15 Temmuz

 

10 Soruda FETÖ

 

 

 

“İsrail’in Yapmış Olduğu Bu Barbarca Hareket, Affedilir Bir Girişim Değildir”

06.11.2014
“İsrail’in Yapmış Olduğu Bu Barbarca Hareket, Affedilir Bir Girişim Değildir”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aşkabat’a hareketinden önce basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Bir basın mensubunun, İsrail askerlerinin Mescidi Aksa’ya postallarıyla girmesi ile ilgili sorusuna, “Bu, tamamen tahrike dayalı bir olaydır. Temenni ediyorum ki İsrail yönetimi, aklıselim ile bu işe el koyar ve tekrar süratle Mescidi Aksa’nın kapıları Müslümanlara açılır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan’a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

Bir basın mensubunun, “Dün 47 yıl sonra ilk kez dün İsrail askerleri ve polisi Mescidi Aksa’ya postallarıyla girdi, orası kutsal mekânlar, adeta savaş alanına döndü. Siz dün bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiniz, Sayın Abbas ve Meşal’le. Bu görüşmede Türkiye’nin BM nezdinde bazı girişimleri olacağını söylediniz. Bu girişimlere başladınız mı neler olacak ve bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna cevaben Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün, bu konuyla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı ile konuyu görüştük. Ve BM Güvenlik Konseyi üyeleriyle süratle bazı temasları İnşallah geliştireceğiz. Dün akşam gerek Sayın Mahmut Abbas gerekse Halit Meşal ile görüşmelerim oldu, geç saatlerde. 1967’den bu yana tabi Mescidi Aksa’da böyle bir olay olmamıştı. Bu tür bir olayın olması, burada birçok sıkıntıları aslında dile getiriyor. Bu, tamamen tahrike dayalı bir olay. Ve Mescidi Aksa, biliyorsunuz, bizim için iki kıbleden bir tanesidir. Ve dünyadaki tüm Müslümanları, yani bu bölgedeki Arapları ilgilendiren bir olay değil veya Filistinlileri ilgilendiren bir olay değil. Dünya Müslümanlarını ilgilendiren bir olay olması hasebiyle İsrail’in şu anda yönetim olarak yapmış olduğu bu barbarca girişim, alçakça girişim, affedilir bir girişim olamaz. Ve bütün bu gelişmeler karşısında tabi bizim sessiz kalmamız da mümkün değil. Bunu tüm uluslararası boyutta, gerekli olan adımları neyse bu adımların hepsini atmak durumundayız. Aksi takdirde bu tahrikler sadece Filistin, veyahut da Kudüs’te o bölgede kalmaz, yeniden intifada hareketleri başlayabileceği gibi, dünyanın değişik yerlerinde de farklı sıkıntıları yaşayabiliriz. İsrail yönetimi, bu tür girişimlere, ne yazık ki hep zemin hazırladığı içindir ki dünyada zaman zaman bizim de arzu etmediğimiz gelişmeler olmakta ve ondan sonra bakıyorsunuz bu, gerek dinler arası gerekse etnik unsurlar arası birçok olumsuz gelişmeleri de tetikliyor. Ve temenni ediyorum ki İsrail yönetimi, aklıselim ile bu işe el koyar. Ve tekrar süratle Mescidi Aksa’nın Müslümanlara kapıları açılır ve Müslümanlar kendi ibadethanelerine rahatlıkla girme imkânını bulurlar. Yoksa bölgede İsrail, kendisi tek başına kalmanın ötesinde, dünyada da aynı duruma talim edecektir. Ve tabi ki tüm Müslümanları da buraya yönelik atılması gereken adımlar noktasında neler yapılması gerekiyor, bunun stratejisi, taktikleri üzerinde de çalışmaya sevk edecektir” dedi.

ESED REJİMİNİN KATLİAMLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de Esed rejimi Halep’e yönelik saldırılarını arttırdı. Sivil ölümlerde büyük bir artış var. Ve Türkiye’ye yönelik büyük bir göç dalgasından söz ediliyor. Türkiye’nin bu konuda hazırlıkları nelerdir?” sorusan cevaben de, “Bu konuyla ilgili olarak, şu anda özellikle 36. paralel üstünde tabii ki belli hazırlıkları sürdürüyoruz. Onun üzerindeki çalışmalarımızı yapıyoruz. Burada bir şeyi özellikle ifade etmem lazım. Hani “Niçin Kobani ?” diyorduk. Şimdi “Niçin Halep?” Az önce Mescidi Aksa ile ilgili sorulan soru bu nokta da manidar. Bir diğer taraftan, niçin Irak? Bu son gelişmelere baktığınız zaman, dikkatler hep bir tarafa yöneliyor. Ve dikkatlerin tam bir tarafa yöneldiği anda Mescidi Aksa olayı patlak veriyor. Yani burada bir planlama var, bir stratejik yaklaşım var. Ve bu yaklaşımın neticesindeki bu gelişmeler, üzerinde hassasiyetle durulması gereken gelişmelerdir. Halep ile ilgili hassasiyetimiz, bölgede daha önce de söylediğimiz gibi Kobani’deki hassasiyetten çok daha fazladır, bunu da söylemem lazım. Zira Halep, Şam’ın kuzeydeki en önemli aslında ekonomik merkezidir. Bir tarih, bir medeniyet merkezidir. Bu denli önemli bir merkezin zaten bombardıman edilmek suretiyle, bütün o önemli eserleri yıkılmış vaziyetteyken, şimdi de tabii o nüfus yoğun olan bir şehir bir tehditle karşı karşıya. Tabii burada malum, DEAŞ terör örgütünün girişimlerinin yanında, rejimin de ne yazık ki bu tür girişimleri var. Bütün bunlara karşı, şu anda bizler bölgeyle ilgili hassasiyetleri olan ülkelerle görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Ve bu görüşmeler çerçevesinde de gerek Halep olsun, Kobani olsun, bütün Kuzey Suriye hattında hassasiyetimiz aynen devam ediyor. Aynı şekilde Irak’taki hassasiyetimiz devam ediyor. Bu konuyla ilgili olarak tüm yetkili arkadaşlarımızla, başta Başbakan, Dışişleri, Silahlı Kuvvetler, hep birlikte bu çalışmaları sürdürüyoruz” diye konuştu.

ÇÖZÜM SÜRECİ: “BARIŞ İSTEYEN BARIŞIN ÇAĞRISINI YAPAR”

 “Çözüm süreciyle ilgili özellikle HDP kanalından bazı açıklamalar geliyor. Bu noktada Selahattin Demirtaş “Çözüm süreci donmuş durumda, süreç İmralı’da başladı, İmralı’da biter” açıklamalarını yaptı. Şu anda çözüm süreci ne aşamada, hangi aşamada, bundan sonra nasıl adımlar atılacak? Ve gerçekten donmuş durumda mı ?” şeklindeki soruya da Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biliyorsunuz bu sürecin şöyle geriye giderek bir değerlendirmesini yaptığımızda, bir demokratik açılımla başlamıştır. Milli birlik, kardeşlik projesi olarak devam etmiştir. Ve çözüm süreci de bunun bir devamı niteliğindedir. Bunun ne İmralı ile ne şurayla burayla alakası yoktur. Bu hükümetin o zaman hükümetimizin diyeceğim, ülkemizde bölücü terör örgütüne karşı, ülkemizde teröre karşı, halkımızı nasıl rahatlatabiliriz, nasıl bir huzur ortamına kavuşturabiliriz, buna yönelik attığımız adımlardı. Oradaki milli birlik, kardeşlik projesi diye ifade ettiğimiz, biliyorsunuz proje, çok daha farklı bir hassasiyet ifade ediyordu. Niye, Türkiye’nin bir milli birliğe ihtiyacı vardır. Bu milli birliğin içerisinde herhangi bir etnik unsur ayrımı söz konusu değildi. Ve bunun içinde bir birlik, bir beraberlik söz konusuydu. Bu süreci bu şekilde sürdürdük. Ve daha sonra bunu yeni bir sürece aktaralım, bu süreç de çözüm süreci olsun dedik. Ve bu çözüm süreci içerisinde de yine, Türkiye’nin işte akil insanları da dâhil olmak üzere tüm siyasi partilere bu çağrımızı yaptık. Katılanlar oldu, katılmayanlar oldu. Şu anda böyle bir yaklaşım tarzı, “İmralı’da başlar İmralı’da biter”, türü yaklaşım tarzı bir defa bunlar zaten çözüm sürecinin içinde veya yanında olmadı ki bu ifadeleri kullananlar. Yani siz kalkar da etnik bir yaklaşım içerisinde, vatandaşı sokağa davet ederseniz ve sokakta da 40 kişinin ölümüne neden olursanız, burada zaten senin çözüm diye bir derdin olmaz. Olmadığı da ortaya çıktı. Ardından ne oldu, tekrar bir basın açıklaması yaptı. Ben onu demek istememiştim, işte sokağa çıkın demek, şiddet demek değildir. Yani bu tür şeyler artık milleti tatmin etmiyor. Eğer siz gerçekten barış istiyorsanız bu ülkede, barış isteyen barışın çağrısını yapar, özgürlük isteyen özgürlüğe çağrı yapar. Ama bunların ne barış, ne özgürlük diye bir derdi yok, çünkü böyle bir derdi olan, eline Molotof kokteyllerini vermek suretiyle, vatandaşın dükkânının camını çerçevesini indiren, sivil vatandaşlarımızın ki o bölgede tamamiyle Kürt vatandaşlarımız, onların araçlarını yakanlar, hatta evleri işaretlemek suretiyle, dükkânları işaretlemek suretiyle bu tür evleri dükkânları yakıp yıkanların barıştan, özgürlükten bahsetme hakkı yok. Eğer barış istiyorsanız, eğer hakikaten özgürlükten yanaysanız, şu anda 11 yıllık başbakanlığım döneminde, neyiniz eksikti? Bu ülkede, özgürlük uğruna barış uğruna, her şey yapıldı. Şu anda mevcut hükümet de yapıyor. Cumhurbaşkanı olarak ben de bu görevimde sürekli olarak bu kavramların savunucusu olacağımın sözünü meydanlarda verdim. Milletim de bu söze inandığı için, yüzde 52 bize oy verdi. Ve bundan sonra da bu böyle devam edecektir” dedi.

CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYI İLE İLGİLİ TARTIŞMALAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na ilişkin son günlerde bazı tartışmalar kamuoyuna yansıdı. Son olarak da Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda, muhalefetin maliyetine ilişkin bazı eleştirileri vardı. Siz bu eleştirileri nasıl değerlendirirsiniz?” şeklindeki soruya da şu karşılığı verdi: “Bildiğim kadarıyla Başbakanlık bu konuyla ilgili bir açıklama yapmış olması lazım. Ancak ben işin bir yanına özellikle şöyle işaret etmek isterim. Bakın bu ülkede taş üstüne taş koyanlar var. Ama yine bu ülkede taş üstüne taş koymayı hayal edemeyenler var. Bu tür yaklaşımların içerisinde bulunanlar, bunlar artık tamamen eski Türkiye’de kaldı. Eski Türkiye’de biliyorsunuz araba yoksa yaya gidelim, diyenler varsın. Allah Rahmet etsin, Özal geldi, Özal başbakanlığa tuttu bir iki tane uçak aldı. Ki onu ciddi manada eleştirenler oldu, hakaret edenler oldu. Ama o hakaret edenler sonra aynı uçaklara hatırlayın, bindiler. Niye, çünkü artık modern dünyada eğer büyüyecekseniz, eğer bir atılım içinde olacaksanız, dünya ile bir rekabetiniz olacaksa, bir şeyler yapmanız lazım. Ama bunların böyle bir şeyi yok. Değerli arkadaşlar, biz şu anda Cumhurbaşkanlığı makamı için, eğer böyle bir yeri yaptıysak ki bu işe başlangıcımız biliyorsunuz burayı bir Başbakanlık makamı olarak yapalım diye adımı attık. Niye? çünkü Ankara’da şu andaki başbakanlık makamının önü, biliyorsunuz kendisine ait değildir, orası bir caddedir. Ve biz o cadde üzerinde hükümet başkanlarıyla tören yapardık. O gün trafik kesilirdi, orada törenlerimizi yapardık. Yani koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ne, sokağı kapa, caddeyi trafiğe kapa, orada tören yap. Ya bu yakışır mı? Biz dünyanın her tarafını dolaşıyoruz, geziyoruz. Buralar, bir ülkenin itibar makamlarıdır. Bu itibar makamlarında herkes buraya bakarak kararını verir. Ama bunların böyle bir derdi yok, çünkü bunlar eski Türkiye. Onun için de bu adımı attık. Ve sonrasında burayı Cumhurbaşkanlığı makamı olarak kullanalım, Çankaya ve mevcut yeri de Başbakanlık makamı olarak değerlendirelim dedik. Çankaya, Başbakanlık makamı olarak kullanılacak. Ve aşağıdaki merkez, yani şu andaki mevcut makam da yine Başbakanlığın diğer tüm elemanları için kullanılan bir yer olacak. Bu neyi getirecek? Bir, tüm merasimler artık konseptin içerisinde gerçekleşmiş olacak. Bu bir defa gerçekten gelen gerek devlet başkanları gerek hükümet başkanları noktasında geldikleri zaman Türkiye gibi sıçramasını yapan, yeni Türkiye’nin temel taşlarını atmış bir ülkenin nasıl yönetildiğini görmesi bakımından çok önemli. Parasal noktada, bu açıklanan rakamların hepsi tabi farklı farklı rakamlar açıklıyorlar. Bunlar duymaz uydurur cinsindendir, böyle bu işi yapıyorlar. Ve tüm hassasiyetlerimiz kullanılarak bu yatırım yapılmıştır.  Bunun neticesinde de şuandaki eser meydana gelmiştir. Daha orada yapılacak işler var, inşaatlar orada devam ediyor. Bir tarafta camisi olacak, halka açık, bir diğer tarafta 2 bin kişilik büyük bir konferans salonu olacak, aynı yerde. Çünkü burayı böyle bir konsept olarak ele alıyoruz. Ve aynı şekilde konutuyla diğer yapılması gereken bazı projedeki ilaveler var, onlarla devam edecek. Ve olaya bu noktada farklı bakan bir yeni Türkiye’nin yönetimi var. Kaldı ki bu, şunun bunun değil. Sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin demirbaş kaydına bunlar giriyor, başka bir yere girmiyor. Ve bu konuyla ilgili de kontrol mekanizmaları bellidir. Kontrol mekanizmaları bu konuda eğer bir yanlış varsa, bir suiistimal varsa, bunu zaten yakalar ve gereğini de yapar. Geliyorum ikinci konuya. Uçak meselesi. Değerli Arkadaşlar, bu da tamamıyla ayıplanacak bir konudur. Kusura bakmasınlar. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı da, Başbakanı da, Meclis Başkanı da Bakanları da uluslararası toplantılara gittiği zaman, vakit nakittir anlayışıyla gidiyor. Tarifeli uçaklarla günlerini yollarda tüketen iktidar değil. İcabında günü birlik gidip, çalışma ziyaretini yapıp dönen, bir hükümet. Biz öyle günler yaşadık ki giderken uzun bir yolculuk, iki yerde duruyorsun, 3 yerde duruyorsun böyle yolculuklarımız oldu. Ama şimdi olay farklı. Ve daha yeni işte bu tur uçağına sahip olduk. Ve bu uçakla birlikte de artık non-stop gidebileceğiz İnşallah yerlerimiz olacak. Ve bu ziyaretlerimizde, yeri geldiği zaman, iş adamlarımızı da alacağız. Zaten bakan, milletvekili, basın mensubu arkadaşlarımızı da alacağız. Ve böylece bu ziyaretlerimizi gerçekleştireceğiz. Zamandan ciddi bir tasarrufumuz olacak. Bir de tabi Türkiye’nin bu gidilen yerlerdeki duruşunu ortaya koyacaktır. Yapılan budur ve Türkiye kendine yakışanı yapmıştır. Bundan sonra da bunlardan yapmaya devam edecektir. Bu tür şeyleri böyle yazmakla çizmekle bu milletin bakışını bunlar değiştiremezler. Ben de milletimin bu noktadaki aklıselimine zaten inanıyorum. Ve bizler de bunun değerlendirmesini buna göre yaptık. Ve böylece kararımızı da verdik.”

Tüm Haberler