Değerli Basın Mensupları,
Cumhurbaşkanı seçilmem sonrasında ilk yurtdışı ziyaretimi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapıyorum. Ve bugün Sayın Cumhurbaşkanı’yla ikili görüşmelerimizi yaptık. Az önce Bakanlar Kurulu üyeleriyle bir araya gelme imkânımız oldu. Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu ile çalışma yemeğinde, ağırlıklı olarak tabii ki Kıbrıs sorununu ele almak suretiyle, bunu enine boyuna değerlendirme fırsatımız oldu. Geçmişi çok çok uzun, ama o günden bugüne gerçekten sabırla hareket eden ve bu sabrının karşılığını da şu ana kadar göremeyen Kuzey Kıbrıs Türk Halkı var. Kararlılığımız aynen devam ediyor. Temenni ederim ki “sabrın sonu selamettir” sözü gerçekleşir.
Başından beri hep şunu söyledik: “Adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözümden yanayız” dedik. Önümüze bizim adil olmayan projelerle gelenler, şunu bilsin ki: Böyle bir projeyi kabul etmek, bizim tarihimizi reddetmek olur ki, böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değildir. Bu bakımdan garantör ülkeler olarak, bizim samimi gayretlerimizi aynen Yunanistan’ın da ortaya koyması lazım. Aynen İngiltere’nin de ortaya koyması lazım. Ve bunların dışında garantör ülke veya garantör uluslararası kuruluş arama gayreti içerisine girenler de boşuna bu tür gayretlerin içerisine girmiş olurlar. Böyle bir şeye “evet” dememiz de asla mümkün değildir. Biz, bu iyi niyetli ve çözümden, uzlaşmadan yana yaklaşımımızı koruyoruz. Hedefimiz, aynen devam etmekte olan müzakere sürecinin, biran evvel eş zamanlı referandumların yapılması aşamasına getirilmesidir.
Sayın Annan’ın Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği döneminde, Davos’ta kendisine bir sözümüz olmuştu. Dedim ki, “Bu süreci başlatalım. Türkiye ve Türkler, KKTC her zaman Rumların bir adım önünde olacağız.” “Ben yaptığım her girişimde maalesef başarısız oldum, artık buna bir daha giremem” demişti. Israr edince bu defa bana dedi ki “Bana biraz müddet, şöyle bir görüşmeleri yapayım, size kararı bildireyim.” Daha sonra kararı bildirdi, “Tamam başlayalım” dedi. Başladık, biliyorsunuz en sonunda İsviçre’de Burgenstock’ta istedik ki odadan dumanı çıkartalım. Dışişleri Bakanım, şahsım, bütün teknokratlar, bürokratlar, birlikte çalışmalarımızı yaptık. Ne yazık ki o gün orada zorla Sayın Annan’ın da ağırlığını koymasıyla referandum kararı çıktı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, o referandumda, onuruna, gururuna düşeni yaptı, ama Güney Kıbrıs maalesef orada da yine aynı yanlışı yaptı. Ve orada da yine ters bir kararla, Burgenstock’taki çalışmaları adeta boşa çıkardı. Fakat burada tarihi bir gerçeği sizinle yine paylaşacağım. Kimin samimi, kimin samimi olmadığını ortaya koyması bakımından bu önemlidir. Avrupa Birliği, orada aynen şunu söylemişti: “Biz bu noktada referandumda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gösterdiği tavrın yanında olacağız” demişti. Ve mali, idari süreçle ilgili bile ne yazık ki bu adımları Avrupa Birliği hala atamamıştır, atmamıştır. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de yine bu noktada, başta Genel Sekreterlik olarak, bu konuda yine olumlu adımı atmadıkları gibi, bu arada biliyorsunuz Güney Kıbrıs’ı bir de Avrupa Birliği’ne almışlardır. Hâlbuki o zaman 15 tane Avrupa Birliği üyesi vardı. Bir hamlede Güney Kıbrıs’ı ki, bunu daha sonra liderler, “Bu bir siyasi karardır, yoksa Güney Kıbrıs, Avrupa Birliği’ne Avrupa Birliği müktesebatına layık olduğu için buraya alınmış değildir” demişlerdir. Yazdıkları eserlerinde de bu zaten vardır. Eğer bunları yakından takip edenler varsa, bunu gayet iyi bilirler. Tabii biz bu samimi gayretlerin karşılık bulmasını hala ümit ediyoruz.
Değerli Basın Mensupları,
Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşturulması, Ada’daki her iki tarafa da önemli getiriler sağlayacağı gibi, bölge açısından da huzur, istikrar ve refaha ciddi bir katkı sağlayacaktır. Meseleye çözüm bulunması, Doğu Akdeniz’in bir barış, istikrar ve işbirliği sahasına dönüşmesi açısından da önemli bir adım olacaktır. Bizler, gerek Türkiye’de, gerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde pek çok hükümetin hayali olan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin verimli topraklarına Anavatan’dan şu anda hayat suyu getirilmesi çalışmalarını yapıyoruz. Bildiğiniz gibi, şu anda çalışmalar hızla devam ediyor. Fevkalade bir durum olmazsa, öyle zannediyorum ki 2-3 ay içerisinde, inşallah hayat suyu, Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a ulaşmış olacak. Baraj çalışmaları bitmiş durumda. Bunun yanında bir de enerji, elektrik enerjisiyle ilgili çalışmalar da devam ediyor. İnşallah onu da süratle elektrik enerjisini Kuzey Kıbrıs’a getirmek suretiyle, buradaki hava kirliliğine yönelik olayı da ortadan kaldırmak suretiyle, Kuzey Kıbrıs halkına, kardeşlerimize, inşallah hem daha ucuz hem de hava kirliliğinden uzak, çevreci bir enerjiyi sağlamış olacağız.
Tabii bizim bu samimi arzumuz, Adanın sadece Kuzeyine değil, tamamına hayat verebilir. Yeter ki bizim uzattığımız barış eline karşı taraftakiler de aynı şekilde mukabelede bulunsun.
Değerli Basın Mensupları,
Bizim isteğimiz, Doğu Akdeniz’in bu güzel adasında yeşerecek barış ortamının bölgenin çok daha ötesinde, çok daha büyük ve kapsamlı bir barışın, kalkınmanın, işbirliğinin yolunu açmasıdır. Bu süreçte Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, diğer anavatan ve garantör Yunanistan, garantör İngiltere ve müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri dahil olmak üzere, ilgili ülkelerle de tam bir işbirliği içerisinde hep bir adım önde olma konusunda kararlıyız. Mevcut durumun ilanihaye devam etmesine izin verilmesi asla mümkün değildir. Bunun da özellikle altını çiziyorum. Ada’nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk Halkının, eşit statüsünü güvence altına alacak kalıcı bir anlaşmaya bir an önce varılması müşterek hedefimizdir. Bu hedef ve anlayış çerçevesinde, Kıbrıs’ta, -bunların altını çiziyorum, gerçi siz bunların hepsini gayet iyi biliyorsunuz- iki kesimlilik, siyasi eşitlik, eşit statüyü haiz iki kurucu devleti içeren yeni ortaklık gibi, yerleşik Birleşmiş Milletler parametreleri temelinde bir çözümün ortaya çıkması için Kıbrıs Türk tarafının sürdürdüğü çabalara tam destek veriyoruz.
Temennimiz, 2008’den beri devam eden bu son süreçte, bugüne kadar sarf edilen çabaların heba edilmemesi, zamanın boşa harcanmamasıdır. Mevcut fırsat penceresinin sonsuza kadar açık kalamayacağı, herkes tarafından artık idrak edilmelidir. Birleşmiş Milletler sürecini zamana yayıp, Türk tarafını ve uluslararası camiayı oyalamaya kimsenin hakkı yoktur. 2004 yılında düzenlenen referandumlar başta olmak üzere, uzlaşı ve ortaklık yönündeki iradesini en açık şekilde ortaya koyan Kıbrıs Türk Halkının çözümsüzlüğün mağduru haline gelmesine asla izin vermeyiz. Şu, gayet iyi bilinmelidir ki: Türkiye, Kıbrıs Türklerinin, bir Kıbrıs Rum Devletinde azınlık haline getirilmesine de asla izin vermeyecektir.
Değerli Basın Mensupları,
Türkiye’nin de katkılarıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde son yıllarda gerçekleşen kalkınma hamlesi ve ona bağlı ekonomik büyüme, bizleri gururlandırmaktadır. Bugün karşımızda, otuz yılını geride bırakmış, kendi ayakları üzerinde duran ve bölgede örnek olabilecek, modern bir demokratik devlet yapısı bulunmaktadır. Bu bağlamda, Kıbrıs Türk halkının refah düzeyinin daha da arttırılması için adımlar atılırken, saydam, verimli, etkin ve hesap verebilir bir yönetim anlayışının kamu yönetimine hâkim kılınması gereklidir. Ekonomideki gelişmeyi kalıcı hale getirmek için öncü sektörler olan turizm ve yükseköğretim alanlarındaki başarılar önemlidir. Ancak biz bunu yeterli bulmuyoruz. Bu noktadan daha ileri gitmek ve önümüzdeki 10 yıl içinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Doğu Akdeniz’de bir çekim merkezine dönüştürerek, kişi başına milli geliri iki katına çıkartmak, ortak hedefimiz olmalıdır. Türkiye de, Kıbrıs Türk Halkı da bu konuda gerekli kararlılığa sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs Türkü’nün huzur, refah, kalkınma ve güvenliğinin sağlanması, hukukunun korunması için, üzerine düşeni yapmayı, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da sürdürecektir.
Büyüyen ve gelişen Türkiye, her zaman olduğu gibi, Kıbrıslı Türk kardeşleriyle tam bir dayanışma içerisinde olacaktır. Kıbrıs Türkü’nü güvenli, huzurlu ve aydınlık bir gelecek beklemektedir. Tabii özellikle şundan dolayı da çok çok mutluyum. Uluslararası camianın yavrularını Kuzey Kıbrıs’ı seçmek suretiyle buraya göndermesi, buradaki üniversitelerimizde okuyan öğrenci sayısının, artık altmış bin civarına varmış olması, aslında Kuzey Kıbrıs’ın nasıl bir çekim merkezi haline geldiğini göstermesi bakımından çok çok önemli. Tabii burada kalmayacağız, bu daha da gelişecektir, buna da inancım tamdır.
Ve turizmde artık yarım milyarı aşkın bir rakama gelir itibariyle ulaşan bir Kuzey Kıbrıs var. Ve bu, Kuzey Kıbrıs turizminin bu noktada nasıl bir geleceğe yürüdüğünü göstermesi bakımından da önem arz ediyor. Şunu bilmenizi istiyorum: Gittiğimiz her yerde, uluslararası bütün görüşmelerde, buluşmalarda, Kuzey Kıbrıs bizim bir numaralı gündem maddemizdir. Ve konuyla ilgili olarak da uluslararası camiada açılan ofislerle birlikte, Kuzey Kıbrıs alt yapısını oluşturmaya devam etmektedir. Temennim odur ki adil, kapsamlı, kalıcı bir çözümle inşallah neticeye varırız, ama dediğim gibi, sabrın, tahammülün de artık bir nihayeti vardır ve bir an önce bu konuda neticeye ulaşırız, diye düşünüyorum.
Ben de Sayın Cumhurbaşkanımıza ev sahipliği sebebiyle çok çok teşekkür ediyorum. Kuzey Kıbrıs’taki yönetimin de başarılarının artarak devamını diliyorum. Teşekkür ediyorum.