‘Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu’nda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dininin terörü asla tecviz etmediğini ve yol vermediğini ifade ederek, "Çünkü bizim dinimiz İslam bir barış dinidir, kelime anlamı itibarıyla
da barışın ta kendisidir" dedi.
‘Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu’nda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dininin terörü asla tecviz etmediğini ve yol vermediğini ifade ederek, "Çünkü bizim dinimiz İslam bir barış dinidir, kelime anlamı
itibarıyla da barışın ta kendisidir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu’na katılarak bir konuşma yaptı.
WOW İstanbul Otel’de gerçekleştirilen sempozyumda yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlığı, özellikle gençleri ve çocukları ciddi manada tehdit eden bir mesele ile karşı karşıya olunduğunu söyledi.
Tespitlere göre, dünyada 180 milyon kişinin uyuşturucu kullandığını, bunların 75 milyonunun da bağımlı olduğunu, bu rakamların çok hızlı şekilde arttığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal, ruhsal, bedensel tahribatın yanında uyuşturucu kullanımının
yaklaşık 2 trilyon dolarlık maddi kaybı da beraberinde getirdiğini söyledi.
“GENÇLERİN, YASA DIŞI MADDELERİ KULLANMASINI TEK BİR SEBEPLE AÇIKLAMAK MÜMKÜN DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan araştırmalarda Türkiye'de yasadışı maddeleri en az bir kere kullananların oranının nüfusun yüzde 2,7'si olarak ifade edildiğini belirterek, "Kuşkusuz yüzde 2,7 oranı diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşük bir oran.
Ancak bu oranın hızla arttığını da müşahede ediyoruz. İnşallah son dönemde artan tedbirlerle çıkarılan yasalar, genelgelerle kurumlarımızın meseleye daha yoğun eğilmeleriyle hem artışın önü kesilecek hem de bu oran umuyorum ki daha da aşağılara çekilecek.
Şahsen başbakanlık yaptığım 12 yıllık süre içerisinde gençliği tehdit eden bu meseleyle çok yakından ilgilendim. Tedbirler konusunda da çok sayıda adımı bakan arkadaşlarımızla birlikte attık. Cumhurbaşkanlığı görevini ifa ederken de hiç şüpheniz olmasın, bu
mesele her zaman gündemimizde olacak ve bu meselenin en güçlü mücadele edenlerinden olmayı da sürdüreceğim" dedi.
Gençlerin, yasa dışı maddeleri kullanmasını da tek bir sebeple açıklamanın mümkün olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle söyledi, "Ruhsal sorun, ailevi sorun olabiliyor. Maddi sorunlar olabiliyor. Bunun yanında istismar, birilerinin para kazanma
hırsı, özendirici etkenler olabiliyor. 3 gün boyunca sizler, konunu uzmanları, akademisyenler olarak zaten her boyutuyla bu nedenleri de ele alacaksınız."
"HEDEFLERİ, DAVASI ELİNDEN ALINMIŞ OLANLAR ÇAREYİ KENDİLERİNİ UYUŞTURMAKTA BULUYOR”
Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son 100 yıl içerisinde dünyamız çok büyük bir değişim yaşadı, bu değişim hızla devam ediyor. Açıkçası maddenin, dünyanın her yerinde manevi değerlerin önüne geçmeye çalıştığı, manevi değerleri boğmaya çalıştığı bir
değişim süreci yaşıyoruz. Bunu sadece İslam ile İslam coğrafyası ile sınırlamak mümkün değil. Hristiyanlığın da Museviliğin de Budizm’in de diğer tüm dinlerin de maddi alanın saldırısı altında olduğunu biliyoruz. Ayrıca sadece dinler değil, bir dine dayansın
ya da dayanmasın kültürler, gelenekler, sosyal dayanışma mekanizmaları insana ait olan ahlak, karşılıklı saygı, hoşgörü gibi kavramlar çok ciddi biçimde erozyona uğruyor, çok ciddi biçimde törpüleniyor. Paranın, sınırsız kazanma hırsının, acımasız rekabetin
her türlü insani değeri çiğnediği bir değişim süreci yaşanıyor. Bir varil petrol için binlerce insanın kanını akıtmak meşru görülebiliyor. Bir avuç altın için, bir avuç elmas için çocukların, kadınların katledilmesinin artık meşru görüldüğü bir çağda yaşıyoruz.
Dünyanın her yerinde insana ait, insanlığa, ruha, vicdana ait değerlerin tek tek yok olduğunu, bunların yerine paranın, hırsın, doyumsuzluğun, oburluğun konulduğunu görüyoruz. Ne yazık ki insana ait bir değeri alıp, yerine maddi bir değer koyduğunuzda insan
onunla tatmin olmuyor. Tatmin duygusu yok oluyor, kanaat duygusu yok oluyor, azla yetinme, paylaşma duygusu hızla yok oluyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların yerine konulan zevklerin ve değerlerin insanoğlunu tatmin etmediğini, doyurmadığını, mutlu ve huzurlu yapmadığını belirterek, zengin olmanın insanın mutlu, huzurlu olmasını sağlamadığını söyledi. Hem uyuşturucunun, hem de
istismarın tam da böyle bir noktada devreye girdiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Amaçları, hedefleri, davası, idealleri elinden alınmış olanlar, içinde boşluk hissedenler çareyi kendilerini uyuşturmakta buluyor. Ellerinden tutulmayan, başları okşanmayan,
kendilerine bir istikamet, bir aydınlık çizilmeyen o çocuklar oluşan boşluğu başka şeylerle kapatmaya çalışıyor. Bu bazen uyuşturucu oluyor, bazen şiddet oluyor, bazen de örgütlü şiddet olup teröre dönüşebiliyor" dedi.
ORTA DOĞU’DA TERÖR
Sonuçların konuşulduğunu, sebeplerin anlatılmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Herkes son 1-2 ayda ortaya çıkan manzarayı konuşuyor. Hiç kimse bu manzaranın nasıl oluştuğunu, buraya nasıl gelindiğini, bu gençlerin nasıl
olup da böyle acımasızca cinayetler işleyebildiklerini etraflıca konuşmuyor. Burada bir noktanın altını özellikle çizmek durumundayım; Orta Doğu'da devam eden terör eylemlerini ve terör örgütlerini belli bir dine, özellik de İslam dinine izafe etmek gerçeği
saptırmaktan başka bir şey değildir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne İslam'ın ne de yeryüzündeki bir başka semavi bir dinin böyle bir vahşeti, şiddeti, böyle insanlık dışı cinayetleri asla ve asla mazur ve meşru göstermediğini aktararak, IŞİD terör örgütüyle ilgili şu örneği verdi, "Şu anda dünya
bir tedbir, bir koalisyonlar zinciri içerisinde toplantılar yapıyor, bir araya geliyorlar. IŞİD terör örgütü Orta Doğu'da böyle bir, kendine göre mücadeleyi verirken, benim ülkemde 32 yıldır devam eden bir PKK terör örgütü var, acaba bu dünyayı niye rahatsız
etmiyordu? Acaba bu dünyayı niye ilgilendirmiyordu? Bu sadece benim ülkemde değildi. Bunun uzantılarına baktığınız zaman Avrupa'nın 'benim' diyen ülkeleri içerisinde bu terör örgütünün uzantıları var. Bütün parasal kaynaklar oralardan, silahlar oralardan geliyor.
Acaba bu Avrupalı dostlar bu terör örgütüne karşı niçin hiç rahatsız olmadılar? Niçin onlara karşı en ufak bir mücadeleyi gündeme getirmediler? Çünkü o terör örgütünün önünde İslam diye bir kelime yoktu, onların İslam'la bir alakası yoktu. Demek dert başka"
diye konuştu.
“IŞİD'İN İSLAM İLE ALÂKASI YOKTUR”
IŞİD'in İslam'la alâkası olmadığını, çünkü İslam dinin terörü asla tecviz etmediğini, yol vermediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çünkü bizim dinimiz İslam bir barış dinidir, kelime anlamı itibarıyla da barışın ta kendisidir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, barışı tehdit eden böyle bir teröre, hiçbir semavi dinin müsaade etmediğini, dinlerin asli olan temel kaynaklarında bunu görmediklerini ifade ederek, bu teröristlerin bir din adına cinayet işlediklerini söyleyerek, aslında kendilerini
kandırmaya, tatmin etmeye, içlerindeki sorunları bastırmaya çalıştığını, aynı şekilde bu örgütlere İslami terör örgütü yaftası yapıştıranların da çok açık ve bilinçli şekilde gerçeği perdelediklerini bildirdi.
Batıdan gelerek bu örgütlere katılan gençlerin bugünlerde Türkiye'nin önündeki en önemli mesele olduğunu, BM Güvenlik Konseyi'nde Avrupalı devlet ve hükümet başkanlarıyla bu konuyu konuştuklarını Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün Avrupalı devlet, hükümet başkanları
hatta dünya şunları söyledi; Fransa Devlet Başkanı, 'Benim ülkemden 1000 kişi bu örgüte katıldı' diyor. İngiltere, '600 kişi benim ülkemden katıldı' diyor. Almanya bir o kadar. Avusturalya'dan buraya katılanlar var. Bütün bunlar ortada" dedi.
“ASIL GÖRMEMİZ GEREKEN BATAKLIĞIN KENDİSİDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada ciddi bir koalisyon olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunların hepsi ben inanıyorum ki Müslüman değil. Bunların aralarında da uyuşturucu bağımlıları, şiddete eğilimi olanlar da var. Aralarında macera arayan,
içindeki boşluğu doldurmaya çalışanlar da var. Niçin cinayet işledikleri, bunlar için zerre kadar önemli değil. Yeter ki kan aksın, katliam olsun. Sadece sinekleri görmek, sorunun küçük bir parçasını görmektir. Asıl görmeniz gereken bataklığın ta kendisidir.
Bataklık kurumadığı sürece sinek her zaman olacaktır. Terörü de şiddeti de madde bağımlığını da üreten bataklık, insanlığı tehdit eden hırstır, sınırsız kazanma duygusudur ve tatminsizliktir. 2008 yılında dünyanın en büyük küresel krizlerinden biri başladığında
da biz bu uyarıyı yaptık. Türkiye G -20'nin üyesi ve 2015 yılında da G20'nin dönem başkalığını üstlenecek. G-20 platformlarında her zaman buna dikkat çektik. Birileri sınırsız kazanıp, sınırsız harcarken, birilerinin açlıkla karşı karşıya olması sürdürülebilir
bir durum değildir."
“AVRUPA SENİN ŞEFKAT KUCAĞIN YOK MU? SEN ŞEFKAT ELLERİNİ NE ZAMAN AÇACAKSIN”
Türkiye'nin uluslararası yardım yapan ülkeler sıralamasında üçüncü sırada yer aldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye nerede biliyor musunuz? Amerika bir, İngiltere iki, Türkiye üç. Türkiye böyle bir noktada. Çünkü birileri refah içinde, güven
içinde, huzur içinde yaşarken, başka bölgelerin her gün açlıkla, şiddetle çatışma ve ölümle karşılaşması dünyamız ve insanlık için sürdürülebilir bir durum değildir. Biz, bu açlıkla yaşayanların olduğu bir dünyada imkânlarımız neyse bunu seferber etmek durumundayız
ve seferber ettik, ediyoruz, edeceğiz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye ve Irak'tan kaçan 1,5 milyon sığınmacının Türkiye'de bulunduğunu, ölümden kaçan bu kişilere kapıları kapatmanın mümkün olmadığını ifade ederek, "Çünkü bizim medeniyetimiz, bizim inancımız asla buna müsaade etmez" dedi. Avrupa
kıtasının tamamında, bu bölgeden gelen sığınmacı sayısının yalnızca 130 bin olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ey Avrupa senin şefkat kucağın yok mu? Sen şefkat ellerini ne zaman açacaksın bu tür mağdurlara mazlumlara? Silah vermeye gelince gönderiyorsun.
Bunlar oluyor. İşte bugün, bazı gazetelerde, bazı Avrupalı dostların, ülkelerin gönderdiği füzeler, silahlar teröristlerin elinde yakalanmış ve şimdi bunlara cevap arıyorlar. Sadece Avrupa değil, Batı'nın her kesiminde bu var. IŞİD'in elinde şu andaki silahlar
malum. Bunları gazeteler yazdı, sosyal medya yazdı, görüyoruz. Karşı karşıya olduğumuz birçok küresel meseleyi işte bu zaviyeden görmek, bu zaviyeden değerlendirmek durumundayız" dedi.
AİHM’NİN TÜRKİYE’YE YÖNELİK KARARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı bir dünyanın, farklı bir kalkınma, modernleşme ve ilerleme modelinin mümkün olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Manevi olana, yerel olana, geleneksele düşmanlık yaparak, onu yeryüzünden ve vicdanlardan silerek
insanlık kalkınamaz, ilerleyemez, modernleşemez. Bakın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, geçen haftalarda Türkiye aleyhine bir karar aldı. Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinden öğrencilerin muaf sayılmasını temin edecek yeni bir düzenleme istedi.
Aslında bu karar yanlış bir karar. Çünkü Batı'da bunun uygulaması yok, böyle bir şey olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde; şimdi bir örnek veriyorum, zorunlu fizik dersinin, zorunlu kimya dersinin, zorunlu matematik dersinin tartışma konusu olduğunu göremezsiniz
ama ne hikmetse zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi her zaman tartışma konusu olur. Eğer din ve ahlak kültürü dersleri olsun mu olmasın mı diye tartışılacaksa, uyuşturucu bağımlılığından neden şikâyet ediliyor? Terörden, şiddetten, ırkçılıktan, antisemitizmden,
İslamofobi'den neden şikâyet ediliyor. Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersini tartışmaya açarsanız, kaldırırsanız, çok tabii olarak uyuşturucu gelir, onun yerini doldurur. Şiddet gelir, ırkçılık gelir, onun yerini doldurur."
Manevi değerlerine bağlı bir nesilden söz ettiklerinde hem içeride, hem dışarıda itirazların yükseldiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, alkolle ilgili Avrupa ülkelerinde ve ABD'de olan, hatta onlardan çok daha hafif düzenlemeleri getirdiklerinde içeride
ve dışarıda hedef yapıldıklarını belirtti.
“MADDİ OLARAK ZENGİNLEŞİRKEN, MANEVİ OLARAK FAKİRLEŞEN BİR TÜRKİYE ÖZÜNDEN UZAKLAŞIR”
Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Arkadaşlar, bizim içimiz yanıyor içimiz. Biz dertliyiz dertli. Öyle anne babalar gördük ki, öyle anne babaların derdini dinledik ki gerçekten perişan olmuşlar. Çocukları alkol bağımlısı olmuş,
çocukları uyuşturucu bağımlısı olmuş, biricik yavruları ellerinden, evlerinden, yüreklerinden kopup gitmiş. Ocaklar sönmüş, bu uğurda cinayetler işlenmiş, hayatlar yitip gitmiş. Bunu seyredecek miyiz? Özgürlük deyip buna kayıtsız mı kalacağız? Uyuşturucu baronlarının,
uyuşturucu mafyalarının, çetelerin, simsarların gençlerimizi ellerimizden almasına özgürlük deyip sessiz mi kalacağız? Kesinlikle hayır. En başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bize bu mücadeleyi yapmak için kesin yetki veriyor. Anayasa'nın da ötesinde insan
olmak, vicdanı olmak, bir kalbi olmak bize böyle bir sorumluluk yüklüyor. Asla rehavet içinde olmayacağız. Türkiye'de yasadışı madde kullanım oranı ne kadar az olursa olsun tehlikenin büyümekte olduğunu görecek, daha işin başındayken tedbirlerimizi alacağız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyürken, ilerlerken, gelişmiş ülkelerin yaşadığı acı tecrübeleri Türkiye'nin tekrar etmek zorunda olmadığını belirterek, "Farklı bir kalkınma modeliyle yani toplumsal ve bireysel tatmini, huzuru göz önünde tutarak bir kalkınma modelini
uygulamak, orada başarılı olmak durumundayız. Maddi olarak zenginleşirken, manevi olarak fakirleşen bir Türkiye özünden uzaklaşan bir Türkiye olur. Buna izin vermeyeceğiz. Burada bütün bakan arkadaşlarımızdan ve bakanlıklarımızdan rica ediyorum. Başta Yeşilay
olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşlarımızdan ve özellikle medyamızdan rica ediyorum. Yol yakınken tedbirlerimizi alalım. Duyarlı olalım ve gençliğimizi bu modern vebadan ne olur uzak tutalım" dedi.
YEŞİLAY’IN ULUSLARARASI ÖRGÜTLENMESİ
Yeşilay'ın uluslararası örgütleneceği yönündeki haberden büyük mutluluk duyduğunu da dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası örgütlenme ağı ne kadar yaygınlaşırsa, inanıyorum ki bu çalışmalar çok daha farklı bir zemin bulacaktır. Birleşmiş Milletler‘in,
Dünya Sağlık Örgütü'nün, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlerin tecrübelerini çok iyi incelemek, değerlendirmek, uygulamak zorundayız" dedi.
Birçok kişinin "Polis mücadele etsin. Asker mücadele etsin. Devlet bu işin tedbirini alsın" diyerek meselenin sadece güvenlik boyutuyla ilgilendiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Elbette polis, asker, devletin tüm birimleri bu meseleyle kararlı
şekilde mücadele edecektir. Ancak evde mücadele yoksa ailede mücadele yoksa güvenlik birimlerinin tek başına mücadelesi yeterli olmaz, olamaz. Benim çocuğum asla kullanmaz... Arkadaşlar, gidin AMATEM'lere bakın. AMATEM'lerin önünde benim çocuğum asla kullanmaz
diyen anne babaları göreceksiniz. Okul ve eğitim bu meselede en önemli mücadele zemini. Sadece öğretmen gözetimiyle değil, artık müfredatı da gözden geçirerek mücadeleyi en başta sınıflardan, en başta ders kitaplarından başlatmak zorundayız. Bu konuda eksiklerimiz
var. 12 yıldır bu konuda istediğimiz adımları atamadığımızı bir özeleştiri olarak söyleyebilirim. Milli Eğitim müfredatımız, çocuklara pozitif bilimleri en kaliteli, en yeni şekilde aktarırken çocukları şiddetten, terörden, ırkçılıktan nefret suçlarından ve
zararlı maddelerden uzak tutacak şekilde mutlaka yeniden ele alınmalıdır. Başbakanlığımız süresince eğitimin altyapısını yeniden inşa etmek için çok yoğun gayretimiz oldu. İnanıyorum ki bundan sonraki süreçte bu artarak devam edecektir. Altyapıya ilişkin sorunlar
çok büyük oranda çözüme kavuşmuşken artık içeriye muhteviyata yoğunlaşmak zorundayız. Çocuklarımıza ve gençlerimize bariyerlerin, sınırlamaların olmadığı bir zihin dünyasını açarken onlara milli, manevi, ahlaki ve insani değerleri de en azami şekilde aktarmak,
eğitimin temel amacı olmalıdır. İnşallah Türkiye'nin gençliği, gelişmiş ülke gençlerinin yaşadığı acı tecrübeleri yaşamadan geleceğe yürüyecek. Farklı bir kalkınma modeli, manevi olan ile maddi olanı çatıştıran değil, buluşturan bir kalkınma modeli inşallah
Türkiye'den bütün dünyaya örnek olacak."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sempozyumun zararlı alışkanlıklarla mücadele yolunda ufuk açıcı olması ve başarılı geçmesi dileğini ifade ederek, konuşmasını tamamladı.