Cibuti’de Cumhurbaşkanı Guelleh ile düzenlediği ortak basın toplantısının ardından basın mensuplarının, Batı’da yükselen İslamofobi, Somali’de meydana gelen patlama ve Türkiye’nin AB üyelik sürecine ilişkin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye NATO’da var, OECD’de var, diğer birçok oluşumlarda var, niye Avrupa Birliği’ne almıyorsunuz? Demek ki sorun başka. Avrupa Birliği’ne eğer kabul ederlerse girer, kabul etmedikleri takdirde Türkiye kendi yolunu kendisi çizer” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cibuti’de Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Guelleh ile düzenlediği ortak basın toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı.
“Türkiye, İslamofobi’ye karşı nasıl bir tutum izliyor, izlemelidir?” şeklinde bir soru yönelten basın mensubuna cevaben Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sorunun kendisini memnun ettiğini, İslam dünyasının üzerinde oynanan bir oyunu açıklama bakımından bu soruyu önemsediğini söyledi. İslam dünyasının üzerinde çok ciddi bir oyun oynandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu oyunun önemli başlığının İslamofobi olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu, Müslümanlara karşı bir düşmanlıktır. Aslında bu medeniyetler çatışmasının da bir önemli başlığıdır. Biliyorsunuz bizler Başbakanlığım döneminde, İspanya Başbakanı Sayın Zapatero ile bir adım attık ve dedik ki 'Biz dünyada medeniyetler ittifakını kuralım ki, medeniyetler çatışmasına fırsat vermeyelim. Biz, Huntington'ı haklı çıkarmayalım, tam aksine dünya barışına katkıda bulunalım'. BM koordinatörlüğünde adımı attık, şu ana kadar 145 ülke ve uluslararası kuruluş, buraya üye. Ama neticeye gelince maalesef, netice beklediğimiz gibi değil. İşte yaklaşık 11-12 yıl önce Irak'ta olan hadiseleri biliyorsunuz. Irak'taki gelişmeler, Irak'ın işgali ve Irak'ta her gün yüzlerce, binlerce insanın ölümüyle bir süreç başladı. Bu süreç, sınırımız olan bir ülke olması hasebiyle bizi ciddi manada rahatsız etti. Bu arada Afganistan'da ciddi sıkıntılar başladı. Afganistan'da yine ölümler, hakikaten her gün bir başka bölgede ölümler oldu. Pakistan'da aynı şekilde, özellikle Pakistan-Afganistan sınırında bu tür Müslümanların ölümü söz konusuydu. Ardından Suriye başladı ve Arap Baharı denilen olayla birlikte, Suriye'ye bu işin sıçrayacağını biliyorduk. O zaman Esed'e biz bunları hep söyledik. Münasebetlerimiz de o zaman iyiydi, fakat bu söylediklerimizden netice alamadık. Bunu neticesinde Mısır'da biliyorsunuz bir darbe girişimi yapıldı ve bu darbeciler, Mısır'da bir günde, yakın siyasi tarihte böyle bir şey yok, 3 bin insanın, Müslümanın öldürüldüğü bir dönemi yaşadık. Şu andaki işte darbeci yönetim iş başında ve onlarla birlikte de ne yazık ki şu anda Mısır'da, bakıyorsunuz, siyasi tutuklular 5 bine yakın, onlar da cezaevinde. Halkının yüzde 52 oyunu alarak iş başına gelen Sayın Mursi şu anda cezaevinde. Ortaya konulan herhangi bir suç yok. Ama darbeciler sizlere suç layihası rahatlıkla hazırlarlar, onlar için suç layihası hazırlamak zor bir iş değil. Bunu yaptılar ve şu anda Sayın Mursi içeride, bu var. Bütün bunlarla beraber Türkiye’de şu anda 1 milyon 700 bin Suriyeli var. Biz onlara ev sahipliği yapıyoruz, onları ülkemizde şu anda barındırıyoruz. Kamplarda, evlerde vesaire şu anda eğitimleri, giyinmesi, bakımı, sağlığı, her şeyi bize ait sürdürüyoruz. Ve şu ana kadar 5,5 milyar dolar harcamamız oldu. Peki, size dünyadan gelen bir destek var mı? Toplamda 250 milyon dolar bize şu ana kadar gelmiş olan destek var, diğerleri tamamen bize ait, biz bu harcamaları yaptık. Peki, Avrupa’da ne kadar Suriyeli var diye sorarsanız, Avrupa’daki toplam Suriyeli sayısı 130 bin. Bizde 1 milyon 700 bin, Avrupa’da 130 bin. Lübnan’a gidiyorsunuz, bizim kadar da Lübnan’da var, Ürdün’de de 1 milyona yakın şu anda sığınmacı var. Dünya bütün bu olanlara ne yazık ki seyirci olarak bakıyor, egemen güçler bakıyor, Avrupa Birliği’nin sesi çıkmıyor. Bütün bu gerçekler ortada. Peki, vurdukları yer neresi, bombaladıkları yer neresi? Müslümanlar. Burası çok manidardır, bunun üzerinde hassasiyetle durmamız gerekiyor. Tabii bütün bu olaylara rağmen, Türkiye olarak biz açık kapı politikasıyla gerek Suriye’ye karşı, gerek Irak’a karşı şu ana kadar takındığımız tavrı takınacağız. Onların toprak bütünlüğüne saygı duyacağız, saygı duymaya devam edeceğiz. Ama teröristlere hiçbir zaman sıcak bakmayacağız. Çünkü terör hangi inançtan olursa olsun terörist katildir, canidir, barbardır. Müslümanların içerisinden çıkıyorsa yine katildir, Hristiyanların içinden çıkıyorsa yine canidir katildir, Musevilerin içinden çıkıyorsa yine katildir, canidir, ateistse yine aynıdır, Budist ise yine aynıdır, değişen hiçbir şey yoktur. Çünkü sonunda ölen mazlum insanlardır.”
“TÜRKİYE NATO’DA VAR, OECD’DE VAR, AVRUPA BİRLİĞİ’NDE NİYE YOK?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye hala Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusunda kararlı mıdır? Adaylığını sürdürmek konusunda istikrarını sürdürmekte midir?” sorusunu da, “Avrupa Birliği süreci bizim için şu anda devam eden bir süreçtir. Avrupa Birliği’ne bizi alırlar veya almazlar, önemli değil. Ama şu anda bizler planladığımız şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Aslında biz Avrupa’yı test ediyoruz. Yani Avrupa acaba halkı Müslüman olan Türkiye’yi kendine hazmedebilecek mi, arasına alabilecek mi? Hani İslamofobiyaya karşı mısınız, değil misiniz? Eğer karşı değilseniz Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne almak durumundasınız. Aksi takdirde bu yaklaşım tarzı tamamıyla Avrupa Birliği’ni, geçmişten bu yana Avrupa Birliği bir Hristiyan birliğidir tezi vardır, bu tezin haklılığı anlamına gelir. Ama Türkiye’yi oraya katmaları halinde bu tez bir kenara alınmış olur. Türkiye NATO’da var, OECD’de var, diğer birçok oluşumlarda var, niye Avrupa Birliği’ne almıyorsunuz? Demek ki sorun başka. Türkiye artık güçlü bir Türkiye’dir. Eğer Türkiye’yi kapınız gelip de dilenecek bir ülke olarak görüyorsanız, Türkiye kapınıza gelip dilenecek bir ülke değildir. Türkiye, ayakları üzerinde duran bir ülkedir, her gün sanayisiyle, tarımıyla, enerjisiyle, her şeyiyle, eğitimiyle, sağlığıyla gelişen bir ülkedir. Ve bu kararlılığıyla Avrupa Birliği’ne eğer kabul ederlerse girer, kabul etmedikleri takdirde kendi yolunu kendisi çizer” diye cevapladı.
“SOMALİ’DEKİ SALDIRININ TÜRKİYE’YE KARŞI BİR SALDIRI OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM”
Somali’de meydana gelen patlamayı hatırlatarak, “Yarın Somali'ye gerçekleştirilecek ziyaret öncesinde herhangi bir güvenlik endişeniz var mı? Bu saldırı Türkiye'ye yönelik bir saldırı mıdır, bu konuda herhangi bir bilgi ulaştı mı size?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğrusu ben bu saldırıyı Türkiye’ye veya bize karşı bir saldırı olarak düşünmüyorum, düşünmek istemiyorum. Bu olsa olsa belki bugüne kadar Somali’de Somali yönetimlerine karşı yapılmış olan saldırılardan bir türüdür diye düşünüyorum. Biz tabii gerek Somali Yönetimi, gerekse bizler kendimize yönelik bütün tedbirlerimizi güvenlik noktasında almış durumdayız. Ancak bir şeyi tabii söylemek istiyorum; eğer bu terör eylemlerini yapanlar gerçekten Somalili ise veya Müslüman’sa, Somali’ye yardımdan başka, destekten başka herhangi bir derdi olmayan Türkiye’nin veya heyetimizin oradaki yapmış olduğu eserleri açmaya geliyoruz ve bunlar tüm Somali halkına hizmet verecek olan eserlerdir. Ve biz bunları şu anda açacağız. Burası önemli. Bizde güzel bir söz var, o söz de şu: ‘At denize, balık bilmezse Hâlik bilir’, diye. Yani, yapacağın bir hayır varsa at denize, eğer oradaki gelecek olan nimeti balık anlamazsa onu Yaratan bilir. Şimdi biz Somali’ye bu destekleri verdik. Hastanesinden yollarına varıncaya kadar, eğitim merkezlerine varıncaya kadar ve bütün bunlar yapıldı. Şimdi de biz bu görevlerimizi yerine getirmenin mutluluğu içerisinde bunları açmaya gidiyoruz. 2011’de heyetlerimizle geniş bir şekilde geldik, şimdi yine aynı şekilde bakan arkadaşlarımla, ailelerimizle beraber yine Somali’ye gidiyoruz. Somali’deki kardeşlerimizle kucaklaşacağız. Herhalde bunlar kardeşleri mutlu eder, memnun eder. Eğer birilerini rahatsız ediyor derseniz, onlar Somali’ye ve Somali halkına düşman olanları rahatsız eder, bunu da özellikle söylemek istiyorum” dedi.
TÜRKİYE’NİN AFRİKA’YA BAKIŞI
Türkiye'nin Afrika kıtasına yönelik diplomatik ve iş alanındaki varlığına ilişkin soruya karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “2013’e kadar bizim süren bir Afrika Yılı anlayışımız vardı. Şimdi ise artık Afrika ile bir ortaklık dönemine girmiş bulunuyoruz ve Afrika ile bu ortaklık dönemi inanıyorum ki çok daha farklı bir şekilde gelişecek bu üst düzey ziyaretlerle. Şahsım olarak, halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı olarak Afrika’da öncelikle ziyaret edemediğimiz, etmediğimiz tüm ülkelere gitmenin arzusu içerisindeyim. Bu gelişte işte üç tane ülkeyi inşallah ziyaret etmiş olacağız, bundan sonra diğerlerine devam edeceğiz. 10-11 yıl önce bizim Afrika’da 12 tane büyükelçiliğimiz vardı. Şu anda 39 büyükelçiliğimiz var. Afrika’nın da bizim ülkemizde yok denecek sayıda büyükelçiliği vardı, şimdi ise 31 büyükelçiliği var. Nereden nereye geldiğimizi anlatması bakımından bunlar tabii çok çok önemli. Tabii büyükelçilerimize karşılıklı olarak çok önemli görevler düşüyor ve büyükelçiler bizim o ülkelerdeki misyon şeflerimizdir ve onlar oralarda bütün bu atılacak adımların bir defa planlamasını Hükümetlerden önce yapacaklar. Hatta adeta bizim iş adamlarımız gibi çalışacaklar. İş adamlarımızın orada ön hazırlıklarını yapacaklar ve iş adamlarımızla orada birçok girişimlerin içinde olacaklar. Dolayısıyla biz Cibuti’yi bu noktada önemli bir kardeş ülkemiz olarak görüyoruz ve tarihten gelen o sorumluluğumuzun bilinciyle de burada çok daha farklı bir konumda olacağız. Onun için de bugün buraya zaten çok büyük bir ekiple geldik. Ekibimizin içerisinde işte buradaki bakan arkadaşlarım, bunun yanında milletvekillerimiz, bunun yanında DEİK adını verdiğimiz Dış Ekonomik İşbirliği Konseyimiz ki, bu Türkiye’deki işadamları, işverenler STK’larının çattı kuruluşudur, onlarla beraber geldik. Ve bütün biraz sonra yapacağımız bu iş forumuyla birlikte de burada ne gibi adımlar atacağını onlar muhataplarıyla da görüşerek inşallah bu adımı atmış olacağız, hayırlı olsun diyorum.”