15 Temmuz

 

10 Soruda FETÖ

 

 

 

“Kutlu Yürüyüşümüzden Taviz Vermeyecek, Yeni Türkiye’nin Sağlam Bir Zemine Kavuşmasını Hep Birlikte Başaracağız”

06.12.2014
“Kutlu Yürüyüşümüzden Taviz Vermeyecek, Yeni Türkiye’nin Sağlam Bir Zemine Kavuşmasını Hep Birlikte Başaracağız”

 

ASKON 9. Olağan Genel Kurulu’na katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin son yıllarda her alanda önemli mesafeler kat ettiğini ve bu kazanımların heba olmasına izin vermeyeceklerini ifade ederek, “Biz adaletin tarafında durduk. ‘Türkiye’de adalet’ dedik ve bunun mücadelesini verdik. Filistin, Mısır, Irak, Somali, Afganistan ve Suriye’de arzuladığımız da adalettir. Sesi çok çıkanların, uluslararası medyayı ve örgütleri elinde tutanların hükmettiği değil, adaletin hükmettiği bir dünya istiyor ve bunun mücadelesini veriyoruz” dedi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çırağan Saray’ında düzenlenen Anadolu Aslanları İş Adamları Derneğinin (ASKON) 9. Olağan Genel Kurulu’na katılarak bir konuşma yaptı. 

Genel Kurul’da yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, ASKON’a bugüne kadar gerek Türkiye ekonomisinin büyümesine, gerekse Türkiye demokrasisinin ileri standartlara kavuşmasına katkılarından dolayı şükranlarını ifade etti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ASKON’u en çok da 9.  Genel Kurul’unda temasını oluşturan asil duruşundan dolayı tebrik ederek, “Kurulduğunuz günden itibaren, diklenmeden dik durduğunuz için her birinize gönülden teşekkür ediyorum” dedi. 

“HER TÜRLÜ TAARRUZA KARŞI ASİL, VAKUR VE HAKKANİYET HATTINDA DURUŞUNU BOZMAYANLAR VAR”

Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hazreti Peygamber’in (SAV) bizlere, “Ahir zamanda, imanı kalpte tutmak kor ateşi elde tutmak kadar zor olacak” diye haber verdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: “Evet, imanın yani hakikatin bir kor ateşe döndüğü günlerden geçiyoruz. Allah’a hamdolsun bu kor ateşi elinde tutanlar var. Allah’a şükürler olsun çağın her türlü taarruzuna karşı asil, vakur, hakkaniyet hattında duruşunu bozmayanlar var. O kor ateşi her şeye rağmen elinizde tuttuğunuz için, haksızlık karşısında eğilmeyip, bükülmeyip her daim hakkı savunduğunuz için, asaletli duruşunuzdan hiçbir zaman taviz vermediğiniz için her birinizi kutluyor, Allah sizlerden razı olsun diyorum.” 

“ASİL BİR MİLLETİN TORUNLARI, DAR KALIPLAR İÇİNE HAPSOLUP KALAMAZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hakikatin kor ateşini elde ve gönülde muhafaza etmenin, tarihin hemen her döneminde çok zor olduğunu anlatarak, “Dik duruş sabır gerektirir, zorluklara sabır gerektirir. Ama biz bir şey biliyoruz; sabreden zafere ulaşmıştır. Her zorluğun ardında mutlaka bir kolaylık vardır. Bu inançla, bu kararlılıkla zorlukları aştık, aşıyoruz ve menzile doğru kararlı adımlarla ilerliyoruz. Sanmayın ki menzile ulaştık. Bu milletin her bir ferdine asaletlerini hatırlatıncaya kadar, dünya karşısında asil duruş sergilemelerini temin edinceye kadar, inşallah bizler de, çocuklarımız da, torunlarımızda bu kutlu yürüyüşümüzü devam ettireceğiz.  Sadece milletimiz de yetmez.  Zira asil bir milletin torunları, asil bir milletin ufukları, dar kalıpların içine hapsolup kalamaz. Dünya üzerindeki mazlum, mağdur, ezilen boynu yere eğik her milletin her bir ferdin düştüğü yerden kalkabilmesi, başını kaldırabilmesi, adaletle kucaklaşabilmesi için de mücadele vermek zorundayız. İnşallah millet olarak bu mücadeleyi de ebediyen sürdüreceğiz. Şunun altını çizmek istiyorum. Rehavete kapıldığımız anda elimizdeki o kor ateş, yani kalbimizdeki o hakikat ateşi; yani asil duruş kaybolur. Ekonomide rehavete tahammülümüz yok. Demokratik reformlarda rehavete tahammülümüz yok. Millî iradenin tecellisinde, milletin kararının devlet idaresine yansıtılması mücadelesinde asla rehavete tahammülümüz yok” dedi. 

“27 MAYIS, 12 EYLÜL VE 28 ŞUBAT ZİHNİYETİ BU TOPRAKLARDAN HENÜZ TAM ANLAMIYLA SİLİNMİŞ DEĞİL”

Salondaki katılımcıların bir kısmının, 1980 müdahalesinin, ülkenin ve milletin üzerinden nasıl silindir gibi geçtiğini bizzat gördüğünü ve yaşadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,  “Yine bu salonda bulunanları önemli bir kısmı da, 28 Şubat döneminde, belli kesimlere nasıl ağır zulümler yapıldığını gördüler, yaşadılar, hatta bunu iliklerine kadar hissettiler. 27 Mayıs zihniyeti, 12 Eylül, 28 Şubat zihniyeti ne yazık ki bu topraklardan henüz tam anlamıyla silinmiş değil. Millet iradesine düşman olanların, umutlarını kaybettiğine, vazgeçtiklerine, artık millet iradesine karşı taarruz etmeyeceklerine inanırsak, Türkiye’nin bütün kazanımlarını riske etmiş oluruz. Sadece son 1,5 yıl içinde işte o bahsettiğim zihniyetin ve o darbeci, millet iradesine düşman zihniyetin, farklı maskeler, farklı kılıklar ve kılıflar içinde nasıl millete ve ülkeye saldırdıklarını yine birlikte gördük, birlikte yaşadık” dedi. 

“YALOVA’DA 250 AĞAÇ KESİLDİ; TAKSİM’DE YÜRÜYENLER NEREDE?”

Birilerinin zaman zaman son 1,5 yıl içinde yaşanan bazı hadiseleri küçük, önemsiz göstermeye ya da başka mahiyette taktim etmeye çalıştığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Kimi siyasetçilere bakın, kimi yazarlara, çizerlere, sözüm ona düşünürlere bakın. Aynı kaynaktan beslendiklerini hiç gizlemeden, yaşanan hadiseleri meşrulaştırmak amacıyla tek dil kullandıklarını göreceksiniz. Ama ben buradan çok açık ve net birkaç soru soracağım. Eğer Gezi olayları kontrol edilmemiş, bastırılmamış olsaydı, sokaklar şiddete teslim olmuş olsaydı acaba Türkiye bugün nerede olurdu? Bu sorunun cevabını bir arayalım. Dikkat edin bu soruyu sormazlar, bu sorunun cevabını vermezler. Ama bu sorunun Mısır’da ve Ukrayna’da cevabı verildi. Mısır’da sokak olayları bahane edildi çok kanlı bir darbe yapıldı. Yakın siyasi tarihte, bir günde 3 bin insanın öldürüldüğü bir dünya ülkesi yoktur. Ama Mısır bunu yaşadı. Hem seçilmiş devlet başkanı hapse atıldı. Yüzde 52 oyla seçilmiş bir devlet başkanı hapse atıldı. Hem de binlerce masum insan katledildi. 18 yaşındaki Esma kurşunlanarak orada şehit edildi. İşte Rabia denilen olay kökeni itibarıyla bu ve onun için çok önemli. Bu hareket aslında bir kenara konulamaz. Şu anda binlerce insan, Mısır zindanlarında siyasi tutuklu olarak hapis yatıyor. Bunların demokrasi ile alakaları yok. Dünyada da demokrasiyi savunduğunu iddia edenlerin, bunlara sahip çıkmak suretiyle ne kadar anti demokrat oldukları ortaya çıkıyor. İşte Ferguson olayları; işte Arizona’daki olaylar. Hali görüyorsunuz. Elinde silah yok, adamı yatırıyorlar yere ve kafasını yere vuruyorlar, nefessiz bırakıp öldürüyorlar. Silah yok, molotof kokteyli yok, hiçbir şey yok. Bizim burada polisimiz kalkıp da vatandaşı mı öldürdü? Silah mı çekti? Yok. Polisi öldürürken, polisi neredeyse bitirecekleri anda, polis kendisini savunmayacak mı? Savunurken orada bir olay oluyor, ondan sonra bakıyorsunuz işte o paralel yargı, 8 seneye mahkûm ediliyor. Çok değişik, çok art niyetli ve ön yargılarla farklı bakışın yaşandığı bir dünya. Ukrayna’da sokak eylemleri, ülkenin bölünmesine yol açtı. Türkiye’de ne dediler? Ağaç dediler. Yalova’dakiler ağaç değil mi? Kadıköy’de başlayıp Taksim Meydanı’na gelen zat. Oradaki 12 tane ağacın yeri değiştirildi, kesilmedi o ağaçlar. Ama Yalova’dakiler kesildi. 250’yi aşkın ağaç kesildi. Ağaç değil mi onlar? Neredesin sen. Nerede o çevreciler. Nerede o Taksim’de yürüyenler? Asırlık çınarlar ağaçtan sayılmıyor. Neredesiniz tencere, tavacılar konuşun bakalım.” 

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin (ODTÜ)  Eymir Gölü’ne restoran yapmak için ağaç kestiğini ve yine Bakırköy Belediyesi’nin de ağaç kestiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, “Eğer Gezi olaylarında mesele gerçekte ağaç olsaydı, o gün sokağa çıkanlar, yakanlar, yıkanlar herhalde Yalova, Bakırköy ve ODTÜ’nün Eymir Gölü için de sokağa çıkarlardı. Gezi olayları sırasında bir tanesi gerçek niyeti, samimiyeti dile getirmişti. Ne demişti? ‘Mesele ağaç değil siz hâlâ anlamadınız mı?’ Aslında herkes anladı, herkes nerede durduğunu çok iyi biliyor. Maksadın farklı olduğunu herkes çok iyi biliyor” şeklinde sürdürdü. 

“17 VE 25 ARALIK DARBE GİRİŞİMLERİ BAŞARILI OLSAYDI YENİ KABİNE HAZIRDI”

Konuşmasında, “17 ve 25 Aralık operasyonları eğer gayesine ulaşmış olsaydı, Türkiye bugün nerede olurdu?” sorusunu yönelten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “O bir darbe girişimi değil mi? ‘O bir yolsuzluk operasyonuydu’ diyorlar. Ben de buradan aziz milletime soruyorum. Eğer o girişim başarıya ulaşmış olsaydı Türkiye bugün nerede olurdu? Aslında bu sorunun da cevabı 25 Aralık’ın silmeye çalıştıkları fezlekelerinde ortaya çıktı. Şahsım için ‘dönemin Başbakanı’ ifadesini kullanıyorlar. Yani, dönemin Başbakanını, beni, bakan arkadaşlarımı görevden uzaklaştırmak için her türlü hazırlık yapılmış, kararlar verilmiş, harekete geçilmişti. Muhalefet partileri ikna edilmiş, darbe esnasında ve sonrasında hangi vazifeyi yapacakları muhalefet partilerine dahi dikte ettirilmişti. Kabine hazır, Başbakan belli. İnanın bazı medya kuruluşlarının ne yazacakları, hangi manşeti atacakları, neyi, nasıl savunacakları dahi tek tek belirlenmişti. Bakın defalarca söyledim: Türkiye’de muhalefet partilerinin üzerinde çok ciddi şantaj baskısı var. Medya üzerinde de aynı şekilde. Kiminin üzerinde terörün, kimilerinin üzerinde de kasetlerin, telefon kayıtlarının şantaj ve tehdidi var. Hiç kimse kusura bakmasın.” 

“ŞANTAJ VE TEHDİTLE MİLLETİN PARTİSİNİ ESİR ALMAK İSTEDİLER; MİLLET BU OYUNU BOZDU”

Ana muhalefet partisinin genel başkanının, şahsına yönelik edebe ve adaba uygun düşmeyecek ifadeler kullandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir engelli evladımız, kardeşimiz, şahsımla alakalı ‘Zihinsel özürlü değil mi?’ diye soru bir soruyor. Onun da verdiği cevap da ‘Cumhurbaşkanının zihinsel engelli olduğunu söylemek, adeta bir lütuftur’ gibi söylüyor, ‘O akılsızdır’ diyor.  Bunu söyleyen kim? Ana muhalefetin başı. Böyle bir siyasetçi olabilir mi? O engelli, yine ben evlatlarımız, kardeşlerimiz diyeceğim, hem ona hakaret ediyor, hem bize. Engelli kardeşlerimizle yapılan toplantıda bu hakareti yapıyor. Ancak ve ancak kaset ve şantaj böyle birini öyle bir partinin başında tutabilir. Başka türlü, normal şartlarda, demokratik şartlarda engellilerle yapılan toplantıda, zihinsel engelli ifadesini bir hakaret olarak kullanan biri asla o koltukta oturamaz, asla o partiye genel başkan olamaz. Hani bir kalıp vardır ya, ‘Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün’ derler. Böyle bir genel başkanlık da zatın ancak kasetle, şantajla mümkün olur. Zaten o kaset olmasaydı genel başkan falan olmazdı. Onları şantajla tehdit ve tesir altına aldılar. Halef selef oldukları genel başkanların hepsini esir aldılar. Ama o dönem milletin partisini esir alamadılar, diz çöktüremediler. 30 Mart’ta ve 10 Ağustos’ta millet bu oyunu gördü, bu kirli oyunu bozdu. Diğer partilerin  mensuplarının da bu kirli ilişkileri gördüğüne, görmedilerse de en ya da geç göreceklerine gönülden inanıyorum.” 

“PARALEL YAPININ ÜZERİNE GİTTİK, GİDİYORUZ, DAHA FAZLA GİDECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “malum çevrelerin”, şu anda bir kampanya yaptıklarını, Türkiye’deki bütün cemaatlerin, vakıfların, derneklerin ve teşekküllerin hedef yapıldığı yalanının yayılmak istendiğini belirterek, “MGK’da bu türden kararların alındığı yalanının sürekli pompalanıyor. Burada,  ASKON’un Genel Kurulu’nda açık açık ifade ediyorum. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden, vatanına ihanet içinde olan her yapı, MGK’da ele alınır ve onun gözünün yaşına bakılmaz, tavsiye kararı çıkar. Paralel yapı, böyle bir yapıdır. Üzerine gittik, gidiyoruz, daha fazla gideceğiz. MGK’da bu kararı aldık. Neydi bu? Legal görüntü altında illegal faaliyetler gösteren. Paralel yapı, -orada bu şekilde zikredilmiştir- ile mücadele tavsiye kararı alınmış, hükümetimiz de bu tavsiye kararına uyarak Bakanlar Kurulu Kararı’nı çıkarmıştır. Bütün cemaatlerin, vakıf ve derneklerin, teşekküllerin hedef alınacağına dair iddia da alçakça bir yalandan başka hiçbir şey değildir. Hukukun dışına çıkmadığı müddetçe, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit etmediği müddetçe herkes faaliyetlerini özgürce yerine getirir” diye konuştu. 

“17 VE 25 ARALIK DARBE GİRİŞİMİNDE BAŞARISIZ OLANLARIN BU HEVESLERİNDEN VAZGEÇMEDİKLERİ ORTADADIR”

Milletin iradesine sahip çıkması sayesinde, 17 ve 25 Aralık darbe girişiminin boşa çıktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “17 ve 25 Aralık darbe girişiminde başarısız olanların bu heveslerinden vazgeçmedikleri ortadadır. Bakın Kobani bahanesiyle yapılan 6-7 Ekim olayları bu mahiyette girişimledir. Ulusal ve uluslararası medyada yapılan kampanyalar bu mahiyette girişimledir. Yine en son seçim sistemini etkilemeye, millî iradeye, TBMM’nin iradesine yönelik girişimler de bu mahiyette girişimledir” dedi. 

Başbakanlığı döneminde 2010’da 26 maddelik bir Anayasa paketi çıkardıklarını, buradaki bir maddenin siyasi partilerin kapatılmasını ortadan kaldıracak özellikte olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönem ana muhalefet, MHP ve BDP’nin salonu terk ettiğini, kendi partisinden de bu partilere uyanların çıktığını, 330’u yakalayamadıklarını anlattı. 

Yeterli sayıyı yakalamaları durumunda bugün partilerin kapatılması olayının ortadan kalkmış olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda partilerin kapatılmasını malzeme olarak kullananlar, yani bunu adeta iktidar partisine yıkmak isteyenler, o zaman yaptıkları bu eylemi milletin gözünden kaçırmak istiyorlar. Millet dört yıl öncesini unutmuştur. Bunu bildikleri için de ne yazık ki bu adımları atıyorlar. Partilerin kapatılmasının önüne geçmek için paketi hazırlayıp getiren biziz, ama buna karşı duran başta CHP, MHP, BDP, şimdiki adıyla HDP Meclis’i terk ettiler, durmadılar. 330’u yakalayamadık, çünkü bizim içimizden de maalesef bazı ihanet edenler çıktı. Şimdi de onların yerleri belli, nerede olduklarını biliyorsunuz” dedi. 

“BEN ALIŞILMIŞ CUMHURBAŞKANI DEĞİLİM; OLMADIM, OLMAYACAĞIM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi barajlarının kaldırılmasının istendiğini, bunu da teklif ettiklerini, “gelin beşe indirelim, sıfırlayalım” dediklerini, ancak ona da yanaşmadıklarını belirtti. Konuşmasında, “Ana muhalefetin başındakinin akşam ve sabah başka konuştuğunu” ve ‘Türkiye’de yalanı en güzel kim söyler?’ diye sordukları zaman verilecek cevaba ilişkin, “Ana muhalefet partisinin başındakine sorun. O kadar başarılıdır. Bakıyorsunuz malzeme yok; malzeme olmadığı zaman neyle uğraşacak? Şimdi de Cumhurbaşkanı ile uğraşıyor. Bazıları diyor ki Cumhurbaşkanı bunlarla cevap verir mi? Ben alışılmış Cumhurbaşkanı değilim; olmadım, olmayacağım” sözleri üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan katılımcılar tarafından ayakta alkışlandı. 

“BÜYÜK DEVLET OLMA İDEALİNİ TAŞIYANLAR, BÜTÜN ADIMLARINI BÜYÜK DÜŞÜNEREK ATARLAR”

Beştepe’de yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na ilişkin olarak da Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her şey konuşuluyor. Yalanlar. Bu beyefendi yatıyor kalkıyor. Sanki burası benim kişisel sarayım. Belli ki herhalde dünyayı daha görmemiş, gezmemiş, bu tür şeyleri bilmiyor. Devlet yönetiminden de anlamaz. Çünkü SSK’yı nasıl bitirdiğini bilirsiniz. İnanın sağlam girin, hasta çıkarsınız. O hale getirmişti. Şimdi çıkmış bir de başka başka şeyler söylüyor. Ben milletimin buna inanacağına asla inanmıyorum. Kalkıyor bin odalı diyor. Yanlış söylüyorsun. Bin odalı değil. Bin 150 küsur odası var. Bunu da bilin. Biz şu anda yeni bir Cumhurbaşkanlığı teşkilat şemasıyla Cumhurbaşkanlığı ihtiyacına cevap verecek bir proje uyguladık. Adama sorarlar: ‘Siz eskiden kenarda, köşede CHP’yi yönetiyordunuz. Böyle büyük binaya ne gerek vardı, ne ihtiyaç vardı’ demezler mi? Bir bina yaptınız, o da bir tane yaptı. Ne gerek vardı. Yapmasaydınız, bir iki kat binada otururdunuz, oradan bu işi yürütürdünüz. Ama yaptınız. Sizden sonra, AK Parti iktidar partisi olduğu halde hepinizden sonra yaptı. Daha mütevazı, kendi mimarimizle Osmanlı, Selçuklu modern mimari projesini uyguladık. Bunlarda büyük düşünmek diye bir şey yok. Eğer siz büyük devlet olma idealini taşıyorsanız, büyük devlet olma idealini taşıyanlar bütün adımlarını atarken büyük düşünerek bu adamları atarlar. Adımlarımızı atarken böyle düşünerek atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz” dedi. 

İstanbul dendiği zaman akla Dolmabahçe Sarayı ve Topkapı Sarayı’nın geldiğini, turistlere buralara beraber Süleymaniye, Ayasofya ve Sultanahmet’in gösterildiğini vurgulayarak, “Cumhuriyet dönemine yönelik yapılanlardan acaba ne gösteriyoruz? Gösterebildiğimiz pek bir şey var mı?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burayı gösteriyoruz. Gelecek nesillere, ‘Bizim ecdadımız da böyle bir Cumhurbaşkanlığı sarayından böyle bir Başbakanlık sarayından Türkiye’yi yönetti ve 230 milyar dolardan aldı 820 milyar dolara sadece 12 senede çıkardı’ dememiz lazım. 2023 olduğu zaman çok daha farklı olacak. Bu heyet bunun mimarları durumunda. Bunu yakalayacağız. Ama bu bir ufuk meselesi” dedi. 

“İtibardan tasarruf olmaz” sözünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelenlerin, gidenlerin Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na baktığını, burada bir itibar olduğunu, tasarruf yapılamayacağını söyledi. Ecdadın da bütün projelerini yaparken, adımlarını atarken bu hassasiyetle gerçekleştirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşların da saraya alınmaya başlandığını kaydetti. 

“BURASI BANA AİT DEĞİL, MİLLETE AİT BİR SARAY”

Ankara’nın Saray ilçesinde engelliler köyünü yaptıklarını dile getiren Erdoğan, köyü ziyaret ettiklerini, sarayın nasıl olduğunu sormaları üzerine davet ettiklerini anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öğretmenlerine ‘200-300 kişiyi seçin, yarın gelip bizim misafirimiz olsunlar, sarayı gezsinler, görsünler’ dedik. Ertesi gün geldiler, gezdiler. Kendi orkestralarıyla bir müzik dinletisi yaptılar. Tabi bunu hazmedemiyorlar” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz Çarşamba günü Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’ni verdiklerini ve yaklaşık 500 kişiyi ağırladıklarını, yeni yılda Türkiye’deki tüm muhtarları, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na binli, 2 binli gruplar halinde davet edeceklerini “Cumhurun temsilcileri olan muhtarlarımız, kendi sarayını gelsin görsün. Burası milletin sarayı, benim sarayım değil. Burası bana ait bir saray değil, millete ait bir saray” dedi. 

“İSTESELER DE İSTEMESELER DE BİZ TÜRKİYE’Yİ BÜYÜTMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Milletin sarayının hazmedilemediğini ifade den Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: “Birisi çıkıyor 1 milyar dolardan bahsediyor, birisi kalkıyor daha farklı bir şey söylüyor. Şimdi başka hesaplar yapmışlar, ‘bunlara koltukların hesabı dâhil değil, bir de koltukların hesabı var’ filan. Buckingham Sarayı, restorasyona girdi, sadece restorasyon. Rakam ne biliyor musunuz? 5 milyar pound. Demek ki yaklaşık 7-8 milyar dolar. Bu sarayların sayısı belli mi orada? Buna benzer ne saraylar var. Geçenlerde Türkmenistan’daydık. Türkmenistan Astana yüzlercesiyle dolu bunların. Bunlar, hakikaten Türkiye’nin büyümesinin düşmanı. Bunlar, şu birinci köprüye karşı değil miydi? Bunlar Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne karşı değil miydi? Bunlar Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne de karşı çıkmadılar mı? Bunlar, Marmaray’a da karşı çıkmadılar mı? Nasıl olduysa kendileri kullanmadılar henüz Marmaray’ı ama Cumhurbaşkanı adayları kullandı. Bunların yapısı bu. İsteseler de istemeseler de biz Türkiye’yi büyütmeye devam edeceğiz.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kazanımlarının heba olmasına izin vermeyeceklerini ifade ederek, “Türkiye’nin şahlanışının engellenmesine müsaade etmeyeceğiz. Kararlılığımızdan, kutlu yürüyüşümüzden, yani asil duruşumuzdan taviz vermeyecek, Allah’ın izniyle yeni Türkiye’nin sağlam bir zemine kavuşmasını hep birlikte başaracağız” diye konuştu. 

On yıllar boyunca fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü denildiğini, mahalle baskısından şikâyet edildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Parmaklarını sallayarak kibir içinde kendilerini özgürlükçü, bizi de özgürlük karşıtı olarak lanse ettiler. İşte şu anda kimin, nerede durduğu ortaya çıkıyor. Biz sabrettik, asil duruş sergiledik. İşte şu anda kimin özgürlükçü, kimin baskıcı olduğunu hem millet görüyor hem insanlık görüyor” dedi. 

“ÇÖZÜM SÜRECİ TOPLANTISINA KATILDI DİYE LİNÇ EDİLMEK İSTENEN SANATÇILARIMIZ VAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonunda sanatçı Yavuz Bingöl’le Yemen Türkü’sünü söylediklerini belirterek, “Aman Allah’ım, o sanatçımıza söylemediklerini, çözüm süreci toplantısına katıldığı için yapmadıklarını bırakmadılar. Şu anda hâlâ Türkiye’nin bu büyük sanatçısını linç etmek için ellerindeki her vasıtayı kullanıyorlar. Niye? ‘Sen nasıl olur da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yan yana böyle bir resim verir, aynı fotoğraf karesine nasıl girersin?’ Böyle bir zihniyet olabilir mi? Böyle bir baskıcı anlayış olabilir mi? Hani siz sanata değer veriyordunuz? Hani siz sanatçının yanındaydınız? Yani bütün sanatçılar sizin gibi düşünmeye mecbur mu, mahkûm mu? Evet, bunlardaki zihniyet ve anlayış bu. Bunu sadece o sanatçımıza değil, hakikati söyleyen kim olursa olsun ona yapıyorlar. İşte en son Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünü alan değerli yazarımız Alev Alatlı’ya da bunu yaptılar. Akil İnsanlar Heyeti içinde yer alan birçok sanatçımıza, gazeteciye, düşünürlere de bunu yaptılar. Ne yaparlarsa yapsınlar Ahmet Kaya’nın bu ülkeden mahzun ayrılışıyla yüreğimiz yandı. Çatallarla, porselen tabaklarla neler yaptıklarını, nasıl onu o akşam, o gece ödül töreninden kovduklarını hatırlayın. Ertesi günlerinde gazetelerinin köşesinde her türlü hakaret yazılarını yazanlar, şimdi ise ‘ben yazmadım’ diye manevra yapan maalesef ruh kökü sakat tipler var. Hala aynı şeyleri yazıyorlar” dedi. 

“GAZETELERİNDEN ÜLKEYİ YÖNETMEYE ÇALIŞANLAR BİZİ YÖNETEMEDİKLERİ İÇİN SALDIRIYORLAR”

Kendisini Başbakan Ahmet Davutoğlu ile karşı karşıya getirmek istenen yazılar yazıldığına da söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna benzer yazılar yazıyor. Biraz terbiyeli ol ya, biraz edep adap bil. Hani büyüklerimiz der ya ‘İlla edep, illa edep.’ Bunlarda bu yok. Kalkıyor, ‘Başbakan dürüst, yolsuzluk yapmaz ama Cumhurbaşkanı yolsuzlukların içinde.’ Neyin var elinde? Hangi belgen, bilgin var? Neye dayanarak bunu söylüyorsun? Eğer biz o yolsuzlukların içerisinde buralara gelseydik, senin ve patronunun bu ülkedeki yolsuzluklarını meydana çıkaramazdık. Şimdi onların cevabını versinler. Bu ülkede özellikle petrol şirketlerini, hangi bankaları nasıl soymak suretiyle sahibi olduklarını bu millet biliyor, herkes biliyor. Çünkü bunlar hükümetleri istedikleri gibi kendileri yönettiler. Gazetelerinden yönettiler, başlıklar attılar, kabineleri kurdular ve oradan yönettiler. Ama bizi yönetemedikleri için saldırıyorlar. Mesele bu. Onun için de kusura bakmasınlar” diye konuştu. 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN SANATÇILARA: “MAHALLE BASKISINA KARŞI CESUR OLUN”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin büyüdüğünü, iyi noktalara geldiğini ve daha iyi noktalara geleceğini belirterek, 12 yılda 17 bin kilometre bölünmüş yol, 235 bin derslik yapıldığını anlattı ve “Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunu yapabilir mi?” diye sordu.  Bütün sanatçılara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cesur olun. Mahalle baskısına, dayatmalara, tekellerin tuzaklarına karşı cesur olun. Hiçbir sanatçımızın tahkir edilmesine, linç edilmesine, dışlanmasına asla izin vermeyecek, hakkın, hakikatin ve onların yanında dimdik durmayı sürdüreceğiz” dedi.

 “BİZ ADALETİN TARAFINDA DURDUK, O YÜZDEN ‘DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜR’ DİYORUZ”

Bu ülkede hiçbir zaman kutuplaştırmanın, kamplaştırmanın ve ayrıştırmanın yanında durmadıklarını, her zaman birleştirmenin, kucaklaştırmanın ve helalleştirmenin tarafında olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz adaletin tarafında durduk. ‘Türkiye’de adalet’ dedik, on yıllar boyunca bunun mücadelesini verdik. Filistin’de söylediğimiz de budur. Mısır, Libya, Irak, Somali ve Afganistan’da söylediğimiz de budur: Adalet. Suriye’de de söylediğimiz ve arzuladığımız adalettir. Sesi çok çıkanların, uluslararası medyayı elinde tutanların, uluslararası örgütleri elinde tutanların hükmettiği değil, adaletin hükmettiği bir dünya istiyor ve bunun mücadelesini veriyoruz. Onun için ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyoruz.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gayret edip samimiyetle çalışacaklarını anlatarak, “Ama zafer Allah’ın takdiri. Biz hayırlı niyetler kuracağız. İnşallah akıbetler de hayırlı olacak. Olmadı, olmuyor diye üzülmeyeceğiz. Ümitsiz olmayacağız. Oldu zannedip de rehavete de hiçbir zaman girmeyeceğiz. Kat edeceğimiz daha uzun bir mesafe var. Bizim göremeyeceğimiz, çocuklarımızın, torunlarımızın göreceği hedefler var. Biz, bize düşeni yapacak gayrısını sahibine bırakacağız. Bizim farkımız bu. Biz, ezberleri bozuyoruz. Yerleşik teorileri altüst ediyoruz” dedi. 

“FAİZ BELASINDAN BU ÜLKEYİ KURTARMAYA MECBURUZ”

Ekonomide son 12 yılda yaşananlara işaret ederek, “yapılamaz” denilen ne varsa yaptıklarını ve başarı kaydettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Faiz belasından bu ülkeyi kurtarmaya mecburuz” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde devletin borçlanma faizinin yüzde 63 iken, şu anda tek haneli olduğunu hatırlatarak, faizin daha aşağıya inmesi gerektiğini belirtti. Konuşmasında, “Bugün Amerika yüzde 1-1,5 ile faizi değerlendiriyorsa, Japonya eksi faizle bunu yürütüyorsa, İsrail buralarda geziyorsa, peki biz komisyonuyla filan hesapladığımız zaman yüzde 15-16-17-18 faizlerle bu ülkede yatırım yapabilir miyiz? Yapamayız. Eğer büyüme devam edecekse, bu mantıklı olmaz. Kesinlikle olmaz. Kim olursa olsun, bunu açıkça söylemeye mecburuz. Büyümeyi yapabilmek için yatırım yapmamız lazım. Yatırım neyle olacak? Kredilerle olacak. İstihdam, üretim sağlamamız lazım. İhracata yüklenmemiz lazım. Öyle gıdım gıdım ihracatımızın gitmesi olmaz. Rekabet alanına girebilmemiz için de tabii ki maliyetleri düşürmemiz lazım. Bu yüksek faizlerle sen maliyeti düşürebilir misin? Düşüremezsin. Ama öyle bir mantık var ki emperyal mantık, o kapitalist mantık, onun da ne yazık ki bizim ülkemizde temsilcileri var. Bu oyunu bozmamız gerekiyor. Bunda ben de sorumluluk üstleneceğim. Öyle veya böyle bunu bozacağız. Çünkü buna çok daha fazla tahammül edemeyiz. Biz dertliyiz. Eğer biz yüzde 63 faizlerde kalsaydık, bugün buralara gelemezdik. Şunu açık söylüyorum. Enflasyon, bu mantıkla enflasyon gitmez, düşmez” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, faiz ve enflasyonun bir sebep netice ilişkisi, faizin sebep, enflasyon netice olduğunu belirtti. 

“FAİZDE 4,6’YA GELDİK VE 2’YE DOĞRU İNİYORUZ, GEZİ OLAYLARI BAŞLADI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu böyle bilin. Enflasyon sebep değil, neticedir. Ama öyle bir mantık çalıştırıyorlar ki enflasyonu sebep olarak gösterip, faizi netice olarak gösteriyorlar. Kimi aldatıyorsunuz ya? Bizim değerler silsilemiz içerisinde de bu böyledir. Çünkü faiz, hele hele yüksek faiz, bir zulüm aracıdır. Yatırımcı bir Türkiye, bunu çözmeye mecburdur ve bu faiz oranlarını düşürmeye mecburdur” diye konuştu. Faizin yüzde 63’ten tek haneye inmesiyle enflasyonun yüzde 30’dan tek haneliye kadar düştüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çok ilginç; 4,6’ya geldik faizde. İniyoruz 2’ye doğru filan, o arada ne başladı? Gezi olayları başladı. Bu manidar değil mi? Çünkü Türkiye’nin sıçrayacağını gördüler, yatırımları gördüler, buna başladılar” dedi. 

Bunun hassas bir konu olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ASKON, MÜSİAD, TÜMSİAD’ın hep beraber adım atması ve bununla geleceğin sağlama alınması gerektiğini söyledi. 

“TÜRKİYE’DE FİNANS SEKTÖRÜ, YORULMADAN FAKİR FUKARANIN PARASIYLA İHYA OLUYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de en çok kazanan sektörün finans sektörü olduğunu kaydederek, “Yorulmadan fakir fukaranın, garip gurebanın parasıyla ihya oluyorlar. Bu kadar açık, her şey ortada. Bu oyunu biz bozacağız” dedi. “Küresel ekonomi, Türkiye ekonomisini tahrip eder” denildiğini, ancak Türkiye’nin tam tersine büyüyen ekonomi olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Niye? O zaman direndik. ‘IMF ile anlaşmazsanız sıkıntı olur’ diyorlardı bu malum takım. Bırakın anlaşmayı, borcumuzun tamamını ödedik. Dünyada ihracat düşerken, bizde yükseldi. Dünyada işsizlik artarken, bizde işsizlik azaldı. Kredi derecelendirme kuruluşları, uluslararası medya Türkiye için kriz çığırtkanlığı yaparken, Türkiye ekonomisi sapasağlam yoluna devam etti. Çünkü bu kredi kuruluşları da siyasi kararlar alıyorlar. Öyle zannetmeyin ki böyle tam manasıyla yani istikrar noktasında eğrilere bakıp buna göre karar veriyorlar. Hiç alakası yok. Tamamen siyasi kararlar” diye konuştu. 

“ANADOLU’NUN ASLANLARININ ‘ARTIK BİZ DE VARIZ’ DEMESİYLE PARAMETRELER TAMAMEN DEĞİŞMİŞTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomideki parametrelerin değişmesindeki en büyük etkenlerden birinin de ASKON, MÜSİAD, TÜMSİAD gibi oluşumlar olduğunu dile getirerek şöyle konuştu: “Tekerlerin kırılmasıyla birlikte Anadolu'nun aslanlarının 'Artık biz de varız' demesiyle parametreler tamamen değişmiştir. Bu ülkenin havasını soluyup, ekmeğini yiyip, gizli ya da aleni ülke ekonomisinin aleyhine çalışanlar var. Ama onların karşısında da ülkesini, vatanını, milletini, bayrağını seven aslanlar var. Hamdolsun. Her alanda eski Türkiye'nin, tekelleri tek tek ortadan kalkıyor. Millî iradeye musallat olan tekeller, sanata, sanatçıya, fikir dünyasına musallat olan tekeller, medyayı elinde tutan tekeller, karteller, tek tek sarsılıyor. Aynı şekilde ekonomiyi elinde tutan ve milleti hizaya getirmek için ekonomik gücünü kullanan ulusal ve uluslararası tekeller de artık gücünü, etkisini kaybediyor.” 

“TÜRKİYE’NIN ORTA DOĞU İLE İŞ BİRLİĞİ YAPMASINI ENGELLEYENLER VARDI”

On yıllar Türkiye'nin Orta Doğu’ya yüzünü dönmesinin engellendiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Niye? ‘Türkiye, Orta Doğu ile iş birliği yapmasın, dayanışma içinde olmasın’ diye. Kendileri Orta Doğu'daki çatışmaları körüklediler, çıkan karmaşada Orta Doğu'nun bütün zenginliklerini adeta sömürdüler. Biz oraya yüzümüzü döndüğümüzde, Başbakanlığımın ilk yıllarında ne dediler? ‘Eksen kayması’, ‘yeşil sermaye’ dediler. ‘Bataklık’ diyerek üzerimize geldiler. Afrika aynı şekilde. Şu anda Afrika'nın 39 ülkesinde büyükelçiliğimiz var. Geldiğimizde bu sayı 12 idi. İnşallah 56'sına da ulaşacağız, her yerde büyükelçiliğimiz olacak” dedi. 

“MİLLÎ İRADEMİZ BİRİLERİNİN İPOTEĞİ ALTINDA DEĞİL”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün kuruluşların Afrika'ya gitmesi, yatırımcılarla iş birliği yapması gerektiğini dile getirerek, iş adamlarına “Bu işi hafife almayın” dedi. On yıllar boyunca Afrika'nın elmasının, altınının, petrolünün taşındığını ancak Türkiye, Afrika açılımı yaptığında karalama kampanyalarının başlatıldığını anlatan Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı: “Sayın Putin'in ülkemizi ziyaret etmesinden, burada anlaşmalar yapmamızdan, imzaları atmamızdan da çok rahatsız oldular. Kusura bakmayın da yani herhalde bizim irademiz, birilerinin ipoteği altında değil. Bu irade millî irade. Biz, her ülkeyle otururuz, konuşuruz, anlaşmamızı yaparız. Bize yasak koymak isteyenler, kendileri dolaylı yollardan Rusya Federasyonu'yla iş bağlıyorlar. Çok enteresan. Avrupa Birliği de buna dâhil. Siz oralarda iş bağlayacaksınız, biz stratejik konu için oturup masada konuştuğumuzda imzaları attığımızda rahatsız olacaksınız. Geçti o işler. Biz, kazan-kazan esasına dayalı olarak bu adımları atıyoruz, atacağız. Biz bunlara aldanmayacağız, aldırmayacağız. İstikametimizi biz kendimiz belirleyeceğiz. Rahatsız olan olsun. Biz doğru bildiğimiz yolda kararlı adımlarla yürüyeceğiz. Biz petrolü, elmasları, altınları alıp, geride kan, gözyaşı bırakmadık, bırakmayacağız. Bunu böyle bilin. Söylentilere, dedikodulara, algı operasyonlarına hiç itibar etmeyin. Türkiye ekonomisi hamdolsun sağlam bir yolda ilerliyor, ilerleyecek, ASKON’un kahramanları sayesinde, diğer kuruluşlarımız, MÜSİAD, TÜMSİAD, hepsi, TÜSİAD vesaire hepsi. ASKON gibi nice örgütün mensupları sayesinde dirayetli, çalışkan, dürüst iş adamlarımız sayesinde Türkiye, dünyanın parlayan yıldızı olma özelliğini her daim muhafaza edecek. Bir kez daha Türkiye’nin büyümesine, kalkınmasına, demokratikleşmesine verdiğiniz katkılardan dolayı sizlere teşekkür ediyorum. Milletimizin ve bayrağımızın itibarını, vatanımızın daha da güçlenmesini, devletimizin çok daha büyük bir güç kazanmasını sağladığınız için teşekkür ediyorum.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmaların tamamlanmasının ardından ASKON üyesi 10 şirkete plaket verdi ve iş adamlarıyla fotoğraf çektirdi.

Tüm Haberler