek pantolonla dolaşıyor, sen niye etekle dolaşıyorsun? Maalesef, bunlarla dolaşıyorlar ve bunlarla güya kendilerini gizliyorlar; böyle bir şey olabilir mi? Dürüst olun dürüst. Yani terörist, ama her yola başvuruyor, bununla ilgili bu kanun er veya geç çıkacak, çünkü bir devletin yöneticisi konumunda olan hükümet ne yapacaktır? Onu en sağlıklı şekilde yürütebilmek için gerekli olan yasal düzenlemeleri yapacaktır. Nerede yapacak? Yasama organında. Yasama organı neresi? Türkiye Büyük Millet Meclisi. Ondan sonra da o yasalara göre bunu hayata geçirecek, polisin eli güçlenmesi lazım, jandarmanın eli güçlenmesi lazım, buna göre de Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu ona verdiği yetkiyle adımını atması lazım. Bu sadece bizde değil, Batıda, Amerika’da, her yerde, ne gerekiyorsa bütün bunlar incelenerek, yapılmış bir çalışmanın Parlamentodan geçmek suretiyle hayata uygulanmasıdır. Rahatsızlığın sebebi nedir? Bundan sonra böyle toplumu terörize edemeyeceklerini düşünerek bundan rahatsız oluyorlar.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Tabii ben şahsen bu makama geldikten sonra bir şeyden gerçekten çok rahatsız oldum. Yani biz birilerinin amacını anlıyoruz da, Ana Muhalefetin ve yanındaki muhalefetin yaptıklarını anlamakta doğrusu zorlanıyorum. Tabii şimdi bir şey daha gördük, yani Parlamento içinde 3 tane parti, ama bir de bakıyoruz ki bunların yanında bir paralel yapı, 4 birliktelik ve bu 4 birliktelik medyasıyla yazılı ve görsel olarak bu 3 taneye gerekli desteği veriyor ve bu gerekli desteği vermek suretiyle bu süreci devam ettirmek istiyorlar. Er veya geç milletimizin Parlamentoya gönderdiği milletvekilleri inşallah burada bu düzenlemeyi yaparak bize gönderecektir” dedi.
“BİZİM SURİYE TOPRAKLARI İÇERİSİNDE KAYBEDİLMİŞ 1 METREKARE TOPRAĞIMIZ YOKTUR”
Musul Başkonsolosluğumuz basıldığında aylarca “Niye zamanında boşaltmadınız” dediklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Süleyman Şah Türbesi’ni bölgedeki çatışmalar sebebiyle nakli kuburla daha güvenli bir yere taşıyoruz, bu defa da niye böyle yaptınız, niye topraklarımızı bıraktınız da kaçtınız diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Bizim her iki hadisede de tek önceliğimiz; tek bir vatandaşımızın, tek bir askerimizin burnu dahi kanamadan meseleyi çözmek olmuştur. Hamdolsun ne Musul meselesinde, ne Süleyman Şah’ta oradaki kardeşlerimize, onların ailelerine, milletimize mahcup olmadık. Ve iç güvenlik paketinin kabul edilmesiyle sokakları terörize etmek isteyenlerle çok daha etkili şekilde mücadele edileceğini de göreceksiniz. Diyorlar ki, topraklar bırakıldı gelindi. Aylarca biz bu operasyon üzerinde çalıştık. Bakın bizim şu anda Suriye toprakları içerisinde kaybedilmiş 1 metrekare toprağımız yoktur. Ve şu anda Eşme Köyü’nde yapılmakta olan düzenleme bizim daha önceki yerle mukayese edilmeyecek noktada güvenli olan bir yerdir, bir alandır. Çünkü burada sırtını tamamen Türkiye’ye dayayan bir düzenleme var. Hemen taburlarımızın, bölüklerimizin arkasında yer aldığı bir yer ve yine Suriye toprakları içerisinde ve şu anda oradaki düzenlemeyle birlikte çok daha bu görevi hakkıyla ifa edebilecek bir imkâna sahip oluyoruz” dedi.
“TERÖR ÖRGÜTLERİYLE İŞ BİRLİĞİ YAPACAK KADAR ALÇALMADIK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu durumdan rahatsız olanların kim olduğuna bakmak gerektiğini kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Ana Muhalefet. Ana Muhalefet bundan rahatsız olduysa doğru yoldayız demektir. Öbürü rahatsız olduysa doğru yoldayız demektir. Öbürü rahatsız olduysa çok daha doğru yoldayız demektir. Ne diyorlar? YPG’yle, PYD’yle, şununla-bununla… hiç alakası yok, hiç alakası yok. Biz bu tür terör örgütleriyle işbirliği yapacak kadar, kusura bakmasınlar düşmedik, alçalmadık, öyle bir şey yok. Ve bunların sırtında tabii yumurta küfesi yok, bunlar rahatlar. Yaptıkları hiçbir şey de yok. İşte görüyorsunuz Genelkurmay Başkanımıza kalkıp da muhalefet partilerinden bir tanesinin başkanının söylediği ifadeler yenilir yutulur değil, ‘sen okuldan mı kaçtın’ diyor; şuna bak. Senin bu ülkede vatan, millet, bayrak diye bir derdin var mı ya? Bugüne kadar vatan, millet, bayrak adına ne yaptın ya, şunu bir söylesene. Bu ülkede Başbakan Yardımcılığı yaptığın zaman ne yaptın, onu da söyle, bunları bir bilelim. Ama hakaret ettiğin Genelkurmay Başkanı dağlarda teröristlerle mücadeleyi veren insanlar bunlar, bunlara bir saygın olması lazım. Lafa geldiği zaman milliyetçilikten taviz vermeyeceksin, milliyetçiliği başka kimseye bırakmayacaksın, burada milletin askerine hakaret edeceksin, saygısızlık yapacaksın; böyle bir şey olamaz.”
“HEP BİRLİKTE EL ELE VERMEMİZ LAZIM Kİ BİZE DÜŞMANLIK YAPANLARA KARŞI MUZAFFER OLALIM”
Nerede durduğumuzu çok iyi bilmemiz gerektiği, bu tür meselelerde hep birlikte el ele verip, omuz omuza olmak gerektiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Askeriyle, siyasetçisiyle, STK’larıyla hep birlikte el ele vermemiz lazım ki bu bize düşmanlık yapanlara karşı muzaffer olalım. DAİŞ denilen ortada, Esad denilen ortada, 350 bin insan öldürdü bu adam. Bu adamın yanına kimler gitti bu ülkeden biliyorsunuz. O süreçte kimler gitti biliyorsunuz. Tablo ortada. Ama inşallah şu Parlamentodaki düzenleme, demokratik hakların kullanımıyla ilgili herhangi bir sınırlama gelmiyor, bunu bilmenizi isterim. Yani birçok böyle yalan, yanlış her şey söyleniyor; sınırlama, insan haklarının ihlaline kapı açacak herhangi bir hüküm kesinlikle yok. Tam tersine bu paketin içinde bilhassa halkımızın güvenliğini nüfus hizmetlerine varıncaya kadar bürokrasiyi azaltan, insanımıza kolaylıklar sağlayacak pek çok yenilikler var. Ve bir gerçeği daha özellikle burada vurgulamam lazım, o da şudur: Ekonominin büyümesi için, refahın yükselmesi için bir ülkede istikrarın, huzurun olması gerekiyor. Ve ben bu konuda da özellikle siz değerli esnaf kardeşlerimin bütün hassasiyetinizi ortaya koyacağınıza inanıyorum” dedi.
Konuşmasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne yapılacak binalara ilişkin bilgi aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü burası cumhurun evi, milletin evi, milletin evine milletin gelmesi lazım. Buraya benim gelip çıkmış olmam bir şeyi değiştirmez” dedi.